Ergenekon savcılarının bittiği gün
Bir diğer şaşırtıcı itiraz da sanık Mehmet Murat Yücelin avukatından geldi. İddianamede, eski özel harekâtçı olduğu belirtilen ve örgütün polis ve istihbarat içindeki bağlantısı olarak uzun uzun anlatılan Mehmet Murat Yücel, bırakın özel harekâtçı olmayı, Özel Harekat Biriminin önünden bile geçmemiş
Peki neymiş mesleği sanığın?
Bunu da avukatı ve duruşma salonunda bulunan yakınları açıkladı:
Beden eğitimi öğretmeni!
Dünkü, yani 06.11.2008tarihli Ergenekon davası duruşmasında çok önemli sahneler yaşandı. Henüz savunmalara geçilmediği halde, dar biçilen elbisenin dikişleri daha şimdiden öyle bir patlamaya çatlamaya başladı ki, Türk hukuk sisteminin bu skandalı nasıl toparlayacağını merak etmeye başlamakta fayda var
Gazeteci Vedat Yenererin avukatı Vural Ergül, iddianameyi son derece teatral bir tarzda, ses vurgularını abartarak ve keyifle okuyan Savcı Mehmet Ali Pekgüzelin tabiri yerindeyse, fiyakasını çok fena bozdu..
Şöyle ki:
Sayın Savcı, kendisini kaptırmış bir şekilde bin 763. sayfayı falan okuyordu ki, Vural Avukat söz aldı ve Sayın Hakim, izninizle sayın savcılara sıcağı sıcağına bir şey sormak istiyorum. Yazılı veya sözlü olarak verecekleri her cevap peşinen kabulümdür. İddianamenin bazı bölümlerinde neden mavi, kırmızı renkler, boldlanmış büyük harfler falan kullandılar? Neyi vurgulamak istediler? Böyle bir yazış tarzına kim karar verdi? diye sordu
Savcılar şaşkın
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, iddia iddia makamının soruya verecek cevabı olup olmadığını sordu. Mehmet Ali Savcı ile Nihat Savcı birbirlerini baktılar; sonra Mehmet Ali Savcı duyulur duyulmaz bir sesle, Cevabımız yok dedi..
Başkan Şengün, Avukat Ergüle dönüp Cevap yok diye tekrarladı. İşin peşini bırakmaya niyetli görünmeyen genç avukat ısrar etti: Kim yapıyor iddianamedeki bu renklendirmeleri?
Bu arada, kendisini toparlama fırsatı bulan Pekgüzel, İddianameyi biz de kâğıt üzerinde siyah-beyaz görüyoruz, renk falan yok karşılığını verdi.
Bunun üzerine Vural Ergül, önündeki bilgisayarı kucaklayıp (aynı bilgisayar savcılarının önünde de var) Bakın, görüyor musunuz şu mavileri, kırmızıları
Kim ve neden yapıyor bunu? diyerek savcılara doğru döndürdü.
Savcılar yine birbirlerine baktılar. Pekgüzel, dijital ortamda tutanak tutmakta olan katiplere bakarak, yine duyulur duyulmaz bir sesle, Herhalde arkadaşlar yapıyorlar, bilemiyorum gibi bir şey mırıldandı. Aniden böyle bir suçlamanın altında kalan zabıt kâtibi çocuğun gözleri faldaşı gibi açıldı, o da yanındaki arkadaşına baktı şaşkın şaşkın
Avukat Vural Ergülün bu garabet durumu gündeme getirmesinin bir nedeni var. Bazı avukatların iddiasına göre-ki bunu duruşmada da gündeme getirdiler-Ergenekon iddianamesini savcılar yazmadı! Evet, çok önemli bir iddia bu
Peki kim yazdı? Yine avukatların iddiasına göre, Emniyette yazıldı
Savcıların iddianamedeki renklendirmelerden habersiz olduğu ortaya çıkınca, Avukat Ergül, Savcılar iddianameden habersiz! diye bağırdı. Ergülün kayıtlara geçen bu sözlerine Savcılar, Bu bize hakarettir, ne demek iddianameden habersizler falan diye kıyameti koparmadan yine birbirlerine baktıktan sonra iddianameyi kaldığı yerden okumaya devam ettiler
Bir diğer şaşırtıcı itiraz da sanık Mehmet Murat Yücelin avukatından geldi. İddianamede, eski özel harekâtçı olduğu belirtilen ve örgütün polis ve istihbarat içindeki bağlantısı olarak uzun uzun anlatılan Mehmet Murat Yücel, bırakın özel harekâtçı olmayı, Özel Harekat Biriminin önünden bile geçmemiş
Peki neymiş mesleği sanığın?
Bunu da avukatı ve duruşma salonunda bulunan yakınları açıkladı:
Beden eğitimi öğretmeni!
Evet, Ergenekon terör örgütünün polis içindeki bağlantısı, eski özel harekâtçı olarak sayfalarca anlatılan sanık aslında beden eğitimi öğretmeniymiş!
Savcılar buna da sessiz kaldılar. Başkan Şengür de ne diyeceğini bilemedi
Daha neler olmadı ki...
Sanıklar ve müdafileri tarafından daha sorgulara geçilmeden ortaya atılmaya başlanan somut çelişkiler, aslında davayı başlamadan bitirdi. Bu dava artık hukuken değil, tamamen siyaseten sürüyor
Dünkü duruşmadan tarihe geçecek anektodları aktarmaya devam edelim:
Sanık Nusret Senem: Bilgisayar ortamında tutulan tutanaklarda üçüncü kişinin anlatım ifadesi kullanılıyor. Bu kesinlikle yasalara aykırı; tutanaklar hakimin dilinden yazılmalıdır. Bütün detaylar kelimesi kelimesine kaydedilmelidir. Özetleme dili kullanılıyor. Ayrıca, tutanaklar savunma tarafına verilmiyor, bu tutanaklara anında sahip olmak bizim savunma hakkımızdır.Ses ve görüntü kayıtları aynı gün bize verilsin
Sanık Kemal Kerinçsiz: 9 nolu gizli tanık Osman Yıldırımın gizli tanık ifadelerini istemiştim, savcı gönderdi.. Ancak, bana verilen yazı, gizli tanığın detaylı ifadeleri değil, sadece bir üst yazı. Zekeriya Özün imzasını taşıyan bu üst yazıda, ifadenin kayda alınmış halinin çözümlerinden elde edilen metinler, soruşturma sürdüğü için gizlilik nedeniyle sunulamaz deniliyor. Savcı Öz, kendisini mahkemenin üstünde mi görüyor. Yıldırımın ifadelerini mahkemenize göndersin, mahkemeniz gerekli görürse bazı bölümlere gizlilik tedbiri uygulayabilir. Savcı Öz mahkemeden delil mi saklıyor?
Ayrıca, burada sayın savcılar, Tuncay Güney için şüpheli firari sıfatını kullandılar. Demek ki hakkında açılmış bir kamu davası yok..İşin merkezinde yer alan bu kişi için yeterli şüphe yoktur zannıyla mı dava açılmıyor? İddia makamı bu soruşturmayı neden özenle Tuncay Güneyden uzak tutuyor? Aralarında gizli bir anlaşma mı var?
Sanık Hayrettin Ertekin: "Cezaevi yönetimi beni zorla psikiyatri servisine götürmek istiyor. Gece uyurken elimi kolumu bağlayıp götürmeye kalkışıyorlar. Benim psikolojik sorunum yok, kalp ve tansiyon sorunum var. Beni neden zorla Silivride bir bayan psikiyatriste götürüyorlar? İfadem sırasında bana zorla bir belge imzalatmak istediler, sol kulak zarımı patlattılar, bana imzalatmak istedikleri belge, Susurluk raporunun bir bölümüydü
"
Sami Hoştanın avukatı: "Sayın Başkan, müvekkilim hakkında dosyada 4 adet silah bulunduğuna dair zabıt var
Zabıt var da Sayın Hakimim, silahların kendisi yok! Acaba bu silahlar nerede? Silahların bulunmasını talep ediyoruz
"
Muzaffer Tekinin avukatı: "İddianamede, Muzaffer Tekinin örgüt içinde Zafer kod adını kullandığı öne sürülüyor. Muzaffer Tekinin 25 yıl önceki düğün davetiyesini dosyaya sunduk. Burada damadın ismi Zafer Tekin olarak geçmektedir. İnsanın aile içinde kullanılan isminden kod isim olur mu?
Sanık Kemal Kerinçsiz: "İddianamede, hükümeti yıkmak adına katıldığım ileri sürülen hangi izinli gösteriler hakkında soruşturma açıldığını sormuştum,bu konudaki resmi yazı Emniyetten geldi. Bu yazıya göre, burada hükümeti yıkmaya çalışmakla suçlanan 86 kişiden sadece 3 kişi yani,Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol hakkında toplam 5 soruşturma açılmış. Bunların hepsi de takipsizlik veya beraatle sonuçlanmış..Bu nasıl hükümet yıkmak?"
Duruşmaya ara verildiği sırada, tutuklu sanıklar arasındaki en renkli simalardan biri olan Doç. Dr. Emin Gürses, kendine özgü laz şivesiyle yaptığı konuşmalarla jandarmaları bile güldürdü. Avukatlara, Ne tahliye talep edip duraysunuz uşağım, savunma yapulmadan tahliye mi olur da? Burada 9 ay tutmişlar benu..öyle kolay pırakurlar mu? dedi
Ev sahibinin cezaevi adresine tahliye ihtarı çektiğini söyleyen Gürses,Pen senun evunde oturmayrum ki, cezaevunde yatayrum da..Bana ne diye tahliye ihtarı çekeysun diye yakındı.
Gürsesin yakınlarıyla sohbeti sırasında, tutuklu Emekli Orgeneral Hurşit Tolon hakkında söylediği bazı sözler de basına eksik ve yanlış yansıdı. Benim tanık olduğum bölümde Gürses aynen şöyle söyledi: (İzninizle bu kısımda laz şivesi kullanmayacağım):
İnsanların hayatlarını mahfettiler. Şener Eruygur canıyla uğraşıyor, bilinci yerinde değil. Kuddusi Okkır hayatını kaybetti. Tolon Paşa Kandıradan buraya getirildiğinde psikolojik olarak büyük bir yıkımın içindeydi.. Sürekli Ben neden buradayım diye soruyordu. Allah korusun, intihar psikolojisi içindeydi. Koğuş arkadaşı Veli Küçük Paşanın destekleriyle kendini toparladı
Evet, Gürses aynen böyle konuştu. Bazı internet siteleri ve gazetelere yansıdığı gibi, somut bir intihar olayından değil, bir intihar psikolojisinden söz etti..
6 Kasım 2008 tarihli duruşmada olanlar özetle böyle.
Şamil Tayyar,yine Ergenekon davasının sulandırılmak istendiğini yazmış. İddianameye ve duruşma salonunda olanlara bakıp böyle bir sulandırmayı esas kimin yaptığını, elini vicdanına koyarak cevaplasın. Bir zahmet gelip duruşmaları da izlesin. İyi alıştı belge ve bilgi servisiyle köşe yazmaya
Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat, 7 Kasım 2008