Eminönü'nde Online Görev: Lüfer Izgara

Bilim, teknoloji ve genel ağ (internet) hakkında her türlü yazıyı burada paylaşabilirsiniz. Alt bölümler şunlardır: Uzay, Küresel Isınma / Ekoloji, Bilim ve Toplum, Tutum (Ekonomi)

Eminönü'nde Online Görev: Lüfer Izgara

İletigönderen ACD » Prş May 17, 2007 9:11

[img]http://www.teknolatte.com/fs/MDcwNTE1%5Cres%5C1157_07051512062806.jpg[/img]

Eminönü'nde Online Görev: Lüfer Izgara

Mynet ile Sobee'nin işbirliğinin sonucu olan İstanbul Kıyamet Vakti, İstanbul teması ve Türkçe kullanılmasının getirdiği canlılık ile online oyuncularını çekiyor.

Sobee ve Mynet işbirliği sonucunda ortaya çıkan, Türkiye'nin ilk çok oyunculu online oyunu İstanbul Kıyamet Vakti, bir yandan "neden İstanbul" sorusuna muhatap olurken diğer yandan yerel içeriği ile online oyuncuları kendisine çekiyor. Oyunu geliştiren Sobee şirketinin genel müdürü Mevlüt Dinç, Türkiye'deki bilgisayar donanımlarının İstanbul Kıyamet Vakti'ni indiren her üç kişiden sadece birinin oyunu oynamasına izin verecek kadar kötü olmasından korsan oyunların istenmeyen bir olgu olmasına karşın düşük fiyatları ile gençlerin çok daha fazla oyun deneyimi kazanmasını sağladığına kadar birçok noktayı Teknolatte ile paylaştı.

Mısır Çarşı'sındaki Demirci Rüstem'den Balıkçı İdris'e kadar uzanan yerli karakterler ve "lüfer ızgara"ya kadar uzanan görevlerin çeşitliliği,oyuna farklı bir cazibe kazandırıyor. Ancak Türkiye'yi oyun pazarında etkili bir konuma yükselmesi için üniversitede ilgili bölümlerin açılmasından bu konuda bir devlet politikası oluşturulmasına kadar, işi oyun olmaktan çıkaracak adımların atılmasından çok uzaktayız.

Oyun nasıl bir çalışmanın sonunda ortaya çıktı?

Böyle büyük bir projenin Türkiye’de oluşmasının arkasında bir çok öykü var aslında. Öncelikle İstanbul’da geçmesi çok ilginç. En çok karşılaştığım soru da; neden İstanbul oluyor? Bana tabi ki normal geliyor. Madem oyunu ben Türkiye’de yapıyorum, İstanbul da geçer diye düşündüm.

Bu neden soru olarak karşınıza çıkıyor?

Niye Türkiye diye geliyor aslında. Çünkü yabancılar, hep yabancı yerlerde hayali yerlerde oyun yapıyor. Niye İstanbul, niye gerçek bir mekan diyorlar. Hatta lahmacun falan koy diye dalga bile geçtiler. Mevcut oyunlara odaklanarak hareket etme; böyle yaparsak başarı garanti olur gibi bir sürü farklı nedenlerden dolayı bu soru soruluyor bana.

İstanbul konsepti, bu oyun için mi geliştirildi?

Aslında bu oyundan önce Güzel İstanbul diye bir projem vardı. İstanbul’un tarihi ve kültürel bakımdan tamamını dinamik ortama taşımak gibi projem vardı. Yıldız Teknik Üniversitesi ile bu konuda aylarca görüşmeler yaptım. Tek başıma böyle büyük bir projeye soyunmam söz konusu değildi. Hatta Yıldız Teknik Üniversitesi'nin yanısıra diğer birçok üniversiteyi de yanıma almayı planlamıştım. Ama bir şekilde olmadı. Bir oyun yapayım ve oyun İstanbul’da geçsin dedim kendime. En azından tek başıma güzel İstanbul’un ilk adımlarını atmış olurum dedim.

Bu oyunla Güzel İstanbul projesine genişleme olacak mı?

Aslında İstanbul oyunu, Güzel İstanbul’a dönebilir. Çünkü, hem tarihi mekanları birebir modelledik ve bu amacını tamamlamış olduk. Hem de, çok iyi etkileşim oldu. Online, büyük bir oyun olduğu için sürekli eklemelerle, güncellemelerle uzun süre ayakta kalabilecek bir proje. Eminönü’nden Sultanahmet’e, ordan Taksim’e yayaların büyüme potansiyeli var. Bunun olabilmesi içinde tabi ki, bizim oyundan yeterince ekonomik dönüş almamız gerekiyor ki, biz onu tekrar oyuna geri yatıralım.

Oyunu online yapmanızın sebebi ne oldu?

Online oyun seçmemizin en önemli sebebi oyunun genişletilebilir olmasıydı. Yeni eklemelerle ve iyileştirmelerle oyunu ayakta tutmak. Belki başlangıçta bütün istediklerimizi yapamasak bile ilerde böyle bir imkana sahip olabileceğimizi biliyoruz. Şu anda oyuncularımızı mevcut ortamla bir şekilde oyalıyoruz. 1 Nisan’da labirent ekledik ve çok güzel sürpriz oldu. Ama 2-3 ay sonra oyuncular; “Eminönü güzel de, bıktık buralarda dolaşmaktan” diyecek. Şimdiden bunun sinyalleri geliyor bize. Bizim şimdiden hazırlık yapmamız gerekiyor demektir bu da. Yeni bölümler, yeni görevler, yeni yaratıklar gibi. Bunu yapmamız lazım ki oyuncu sıkılmaya başlar başlamaz hemen bunu yayınlayıp, o ilgiyi ayakta tutalım.

World of Warcraft’ta görüyorsunuz. Büyük bir curcuna var. Yeni bir paket yayınlanıyor. Ve oyun sanki yeni piyasaya çıkmış gibi inanılmaz ilgi yaratıyor. İstanbul’da böyle bir şey aslında. Özellikle bunu böyle seçtik. Çünkü benim kafamdaki İstanbul’u yapmak, 6-7 kişilik ekibimizle 10 yıl alır belki. Ama en azından iyi bir başlangıç yaptık.

Oyuna ilgi ne düzeyde?

Biz oyunu resmen 1 Nisan’da açtık ve sıfırladık. Şu ana kadar nerdeyse 36 bin kişi oyuna girdi ve oyunu oynadı. Ama indirenlerin sayısı yüzbini geçmiştir. Oyunun büyüklüğü, 3 boyutlu dinamik unsurları gibi belli bir donanım gerektirdiği için indiren üç kişiden bir tanesi ancak oynayabiliyor. Oyun için gerekli olan 5200 ekran kartını almak istesek bile şu anda piyasada bulmakta zorlanırız.

Oyuna girenler nasıl insanlar?

Çoğu online’cı. Bu da süper bir şey. Oyun Türkiye’de yapıldığı için ve İstanbul’da geçtiği için indirip görmek istiyorlar, merak ediyorlar. Oyuncular bence oldukça genç. İnternet kafelere gidip sabahtan akşama kadar oynayan insanlar. Dolayısıyla üniversite yaşındaki insanlar. 35 yaşında da var 15 yaşında da var. World of Warcraft kitlesiyle aynı yani.

Oyunu cazip kılan temel etkenler neler?

Oyun çok oyunculu olduğu için, etrafınızdaki insanlar size yardım ediyorlar. Tabii siz de yardım istiyorsunuz. Görüyorum; adam oyuna giriyor. İlk sorusu ‘ne yapıcam şimdi’ oluyor. Tabii oyunun Türkçe olması ve oyuncuların yüzde 99’unun Türkçe konuşabilmesi büyük avantaj. Çünkü oyuncu kendi dilinde rahatça mizahı kullanıyor, dalgasını geçiyor, geyiğini yapıyor. Bir de bizim oyunumuza özgü, kültürümüzden motifler gibi bir takım unsurlar var. Mısır çarşısına gidip Demirci Rüstem’le konuşuyorsun, Jandarma Ali’ye gidiyorsun, Balıkçı İdris’e gidiyorsun lüfer ızgara görevi veriyor sana. Bu, oyuncuların bu çok hoşuna gidiyor. Hangi oyunda lüfer ızgarayla, Yeni Cami var diyorlar. Bunlar bile yetiyor bir sürü oyuncuya. Bazı avantajlarımız var tabii. Şimdiye kadar yabancılarla yabancı oyunlar oynamışlar. Bir iki kelimeyle oyun oynuyorlar. Ama burda biçelim, keselim diye muhabbetler dönüyor. O bile başlı başına oyun içinde insanların uzun süre kalmasını sağlıyor. Oyunu oynamıyor, muhabbet ediyor.

Oyunun kotrolünde sizi atlayabilirler mi?

Çok oyunculu oyunlarda açıklar olabilir. Devasa oyunda herşeyi göz önüne alıp hatasız yapmak mümkün değil. En son, hiç hesaba katamadığım küçük bir açık bulundu. Kurnazın biri değerlendirmiş bunu. Normalde 29. seviyeye çıkabiliyorsunuz oyunda. Bu seviyede atıyorum, maksimum para 2 milyon lira olsun, bu kişi 10 milyon lira para kazanmış bir şekilde. Bizde hemen tedbirini aldık.

Oyuncuların düzeyi Türkiye’de nasıl?

Çok iyi. Onunda sebebini hep soruyorlar bana. Yurtdışında yılda ortalama 3-4 tane oyun alabiliyorlar. Harçlıkları ona yetiyor. Bizde ise insanlar, işportacıdan gidip 20 tane oyunu 2 YTL’ye alabiliyor. Ve bütün oyunları oynuyor. Onun için oyuncularımız oyunlarla çok fazla haşır neşir.

Online ile tek makineye kurulan oyunlar arasındaki fark nedir?

Online oyun, uzun soluklu bir oyun. Bir karakter seçiyorsunuz ve o karakterle özdeşleşiyorsunuz. O karakteri sürekli geliştirmeniz gerekiyor. Orada yüzlerce ve binlerce oyuncuyla oynuyorsunuz. Tek kişilik bir oyunda, sonuçta tek başınıza a’dan z’ye oyunu bitirmeye çalışıyorsunuz. Bu, birinde tek başınıza oturup televizyon seyretmek, diğerinde bir tiyatroya gidip nerdeyse tiyatrodaki oyunun içine girmek gibi birşey. Online oyunlar ilk etapta Uzakdoğu'da çok büyük bir başarı elde etti ve şu anda tüm dünyada inanılmaz ilgi görüyor. Batıdaki büyük firmalarda, geleceği online oyunda görüyor ve inanılmaz paralar yatırıyorlar.

İngiltere bir dönem o şansı kaçırmıştı.

İngiltere kodlama açısından hala belki en iyi ülke. Yaratıcılık yönü de iyidir. Geçmişe bakıldığında birçok klasik oyun İngiltere’den çıkmıştır. Japonlar, pazarlama tarafında çok iyi. Amerika’da ekonomik gücünü kullanıp daha büyüğünü yaptı ve pazarın liderliğini aldı. Ama online oyunlarda hiç beklemedik bir şekilde Çin ve Güney Kore inanılmaz başarı yakaladı.

Türkiye’nin online oyunda bir şansı var mı?

Ben kesinlikle buna inanıyorum. Yoksa 6 yıl böyle çaba harcamazdım. Sonuçta biz İstanbul’la bunu kanıtladık. Türkiye’de artık böyle bir beceri ve birikim var. Yalnız, bir firmanın yapmasıyla sektör başarıya ulaşmıyor. Aynı zamanda yatırım seviyesinin doğru olması gerekiyor. World of Warcraft’ı neredeyse 100 kişi 3 yılı aşkın bir süre çalışarak gerçekleştirdi. Yani o başarı, öyle tesadüf değil. Çok iyi hesaplanmış, çok iyi kurgulanmış, gerekli yatırımı yapılmış; 100 kişi ve 3 yıl, hesap edin.

Bizim ülkenin şöyle bir şansı var. Burada ücretler nispeten daha düşük. Burada 100 kişiyle değilde 20-30 kişiyle yapma şansımız var. Ama 20-30 kişiyle 3 sene yine büyük paralar tutuyor. Maalesef ülkemiz yeni şeylerde çok yavaş. Ama bilişim öyle birşey değil. Deneyeceksiniz, bakacaksınız; eğer olmazsa başka bir şeye geçeceksiniz. Tamamen emek ve beyine dayandığı için 10-15 yetenekli insanı ve benim gibi birikimi olan birini yanına koyarsanız mutlaka birşeyler üretirsiniz.

Online oynamaya meraklı kişiler oyun üreten tarafa geçmek için neler yapmalı?

Sadece online oyunlar için değil, bütün oyunlar için uğraşmak isteyen, oyun yapmak isteyen, oyun sektöründe çalışmak isteyen çok fazla genç var. Bunu biliyorum. Çünkü, onlarca e-posta alıyorum, staj yapmak isteyenler, yanımızda çalışmak isteyenler. Tabi bu başarılar arttıkça, ilgi de artıyor. Gençlerimiz çok yetenekli ve hevesli.

Peki onlar el yordamıylamı ilerleyecekler?

Ben hep bizim yaptığımız işin okulu yok diyordum. Ama artık söyleyemiyorum. Çünkü artık var. Türkiye şu an yapmadı, ama dünyanın en büyük üniversitelerinin nerdeyse tamamında Bilgisayar Oyun Programcılığı ve Tasarım Bölümü var. Ve şuanda doktora seviyesinde eğitim veriliyor. Ama buna rağmen bu iş çok farklı birşey. Bu aynı sinema gibi, müzik gibi. Konservatuarda okuyan herkes Sezen Aksu, Tarkan olmuyor. Üniversitede veya okulda edindiğiniz teorik bilgi, sadece herkesle aynı şansa sahip olmanızı sağlıyor. Başarılı olmanız ayrı birşey. Orada kendi yeteneğiniz ve hevesiniz devreye giriyor. Soruyorlar bana oyun yazmak için hangi dili bilmek gerekiyor diye.

Bu sorunun yanıtı ne?

On yıldır aynı cevabı veriyorum. Başlangıçta ister java öğren, ister daha kolay olan flash öğren, hazır birsürü materyalde var; hangisi daha kolay geliyorsa. Burada senin öğrenmen gereken oyun yapabilme olgusu; oyun nedir? Oyun nasıl birşey, hangi parçalardan olur. Flash'la yaptığın bir oyunu, ileride öğrenerek, daha büyüğünü, daha komplike olanını yaparsın. Yani bilgisayar mühendisliğini okumak yetmiyor bu iş için. Benim burda gençlere önerim şu. Önce kendinizin buna inanması gerekiyor. Bu yeteneği hissetmeniz gerekiyor. Okulda gösterilmeyen şeyleri internetten bulup ayıklanması lazım. O kadar ilgi göstermesi lazım ki ve yeterince yetenek olması gerekiyor ki, bir yerden başlayabilsin. Benim vereceğim destek daha üst düzeyde, daha can alıcı. Öyle yapma şöyle yap dediğim zaman oyunun çehresi değişiyor. İlerde, atıyorum java öğrendiniz ve güzel şeyler yapıyorsunuz, ama daha komplike 3 boyutlu birşey yapmak istiyorsunuz. Ben size diyorum ki, bu Java'da olmaz, hiç zamanını harcama, C öğren. Bu değerli bir bilgi. Ama çok sonra kullanabileceğin bir bilgi.
Kullanıcı küçük betizi
ACD
Üye
Üye
 
İletiler: 1137
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:58

Şu dizine dön: Bilim ve Teknoloji

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x