ERDOĞAN HAKLI
Başbakan Erdoğan, Rize’den esmiş gürlemiş.
- Ben YARSAV üyesi olan yargı mensuplarına nasıl güveneceğim, buyurmuş.
YARSAV biliyorsunuz, Yargıçlar ve Savcılar Birliği, yargı mensuplarının derneği, benzeri kuruluşlar, gelişmiş demokrasilerde, Avrupa ülkelerinde de, var. YARSAV ve benzeri kuruluşlar ile onların güvence altında olmaları demokrasinin göstergesi.
Ama Başbakan da, yargı bağımsızlığına karşı olan tüm çevresindekiler de, YARSAV’a sürekli çatıyorlar, onunla uğraşıyorlar.
Başbakan’a sorun:
-YARSAV’a neden güvenmiyor, onlarla neden uğraşıyorsunuz?
Yanıtı hazırdır:
- Çünkü beni eleştiriyorlar.
Çünkü Başbakan’a göre, yargıçlar, en fazla oyu alan kişinin başında bulunduğu iktidarın, yargı bağımsızlığına karşı tasallutlarına seyirci kalmalı, onu eleştirmemelidirler.
Hatta Başbakan YARSAV’ın bu eleştirilerini hakaret olarak almaktadır.
Ortada hakaret bulunmaması önemli değildir, çünkü Tayyip Bey’e göre, bir yargı mensubunun en fazla oyu alan kişiyi eleştirmesi hakaretin ta kendisidir.
***
Başbakan’ın bu tavrı, Türkiye demokrasisi adına bir sürü fırsatı heba eden, Adnan Menderes’i çok andırmaktadır.
“Yeter Söz Milletindir” sloganı ile iktidara gelen ve hür seçimlerde, 27 yıldır işbaşında olan kurucu iktidarı yenen Menderes’in Başbakanlık koltuğuna oturabilmiş olması demokrasi için büyük fırsattı.
Ama bu fırsat heba oldu gitti.
Bunda en büyük vebal ise, bizzat Menderes’in kendisine aitti.
Çünkü o, demokrasiyi en çok oyu alanın her şeye kadir olduğu bir rejim olarak algılardı.
Rejimin genel toplumsal mutabakatını hiçe saydı.
Sandık demokrasinin tek kriteriydi.
O kadar ki, kendi milletvekillerine, şöyle seslenmekten hiç çekinmedi:
- Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz.
Onun için eleştiri hakaret ile eşanlamlıydı.
İktidar partisinin başı ve başbakanı eleştirmek vatana ihanetti.
Mademki, en çok oyu almıştı, onun dediği doğruydu ve iradesi milli iradeydi.
Ona karşı çıkmak milli iradeyi hiçe saymaktı.
***
Orduya karşıydı, TSK’yi gerektiğinde astsubaylarla yönetebileceğini söylerdi.
Üniversiteyi sevmez, profesörleri kara cübbeliler olarak nitelerdi.
Yargı bağımsızlığını kafası almazdı, en çok oyu alan o olduğuna göre, doğru onun söylediği, onun yaptığıydı, her şey ona göre amel olunmalıydı.
Buna uymayanlar resen emekliye sevk edilirdi.
Gücüne o kadar inanır ve güvenirdi ki, rahatlıkla şunu söyleyebilmişti:
- Odunu aday göstersem seçtiririm.
Şimdi bu iki sözü, yani “Odunu aday göstersem seçtiririm” ve seçtirdiklerine hitaben söylediği “Siz her şeye kadirsiniz, dilerseniz hilafeti bile getirebilirsiniz”i yan yana koyun ortaya nasıl bir milli irade ve demokrasi görüntüsü çıktığına karar verin!
Adnan Menderes ile Tayyip Erdoğan’ın demokrasi, çoğulculuk gibi konularda yaklaşımları bire bir bağdaşıyor.
Tayyip Bey kendisini Menderes’e benzetmekte haklıdır, bu konuda onu eleştirenler, yanlıştırlar.
Yalnız tabii bütün bu benzerlikler yanında benzemezlikler de var. Büyük toprak sahiplerinin temsilcisi olarak siyasete atılan Adnan Menderes, devlet gücüyle menfaat sağladıkları izlenimi doğar korkusuyla kendi çocuklarının ticaret yapmasına Başbakanlığı süresince karşı çıkmıştı.
Eee ne de olsa, o dönemde demokrasi oturmamıştı, ama kirlenme de bu boyutlara ulaşmış değildi.
ALİ SİRMEN, Cumhuriyet, 14 Ağustos 2010