
Sevgili okuyucularım, size bugün birinci sayfamızda yer alan bir fotoğraf, bir de belge sunuyorum. Bunlar, AKP’nin devlette nasıl vicdansızca, acımasızca kadrolaştığının somut örnekleri.
Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) bir devlet bankası. Kamunun tek kalkınma ve yatırım bankası. Merkezi Ankara’da. Başına genel müdür olarak Abdullah Çelik isimli bir şahıs getirildi. AKP elbette burada da kadrolaşacak! O zaman ne yapılacak? İstanbul’da bir şube, ya da müdürlük açılacak ve kendilerinden olmayan bürokratlar Ankara’dan İstanbul’a şutlanacak. Hepsinin yerleşik düzeni Ankara’da. Hesap şöyle: Bazıları gitmeyecek ve istifa edecek, bazıları ise emekli olacak… Ve bu suretle yandaşlar için boş kadrolar elde edilecek ve oraları kendi adamlarıyla doldurulacak.
27 Ekim 2009 tarihli resmi tebligata bakınız:
“Genel Müdürlük makamının olurları ile Hazine Müdürlüğü’nün İstanbul faaliyetlerinin yürütülmesinde görevlendirilmek ve SÜREKİ OLARAK İSTANBUL’DA GÖREV YAPKAK ÜZERE Hazine Müdürlüğü’ne atanmanız uygun görülmüştür. Bilgileriniz görevinize başlamanızı rica ederim. İsmail Denek, İnsan Kaynakları Md. Yardımcısı. Kadriye Metin, İnsan Kaynakları Müdürü.”
Evet, bu devlet bankasına yıllarca Ankara’da hizmet veren 64 personel, bu emir doğrultusunda İstanbul’a sürgün edildi. Peki, İstanbul’da ne yapıyorlar?
İş güç yok. Kendilerine verilen kocaman bir salonda bomboş oturuyorlar. Masa yok, yeteri sandalye yok, hiçbir şey yok.
Bütün düzeniniz Ankara’da kurulmuş. Eviniz barkınız hep Ankara’da. Çocuklarınız orada okuyor… Ve bir gün sizi İstanbul’a postalıyorlar. Durup dururken! Bu durumda yapmanız gereken iki şey var: Ya istifa edeceksiniz,ya da emeklilik süreniz dolduysa, emekli olacaksınız.
Her iki koşulda da kadroları boşaltıp AKP yandaşlarına yer açmış olacaksınız. Amaçları zaten bunu başarmak!
Şimdi, İstanbul’a şutlanan uzmanlar tarafından düzenli olarak tutulan ve topluca imzalanan şu tutanağa bakalım da, rezaletin boyutunu daha iyi görelim:
“İstanbul’da göreve başladığımız 1 Kasım 18 Kasım 2009 tarihleri arasında çalışma ofisi için gerekli olan kırtasiye, telefon, faks, bilgisayar, gerekli donanım ve altyapısı bulunmayan, girişi çıkışı kartlı sistemle yapılan, Ankara genel müdürlükten sürekli olarak kamerayla izlenen, 54 masanın bir arada bulunduğu sıkışık fiziki mekânda, bu hafta hiç iş verilmediği için sadece oturmakla zaman geçirilmiştir. İmzalar…”
***
Bunu sadece Türkiye Kalkınma Bankası’na yapmıyorlar. Her yerde aynı uygulamaya tanık oluyoruz. Devleti ele geçirdiler.
Mustafa Kemal Atatürk’ün makamı dâhil.
Ele geçiremedikleri iki yer kaldı: Türk silahlı Kuvvetlerinin tamamı ile yargının bir bölümü.
Şimdi bütün uğraşları bu eksikliklerini(!) en kısa zamanda gidermek. Bu nedenle Türk Ordusu “Düşman” ilân edildi.
Yalaka, yağcı ve şamatacı AKP-Fethullah medyası o yüzden Türk ordusu’nun üzerine gidiyor.
Plânın ikinci aşaması ise yargının tamamını en kısa zamanda ele geçirip işi bitirmek. Bu amaçla gerekirse Anayasa, gerekirse yasarlı değiştirip yarı bağımsız yargıyı bile karşılarında esas duruşta durdurmak.
Bu kadrolaşma konusunda en ufak bir ödünleri yok. Sürekli gözdağı veriyorlar. Odacıdan çaycıya, genel müdürden savcıya, istemediklerini sürgün ediyorlar, istediklerini elinden tutup yüceltiyorlar.
YÖK’e bakın!
Üniversitelerden sorumlu olan bu kuruluş artık AKP’nin bir şubesi. Başka hiçbir izahı yok. Orada eğitim, öğrenim, üniversitelerin sorunları falan değil; her üniversite ve fakültenin nasıl tek tek ele geçirileceği konuşulup tartışılıyor… Ve başarıyorlar! Çankaya’da oturan şahısla aralarında muazzam bir işbirliği var. Üniversitelerdeki rektör seçimlerinde en düşük oyu alan adaylar, sadece ve sadece kendi yandaşları olduğu için YÖK tarafından Çankaya’da oturan şahsın önüne gönderiliyor, onlar rektör seçilip yandaş üniversiteler yaratılıyor.
İmam hatip liseleri, AKP’nin arka bahçesi. Buralarda okuyan on binlerce çocuğun beyni, yıkanıyor ve hepsine direktif veriliyor: “Amacımız, Fethullah’ın gösterdiği yoldur. Hepiniz sınavlarda hâkim, savcı, avukat, kaymakam, subay ve astsubay yetiştirilen okulları tercih edeceksiniz. Devleti böyle ele geçireceğiz.”
O yüzden üniversite sınavları için “Meslek Liselerine” katsayı eşitliği getirdiler. Bunlar açısından meslek liseleri, sadece arka bahçeleri olan imam hatip liselerdir ve bu kıyak onlar için yapıldı. Devlet’i ele geçirmekte imamlara ayrıcalık sağlanması için! Öteki meslek liselerinin esamisi bile okunmaz.
Dikkat ediniz, Danıştay bu konuda yürütmenin durdurulması kakarı verince çıldırdılar. Kendini Ergenekon davasının “savcısı” ilân eden Tayyip “Bu karar ideolojik” deyiverdi! Sen kimsin, hangi hukuk bilginle bunu söyleyebiliyorsun?
Kadrolaşma, devletin ele geçirilmesi, işte böyle sürdürülüyor. Türkiye Kalkınma Bankası’nda yargıya, Çankaya’dan odacılara kadar…
Şimdi, birinci sayfamızdaki fotoğrafa, İstanbul’a sürülüp bomboş oturmaya mahkûm edilen emekliliğe veya istifaya zorlanan uzmanların yüz ifadelerine bir kez daha bakın.
Devir şimdi Tayyiplerin mayyiplerin devri. Ancaaak, gün gelecek devran dönecek ve bu yapılanların hesabı tek tek sorulacak…
Sözcü Gazetesi - 4 Aralik 2009