
Başlık, Melih Aşık’ın Milliyet gazetesindeki köşesinden.. Anlamı şu:
-Tek halk, tek devlet, tek önder!..
Yani Nazi Almanyası’nın kutsal sloganı!. Aslında hakkını yememek gerek; aynı sıralarda İtalya’da da “Duçe” Mussolini, aynı anlamı içeren sloganlarla kutsanıyordu… Hitler’in gizli devlet polisi “Gestapo”ya karşılık Mussolini’nin de silahlı faşist İtalyan birlikleri “Kara Gömlekliler”i vardı… İkisi de ülkelerini ve dünyayı kana buladılar... Yarattıkları faşizmi, korku imparatorluğunu, her fırsatta şu sözcüklerle övmeyi de ihmal etmediler:
- Özgürlük ve eşitlik!..
İkinci Dünya Savaşı sonunda yıkıldıklarında, geriye 65 milyon ölü, gaz odalarında ve fırınlarda yok edilmiş 6 milyon Yahudi ve harap bir dünya bırakmışlardı…
***
Günlerdir Tuncay Özkan’ın “Ergenekon: Çook Gizli Örgüt Nasıl Kurulur?” başlıklı kitabını okuyorum. Sevgili Tuncay, en başından bugünlere nasıl gelindiğini, belgeleriyle, tek tek ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Ama daha da önemlisi “büyük resim” nedir onu gösteriyor!. Ve tabii, Ergenekon sürecinin ne için, hangi amaçla ve nasıl “çalıştırıldığını” da tüm yönleriyle gözler önüne seriyor…
Okurken, “büyük resim” konusunda aynı şekilde düşündüğümüzü gördüm. Yıllardır “organize şekilde” topluma dayatılan, “Küçük düşünmeyelim, Cumhuriyet’in bizi mahkûm ettiği küçük ülke, küçük milliyetçilik sarmalından kurtulalım. Osmanlı’yı yeniden inşa edelim, işte İspanya örneği” ahlaksızlığına Tuncay şu yanıtı veriyor:
- Türkiye derseniz koyun gibi mutlu yaşarsınız diyorlar... Bırakın İspanya gibi olun, gevşek federasyon, Osmanlı maskesi altında büyük yaşayın. Teze bakın; sanki parçalanan Osmanlı değildi. Sevr’i imzalayan Osmanlı değildi… Türkiye’ye dayatılan “Gevşek Ülke (Vatan)” tasarımıdır. Bu planın nirengi noktası da Ergenekon davasıdır. İşte bu düşünceyi yaşama geçirmek için süreç işliyor...”
Tuncay Özkan, aslında uzun uzun anlatmak istediğim kitabını şu satırlarla noktalıyor:
- Bu dava Fethullahçılar, emperyalist gizli servisler, AKP destekli, tarikat, cemaat koordineli bir tasfiye davasıdır. Hukuki değil, siyasidir. Neyin tasfiyesi olduğu ortadadır. Bunca çabaları boşunadır. Ergenekon; bu davanın tertipçileri için siyasi tarihin en acı yenilgisi olacaktır.
***
Pekii, Tuncay’ın gösterdiği “büyük resmi” gerçekleştirebilmek için ne lazım?.. Çok basit, başlığa bakın:
- Ein Volk, Ein Reich, Ein Führer!..
Yargı üzerinde, ordu üzerinde oluşturulan baskıya bakın, üstüne İçişleri Bakanı’nın, “AB normlarına!” uygun polis kadrolarında büyük artırıma gitme ve emniyet güçlerine ağır silah projesini koyun, nereye doğru gittiğimizi gayet açık şekilde anlayacaksınız!.. Zaten zorlanmanıza da gerek yok, AKP’li Burhan Kuzu 2012’den itibaren yarı başkanlık (ardından başkanlık) projesini açıkladı bile!.. Proje istedikleri gibi işlerse, geriye ne kalıyor?..
- Gömleklerin rengi!!!
***
Bir Yurtsevere Mektup (XLII)
Sevgili kardeşim Balbay, son zamanlarda bu güzel ve yalnız ülkemde değişik şeyler de yaşanmaya başladı!.. Örneğin, TEKEL işçileri, itfaiye işçileri her türlü baskıya, zorbalığa, şantaja karşın eylemlerini yükselterek sürdürüyor… Diğer taraftan, iyice yapışmış olmasalar bile iktidara sempatiyle bakan kimi yazarların yazılarında, söylemlerinde radikal değişimler yaşanıyor. Örneğin Nuray Mert diyor ki: “Demokrasi diye diye tek parti rejimine doğru koşuyoruz! Tarih bu dönemi çok karanlık bir dönem olarak yazacak...” Tesadüfe bak; bizim yıllardır eskittiğimiz cümleler!.. Kısacası, toplumun üzerine geçirilen “deli gömleği” artık ne yama tutuyor, ne de dikiş!..
Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin tüm sıcaklığı, gücü, direnci ve geleceğe olan güveniyle kucaklıyorum...
e-posta: umitzileli@gmail.com
Ümit ZİLELİ, 7 Ocak 2009, CUMHURİYET