El Atına Binen Çabuk Düşmez mi?
Son günlere en çok damgasını vuran konulardan biri de din derslerinin okullarda öğretime girmesi kararı oldu. Her zamanki gibi bundan rahatsızlık duyanlar vardı. Başta tanıdık sımalar devredeydi. Kurulu saat gibiydiler. Tik tak, tik tak, tik tak! Zira ne zaman ulusal veya manevi değerler üzerine bir atılım yapılsa çalan bir çanı andırırcasına meydanlara iniyorlardı..Nitekim bu kez yine öyle oldu. Tıpkı bu zihniyette olanların Milli Mücadele Anıtının açılışından duydukları rahatısızlıktan çaldıkları çanlar gibi!
Hani bilirsiniz eline saz alan sanır ki o sazın ustasıdır! Halbuki bilinmeyen bir gerçek var ki doğuştan bazı genetik yetenekler vardır. Ne yapsanız bu kalıtımsal özellikleri değiştiremezsiniz! Bu yaradılışa aykırıdır! Ancak şu da bir gerçektir ki Eğitim insanın kendini geliştirmesinde bir araçtır! Din de eğitim yolu ile insanın gelişimine katkı sağlar. Maneviyat insan huzurunu tesis eder. Maneviyatsız bir birey veya toplum ise her türlü çöküşe mahkumdur. Özellikle de yeni neslimize verilemek istenen din eğitimi şayet Devlet kontrolünde olacaksa buna itiraz etmemek lazım. Çünkü Kıbrıs Türklerinin İslamiyeti benimsemeleri yeni bir olgu değildir. Adaya ise İslam mührünün vurulması çok daha eski sürece dayanır...Şöyle ki;
İslamiyet daha yeni dünyaya yayılmaya başladığında deniz aşırı yerlere seferlerde bulunma imkanı yoktu. Zira İslamiyeti yaymak için kuvvetli deniz ordusu bulunmamaktaydı. Bu nedenledir ki Peygamber efendimiz Hz. Muhammed ve Hz.Ebubekir, Hz.Ömer devrinde herhangi bir deniz muharebesi olmadı. Hatırlanacak olursa, Hz. Ömer devrinde Şam Valisi Muaviye Kıbrısın fethi için lazım gelen planları Halifeye sunmuş ve müsaadesini istemişti. Hz. Ömer İslam ordularının Suriye ve İran harpleriyle meşguliyetini ileri sürerek bu kuvvetlerden herhangi birinin çekilerek Kıbrısa gitmesinin geride kalan orduyu güçsüzleştireceği gerekçesi ile bunu reddetmişti. Şam valisi bu isteğinden vazgeçmemişti. Nitekim Hz. Ömerin vefatından sonra başa gelen Halife Osman, Kıbrısın fethine rıza gösterdi. Çünkü Peygamber efendimizin "Alem-i İslamda denizde ilk muharebe eden Gazavat-ı İslamiyeye Cennet farz kılındı" mealindeki hadisi şerifi idi. Esasen İstanbulun fethi de böyle bir hadisi şerifin verdiği manevi kuvvetten tahakkuk ettirmiştir. Bu onay üzerine Muaviye hazırlıklara başlamıştır.Ada Bizanslıların elindedir. İşte bu kuvvetlere peygamber efendimizin halası Ümmü Haram da katılmıştır. Arapların Kıbrısa fetih saldırısı hicreten 28. miladın ise 649. Senesinde olmuştur. Nitekim bu fetih girişimi başarı ile sonuçlanmış ve ada Bizanslardan alınmıştır...
Bu zaferin en önemli hususlardan biri de Kıbrıs limanları İslam donanmalarına üs olmasıydı. Konu açılmışken hatırlatmakta fayda vardır ki; Peygamber efendimizin halası Ümmü Haram da adaya gelenler arasındaydı. Ancak Kitium civarında karaya çıkan Ümmü Haram bindiği katırdan düşerek orada ölür. İşte bugün güneyde kalan Hala Sultan Tekkesi olarak anılan yerin mazisi de bu şekildedir.
Araplar İslamiyeti yaymaya çalıştılar ama Türk milleti de bundan geri durmadı. Tarihin sayfalarında özellikle de Kaşgarlı Mahmut Divanı Lugat-it Türk isminde tüm Türk milletinin lehçelerini incelediği bir Türkçe sözlük oluşturdu. Bunda maksadı Araplara Türkçenin zenginliğini gösterip onlara Türkçeyi öğretmek niyeti vardı. Kaşgarlı Mahmutun bugün Doğu Türkistan olarak anılan ve Çinin özerk Sincan bölgesi olarak geçen yerde doğması ve buradan hareketle tüm Türk milletlerinin bulunduğu coğrafyayı gezmesi 1000 yılı aşkın sürece dayanır. İşte Urumçideki Türkler de İslam dinini benimseyen en önemli unsurlardan biridir. Bakınız bugün haçlı dünyası Urumçideki Çin soykırımını görmezden geliyor, kimsenin kılını kıpırdattığı yok. Sincan özerk bölgesinde yaşayan Türk soydaşlarımız Müslümanlar. Çin yönetimi Urumçide olaylar başladığında ilk ne yaptı? Müslüman Türklerin camilere gidip ibadet etmesini yasakladı. Açıkçası Bu durum bana hiç de yabancı gelmedi. Bunun aynisini 14 yıl önce Müslüman Boşnaklar yaşadı.
BM askerlerine sığınan ve Hollandalı askerler himayesinde olan tam 8300 Müslüman Boşnak Sırplara iade edildi. Ve tam 3 günde 8300 kişi kurşuna dizildi ve buldozerlerle gömüldü. Tam bir soykırım vahşeti yaşandı. Tabi kadın ve çocuklara yapılan soykırımlar bu söylediklerimin dışında Kıbrıstaki Türklere yapılan 1963-74 arasındaki soykırımlara ne demeli? Peki tüm bu gerçekler karşısında batı ne yaptı? Hiçbir şey. Hristiyan alemi ne dedi? Sessiz filim oynandı. Hatırlanacak olursa Sırplar bu soykırımı gerçekleştirmeden önce birliklerin başındaki Sırp komutan aynen şunu demişti; Şimdi Türklerden intikamımızı alacağız! Öyle görünüyor ki yıllar önce Sırp lider Lazarı Osmanlı yönetiminin öldürerek Sırp imparatorluğunu ortadan kaldırması unutulmamış ve Türklerden intikam almak için yüzyıllar beklenmişti. Zira batının gözünde Müslüman demek Türk demekti. O denli kimlikle bağdaşan bir konumdaydı milletimiz. Boşnaktaki katliamı AİHM kabul etti etmesine ama bu soykırımı Sırplar yaptı demedi. Burada tam bir taraflılık ortaya kondu. Tıpkı şuan AİHM ve ATAD nezdinde Kıbrıs Türklerine karşı alınan kararlarda olduğu gibi. ATADın başındaki Yunanlı yargıç da Müslüman Türklerin aleyhinde karar alınmasını sağlamıştı.
Nitekim, bugün gelinen süreçte hükümetin Din derslerini okullarda çocuklarımıza öğretme kararı alması oldukça önemli bir adımdır. Ben hatırlıyorum da ilkokuldayken din ve ahlak dersimiz vardı. Bu derslerde dinimiz ile tanışırdık, sureleri ezberler nerede ne duasını yapacağımızı bilirdik. Şimdi öyle mi? Gençlerimiz manevi inançtan yoksun olduğu için boğazlarına haç takıp geziyorlar! Bu durumdan haçlı dünyası oldukça memnun! Tabi içimizdeki bazı kendini bilmezler de öyle!
Bakınız Yunanistanda daha yeni alınan bir karar var. Yunan hükümeti tadilat bahanesi ile Türklere ait 41 konutu yıkma bahanesi aldı ve Türk aileleri evlerinden etti. Bir de utanmadan bu ailelere 20 bin euro tazminat vereceğini duyurdu. Bununla da kalmayarak Osmanlıdan kalma tarihi Yenicemahalle camiyi yeniden inşa etme bahanesi ile top yekün yıkma kararı aldı. İşte bu örnek dahi İslam dinine ve Türk kimliğine tahammül edemeyen Yunan zihniyetinin baş göstergesi! Bu duruşun belki de daha beteri komşu Güney Kıbrısta hakim. Ne kadar çabuk unuttular daha aylar öncesinde sınır kapılarından geçişlerde Türklere saldırdıklarını! Ne kadar çabuk unutuldu geçmişteki saldırılarda camilerimizin hedef olduğu! Ne kadar çabuk unutuldu karma yaşandığı dönemde ezan okunduğunda ıslık sesleri ile okunan ezanı protesto ettikleri?
Hal böyleyken şimdi gençlerimize İslam dininin temel bilgilerini öğretmek isteyen hükümete karşı protestolar yapıyorlar. Peki kimler yapıyor? Başta öğretmen sendikaları ve Toplumcu Demokrasi Partisi, Birleşik Kıbrıs Partisi gibi bir avuç kendini bilmezler! Bu şahsiyetler ellerine aldıkları çanları hem Türklük hem de İslam dinine karşı çalmaya devam ediyorlar ama unuttukları bir hakikat var ki ; El atına binerek iş yapmaya kalkan bindiği o attan çabuk düşer. Anlayana...
Emete GÖZÜGÜZELLİ CİVAN
Kıbrıs Türk Gençliği Çözüm Hareketi Derneği Başkanı