Ergenekon savcılarının bittiği gün...

Ergenekon savcılarının bittiği gün...

İletigönderen önder kadan » Cum Kas 07, 2008 16:00

Ergenekon savcılarının bittiği gün

Bir diğer şaşırtıcı itiraz da sanık Mehmet Murat Yücel’in avukatından geldi. İddianamede, “eski özel harekâtçı” olduğu belirtilen ve “örgütün” polis ve istihbarat içindeki bağlantısı olarak uzun uzun anlatılan Mehmet Murat Yücel, bırakın özel harekâtçı olmayı, Özel Harekat Birimi’nin önünden bile geçmemiş…

Peki neymiş mesleği sanığın?

Bunu da avukatı ve duruşma salonunda bulunan yakınları açıkladı:

Beden eğitimi öğretmeni!




Dünkü, yani 06.11.2008tarihli Ergenekon davası duruşmasında çok önemli sahneler yaşandı. Henüz savunmalara geçilmediği halde, dar biçilen elbisenin dikişleri daha şimdiden öyle bir patlamaya çatlamaya başladı ki, Türk hukuk sisteminin bu skandalı nasıl toparlayacağını merak etmeye başlamakta fayda var

Gazeteci Vedat Yenerer’in avukatı Vural Ergül, iddianameyi son derece teatral bir tarzda, ses vurgularını abartarak ve keyifle okuyan Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in tabiri yerindeyse, fiyakasını çok fena bozdu..

Şöyle ki:

Sayın Savcı, kendisini kaptırmış bir şekilde bin 763. sayfayı falan okuyordu ki, Vural Avukat söz aldı ve “Sayın Hakim, izninizle sayın savcılara sıcağı sıcağına bir şey sormak istiyorum. Yazılı veya sözlü olarak verecekleri her cevap peşinen kabulümdür. İddianamenin bazı bölümlerinde neden mavi, kırmızı renkler, boldlanmış büyük harfler falan kullandılar? Neyi vurgulamak istediler? Böyle bir yazış tarzına kim karar verdi?” diye sordu…

Savcılar şaşkın…

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, iddia iddia makamının soruya verecek cevabı olup olmadığını sordu. Mehmet Ali Savcı ile Nihat Savcı birbirlerini baktılar; sonra Mehmet Ali Savcı duyulur duyulmaz bir sesle, “Cevabımız yok” dedi..

Başkan Şengün, Avukat Ergül’e dönüp “Cevap yok” diye tekrarladı. İşin peşini bırakmaya niyetli görünmeyen genç avukat ısrar etti: “Kim yapıyor iddianamedeki bu renklendirmeleri?”

Bu arada, kendisini toparlama fırsatı bulan Pekgüzel, “İddianameyi biz de kâğıt üzerinde siyah-beyaz görüyoruz, renk falan yok” karşılığını verdi.

Bunun üzerine Vural Ergül, önündeki bilgisayarı kucaklayıp (aynı bilgisayar savcılarının önünde de var) “Bakın, görüyor musunuz şu mavileri, kırmızıları… Kim ve neden yapıyor bunu?” diyerek savcılara doğru döndürdü.

Savcılar yine birbirlerine baktılar. Pekgüzel, dijital ortamda tutanak tutmakta olan katiplere bakarak, yine duyulur duyulmaz bir sesle, “Herhalde arkadaşlar yapıyorlar, bilemiyorum” gibi bir şey mırıldandı. Aniden böyle bir suçlamanın altında kalan zabıt kâtibi çocuğun gözleri faldaşı gibi açıldı, o da yanındaki arkadaşına baktı şaşkın şaşkın…

Avukat Vural Ergül’ün bu garabet durumu gündeme getirmesinin bir nedeni var. Bazı avukatların iddiasına göre-ki bunu duruşmada da gündeme getirdiler-Ergenekon iddianamesini savcılar yazmadı! Evet, çok önemli bir iddia bu…Peki kim yazdı? Yine avukatların iddiasına göre, “Emniyet’te yazıldı…”

Savcıların iddianamedeki renklendirmelerden habersiz olduğu ortaya çıkınca, Avukat Ergül, “Savcılar iddianameden habersiz!” diye bağırdı. Ergül’ün kayıtlara geçen bu sözlerine Savcılar, “Bu bize hakarettir, ne demek iddianameden habersizler” falan diye kıyameti koparmadan yine birbirlerine baktıktan sonra iddianameyi kaldığı yerden okumaya devam ettiler…

Bir diğer şaşırtıcı itiraz da sanık Mehmet Murat Yücel’in avukatından geldi. İddianamede, “eski özel harekâtçı” olduğu belirtilen ve “örgütün” polis ve istihbarat içindeki bağlantısı olarak uzun uzun anlatılan Mehmet Murat Yücel, bırakın özel harekâtçı olmayı, Özel Harekat Birimi’nin önünden bile geçmemiş…

Peki neymiş mesleği sanığın?

Bunu da avukatı ve duruşma salonunda bulunan yakınları açıkladı:

Beden eğitimi öğretmeni!

Evet, “Ergenekon terör örgütünün polis içindeki bağlantısı, eski özel harekâtçı” olarak sayfalarca anlatılan sanık aslında beden eğitimi öğretmeniymiş!

Savcılar buna da sessiz kaldılar. Başkan Şengür de ne diyeceğini bilemedi…

Daha neler olmadı ki...

Sanıklar ve müdafileri tarafından daha sorgulara geçilmeden ortaya atılmaya başlanan somut çelişkiler, aslında davayı başlamadan bitirdi. Bu dava artık hukuken değil, tamamen siyaseten sürüyor…

Dünkü duruşmadan tarihe geçecek anektodları aktarmaya devam edelim:

Sanık Nusret Senem: “Bilgisayar ortamında tutulan tutanaklarda üçüncü kişinin anlatım ifadesi kullanılıyor. Bu kesinlikle yasalara aykırı; tutanaklar hakimin dilinden yazılmalıdır. Bütün detaylar kelimesi kelimesine kaydedilmelidir. Özetleme dili kullanılıyor. Ayrıca, tutanaklar savunma tarafına verilmiyor, bu tutanaklara anında sahip olmak bizim savunma hakkımızdır.Ses ve görüntü kayıtları aynı gün bize verilsin”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “9 no’lu gizli tanık Osman Yıldırım’ın gizli tanık ifadelerini istemiştim, savcı gönderdi.. Ancak, bana verilen yazı, gizli tanığın detaylı ifadeleri değil, sadece bir üst yazı. Zekeriya Öz’ün imzasını taşıyan bu üst yazıda, ‘ifadenin kayda alınmış halinin çözümlerinden elde edilen metinler, soruşturma sürdüğü için gizlilik nedeniyle sunulamaz’ deniliyor. Savcı Öz, kendisini mahkemenin üstünde mi görüyor. Yıldırım’ın ifadelerini mahkemenize göndersin, mahkemeniz gerekli görürse bazı bölümlere gizlilik tedbiri uygulayabilir. Savcı Öz mahkemeden delil mi saklıyor?

Ayrıca, burada sayın savcılar, Tuncay Güney için “şüpheli firari” sıfatını kullandılar. Demek ki hakkında açılmış bir kamu davası yok..İşin merkezinde yer alan bu kişi için ‘yeterli şüphe yoktur’ zannıyla mı dava açılmıyor? İddia makamı bu soruşturmayı neden özenle Tuncay Güney’den uzak tutuyor? Aralarında gizli bir anlaşma mı var?”

Sanık Hayrettin Ertekin: "Cezaevi yönetimi beni zorla psikiyatri servisine götürmek istiyor. Gece uyurken elimi kolumu bağlayıp götürmeye kalkışıyorlar. Benim psikolojik sorunum yok, kalp ve tansiyon sorunum var. Beni neden zorla Silivri’de bir bayan psikiyatriste götürüyorlar? İfadem sırasında bana zorla bir belge imzalatmak istediler, sol kulak zarımı patlattılar, bana imzalatmak istedikleri belge, Susurluk raporunun bir bölümüydü…"

Sami Hoştan’ın avukatı: "Sayın Başkan, müvekkilim hakkında dosyada 4 adet silah bulunduğuna dair zabıt var…Zabıt var da Sayın Hakim’im, silahların kendisi yok! Acaba bu silahlar nerede? Silahların bulunmasını talep ediyoruz…"

Muzaffer Tekin’in avukatı: "İddianamede, Muzaffer Tekin’in örgüt içinde ‘Zafer’ kod adını kullandığı öne sürülüyor. Muzaffer Tekin’in 25 yıl önceki düğün davetiyesini dosyaya sunduk. Burada damadın ismi Zafer Tekin olarak geçmektedir. İnsanın aile içinde kullanılan isminden kod isim olur mu?

Sanık Kemal Kerinçsiz: "İddianamede, hükümeti yıkmak adına katıldığım ileri sürülen hangi izinli gösteriler hakkında soruşturma açıldığını sormuştum,bu konudaki resmi yazı Emniyet’ten geldi. Bu yazıya göre, burada hükümeti yıkmaya çalışmakla suçlanan 86 kişiden sadece 3 kişi yani,Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol hakkında toplam 5 soruşturma açılmış. Bunların hepsi de takipsizlik veya beraatle sonuçlanmış..Bu nasıl hükümet yıkmak?"

Duruşmaya ara verildiği sırada, tutuklu sanıklar arasındaki en renkli simalardan biri olan Doç. Dr. Emin Gürses, kendine özgü laz şivesiyle yaptığı konuşmalarla jandarmaları bile güldürdü. Avukatlara, “Ne tahliye talep edip duraysunuz uşağım, savunma yapulmadan tahliye mi olur da? Burada 9 ay tutmişlar benu..öyle kolay pırakurlar mu?” dedi…Ev sahibinin cezaevi adresine “tahliye ihtarı” çektiğini söyleyen Gürses,“Pen senun evunde oturmayrum ki, cezaevunde yatayrum da..Bana ne diye tahliye ihtarı çekeysun” diye yakındı.

Gürses’in yakınlarıyla sohbeti sırasında, tutuklu Emekli Orgeneral Hurşit Tolon hakkında söylediği bazı sözler de basına eksik ve yanlış yansıdı. Benim tanık olduğum bölümde Gürses aynen şöyle söyledi: (İzninizle bu kısımda laz şivesi kullanmayacağım):

“İnsanların hayatlarını mahfettiler. Şener Eruygur canıyla uğraşıyor, bilinci yerinde değil. Kuddusi Okkır hayatını kaybetti. Tolon Paşa Kandıra’dan buraya getirildiğinde psikolojik olarak büyük bir yıkımın içindeydi.. Sürekli “Ben neden buradayım” diye soruyordu. Allah korusun, intihar psikolojisi içindeydi. Koğuş arkadaşı Veli Küçük Paşa’nın destekleriyle kendini toparladı…”

Evet, Gürses aynen böyle konuştu. Bazı internet siteleri ve gazetelere yansıdığı gibi, “somut bir intihar olayından” değil, bir “intihar psikolojisinden” söz etti..

6 Kasım 2008 tarihli duruşmada olanlar özetle böyle.

Şamil Tayyar,yine “Ergenekon davasının sulandırılmak istendiğini” yazmış. İddianameye ve duruşma salonunda olanlara bakıp böyle bir ‘sulandırmayı’ esas kimin yaptığını, elini vicdanına koyarak cevaplasın. Bir zahmet gelip duruşmaları da izlesin. İyi alıştı belge ve bilgi servisiyle köşe yazmaya…



Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat, 7 Kasım 2008
Kullanıcı küçük betizi
önder kadan
Üye
Üye
 
İletiler: 46
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 10:25
Konum: balıkesir

İletigönderen lozan 2005 » Pzt Kas 24, 2008 2:37

Tesekkürler.
Ben bu yaziya aynen katildigim icin Tesekkürler dedim
Bundan sonra yazmam
Uyari icin sagil.
Yikilsin Agalik
Yasasin Cumhuriyet
Kullanıcı küçük betizi
lozan 2005
Üye
Üye
 
İletiler: 716
Kayıt: Cmt Kas 01, 2008 1:58

İletigönderen Ram » Pzt Kas 24, 2008 4:39

lozan 2005 yazdı:Tesekkürler


Defalarca iletilerinizi düzenledik. Çokluortam paylaşımları veyahut sohbet bölümü haricinde, bu tür teşekkür iletilerini göndermeyiniz.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen luzismud » Pzt Kas 24, 2008 9:48

Sadece Türk degil dünya hukuk tarihine gececek bir mahkeme olacagi kesin...

Ama benim merak ettigim bir konu var... Eger Mahkemede bu zatlar beraat ederse emniyetin ve daha önemlisi savcilarin durumu ne olacak.

Bunlar basit suclamalar degil ve de onlarca insan aylardir cezaevinde... Insanlariin aylari ve hatta yillari gaspedildi, özel hayatlari didik didik edildi. Islerinden, gelirlerinden, evlerinden hatta hayatlarindan oldular....

bunun hukuki bir karsiligi var mi???
Kullanıcı küçük betizi
luzismud
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 170
Kayıt: Cum Mar 21, 2008 1:25

İletigönderen Çetin Taş » Pzt Kas 24, 2008 13:38

Eger Mahkemede bu zatlar beraat ederse emniyetin ve daha önemlisi savcilarin durumu ne olacak.

Bunlar basit suclamalar degil ve de onlarca insan aylardir cezaevinde... Insanlariin aylari ve hatta yillari gaspedildi, özel hayatlari didik didik edildi. Islerinden, gelirlerinden, evlerinden hatta hayatlarindan oldular....

bunun hukuki bir karsiligi var mi???


Luzismud kardeşim,avukat ya da hukukçu değilim ama bildiğim bir şey var.Bu mahkemenin neticesinde bizlerin beklediği gibi suçlananların tamamına yakını beraat edecek.Ve asıl o zaman Türk Hukuk Tarihi'ne ve dünya hukuk tarihine girecek mahkemeler zinciri başlayacak.O zaman(umarım)suçsuzlukları ispatlanmış olacak olan şimdiki sanıklar başta başsavcı Zekeriya Öz olmak üzere mahkemenin savcılarını,doğrudan bu mahkemeyi siyasi bir linç kampanyasına dönüştüren hükümeti,hükümetin yönlendirdiği şekilde terbiyesiz-aşağılık-şerefsiz yayınlar yapan basın-yayın kuruluşlarını,bu basın-yayın kuruluşlarının köpeklerini,daha mahkeme açılmadantürlü türlü kitaplar yazarak mahkemenin sonucunu ilan eden namussuzları tek tek mahkemeye verme süreci başlayacak.Eğer bu hükümet(umarım ilk genel seçimlerde bir daha iktidara gelememek üzere hükümetten düşerler)olur da iç hukuk yollarını engellerse o zaman da mecburen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde aynı davaları açacaklardır.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen MansurSah » Pzt Kas 24, 2008 14:06

EŞKIYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ!

Bunların yaptığı resmen eşkıyalık. Ve hak gelince, batıl zayi olacaktır. Er yada geç. Çetin Taşın dediği gibi, bizim mahkemeler olmazsa AİHM. Yada günün birinde sahip olacağımız milli iktidar zamanındaki mahkemelerde.

İşçi Partisi, davadaki hukuksuzlukları yakından takip ve not ediyor. Basın ihlalleri konusunda binli rakamlarla ifade ettikleri tespitleri var. Ne davalar açacaklarını düşündükçe heyecanlanıyorum. Sonra, Behiç Gürcihan mesela çoktan Ümit Sayın hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Erdal Sarızeybek de Zekeriya Öz hakkında dava açılması için girişimde bulunmuştu. Ama tabii adalet bakanlığının izin vermesi gereken durumlar var. Bir süre engelleyebilirler, o kadar. Ben bir de Fehmi Korunun, davanın RTEye 5 kasımda Puş tarafından buyurulduğunu yazısı vardı; bu konu da mahkemeye gelmeli. Keza, RTE'nin "ben bu davanın savcısıyım" sözü. Sırf bu sözden dolayı medeni bir memlekette adamı alaşağı ederler, rezil rüsvay ederler de insan içine çıkamaz.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen BAŞKAN » Sal Ara 02, 2008 16:58

davanın sonucu beklenmeli, davayı kimse üstlenmemeli, er geç sonuçta ak ile kara belli olaacaktır, biraz daha sabır...
Kullanıcı küçük betizi
BAŞKAN
Üye
Üye
 
İletiler: 6
Kayıt: Sal Ara 02, 2008 16:39

İletigönderen bezgin » Sal Ara 02, 2008 17:02

Siz bu hikayeyi, Kuddusi Okkirin ailesine anlatin. Hrant Dink'in, Eruygur Pasamiz'in ailesine anlatin. Sirnak davasinin savcisi, simdi Amerika'da hocasinin dizinin dibinde. Bakalim Zekeriya Öz dava sonucunu bekleyecek mi.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x