Eğer demokrasi, geçmişi yok saymak, Atatürk'ü unutturmak zannediliyorsa,
İstiklal Savaşı olmadı diyebilen kör cahiller varsa,
Çıkarcı ve yalakalar her türlü yanlışta alkışlıyorsa.
İşsizlik çığ gibi büyüyüp, ekonomi çökerken; yandaşlar zengin ve ihya oluyorsa,
Özelleştirme adı altında devletin kurumları tek tek satılmasına rağmen, borç azalacağına daha da çok artmışsa,
İktidarın her türlü nimetlerini sonuna kadar kullanıp, "mağdur" ayaklarına yatılıyorsa…
***
Aya gitmek dururken "Baldız da olur." fetvası veriliyorsa,
"Allah okumuşların şerrinden bizi korusun!" deniliyorsa,
Bildiğin "kara", "ak-pak" olmuşsa,
Yanlışı söyleyen yandaşlar tarafından acımasızca eleştiriliyorsa,
Kadınların kaç çocuk doğuracaklarından, kürtaja kadar her şeye karışıp, kadın bedeni üzerine utanmadan ahkâm kesiliyorsa,
Tecavüze uğrayan kadın, tecavüzcüsüyle evlendiriliyorsa,
Geçmediğin köprü, izlemediğin TV kanalı için senden para alınıyorsa…
***
Barzani'ye "kardeş" denildiğinde gurur duyuluyorsa,
Bir cemaate "hizmet hareketi" denildiğinde övgü yarışına giriliyor, "Pardon kandırıldık" denildiğinde de "kul beşerdir; şaşar." diye anında aklama ve paklama yapılıyorsa…
***
Dolarda artışın dış güçler ve faiz lobisinden, düşüşün ise hükümetin becerisinden olduğu sanılıyorsa?
Kredi kuruluşları not yükselttiğinde "Ekonomi çok iyi", not düşürüldüğünde ise "Zaten gâvurlar bizi kıskanıyor." deniliyorsa,
"Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeydik. Samanı, buğdayı neden ithal ediyoruz?" diye sorgulanmıyorsa, Kul hakkı ve liyakate bakmadan torpille adam atanıyorsa…
Hiç düşünme birader burası hangi Türkiye diye; burası ileri demokrat Türkiye!
TARIMDA DIŞA BAĞIMLILIK
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in soru önergesine yanıt veren Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi, Türkiye'nin geçen yıl 371 milyon 377 bin dolar tutarında tarım ilacı ithal ettiğini açıkladı.
Gürer bu durumla ilgili diyor ki:
"Tarımda ithal etmediğimiz bir şey yok; mazot, gübre, tohum, ilaç ithal. Saman, et, fasulye, buğday ithal. Tarım ilaç için yurt dışına ödenen döviz dikkate alındığında sorunun boyutları daha iyi görülür. Onca üniversitesi olan ülkemizde tarım ilacında yurt dışına bu denli bağımlı olunması ayrıca da düşündürücü, Hükümet, tarım ve hayvancılıkta yanlış üstüne yanlış yapmaya devam ediyor. Çiftçi, besici perişan hâlde. Tarımsal girdi maliyetleri her yıl katlanırken, üretici ürününe değerinde satamıyor. Sadece Niğde'de bu yıl, binlerce ton patates depolarda çürüdü."
Bakan'ın cevabından da görüldüğü üzere tarım ilaçları için yurt dışına ödenen astronomik rakam, ülkemizin tarımda dışa bağımlılığın ulaştığı boyutu gösteriyor.
Tabiî anlayana.
TEBESSÜM
Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, dibini de "Sünnettir." diye ekmekle iyice sıyırıvermişler. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş.
Mollalar Hoca'yı memnun etmek için:
-Aman ne güzel çocuk... Adı ne bunun? diye sormuşlar.
-Adı Farz'dır, demiş.
Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:
-Bu ne biçim isim Hoca Efendi? Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.
Hoca hemen taşı gediğine koymuş:
-Yahu, Sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?..
Levent BULUT