21. Yüzyılda Değişen Stratejik Araçlar
'Elektronik darbe' ve güvenlik
21. yüzyılda teknoloji devrimiyle ortaya çıkan olağanüstü değişim, kendi çekirdeği içinde elektronik devrimi de sürükleyip getirdi. Bu değişimin etkileri stratejik, siyasal ve ekonomik düzeyde etki gösterirken, tüm elektronik araçların etkinliği de ağlar üzerinden yürüyor.
İnsanın zaman-mekân içinde sahip olduğu yetenekler ve geliştirdiği araçlar davranışını ve olaylara müdahale biçimini değiştirmektedir. Çünkü teknoloji; zaman-mekân boyutlarını bağdaşık hale getirerek tecrübeyi genişletmekte ve değiştirmektedir. 21. yüzyılı belirleyen temel iki gelişme stratejik araçları değiştirmeye başlamıştır.
* Yirminci yüzyılda teknoloji devrimiyle ortaya çıkan olağanüstü değişim, kendi çekirdeği içinde elektronik devrimi de sürükleyip getirmiş, her ikisinin de stratejik siyasal ve ekonomik düzeyde etkileri olmuştur. Artık 21. yüzyıl elektronik araçların ve ağların etkinliği altındadır.
* Oldukça yeni, fakat sonuçları itibariyle bir öncekinden daha etkili gelişme ise genetik mühendisliğidir. Genler artık insanı değiştirmek, çevreyi değiştirmek, dünyayı değiştirmek amacıyla değiştirilmektedir. Bu devrim, insanlığı hayrete düşürecek ve her alanda geleneksel kalıpları yeniden sorgulatacak ve değiştirecek içeriğe sahiptir.
SORUN?
* Anılan iki gelişme 'politik ve stratejik araçlar' alanında nasıl bir değişikliğe neden olmaktadır? Bunların farklı işlevleri hangi sorunları üretecektir?
* Güvenliğimiz açısından bunları lehimize çevirmenin yolu ve imkânı nedir?
Henüz çağın başında ve 'sadece elektronik alanda ortaya çıkan yeni durum karşısında yaşadığımız sorunlar, mevcut durumu kavrama, bu teknolojiden yararlanma, en azından lehe çevirme konusunda sıkıntılar yaşadığımızı göstermektedir. Oldukça geniş ve teknik değerlendirmelere muhtaç bu konuyu çağı belirleyen birinci unsur açısından 'darbe ve güvenlik' başlığı altında analiz etmekle yetineceğiz.
DEĞİŞEN STRATEJİK ARAÇLAR VE YANSIMALARI
Daha bir asır önce 'devlet gücünün ve etkinliğinin'; toprak, doğal kaynaklar nüfus büyüklüğü, coğrafi konum gibi maddesel kaynaklarla açıklandığı bilinmektedir. Henüz başında bulunduğumuz bu çağda; yeni güçler ve stratejik araçların entelektüel boyutlardan, bilimden, teknolojiden ve enformasyondan doğduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla politik pratikler, stratejik akıl ve davranışlar fiziki güç kullanmak ve doğrudan işgal yerine daha çok bilgiye bağlı 'yumuşak güç stratejilerine' dayanmaktadır. Yumuşak güç stratejisi yöntemiyle dünyanın her yerinde ayartılan, bağlanılan siyasi, dini-etnik hareketler aracılığıyla stratejik hedeflere ulaşılmaktadır. Böyle bir yöntemin tercih edilmesinin birçok nedeni var. Bunların arasında en önemli olan: Zaman faktörünü ortadan kaldıran teknolojilerdir. Çünkü caydırıcılığı, iletişim ve yönlendirme faaliyetini en hızlı şekilde sürdüren teknolojik ve 'elektronik araçlar' güç mücadelesinin içeriğini ve yöntemini değiştirmiştir. Şöyle ki;
* Günümüzde silahlar zaman faktörünü ortadan kaldırmıştır. Nitekim füzeler zaman faktörünü dikkate almadığı gibi, arazi faktörünü de dikkate almaz. Füzeler stratejik mekânın çok yukarısında bir yerlerde seyreder. Yine nükleer silah mutlak silahtır, ona karşı bir savunma yoktur. Bu silahın verebileceği zararı kabullenmeye de hiç kimse hazır değildir. İşte bu nedenle yeni güç mücadelesi 'merkezi devletlerin' karşı karşıya mücadelesi şeklinde işlemiyor. Çağımızda güç mücadelesi'yumuşak stratejinin ürünü olan' görünüşte zayıfların güçlülere açtığı savaş gibi duran, gerçekte ise güç mücadelesini sürdüren devletlerin ayarttığı ve desteklediği devletçikler, dini-etnik gruplar tarafından yapılmaktadır. Bunun adı kadife darbedir.
* Hedef ülkenin kuruluş felsefesine, değerlerine ve etnik yapısına dönük olarak üretilen politik taktikler yoluyla yapılan darbedir. İç çelişkileri öne çıkarmak, sürekli gündemde tutmak ve derinleştirmek bu politik taktiğin araçlarıdır. Etnik bölücülük yapan PKK terör hareketi böyle politik rol üstlenen, özel yöntemlerle korunan ve Türkiye'ye karşı kullanılan 'uluslararası terör örgütüdür.' Zaten arkasında, büyük güçlerin olduğu en yetkili kişiler tarafından açıklanmıştır. Doğrudan cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine karşı olan dini hareketler ise hem farklı din anlayışları arasında gerilim üretmek hem de 'devlete karşı kutsal cephe' oluşturma amacına yöneliktir. 'İç gerilimler ve çatışmalar yoluyla sahnelenen bu darbe' oyunun arkasında yer alan gücün doğrudan müdahalesini gizlediği için 'üstü örtük darbedir.'
* Haberleşme, iletişim ve paylaşım ağları insan örgütlenmesinin yeni biçimidir. Bu örgütlenme biçimini keşfeden lobiler, gruplar ve dini-politik hareketler bilgiyi istedikleri gibi yönlendirmekte, kirletmekte ve kullanmaktadırlar. Öyle bir yöntem uygulanmıştır ki neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğu belli değildir. Belli bir iddiayı savunanlar ne söylüyorsa doğru, bunu paylaşmayanlar ne söylerse söylesin yanlıştır, şeklinde bir algı kalıbı üretmeye dayanan bir yöntemdir. Bu yöntemi kullananlar bilgiyi kendi amaçlarına uygun hale getirmektedirler. Bilginin geniş alana yansıma ve örgütlenme biçimi 'var oluşun içeriğini değiştirmiştir.' Dolayısıyla bu konuda uygulanan ana yöntem: Hedeflenen devletin kurumlarının içine sızarak özel bilgileri elde etmek, kullanmak ve deşifre etmektedir. Bu yöntem ülkemizde TSK'ye uygulanmıştır. Doğrudan ordu hedef alınarak önce yetkileri sınırlandırılmış, daha sonra güvenliğin temeli olan özel bilgiler özel yöntemlerle deşifre edilmiş, yıllardır ülkenin güvenliği için mücadele eden paşalar terörist ilan edilmiştir. TSK'nin işlevini yok etmeye ve itibarını düşürmeye yönelik olarak uygulanan bu yöntem başarılı olmuştur. Bilgiyi satmanın, pazarlamanın aracı olan ve aynı misyonu üstlenen medya ve elektronik araçlarla 'kurgu yapılmış' ve bu kurgu kullanılarak 'darbeci asker' yaygarası zihinlere yerleştirilmiştir. Öbür taraftan çeşitli güçlere yaslanarak 'elektronik darbe' gerçekleştirilmiştir. Çünkü artık günümüzde darbeler ordu tarafından değil, dünya çapında etkin olan güç merkezlerinin ürettikleri ağlar ve dev örgütlenmeler tarafından yapılmaktadır. Bu gerçek fark edilmediğinden ya da meselenin diğer boyutu gizlenmek istendiğinden ülkemizde 'darbe veya darbe ihtimali' yanlış tartışılmıştır. Klasik siyasetin ve stratejik araçların diliyle tartışılmış ve mesele çarpıtılmıştır. Evet, Türkiye'de bir darbe gerçekleşmiştir. Ancak bu darbe elektronik ağlar, medya ve medyaya servis edilen özel ve kurgulanmış bilgilerle gerçekleşmiştir. Bunun en önemli kanıtı basın-yayın organlarına, iletişim ağlarına çok özel yöntemlerle servis edilen bilgiler, bu yönde ortaya çıkan gazeteler ve yazarlar aracılığıyla oluşturan 'ötekileştirme' yöntemidir. Bu başarıyla uygulanmış ve sonuç alınmıştır.
* İletişim ağlarının ve teknolojinin ulusal çerçeveleri aştığı, teknolojinin ve enformasyonun pasaportsuz, yani kimliksiz dolaştığı ileri sürülerek 'piyasaların devletlerden' daha önemli olduğu ileri sürülmektedir. Bu ise değişen stratejik araçların yeni yöntemi olan 'yumuşak stratejinin' makulleştirilmiş taktiğidir. Enformasyonun akışkanlığı 'kendince, masum ve hâkimiyet sorunu olmayan, ekonomik üretime ve paylaşıma karışmayan' orada bir şey değildir. Yeni dönemin güç mücadelesi bu alanda yapılmakta ve bu alanda etkin olan bilgiyi kontrol etmekte, işine gelmediği zaman deşifre etmekte ve kendi amaçları için kullanmaktadır. Devlet tecrübemizin ve güvenliğimizin temel olan kurumlarımızla ilgili olarak dışarıya sızdırılan bilgiler böyle bir mücadelenin sonucudur. Öyleyse içinde bulunduğumuzda dönemde stratejik anlamda en önemli konu: Güvenliktir. Bu güvenliği sağlamanın yeni yöntemi ise bilgiyi korumaktır. Bilgiyi koruma noktasında zafiyet yaşayan bir devletin veya kurumların güvenliğini koruması mümkün değildir. Kurumsal bilgiyi koruyamayan devlet; her zaman karşı darbeye açık devlet demektir. İçinde bulunduğumuz çağın en belirgin ve temel özelliği budur.
* Yeni dönemde, somut-cephesi belli düşmanlar yoktur. Artık açık ve cephesi belli olan düşmanlar yerine 'tehlikeler dünyası gelmiştir.' Küresel ölçekte terör, yoksulluk, çevre kirliliği, gıda krizi gibi konular var. Devletlerarası mücadelede bir devletin kuruluş felsefesine dönük olarak oluşturulmuş 'özel-teknik nitelikli kabilelerin elektronik araçlar / sürüler yoluyla' kurumların itibarını zedeleyen bilgileri deşifre etme, tasarlanmış bir amaca dönük bilgi üretme ve pazarlama, yöneticileri kendi ağlarına düşürme ve deşifre etme yoluyla güvensizliği üretme ve derinleştirme gibi yöntemler devrededir. Eğer bir güç bloğunun amaçlarına uygun düşmeyen kişiler, politik hareketler söz konusu ise 'iletişim ağlarında gezen yönsüz bilgileri toplayarak' bir üstünlük oluşturma yöntemini de bu kapsam da değerlendirmek gerekir.
* 21.yüzyılın eşiğinde birçok ülkede meydana çıkan hadiselerin aktörleri: İnternet ağları, televizyon, radyo ve gazetelerdir. Bugün ihtilaller radyolarda, televizyonda, kablo yayınlarında ve internette yapılıyor. Yayınlanıyor, modemleşiyor, kablolaşıyor, fakslanıyor, dosdoğru insanların evine gidiyor. Ülkemizde 'uydurma ihtilal' gerekçesiyle 'aynı merkezden emir almış gibi harekete geçen bilgi ağları ve bunların aktörleri en olmadık şeyleri piyasaya sürerek 'dış müdahalelerin ekonomik ve bürokratik alan genişletmesini sağladılar." Türkiye'nin hem güneyiini hem de kuzeyini kontrol altına alarak etkinlik alanını genişletmek isteyen ABD'nin uyguladığı politika başarılı olmuştur. Başarısını mümkün kılan temel araçlar şunlardır: İç bünyede tasarladığı stratejik vizyona uygun bir siyasi yapı, bu politikanın Türkiye'nin lehine olduğunu topluma telkin eden dini-etnik ve liberal lobiler, sürdürülen politikayı gerçekleştirmek için ötekileştirilen ve lanetlenen muhalifler. Böyle bir strateji muhalifsiz sürdürülemez. Kurgulanmış bilgilerle kirletilen muhalefet uygulanan stratejiyi meşrulaştırmanın aracıdır. Bu sindirmenin, kuşatmanın ve toplumu buna ısındırmanın sonucu olarak hem kuzey hem de güney bölgemizde yeni gelişmeler olacaktır.
* Yeni stratejinin yeni darbe araçlarından birisi de ekonominin siyasetten daha öncelikli yere sahip olduğu görüşüdür. S. Peres, bu gerekçeyi şöyle açıklıyor: Ekonomi, siyasetten öncedir. Çünkü ekonomi insanların hizmetindeyken, politika genellikle devletlerin ve yöneten seçkinlerin yararınadır." Bunu dedikten sonra hakkaniyete dayalı bir ekonominin gerekli şartlarını sıralarken şöyle der: "Araştırma özgürlüğü, hareket özgürlüğü, söz özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği, demokrasi olmazsa canlı bir ekonomi oluşamaz." Bu sözler, ekonomi siyasetten öncedir, görüşüyle çelişir. Böyle olmasına karşın ülke meseleleriyle ilgili olarak konuşan herkes 'önemli olan ekonomidir', kalıbını tekrar etmektedir. Ülkenin varlığından, bağımsızlığından daha önemli görülen 'ekonomi' halkın ortak paylaşımına dayalı bir ekonomi değildir. Bu anlayışla korunmak istenen uluslararası şirketlerdir. Uluslararası şirketler aracılığıyla bağımlı toplum oluşturmanın adı ise 'bağımlı darbe'dir. Bunun temel göstergesi ise bütün stratejik kurumları merkezi devletlerden oluşan çokuluslu şirketlere satmaktır. Bağımlı darbenin özü şudur: Ülkenin var oluşu ile ilgili meselelerini 'ekonomik saikler' nedeniyle dile getirememek.
Değişen stratejik araçlar nedeniyle bir devlet ya da kurum için en önemli husus: Bilgiyi korumaktır. Bilgiyi korumak güvenliğin teminatıdır.
Bilgi, enformasyondan farklıdır. Enformasyon; birbiriyle ilgisiz tecrübe kırıntılarından oluşur. Herkesin her şey söylediği alanda 'biriken malumat yığınıdır.' Oysa bilgi, önyargıların elenmesiyle elde edilen sonuçtur. Bilgi zamana ihtiyaç duyar, malumatın acelesi vardır. Binlerce görüşten oluşan 'yığını' gelişi güzel kullanma, anlam arayışının konusu değil, 'özel amaç peşinde olan' güçlerin seçtiği politik-stratejik yöntemdir. Böyle bir yanıltma ve çarpıtmanın önüne geçmek elde edilen sağlam bilgiye ve bu bilginin korunmasına bağlıdır. Eğer özel bir amaçla her hangi bir kurumu hedefleyen bir ağ, her hangi bir yöntemle bilgi elde edip deşifre ediyorsa, hedef kurumun güvenliği zedelenmiş demektir.
Devletin çıkarlarını koruyan bir strateji etkin değilse, insanlar bir anlık kamuoyu baskısına bakarak karar verirler. Zaten ülkemizde ordunun aleyhine olmak, demokrat olmanın ölçüsü sayıldığı için bazı medya kuruluşları bunu özellikle körüklemektedir. İletişim ağ krallığının yapay olanı gerçek gibi sunması mümkündür. Zaten bu çağı belirleyen 'elektronik hâkimiyetin' politik ve stratejik sonucu budur. Buna karşı olmak hiçbir şeyi çözmez. Olanı anlamak, kendi lehine kullanmak ve stratejik amaçlarına uygun hale getirmek önemlidir. Ülkemizde yaygın ve etkin olan internet ağları incelenirse 'iletişim ağ hâkimiyeti' alanında etkinliğin hangi aktörlerde ve alanlarda olduğu görülür. Kendi dışında kalan herkesi günahkâr / terörist olarak tanımlayan, kendi taraftarlarını melek ve özgürlükçü olarak kutsayan bu ağların, gazetelerin, televizyonların cumhuriyet Türkiyesi ile bir derdi olduğu ortada. Ne var ki 'bu dert de' karmaşık bilgi yığının altına saklanmıştır.
Geniş Bilgi İçin Bkz:
Peter Burke, Bilginin Toplumsal Tarihi, (Çev: Mete Tunçay) İst: 2001
Shimon Peres "Tarihte Av Mevsiminin Sonu", Yüzyılın Sonu, (Çev: B. Çorakçı) İst: 2003.
G. Trembley, "The Information Society: From Fordism to Gatesism", Canadian Journal of Communication, (1995, 20 /4)
Prof. Dr. Nadim MACİT - TUSAM Danışman
