“EFENDİM, İŞİTMEDİM”

“EFENDİM, İŞİTMEDİM”

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Haz 19, 2025 15:04

“EFENDİM, İŞİTMEDİM”

Sonunda bayramlarımızı, yeni moda okul bitirme törenlerini bu iki söze indirgedik ya, diyecek söz kalmadı.

“Efendim, işitmedim.”

Vur dediler, sonunda öldürdüler…

Bu konuda hep yazarım. “Ulusal Bayramlar” çok önemlidir. Ulusal Bayramlarımız, varlığımızın, egemenliğimizin kutlanıldığı günlerdir. Türk vatanının düşmanlardan kurtarıldığı, Türk askerinin büyük zaferler kazandığı, kanla irfanla kurulan Türk Cumhuriyetinin dünyaya ilan edildiği günler…

Ulusal bayramlar, yüce önderimiz Atatürk ve silah arkadaşlarına gönül borcumuzu dile getirdiğimiz, yurdu için can veren şehitlerimizi, bu yolda yaralanan gazilerimizi, bize bu günleri veren atalarımızı, analarımızı, geçmişimizi, tarihimizi, adsız kahramanlarımızı andığımız günler… İçimizin gönül borcuyla, kıvançla dolduğu günler…

Sonra, eski bayramları yaşayanlar bilirler. Bayram günlerinde yer yerinden oynardı. Bayram sabahı marşlarla gözümüzü açardık. Anıtkabir’den canlı yayın yapılırdı. Devleti yönetenler, “devlet büyükleri” orada toplanırdı sabah erkenden. TRT gün boyu törenleri verirdi. Ankara’daki İstanbul’daki, büyük kentlerdeki bayramlar hiç eksiksiz halka aktarılırdı. Bölge radyoları bölgelerinde atağa geçerlerdi… Tek yürek olunurdu.

Yollara taklar kurulurdu. Her yan süslenirdi.

Bayraksız ev, süslenmemiş okul göremezdin…

Tüm okullar, hiç eksiksiz meydanlarda toplanırdı tören saatinde. Öğretmenleri yanlarında. Bayram alanında halka dönük kutlamalar üç üst düzey yöneticiyle başlatılırdı. Biri askeri temsil eden bölgenin en üst rütbeli komutanı, diğeri, atanmış, vali ya da kaymakam, biri de seçilmiş, Belediye Başkanı. Bu üçlü yan yana yürürler, halkın bayramını kutlarlardı. Duruma göre de bir araçtan selamlarlardı bayrama katılanları. Ankara’da, askeri öğrenciler üniformalarıyla, önde tören bandoları, başlar dik, başlar yukarda, sert asker yürüyüşüyle geçerlerdi tiribünleri selamlayarak. Polis okulları, polis okulu öğrencileri de geçit törenlerine katılırlardı. Önde bayrak flama, bandolar yürürdü. Tüm öğrenciler sıra sıra geçerlerdi, bayram bittiğinde bayramın yapıldığı meydanlardan, caddelerden, takların altından. Halk sokağa dökülürdü. Genç yaşlı, çocuk, kız kızan…

Gökte de sürerdi bayram kutlamaları. Paraşüt gösterileri, Türk yıldızları uçuşları, alanlarda halk oyunları ekipleri… Öğrenci gösterileri… Şiirler... Bayramların olmazsa olmazı Atatürk’ün Gençliğe Seslenişinin (Gençliğe Hitabe) gür bir sesle okutulması!

Bayramlarda dinlenilen tek müzik kahramanlık marşlarıydı. Halk oyunları ekipleri kahramanlık türküleriyle, sevilen yöresel türkülerle oynarlardı. Pankartlarla, yazılarla, resimlerle görsel gösteriler yapılırdı.

Ya bayram akşamları? Piyesler, tiyatrolar, Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği konserleri. Gece de fener alayı. Televizyonlarda bayram izlenceleri… Sinemalarda Kurtuluş Savaşı konulu filmler.

Herkes geçmişin, atalarının sesini işitirdi. Okullar bunun aylarca hazırlığını yapardı…

Bayram sabahlarını yaşayanlara sorun bakalım, o sabahları unutabilmişler mi? Yaşayan unutur mu? Belleklere kazınan anılar yürekten silinebilir mi?

Sonra da iki binli yılların çocuklarına, gençlerine sorun aynı soruyu. Kaçı bayram yaşamış?

Bayramlarda hiç şiir okumuşlar mı? Halkın önünden marşlar çalınırken hazır ol da geçmişler mi? Bayramlarda başkentte, askerlerimiz, tanklarımız, toplarımız bir kez bile geçmiş mi son on beş - yirmi yılda? Okulların bayramlara katılması zorunlu muymuş şu an? Vatan marşlarıyla mı yürünüyormuş geçit törenlerinde? Hem geçit törenleri var mıymış artık? Marşlarımız, çocuk/gençlik şarkıları, bunları bilen kalmış mı?

“Dağ başını duman almış / Gümüş dere durmaz akar.” Atalarım gökten yere, indirmişler ay yıldızı / Bir buluta sarmışlar ki rengi şafaktan kırmızı. ” Yaslı gittim şen geldim. Aç koynunu ben geldim.” “Ankara Ankara güzel Ankara” “Dumlupınar geldik sana, yüz sürmeğe toprağına.” “Türk çocukları, Türk Çocukları / Gözler ileri başlar yukarı”” Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” “Adımız andımızdır, yoluna can koyarız./ Türk olmayı en büyük şeref ve şan sayarız.”... Bu müziklerden hangisini biliyor yeni yetişenler?

Yıllar sonra, bir göz açıp kapıyoruz, bayramlarımız yitip gitmiş.

23 Nisan, 1979’da Dünya Çocuk Şenliğine çevrilmişti. Ulusal yönü ta o zamandan silindi.

19 Mayıs törenleri statlardan kalktı, okul avlularında Uzak Doğu ülkelerinin minder güreşleri yapılıyor artık. Bayramın gençlikle, sporla ilgisi kesildi.

30 Ağustoslar unutturuldu, nasılsa okullar tatil, devlet katındaki kutlamalar bile askerden (genelkurmaydan) alındı.

2016 Temmuz’undan sonra. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet yönetimi değiştirildikten, saray yönetimine geçildikten sonra kutlandı mı eskisi gibi? Asker gördünüz mü bir daha bayramlarda, bayramı bırakın sokaklarda? Bayramlar, popçu konserleriyle, sözde aşk şarkıları, ne denildiği anlaşılmayan iniltilerle mi kutlanıyor yoksa?

Peki, ne olmuş? Şu an ne durumdayız? İşte bu:

Okul avlularında yalnızca görevli öğrencilerin, onların yakınlarının katıldığı törenler iyice kuşa döndürülmüş. Artık öğretmenler oynuyor, çocuklar bakıyor, hem de göbek atıyorlar, eller havada. Kıvırtıyorlar kadın erkek. Çalınan müzik, oyun havaları. Bazen daha da beteri, Ankaralı Turgut müzikleri, yoz müzikler… Bu tür müziklerin birisini iyice moda etmişler. Duyun da şaşırmayın:

Mezuniyet törenlerinde, bayram kutlamalarında hep bu tür sözler karşılıyor bizi artık. Baygın, kendinden geçmiş, ne dediği anlaşılmayan bir ses başlıyor saymaya. Argonun belini kırıyor, sanırsınız meyhanede kafa çekmiş birisi, kaldırıma düşecek. Öğrencilerin başlarında öğretmenleri. El kol hareketleriyle dans eder gibi hep bir ağızdan söyleniyor bu sözler:

“Ne işsin anlamadım./ Bir sonuç alamadım/İki cambaz bir ipte/Oynamaz rastlamadım
Vay anasını/ Oyuna mı geldim / Efendim işitmedim/ Bana bir şey mi dedin
Bana bir şey mi dedin? /İki orta bir sade/ Hadi bana müsaade”

Çocuklar öğretmenleriyle sözün burasında sayı sayar gibi parmak işareti yapıyorlar, el sallayıp arkalarını dönüyorlar.

Ya bu törenlerde çalınan İngilizce şarkılar? Çocukların diline yakışmayan, sözleri açık saçık “Erik Dalı” müziğiyle, benzerleriyle çocukları oynatmalar?

Bir şarkıları daha var bu yeni kuşakların. Ağlamaklı salya sümük okunan bir aşk şarkısını çalıyorlar böyle bayram ve okul bitirme törenlerinde. Neredeyse ağlayacak herkes. “Hatıran yeter” diye sayıklarlarken. Ellerinde bir mendil eksik. Yüce önderimizin Kurtuluş Savaşını başlattığı kutlu yer Samsun’da bile bir ilkokulun mezuniyet töreninde bu şarkıyı söylüyor çocuklar: “Hatıran yeter, hatıran yeter.” Neyin hatırası? Şarkıcının aşkının. Siz ne sandınızdı?

Senden bir hatıra bana bu şarkı, /Bir gün gitsen bile hatıran yeter,
Unutmak mümkün mü böyle bir aşkı /Bir gün gitsen bile hatıran yeter...
Bir yanda yaşanan o güzel günler /Bir yanda anılar bir yanda dünler
Seni yaşatacak neler var neler /Bir gün gitsen bile hatıran yeter...

*
Haberiniz yok muydu bunlardan?

“Efendim, anlamadım!”

Anlama!

Anlamazdan gelmeye devam!

Biz anlamadıkça anlatanlar çoğalıyor…

Bilgi ağında böyle filmi çekilen gönderilerin altında da, böyle yüzlerce yorum yazılı, bozuk bir Türkçe yazımla:

“Harika yorumlamış Bayhannnnnn.”
“Bu şarkıya bayıldımmm.”Çooook iyi yaaaaaaaa.”

*
Bayramlar bitti, sıra Türkçede. Türkçe darbesi (Ortak Alfabe)beklemede.

Verilen bu, alınan da bu.

Böyle başa böyle tarak!

Çevremiz savaşırken, içimizdeki bölücüler iyice azıtmışken, “çözülme” sürecini tüm partiler iştahla sürdürürken… Cumhuriyetimiz tehlikedeyken…

Bayramlarımızın, eğitimimizin, okullarımızın geldiği yer…

Anlamadım demeyin! Tam anlayacağınız dille,

"İki orta bir sade kahvenizi içmeye gidiverin!"

Feza Tiryaki, 18 Haziran 2025

Ek:
https://www.facebook.com/reel/1063798961876460
https://www.facebook.com/reel/1161266815758453
https://www.facebook.com/reel/1050487683320097
https://www.facebook.com/reel/1860105741225737
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1011
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x