Ekonomik Fırlatma! / Hulki CEVİZOĞLU

Ekonomik Fırlatma! / Hulki CEVİZOĞLU

İletigönderen bezgin » Prş Şub 24, 2011 21:10

Ekonomik fırlatma! / Hulki CEViZOGLU

Sözde “Anayasa kitapçığı fırlatıldığı” için çıkan krizin 10. yıldönümündeyiz.
Başbakan dün, partisinin TBMM grubundaki toplantısında, o dönemden “pislik” devraldıklarını açıkladı.
Küresel güçlerin bugün “Akdeniz havzasında” düzenledikleri “halk ayaklanmaları!”, 10 yıl önce Türkiye’de “ekonomik ayaklanma!” biçiminde görülmüştü.
Başbakan Erdoğan, iktidar olmasını o krizin yarattığı etkiye borçlu değilmiş gibi, “pislik devraldık” diyor.
Bence, “yaratılan o krize” teşekkür etmeli.
Bir gecede milyarlarca doları ülkeden kaçıran, faizi yüzde birkaç bine çıkaranlar kimlerdi acaba?
Bu konuda mutlaka bir “Küresel Ergenekon” soruşturması açılmalı.

İşsizlik yüzde 17,3 işsiz sayısı 5,8 milyon!..
Tam da bugünlerde açıklanan DİSK’in “istihdam raporu” daha da anlam kazanıyor.
AKP iktidarı, genel seçimlere 4 ay kala ekonominin kendi ellerinde toz pembe olduğunu, tüm ekonomik krizlerin ülkemizi teğet geçtiğini ileri sürüyor.
Tabii bu arada erzak, gıda, yakacak ve beyaz eşya yardımları ile sübvanse edilen halkın sessizliği, sanki onları haklı çıkarıyor gibi görünüyor.
Oysa, istihdam rakamlarına baktığımızda durum tam içler acısı.
Haydi bakalım rakamlara.
DİSK araştırmasına göre, resmi rakamlarda 2,8 milyon olarak görülen işsizlik; “umutsuz işsizlerle” 4,8 milyon, “gizli işsizlerle” 5,8 milyon düzeyinde.
DİSK’e göre, hükümet, işsizlik rakamlarını açıklarken “1 saat bile çalışanı” işi var diye gösteriyormuş!.. Yani neredeyse, bir işyerinin, bir dükkanın önünden geçerseniz işiniz var sayılıyorsunuz!..
Yapılan araştırma; başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olan “umudu kesik işsizlerin” de hesaba katıldığı, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 17,36 olduğunu ortaya çıkardı.
Rapora göre, geçici bir işte çalışan her 2 kişiye karşın, geçici bir işte çalıştığı için işsiz kalmış 1 kişi bulunuyor. Buna göre, geçici işçiler için işsizlik oranı yüzde 34 düzeyinde.
Ayrıca, “çalışıyormuş gibi görünen” gizli işsizlerin sayısı 1 milyon 154 bin.

İşsizlik fonu nereye gidiyor?
DİSK raporunda, “İşsizlik fonu primleri yağmaya açılıyor” deniyor. (Bilgi notu: 2008’de istihdam maliyetlerini düşürmek için, işverenlerin sosyal güvenlik prim katkılarının 5 puanlık kısmını devlet üstlenmişti. Bu uygulama ile SGK’na kayıtlı 9 milyon işçinin her ay yaklaşık 50-TL’lik işveren primini hükümet hazineden ödemektedir. Toplamda yapılan ödeme, aylık 450 milyon TL’dir.)
Aralık 2010’da, 334 milyon TL prim toplanırken “işsizlik ödeneğinden” 170 bin kişiye sadece 63 milyon TL ödeme yapılmış.
Rapor diyor ki: “Prim gelirleri amacı doğrultusunda kullanılsa, gelen prim ile aylık 850 bin kişiye, birikmiş kaynağa dokunmaksızın ödeme yapılabilir!” (İşte muhalefet için önemli bir kaynak...)
Ve sonuç: “Fondan yapılan harcamaların 14 milyarının sadece 4 milyarı işsizlik ödemeleri için kullanılırken, 9 milyarı hükümetin kasasına aktarılmıştır!..”
E tabii durum böyle olunca, hükümet için her yer “toz pembe!”
HAYAT DEĞİRMENİ
Tekel'in neredeyse bedavaya özelleştirileniçki bölümü, şimdi de "dünyanın en büyük satın alma
operasyonu" olarak, İngiliz Diageo'ya satıldı.
"Türk rakısı" artık "Beyaz İngiliz viskisi" oldu!..

Yenicag, 23.02.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Ekonomik fırlatma! / Hulki CEViZOGLU

İletigönderen bezgin » Prş Mar 03, 2011 12:18

2001 Krizi Kimin İşi? / Ufuk SÖYLEMEZ


Dün takvimler 21.Şubat.2011’i gösteriyordu.

Bu tarihten tam 10 yıl önce aynı gün Türkiye göz göre göre önce devalüasyona sonra da tarihinin en ağır ve derin ekonomik krizine sürüklenmişti.

Ne acıdır ki, o krizin müsebbibi olan dönemin üst düzey sorumlu ekonomi bürokratları, bugün yandaş holding medyasında hala kriz konusunda ahkam kesiyorlar.

O krizin sayesinde, kapatılan RP ve FP’nin önde gelen isimlerinin “gömlek değiştirdik” diyerek kurdukları parti de bugün milletin ensesinde ekonomik olarak boza pişiriyor. Onlar da 2001 krizi ile bugünü karşılaştıran ilanlar vererek görülmemiş bir fırsatçılık sergiliyorlar.

Neden oldukları ağır işsizliği, yüksek borçlanmayı, elde avuçta ne varsa haraç mezat sattıkları ekonomik değerleri, IMF’den aldıkları borçları ise hiç söylemiyorlar.

2001 krizi öncesinde TBMM’de ve medyada dönemin Ana Muhalefet Partisinin ekonomi sözcüsü olarak defalarca uyarılarda bulundum.

Kuru çıpa alan hatalı IMF programının ülkeyi devalüasyona götüreceğini aylar öncesinden ikaz ettim.

Ama dönemin iktidarı (Ana-Sol –M) ile onları yönlendiren ekonomi bürokrasisi bu uyarıları yapanlara kulak asmadılar.

Öyle ki gecelik faizler %4500’lere çıkmışken, kamu bankalarının hazine kağıtları karşılığında likidite taleplerini dahi reddettiler, onları ve diğer bankaları adeta batırmaya ve zarar etmeye yönelttiler.

Sermaye desteği sağlanarak, likidite verilerek, bazıları da birleştirilerek kurtarılabilecek onlarca banka batma noktasına geldi ve fona devredildi.

Binlerce firma battı, işyeri kapandı ve yüz binlerce insanımız işsiz kaldı.

Dönemin siyasi iktidarını oluşturan DSP – MHP ve ANAP 3 Kasım 2002 seçimlerinde politikalarının siyasal bedelini ödediler. Baraj altında kaldılar.

Hatta Anamuhalefet DYP bile o hengame içinde, DEHAP’ın hile karıştırdığı seçimlerde, %9,6 oy oranı ile kıl payı baraj altında kaldı.

Ekonomik krizin müsebbibi ve ürünü

Siyaset bedel ödedi ama IMF ödemedi. IMF’nin memuru gibi kraldan çok kralcı davranan dönemin Merkez Bankası ve Ekonomi yöneticileri ödemedi.

Ve sonunda eski ve malum zihniyetli RP ve FP kökenli bir grup siyasetçi, ortaya “biz yeniyiz” diye çıkarak, biz kesinlikle “laiklik karşıtı gömleğimizi çıkardık” diyerek, kendilerini millete siyaseten pazarladılar. 9 yıldır tek başlarına keyfi ve partizan bir yönetim sergiliyorlar.

2002’de %6,5 – 7 olan işsizlik, bugün %11 – 12’lerde. 2002’de 222 milyar dolar olan kamu – özel iç ve dış borçların toplamı bugün 506 milyar dolara çıktı.

AKP hiç gereği yokken IMF’den 2005 yılında 10 milyar dolar daha borçlandı. Türk Telekom’dan Tüpraş’a, Erdemir’den Petkim’e 79 yılda Cumhuriyetin yaptığı karlı ve tekel niteliğindeki kuruluşlar haraç – mezat satıldılar. Özelleştirmeyi rayından ve amacından saptırdılar. G. Doğu’da böl – kurtul, Kıbrıs’ta ver – kurtul, Ermenilere aç – kurtul, her şeyi sat – kurtul zihniyeti egemen kılındı.

2002 yılında sadece 8.2 milyar dolar olan sıcak para bugün 115 milyar dolara çıktı.

Balıktan – pamuğa, etten – süte her şey ithal edilir oldu. Üretim bitti.

Her 100 arabanın 70’i ithal, borsada her 100 liralık hissenin 70’i yabancıların oldu.

Kayıt dışı ekonomi anormal boyutlara çıktı. Her 100 liralık verginin 70’i dolaylı oldu. Yoksul sayısı 12.751.000’e çıktı. 2 milyon insanımız kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarından ötürü icralık oldu.

Cumhuriyet tarihinin en ağır cari açığı ve dış ticaret açığı verilir hale gelindi.

Tüm bunlara rağmen, 2001 krizinin müsebbibi olanlar da, 2001 krizinin ürünü olanlar da bugün orta yerde hiç sıkılmadan konuşup, yazıyor, ilanlar bile yayınlıyorlar.

Pes doğrusu…

İm (Kod): Tümünü seç
Kaynak : http://www.internethaber.com/2001-krizinin-sorumlulari-hic-mi-sikilmazlar-11255y.htm#ixzz1FWwIIGmB; 25.02.2011





“Refahyol’un” ekonomi politikaları

54ncü RP –DYP (Refahyol) Koalisyon hükümetinin Başbakanı ve SP Genel Başkanı Sn. Prof. Necmettin Erbakan 27 Şubat 2011 Pazar günü vefat etti.

Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Sn. Erbakan’ın Başbakanı olduğu 54ncü RP/DYP koalisyon hükümetinin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıydım.

Kendisiyle o günlerden beri başlayan tanışıklığımız ve görüşmelerimiz vefatından kısa bir süre öncesine kadar devam etti.

AKP’nin gayrı milli politikalarından rahatsızdı. Kıbrıs ve PKK meselesine milli bakışı olan bir siyaset adamıydı.

Vefatı nedeniyle 54ncü Refahyol hükümetinin, bugün bile emekli, çiftçi, esnaf ve memurlar tarafından takdirle anılan ekonomik icraatlarını bir kez daha gündeme getirmeyi bir görev sayıyorum.

Son 27 yılda görev yapan Hükümetler ile Başbakanlar ve Hazine Bakanları arasında Türkiye’nin merkezi yönetim borç stoğunu dolar bazında düşürmeyi başaran tek hükümet 53ncü DYP / RP koalisyonu olmuştu.

Türkiye’nin merkezi yönetim iç ve dış borç stoğunun dolar bazında geriye gittiği tek yıl olan 1997 yılında iktidarda olan DYP / RP koalisyonu sırasında Başbakan Sayın Necmettin Erbakan ve Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı da bendeniz idim.

Türkiye’de 1983 yılından bugüne son 27 yıldır görev yapan 15 Cumhuriyet Hükümetinin görev dönemlerinde merkezi yönetim borç stoğunun dolar bazında ne kadar arttığına ilişkin olarak hazırlanan bir tablo oldukça ilginç ve çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor.

Hükümetin tasarrufundaki iç ve dış borçlardaki dolar bazında artışları yansıtan bu tabloda, özel sektörün –TCMB ve yerel yönetimler gibi merkezi yönetim dışındaki kurum ve kuruluşların borcu ayrık tutulmuş.

Resim

O dönemde bıçak sırtı koalisyon dengeleri mevzubahisti.

Buna rağmen gerçekçi kur rejimini ısrarla ve inatla uyguladık.

Sıcak paracıların bizim bu gerçekçi kur politikalarımıza, yeni borçlanma enstrümanları (örneğin; tüfex) ile borçlanma vadelerini uzatma gayretlerimize yönelik, aleyhimize muazzam lobi çalışmaları ve de çıkarcı medyaları vasıtasıyla saldırıları oldu. Dinlemedik

Ülkeyi ne devalüasyona, ne de ekonomik krize sokmadan yıllık %8’ yakın büyütmeyi başardık.

Sıcak parayı cezbedecek ortama müsaade etmedik. O dönemde iç borç stoğumuz neredeyse bugünün 10’da biriydi.

Sıcak para yok denecek kadar azdı. Bugün sıcak para 100 milyar doları aştı. Çünkü Türkiye hem tefeci faizini veriyor, hem de örtülü kur çıpasına dönüşen hatalı bir kur politikası izliyor.

O dönemde yüksek enflasyona ve nominal faizlere rağmen, reel faizler oldukça düşüktü. 1997 yılında enflasyondan arındırılmış reel faiz %12 civarındaydı. Yani enflasyonun yüksekliği reel faizlerin yüksekliği anlamına gelmiyordu.

Emeklilere, çiftçilere, esnaf ve KOBİ’lere Cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en yüksek destek ve teşvikleri verilerek sermayeyi tabana yayan, arz yanlısı, istihdam ve büyümeyi gözeten bir ekonomi politikası izlenmişti. Cari açık bugünkü gibi değil, %1’ler mertebesindeydi.

Tüm bunların sonucunda, iç ve dış çıkar çevrelerinin para tacirlerinin, IMF ve işbirlikçilerinin her türlü aleyhteki engelleme teşebbüslerine rağmen, kendi ayakları üstünde durabilen, IMF’ye muhtaç olmayan, yapısal sorunlarına ve koalisyon koşullarına rağmen istihdam ve büyümeyi birlikte götürebilen bir ekonomi meydana geldi.

Zaten Refahyol hükümeti de ekonomik nedenlerden değil, siyasal sebeplerden istifa etmek zorunda bırakıldı.
İm (Kod): Tümünü seç

kaynak : http://www.internethaber.com/refahyolun-ekonomi-politikalari-11272y.htm, 02.03.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Ekonomik fırlatma! / Hulki CEViZOGLU

İletigönderen bezgin » Prş Mar 03, 2011 12:47

10 YILDA NE DEĞİŞTİ? / ÇETİN ÜNSALAN

Bugün tüm ekonomi kurmaylarının dilinde 10. yılında 2001 krizi var. O dönemde yaşananları, yapılan hataları farklı toplantılarda kürsüye çıkıp, anlatıyorlar. Bazı televizyonlarda ise bu konu masaya yatırılarak, yaşananları analiz eden programlar yapıyorlar. Bu vesile ile iktidarın bugünkü politikalarını övenlerle, bugünü direkt eleştirmekten çekinip, dün üzerinden muhalefet yapanlar ortada dolaşıyor. Oysa hiç kimse o dönemle, bu dönem arasında riskler ve yapısal sıkıntılar adına değişen hiçbir şey olmadığını anlatmıyor.

2001 krizinin en önemli ayağını bankacılık sektörünün pozisyon açığı oluşturuyordu. Yapılan hatalı ve yer yer de kötü niyetli uygulamalarla ülkenin nasıl krize sokulduğu hepimizin hatırında. Daha sonraki girişimlerle bugün bankacılık sisteminin yapısı norm altına alındı. Peki risk bitti mi?

O yıllarda bankacılık sektörünün döviz pozisyon açığı bizi sıkıntıya soktu. Bugün de özel sektörün borç yapısı ve döviz pozisyon açığı rakamsal olarak 10 katı düzeyinde bir riski bünyesinde barındırıyor. Üstelik kullanılan kredilerin ağırlıklı olarak bankacılık sektörünün teminatıyla kullanıldığı da açık… Fakat bunu söyleyen yok. Bunun özel sektörün kendi parası olduğu savı da ortaya atılıyor.

Kısmen doğruluk payı da olsa, meseleye buradan yaklaşmak, yaklaşan bir soruna gözlerini kapatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bankacılık sektöründe ağırlığın yabancılara geçtiği bir süreçte, sizce olası bir kriz anında işletmeler kurtarılmaya mı çalışılır, yoksa haraç mezat Pazar payıyla birlikte satılır mı?

Yine 2001 krizine gelinen süreçte para piyasalarını ekonominin kendisi zanneden bir zihniyet hakim değil miydi? Kriz sonrasındaki ihracat odaklı eğilimleri istisna tutarsanız, kumar ekonomisinin hakimiyeti, dış ticaret açıkları, cari açıklar bizi krizi sokmadı mı? Peki bugün durum çok mu farklı? Tarihi cari açık, dış ticaret açığı gibi gerçekler önümüzdeyken nasıl başarıdan bahsediyoruz? IMF’nin son açıklamasına dikkatini çekerim. Paris’teki G-20 toplantısının raporu açıklandı ve oradaki ifade çok manidar.

IMF aşırı ısınma ve cari açıkta kötüleşmeye gelişmekte olan ülkeler açısından dikkat çekiyor ve adı geçen ülkeler arasında Türkiye de var. Ayrıca yükselen piyasalarda sert iniş riskine dikkat çekilmiş olması da göz ardı edilmemesi gereken bir faktör. Türkiye halen üretim odaklı bir ekonomi yapısına sahip değil. Israrla kumar ekonomisinin üzerinden yönetiliyor. Halen finansmanda tasarruflar değil, sıcak para miktarı ve olası hareketleri tartışılıyor. Hem işsizliğin hem de enflasyonun yükseldiği stagflasyon uyarısı yapılıyor. Petrol fiyatındaki artışla gelecek riskler de cabası.

En önemlisi Türkiye ekonominin olası düzensizliklere karşı savunmasının düşük olduğu, iktidarın başı kızacak diye dile getirilemiyor. Oysa kendi kendimizi kandırıyoruz. 10 yılda yapısal ve bakış açısı bakımından bu ülkede hiçbir şey değişmedi.

Neden sorunların aynı olduğunu söylemekten korkuyorsunuz. Daha da kötüsü riskler aynıyken namusluca şu sorunun da yanıtını vermeniz gerekmiyor mu? 2001 yılında felaket olan sorunlar, bugün nasıl başarı oluyor? ‘Kral çıplak’ diyemeyenlere soruyorum: Bugüne kadar faturasını yanında götüren iktidar gördünüz mü? Çünkü bu fatura da bize kalacak.

cetinunsalan@yahoo.com
Merhaba Aydinlik, 25.02.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Ekonomik Fırlatma! / Hulki CEVİZOĞLU

İletigönderen bezgin » Prş Mar 03, 2011 13:03

Ampul geldi, kriz bitti. :idea:

Resim

Zaman'dan alinmistir.





CHP PM Üyesi Toprak: "HÜKÜMET EKONOMİYİ İYİ YÖNETTİ, ZENGİNLİK ARTTI"

Son olarak siyaset bilimci kimliğinize ve Türkiye'yi çok iyi okuyan bir isim olmanıza istinaden bir soru... AK Parti hangi dinamiklerle, nasıl 8 yıldır tek başına iktidarda?

Buradaki en büyük faktör ekonomidir. Bu ekonomi politikalarını AK Parti başlatmadı, daha önce başladı. AK Parti çok akıllı davrandı ve o politikaları devam ettirdi. 2002'de devraldıklarında daha önceki birçok hükümetin yaptığı gibi popülist politikalara girişip, parayı har vurup harman savurup ekonomiyi rezil bir hale getirmediler...




(Röportaj:Habertürk'ten alıntıdır...)
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

x