
Adına Ergenekon denilen operasyondan başlayalım. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin hemen sonrasında Ümraniye Soruşturması adı altında başlatılan operasyon, dalgalar halinde devam etti. Emekli asker ve bazı yazarların gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, 12. dalgaya dek uzadı. Bu operasyonlarda gözaltına alınan her isim toplumu adeta şoka uğrattı. Özellikle 10 ve 12. dalga siyasi tartışmalara sebep oldu. Başını CHPnin çektiği kesimler, AKP muhalifleri sindirilmeye çalışılıyor tespitini yaptı.
Aslında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hukuktan yana tarihi bir tavır almamış olsaydı, bugün Ergenekon operasyonu adı altında gözaltına alınan ve tutuklananlar Silivri Cezaevinde kaderlerine terk edilecekti. Yargılanma süreçlerinin ne zaman biteceği ya da yargılanıp yargılanmayacakları bile bilinmeyecekti.
Hatırlatmakta fayda var: CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, toplumun gözaltılarla sindirildiği dönemde, sesini çıkaran ve hukuksuzluğa isyan eden belki de ilk milletvekili oldu. Kart, cezaevinde ölüme terk edilen Ergenekon tutuklusu Kuddusi Okkırın hastalık sürecini kamuoyuyla paylaşmaya çalıştı. Kart, Kuddusi Okkır cezaevinde öldürülüyor diye feryat etti. Okkırın feryadını basılı medyada- Cumhuriyet Gazetesinden başka duyan olmadı.
Ancak ne yazık ki; CHP Milletvekili Kartın feryadı, operasyonlarla sindirilmiş toplumun kulağına ulaşmadı. Türkiyenin en ilerici ve en duyarlı kesimleri henüz neyle suçlandığı dahi belli olmayan Okkırın ölümüne seyirci kaldı. Okkır cezaevinde tedavi göremediği için vefat ettiğinde, cenazesi Edirne Belediyesinin tahsis ettiği bir araçla memleketine gönderildi. Ve ne acıdır ki; cenazeye çok yakın akrabalar dışında hiç kimse katılmadı. Katılmaya cesaret edemedi.
AKP işte tam o günlerde ortaya çıkan tabloya bakarak Başardık diyordu. AKPci medya, giderek küstahlaşan yayınlarıyla iktidara karşı duruş sergileyen tüm kesimleri tehdit ediyor, gözaltına alınacakların listesini yayınlıyordu. Korku toplumu yaratma operasyonu tüm hızıyla sürüyordu.
CHP dışındaki tüm partilerin bu operasyon karşısında susması, bazılarının desteklemesi, MHPnin seyirci kalması, AKPnin elini güçlendirdi. Ancak 10 ve 12. operasyonlar, toplumun üzerine serpilmeye çalışılan ölü toprağının bir işe yaramayacağını gösterdi. Zira; toplumun geniş kesimleri operasyonu Suçlular açığa çıkartılıyor diye algılamak yerine, sorular sormaya başladı. Gözaltına alınan isimlerin tümünün AKP muhalifi olması, Yargı siyasete mi hizmet ediyor? sorularını da gündeme getirdi. Yurttaşlar, AKPnin yönlendirdiğini düşündüğü operasyona ilk tepkilerini ise 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde gösterdi. AKP tüm baskı, tehdit ve şantaj çabalarına karşın dokuz puan yitirdi. AKPnin sandıkta gerilediğinin görülmesi ise, muhalif güçler açısından rahatlatıcı bir unsur oldu. AKP karşıtları, seslerini daha yüksek bir şekilde çıkarmaya başladı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Türkan Saylanın evinin basılması ve darbeci olmakla suçlanması ise bardağı taşıran son damla oldu. Saylan, çok az kişiye nasip olacak bir şekilde sahiplenildi. Benzeri, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı İlhan Selçukun gözaltına alındığı günlerde görülen tepki, Saylanın evinin basılmasıyla doruğa çıktı. Merkez medya, Saylanın çalışmalarını günlerce anlattı. Saylanın genel başkanı olduğu dernek, dört yılda toparlayamadığı bağışı, gözaltı sürecinin yaşandığı 4 günde elde etti.
AKP medyası, Saylanın sahiplenildiğini gördükçe telaş yaşamaya başladı. Saylanı itibarsızlaştırmak için var güçleriyle saldırıya geçen AKPci medya, her türlü yalanı piyasaya sürdü. Saylanın darbeci olduğu yalanı, dini inançları, aile yaşamı ters yüz edildi ve haber diye piyasaya sürüldü.
Tam o günlerde, AKP karşıtlarının haksız yere gözaltına alındığına inanan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) yönetimi, operasyondaki hukuksuzlukları eleştiren bir miting yapmaya karar verdi. Mitingin duyurulması üzerine, başını Fethullahçıların çektiği medya organları açıkça Gidenler fişlenecek demeye başladı. Ergenekoncuları fişleme yaptıkları için suçlayanlar, bu kez fişlemenin arkasına sığındı. Ancak yapılan yayınlar, ortamı terörize etmeye çalışan söylemler boşa çıktı. 160 bin kişi Ankara Tandoğan Meydanında Ergenekon Davası Sanıklarına sahip çıktı. AKPci medya, neye uğradığını şaşırdı.
Çünkü; mitingten birgün önce, ağır bir yenilgiye daha uğramışlardı. Süleyman Soylunun AKPnin arka bahçesi haline getirdiği Demokrat Partinin (DP) genel başkanlık seçimlerinde aday olan Hüsamettin Cindoruku Ergenekoncu olmakla suçlayan AKPci medya, yayınlarının hiçbir etkisinin olmadığını yaşayarak gördü. 1.5 milyonluk bir kitleyi temsil eden DP delegesi, Ergenekoncu Cindoruku Fethullahçı ve AKPci medyaya rağmen genel başkan yaptı.
Ve Salı günü
Ergenekoncu olmakla suçlanan Saylanın cenazesi için sabah saatlerinde önce Lütfi Kırdar Kongre Merkezine, ardından da Teşvikiye Camiine gittim. Her yer insan kaynıyordu. Sokaklarda adım atacak dahi yer yoktu. Kadir Topbaşın sahibi olduğu Teşvikiye Saray Muhallebicisinde yemek kuyruğu vardı. Caminin tam karşısındaki muhallebici tıka basa doluydu. Keza sokaklar da öyle Ucu bucağı görünmeyen bir kalabalık, Saylana veda etmek için Şişliye akın etmişti. Saylanın Anadoludan gelen hastaları, çocuğunu okuttuğu ana/babalar gözyaşı döküyordu. Daha bir ay önce darbeci olmakla itham edilen Saylana yüzbinler sahip çıkıyordu.
Dünkü cenaze töreni, Ankara mitingi ve DP Kongresi Ergenekon Cephesi'nin giderek kitleselleştiğini gösteriyor. Sahi sizce AKP karşıtlarını dirilten bu operasyonun yapılması için kim akıl veriyor? AKP kurmayları, giderek kitleselleşen Ergenekon sempatizanlarını gördükçe acaba Biz nerede hata yaptık? diye düşünüyor mu?
Kaynak