Ergenekon, ABD, TSK - 1 + 2

Ergenekon, ABD, TSK - 1 + 2

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Nis 26, 2009 16:17

Ergenekon ve ABD - 1

Mehmet Altan
, bilinen bir gerçeği, AKP saflarında bir liberal yazar ve İkinci Cumhuriyetçi olarak dile getirdi. Vatan gazetesinde yayımlanan söyleşide, özetle dedi ki...

AKP’ye kalsa Ergenekon kapanır... AKP’yi aşan bir irade var Ergenekon’un peşinde.. AKP ile askerin anlaşmasını önleyen başka bir irade devrede... AKP’nin de onayı var.. Dünya sistemi Ergenekon’u tasfiye ederek Türkiye’yi tedavi ediyor.. Ama bunu kendi kendimize yapmamızı istiyorlar.. Burada NATO ve ABD’nin istemediği hiçbir darbe olmaz...

Altan haklıdır. AKP tek başına, kendi iradesiyle bu operasyonu bu boyutlarıyla gerçekleştiremezdi. Dayandığı veya ona bu rolü veren dış güçlerin, özetle ABD’nin ve tali olarak da AB’nin varlığı, operasyonu sürdürmesinde baş etken. Ergenekon olayını iyice anlamak için bunu açmalıyız.

***

Ergenekon’un iki yönü var. Birincisi, darbe olasılığı şüphelerini tasfiye... İkincisi de, TSK’nin bir güç olarak devreden çıkartılması. Aslında, Ergenekon’un esas amacı tek: TSK’yi bir “siyasi güç” olarak tasfiye. İstenseydi, Gladyo, Ordu içindeki darbe şüphelileri vb. sessiz sedasız da tasfiye edilebilirdi. Pek çok ülkede, örneğin Gladyo tasfiyesi böyle oldu.

Ergenekon’un, “görev alanından” saparak, aynı zamanda iktidar muhalifi çevrelere yönelik bir susturma operasyonuna da dönüşmesini nasıl açıklayacağız?

Burada bir taşla birkaç kuş vurma oyunu var.

Ergenekon davasının teslim edildiği “yerli” güçler, bu fırsatı, kendi iktidarlarını pekiştirmek için yoğun olarak kullanıyor.

Kim bu “yerli” güçler? Öncelikle şüphesiz ki Fetocular. Fetocuların ana karargâhı nerede? ABD’de. Bu güç orada kollanıyor ve besleniyor. ABD’nin bu güçlere stratejik ve taktik olarak geniş ölçüde yardımcı olduğu da açık...

Başka? Tabii ki iktidar. AKP, TSK’nin de bu arada bir “oyuncu” olarak tamamen tasfiye edilmesini, kendi stratejik yönelişleri ve iktidarını mutlaklaştırmak için çok önemli görüyor. Erdoğan’ı savcı kılan güç, ABD. Sık sık kararlılık borusunu öttürmesinin nedeni bu.

***

Can alıcı soru şu: ABD neden eski müttefiki, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde kader birliği yaptığı TSK’yi şimdi gözden çıkartıyor? İnsan hak ve özgürlükleri gibi ulvi idealler uğruna mı?

Bu operasyon Bush döneminde başladı. Bush, Yeni Muhafazakârların en saldırgan iktidarını temsil etmekteydi. Bush, özgürlüklerin ve insan haklarının en büyük düşmanlarından biri olarak tescillidir. Irak, yalan ve dolanla işgal edildi ve 1 milyon Iraklı öldü! Dünyada “Amerikan Yüzyılı” projesini ortaya Bush ve ekibi attı.

Bu bir yüzyıl sürecek bir Roma İmparatorluğu benzeri bir mutlak egemenliğin hayaliydi! Bu projenin sahipleri, “zamanın ruhunu” asla anlayamayan, veya anlayıp da “eyvah iktidarı kaçırıyoruz..” diye son bir hamle yapan, zeki gibi görünen politik kesimleri temsil ediyordu...

***

Peki neden TSK’yi devre dışı bırakmak istediler?

Bu soruya iki yanıt verebiliriz...


Birincisi, dünyada gelişim; ekonomik ve sosyal küreselleşme, artık askeri güçlere dayanarak iktidar olmayı; askeri güçleri kullanarak “eskinin” hegemonya anlayışlarını gerçekleştirmeyi pek mümkün kılmıyor. Irak da aslında, bu “eski” politikanın “son örneği” olarak tarihte yerini alacaktır!

Çok özel koşullar oluşmadıkça, bu özel koşullar üzerinde dünyaca bir ortak irade, bir mutabakat sağlanmadıkça, artık ikinci bir Irak olayını bu dünya, bu ekonomi, ne kaldırır ne de buna fırsat verir...

Unutmayalım ki, Irak’ın işgali, hem ekonomik hem de siyasi ve sosyal olarak, ABD hükümetini çökertmiştir...

ABD’nin artık askeri güçlerle ittifak ederek, kendi menfaatlarını koruma dönemi, esas olarak sona ermiştir. (Geçiş döneminde her zaman istisna yaşanabilir!)

İkincisi ise, TSK’nin yapısındaki gelişmeyle ilgilidir.. yarın...


CUMHURİYET, Orhan BURSALI, 26 Nisan 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Ergenekon, ABD, TSK - 2

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Nis 27, 2009 20:51

Ergenekon, ABD, TSK - 2

Ergenekon’un arkasındaki ABD’nin, 12 Mart, 12 Eylül ve bölgesel konularda en güvenilir müttefiki olan TSK’yi, şimdi neden “siyasi” ağırlığı açısından tasfiyeye yöneldiği sorusu, bütün bu operasyonun odak noktasındadır.

Dünkü yazıda, ilk gerekçe üzerinde durmuştuk, özetle: “Dünyada askeri güçleri ‘kullanarak’ hegemonya anlayışını sürdürme politikalarının sonuna gelindi. Çünkü askeri darbelerin iktidarda kalabilme şansı artık yok gibidir. (Tecrit, ekonomik ambargo vb..) Ama sivil siyasi güçleri sonuna kadar kullanabilirsiniz, ne de olsa ‘seçim sistemi’, iktidarları ‘demokratik’ görünümlü kılıyor. Onlar üzerinden işlerinizi yaptırmanız da tamamen meşrudur!”

Ama, sisteme, meşru görünümlü her türlü sivil yıkma-yapma müdahalelerinde bulunabilirsiniz! Ecevit koalisyonunun yıkılışı, yeni parti hazırlıkları, büyük propagandalar.. ABD, AKP’yi iktidara oturtabilecek manevraları gerçekleştirebildiğine göre, artık zaten geçerliliğini yitiren askeri ilişkilere öncelik verme dönemini de kapattı.

ABD’nin TSK’yi siyaseten tecrit etme kararının can alıcı ikinci noktasına gelince...

***

Bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ulusal yararlar diyebileceğiniz bir anlayışın güçlenmesidir. Somut konuşalım, bu anlayışın en önemli maddi sonucu, TSK’nin silah sanayisinde ulusal üretime yönelmesidir.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na göre, TSK’nin savunma sanayisinde bağımsızlık oranı yüzde 41’e ulaştı, 3-5 yıl içinde de yüzde 55 hedefleniyor. Vecdi Gönül ise daha ileri gidiyor: “Savunma sanayisine yerli katkı oranı yüzde 50, bunu orta vadede yüzde 80’e çıkarmayı planlıyoruz.”

Güçlü askeri yazılım, araç gereç sanayii oluştu. Aselsan, ileri teknolojik askeri ürünlere imza atıyor. Kriptoloji Enstitüsü NATO’ya sistem satıyor. Havelsan, TAİ, Roketsan (ve MKA) temelde bu işi yüklendi ve özel sektörde güçlü ortaklıklar oluştu. Milli Gemi, Milli Tank, Milli Yazılım vb. gibi isimlerle bu gelişmeler kamuoyuna yansıyor... Mustafa Kemal’in “üretebiliriz, yapabiliriz” kararlığını TSK onyıllar sonra benimsedi. Ne kadar geç!

Türkiye’yi askeri hibe ve satışlarla kendine bağlı tutan ABD’nin bu gelişmeden hoşlanmadığı açık.

ABD ile TSK arasındaki “siyasi” görüş ayrılıklarının çarpıcı “ürünü”, şüphesiz Irak’taki Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi olayıdır. Bu, aslında daha önceki kopuşun tesciliydi. Kopuş için, Saddam iktidardayken, ABD’nin 33. paralelin kuzeyini kendi askeri kontrolüne almasıyla gelişen olaylara gidebiliriz. Burada Kürtler için özerk bölge kuruldu, TSK ile ABD arasında çıkar çatışması şekillendi.

TSK, PKK’nin korunup kollanmasını da Kürt bölgesinin Irak’ın kuzeyi ile birleştirilmesi politikalarıyla özdeşleştirdi. KKTC’nin, Yunanistan’a peşkeş çekilmesi politikalarının Türkiye’ye dayatılması da, TSK’nin ulusal yararlar üzerinde duyarlığını arttırdı. Buna Ermeni soykırımı dayatmasını ve laik Cumhuriyeti ılımlı İslami cumhuriyete dönüştürme politikalarını da bunlara ekleyin.

***

ABD (ve AB) çıkarlarının, bu aşamada, TSK’yi “siyasi” ağırlık olarak sıfırlamayı gerektirdiği açık. Ergenekon, bu sıfırlamanın adıdır. M. Altan’ın yazdığı gibi, bu “dış irade” olmasaydı, AKP Ergenekon’da fil gibi davranamazdı. Uzlaşmaya bile gidebilirdi. Ancak dış iradenin kararlılığı, siyasal İslamın TSK hedefleriyle de bire bir örtüşmüş durumdadır. TSK ile birlikte “ulusal” ne varsa, sözcük olarak bile, bütünüyle karalanmakta ve yok edilmek istenmekte. Buna, Türkiye’nin “uluslararasılaştırılması” politikası da diyebiliriz. M. Altan ve benzerlerinin de bu dış kaynaklı politikada üstlendikleri rol açıktır: “Darbelere hayır”la birlikte tüm ulusal karakterleri de yıkma, yok etme!

ABD, AKP üzerinden pek çok isteğini gerçekleştirebileceğini görüyor. AKP nereye kadar gidebilir? Ama iktidarının varlığı için IMF’den yüksek miktarlarda yardım alma senaryoları da, bu ortaoyununda başlıca role sahiptir.

Şüphesiz bu yazı, nesnel durumu anlama çabasıdır. “Darbecilik” ise bu gelişmeleri eleştirmenin karşı seçeneği değildir..


CUMHURİYET, Orhan BURSALI, 27 Nisan 2009
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x