Egemenliğimizi tehdit eden üç bela
16.05.2009 15:24:14
TÜRK Milletinin egemenliğini tehdit eden üç temel musibetle yüz yüzeyiz. Aynı zamanda birer terör olan bu musibetler sırasıyla şunlardır:
1. Allah ile aldatma belası veya dinci terör,
2. Nifak belası veya bölücü terör,
3. Borç belası veya ekonomik terör.
Birincisi, yani dinci terör, 1925ten beri yani Cumhuriyetin en taze yıllarından başlayarak canımızı yakıyor. Daha nice yıllar yakacakt;r. Bugün, küresel emperyalizmin güdüm ve denetiminde Türkiyenin işini bitirmek üzeredir. Kullandığı temel araç ise tarihin en namert ama en etkili silahı olan Allah ile
aldatmaktır.
Bu belanın dehşetini anlatmak ve ondan kurtuluşun reçetelerini göstermek için, bir yıl içinde 60 baskı yapan o devrim kitabı, ALLAH İLE ALDATMAK kitabını yazdım. Umarım beklenen sonucu doğurur.
İkincisi, yani terör belası, yine ilk yıllarda denenmekle beraber, kalkınma hamlelerimizin dikkat çekecek noktaya geldiği son yarım yüzyılda tırmandırılan bir bela oldu.
Üçüncüsü, yani ekonomik bela, ilk ikisinin tek veya birlikte sonuç getirmemesi üzerine, ilave tahrip aracı olarak son çeyrek yüzyılda tepemize bindirildi.
Bu üç belanın üçünün de temel niyet, strateji, yönetim, donatım, teşvik, teçhiz ve taktik merkezi Hristiyan Batı mahfilleri. Bu mahfiller ilk zamanlarda gizli servis büroları ve labirentleri iken son zamanlarda parlamento binaları, akademik müzakere salonları, hatta bizzat Türkiyenin politik-ekonomik-sosyolojik tartışma ve karar mekânları olmuştur.
Ekonomik terörün baş aktörü IMF, ikinci aktörü ABdir. AB, bu anlamdaki aktörlüğünü daha çok, Gümrük Birliği marifetiyle yürütmektedir. IMFnin dünya genelinde oynadığı rolü, öncelikle Batının insanlık değerleri açısından sağlam duran büyük ekonomistlerinden dinleyelim.
Teoride, IMF, yardım ettiği ülkelerde demokratik kurumları desteklemektedir. Pratikte ise belirli politikalar dayatarak demokrasinin
altonı oymaktadır. (Stiglitz)
ABDnin ekonomik ilişkileri, özünde, İngilterenin 19. yüzyılda Afrikadaki sömürgeleriyle olan ilişkilerinden farklı olmamaktadır. IMF, oyunun kurallarının zorla kabul ettirilmesi içinde, sömürgeci yönetimlerin yerini almaktadır.
(Thomas Balogh)
IMF kredilerinin topluma maliyeti biri doğrudan, ikincisi dolaylı maliyet olmak üzere iki başlıdır. En tehlikeli maliyet ise, ülkelerin bazen bağımsızlıkların temellerini sarsacak sonuçlar veren dolaylı maliyettir. Bu maliyeti IMFnin hem ekonomik hem
de politik tehdit ötesi olarak iş görmesi şeklinde de ifade edilebilir.
IMFnin ürettiği ekonomik yönetim politikaları öyle ayarlanmaktadır ki, ABDnin taleplerine tamamen veya kısmen aykırılık sergilendiği anda, ekonomide kriz bir kıyamet darbesi gibi tepemize inmektedir. ABD, sistemi bu şekilde kurmuştur.
AB tezgâhına gelince, ABnin içinde değiliz ama ABnin aldığı tüm kararlara ve çizdiği tüm rotalara harfiyyen uymak gibi bir mecburiyetin altına girmişiz. Gümrük Birliği, bu mecburiyetin ekonomik esaret yönünü ifade ediyor. Bizim dışımızda hiçbir AB üyesi, bu ekonomik prangayı ABnin içine girmeden boynuna vurdurmamıştır.
Kaynak