Erdoğan 'Hidayete' Ermedi, Piyon Verip, Şah Çekti…

Erdoğan 'Hidayete' Ermedi, Piyon Verip, Şah Çekti…

İletigönderen Türk-Kan » Sal Kas 11, 2008 2:18

Erdoğan “Hidayete” Ermedi, Piyon Verip, Şah Çekti…

AKP’deki bu “kontrollü deprem” Fırat’la sınırlı kalmayabilir. İçişleri Bakanı Beşir Atalay bile gidebilir. Şayet Çankaya Köşkü’ndeki Gül’ü razı edebilirse. Çünkü Atalay, kızının düğününde aile içi yemeğe davet ettiği tek bakan olacak kadar Gül’e yakın. Galiba Gül, “Ergenekon operasyonu” 2. Cumhuriyetçiler ve Zaman Grubu’nun arzu ettiği şekilde sonuçlanmadan Atalay’ın bir başka bakanlığa kaydırılmasını istemiyor. Aralarında böyle bir ufak anlaşmazlık var. Erdoğan ise, aksine şu aşamada Atalay’ın yerini değiştirerek, seçimler öncesi hem Ergenekon skandalındaki eleştirileri hafifletmeyi, hem millete ve devlete “sımsıcak” mesajlar vermeyi arzuluyor. Özetle, ufukta “kabine revizyonu” adlı bir deprem daha görünüyor!..

Başbakan Erdoğan adamlarını ne zaman harcar?..Bu sorunun cevabını bulmak için onu yakından tanımaya gerek yok. 6 yıllık duruşuna bakmak yeterli. “Sur’da gedik açtırmama” prensibine sonuna kadar bağlı olan Erdoğan için, ne yolsuzluk, ne ülkenin bütünlüğüne yönelik faaliyetler, ne ağız bozukluğu “adam yeme” ölçüsü değildir. Tek ölçüsü, “şahsına ihanet ve bilgisi dışında iş çevirme”dir. Bir de “kısa vadeli” hedefler için “kurban veriyormuş” gibi yapar. TSK’yı rahatsız eden Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’i, milletvekili yapması gibi…Dinçer’i milletvekilliği yoluyla, Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan aldı amma 22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra Başdanışman sıfatıyla partisinin MYK’sına oturttu. Yani parti-hükümet politikalarında hala en etkin isim.

AKP’nin neredeyse Erdoğan’dan güçlü ismi haline gelen Mir Dengir Fırat’ın istifa ettirilmesine de bu ölçüler ışığında bakalım.

Bir kere Kılıçdaroğlu ile düellosunun bu işle hiçbir ilgisi olmadığından herkes hemfikir. Küçük bir ihtimal ama eğer ilgisi varsa, o da ancak şudur; Fırat, şirketi, uyuşturucu kaçakçılığı vs. konularında Erdoğan’a yanlış bilgi vermiş olabilir. Böyle ise dahi Erdoğan’ın bu tür şeyleri önemsemediği bilinir.

17 Ekim gecesi Yıldız Marina’da DTP’lilerle yenen yemek-içilen rakının bir etkisi olabilir mi? Fırat, Meclis kulislerinde sık sık DTP’lilerle buluşan bir isim, o yüzden normalde yemeğin bir fevkaladeliği yok. Farklı olan şuydu; yemek Başbakanın bilgisi dahilindeydi, değildi, yemekte İmralı’dakinin durumu görüşüldü, görüşülmedi gibi bir yığın spekülasyona yol açtı. Hele Fırat’ın “garaj”dan çıkışı tam bir beceriksizlik-basiretsizlik örneğiydi. Eğer Erdoğan’ın bilgisi dahilinde idiyse-ki kesinlikle öyledir. Nitekim önce Erdoğan’ın onayının olduğu söylendi, sonra Başbakana yakın kaynaklar, ‘bu karşılaşmanın öncesi ve sonrasıyla ilgili olarak Başbakan’ın hiçbir bilgisi söz konusu değildir” açıklamasını yaptı - görünen, her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı.

Bu yemeğe bir “mim” koyalım. Çok önemli, hatta “istifa”nın tetikleyicisi olduğunu düşünüyorum. Neden mi?

Ahmet Türk’ün, gazetecilere yakalanınca, “Türkiye’nin selameti açısından bu görüşmeyi yazmayın” ricasında bulunması…

Sırrı Sakık’ın, “AKP’nin iki numarası, bir numaranın bilgisi olmadan böyle bir görüşmeye gelir mi?” diyerek, buluşmanın Başbakan’ın bilgisi çerçevesinde gerçekleştiğini ima etmesi…

Buluşmada Dengir Fırat’ın, DTP’lilere, “PKK ile aranızdaki ilişki biçimi, Başbakan’ın sorunun çözümüyle ilgili olarak açılım yapmasını engelleyen bir etmen. Biz sizin PKK’yı bir terör örgütü olarak görmenizi istiyoruz. Ancak isteklerle, gerçekler farklı. Bunu da biliyoruz. PKK’yı bir terör örgütü olarak tanımlamanın sizin için imkansız olduğunu biliyoruz. Bu noktada DTP’nin en azından bazı konularda daha hassas davranmasını bekliyoruz", DTP’lilerin de, “genel af” talebini gündeme getirdiğinin ortaya çıkması…

Mir Dengir Fırat’ın yemekten bir hafta sonra, kendi ağzından, “Görebildiğim kadarıyla, onlar yönetmiyor, orayı. Bu nedenle, onlara çok kusur bulmuyorum. Yönettiklerini bilsem, tamam kusur veririm; ama öyle değil…Başbakanın da talimatı var; ’Terör örgütü demedikleri sürece görüşmem’ diye. Doğrusu da budur. Sen hedef gözetmeksiniz adam öldürürsen olmaz.(Bu sözler, DTP’yi ibra ve hedef gözeterek adam yani asker-polis öldürmeye okey olarak anlaşılmaz mı?)” şeklindeki açıklamaları…

İşte bunlar o yemeğin bilinenleri. Bu kadarı bile milleti, askeri-polisi rahatsız etmedi mi? Ya bilinmeyenler? Ya birileri “ortam dinlemesi” yapıp, Başbakan’ın önüne koyduysa?..Ve hele o konuşmalarda, Başbakan’ın da işin içinde olduğunu ortaya koyan hususlar varsa veya Fırat, “yetkisini-haddini aşıp”, bazı angajmanlara girdiyse?..

Burada parantez açıp, Erdoğan’ın “öfke sanatına” da küçük bir gönderme yapmak istiyorum. Tüm “iyi niyetine”, göze aldığı “risklere” rağmen, DTP’lilerin Diyarbakır, Van, Hakkari’de kendisine reva gördüğü muamele, “Pompalı Tayyip” kampanyaları?.. Kasımpaşalı Erdoğan’ı çileden çıkarıp, bunun faturasını, işi yüzüne gözüne bulaştıranlara ödettirmesine yol açmaz mı?

Parantezi kapatıyor ve sadede geliyorum. Fırat’ın “kurban” verilmesinin zamanı da çok ilginç. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un davetiyle Eğirdir Dağ Komanda Tugayı’na gitmiş, bu sayede, sanki göreve yeni gelmiş, alfabenin A’sından başlarmış gibi birden bire “terörle mücadelenin” önemini anlamış ve bunu herkesten çok sahiplenmiş, bugüne kadar “flört” ettiklerine, “ya sev ya terk et” deme noktasına gelmiş, hatta hatta “pompalı” savunmaya sahip çıkıp, adeta “iç savaş” sinyali vermiş!..

Kimse ellerini ovuşturmasın. Erdoğan’ın bu inanılmaz “U” dönüşünde TSK’nın etkisi olduğunu, Erdoğan-TSK işbirliği yaşandığını ima etmiyorum. Yer ve zamanı bizzat kendisi tarafından belirlenen, tamamen Erdoğan patentli ama kısa vadede yine TSK’nın “dövülmesine” yarayacak bir “proje”nin kokusunu alıyorum. Burada yine bir parantez açıyorum. Mesela, Fehmi Koru’nun, bir gün önce Erdoğan için, “Obama gibi geldi, Bush oldu” demesi ne tesadüftür ve tam da, “TSK’nın dövülmesi” hedefinin 12’den vurulduğunu göstermiyor mu? Bir yerlere, “Erdoğan TSK’nın baskısı altında” sinyali gönderilmiyor mu?

Erdoğan’ın Ölüm-Kalım Savaşı ve Büyük İşbölümü

Erdoğan’ın “Türkiye’yi tam dönüştürme” projesini, ABD ve AB’ye verdiği sözleri hayata geçirmek için ne pahasına olursa olsun mahalli seçimlerde çok yüksek bir oy oranını yakalamayı, özellikle Doğu ve Güneydoğu’yu silip-süpürmeyi hedeflediğini biliyoruz. Bu uğurda, bu saatten sonra “en milli” olduğunu da görüyoruz. Adeta ölüm-kalım savaşı veriyor. 22 Temmuz seçimlerine gidişini hatırlayın; ABD, AB ve TSK’nın istemediği isimleri milletvekili listesine koymadığı söylendi, Aleviler için vitrinler hazırladı, sosyal-demokrat isimleri baş tacı yaptı vs…Yani herkesin ağzına bir parmak bal çalıp, yüzde 47’ye ulaştı, sonra da bildiğini okumaya devam etti.

Mahalli seçimler öncesinde de aynı film vizyona sokuluyor. DTP-PKK’ya, TSK’dan, Baykal’dan bile daha şiddetli tepki gösteriyor. Bunların tartışılmasının müsebbibi değilmiş gibi, “Tek vatan, tek millet, tek bayrak” sloganını ağzından düşürmüyor. Ve Mir Dengir Fırat gibi, “Kürt politikasının” baş mimarı bir ismi harcıyor…Hepimize de, “Vay anasını…Tayyip Bey değişti canım” demek düşüyor!..

Soralım, Mir Dengir Fırat, DTP-PKK’ya mı, Barzani’ye mi daha yakın bir isim? Elbette Barzani’ye.

Yerine atanan Abdülkadir Aksu ismi üzerinden kaç mesaj veriliyor? 1-Devlete yakın bir isim. 2-Aylardır parti içinde huzursuz olan, Fırat’ın kellesini isteyen ama netice alamayıp, arayışa girişen ak saçlılar ve ılımlıların gönlü alındı. 3-Aksu ismi seçimlerde sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil, İstanbul’da da ne kadar işe yarayacak varın bir düşünün!..

AKP’deki bu “kontrollü deprem” Fırat’la sınırlı kalmayabilir. İçişleri Bakanı Beşir Atalay bile gidebilir. Şayet Çankaya Köşkü’ndeki Gül’ü razı edebilirse. Çünkü Atalay, kızının düğününde aile içi yemeğe davet ettiği tek bakan olacak kadar Gül’e yakın. Galiba Gül, “Ergenekon operasyonu” 2. Cumhuriyetçiler ve Zaman Grubu’nun arzu ettiği şekilde sonuçlanmadan Atalay’ın bir başka bakanlığa kaydırılmasını istemiyor. Aralarında böyle bir ufak anlaşmazlık var. Erdoğan ise, aksine şu aşamada Atalay’ın yerini değiştirerek, seçimler öncesi hem Ergenekon skandalındaki eleştirileri hafifletmeyi, hem millete ve devlete “sımsıcak” mesajlar vermeyi arzuluyor. Özetle, ufukta “kabine revizyonu” adlı bir deprem daha görünüyor!..

Erdoğan’ın yapmak istediklerine bir nokta koyup, Çankaya Köşkü’ne geçelim…DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, “Kürt sorununun çözümünde” Abdullah Gül’ün devreye girmesini istemesi, aile dostu Fehmi Koru’nun, “Kürt sorununun çözümünde Gül’ü, Erdoğan’dan daha başarılı” ilan etmesi, Gül’ün Kurban Bayramı’nın birinci gününde Diyarbakır’da olacağı haberinin uçurulup, sonra, “Böyle bir program yok” açıklamasının yapılması…

Görünen o ki, iş bölümünde yine Erdoğan’a, “kötü polis”, Gül’e, “iyi polis” rolü düşmüş!.. Biri düne kadar küçümsediği “terör” kartını kullanarak, seçimleri alacak, öbürü, perde gerisinde birilerine, “Kürt sorununu çözme” taahhüdünde bulunacak. Hele bir hedeflerine varsınlar, Mir Dengir Fırat da, muhtemel diğer “seçim kurbanları”nın da yeniden baş tacı edildiğini, yaşayıp, görürüz!...

Hasılı, Erdoğan-Gül ikilisi Türkiye’yi, “PKK belasından” kurtaracak, ama Barzani ile sarmaş dolaş olunacak, “Kürt sorununa siyasi çözüm” bulunacak!..Acaba kaç kişi ve hangi kurumlar, “günlük dönüşümlere” bakarak, mahalli seçimlerin AKP’ye “kazandırılması” halinde yangından kaçarken, doluya tutulacağımızın farkında?..




Meyyal Uygur, 8 Kasım 2008
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen maydonos » Sal Kas 11, 2008 6:36

tumuyle katiliyorum.doganla gunlerce tartistilar da ne oldu.bu al gulum ver gulum baskabirsey degil.yukarida filler depisiyor.olan gariban halka oluyor.birde bu akilli millet donse bir baksa haline ben neden bu haldeyim biraz gurur olsa su millette ne guzel olacak.bu arap dansozleri bize daha colde ne seraplar gosterirler.herkese kolay gelsin.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x