"Ermeni Soykırımı Öyküsü"nün Dokuzuncu Anlatımı / Nadim MACİT

Din-İzlem (Teo-Strateji) Uzmanı

"Ermeni Soykırımı Öyküsü"nün Dokuzuncu Anlatımı / Nadim MACİT

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ara 25, 2011 12:00

"Ermeni Soykırımı Öyküsü"nün Dokuzuncu Anlatımı

Kültürün anımsama üzerindeki etkisini araştıran Frederic Bartlett, "Seri Yeniden Üretim" yöntemini kullanır. Bu yöntemin bir sürümünde, birisine okuması için bir öykü veriliyor. Biraz ara verdikten sonra öyküyü bir başka kişinin anlatması isteniyor. Böylece öykü pek çok kez yeniden üretiliyor.

Bu yöntemde kullanılan öykünün özgün adı, "Hayalet Savaşçıları"dır. Özgün öyküde genç adam, "Her şeyi anlatmış ve sessizleşmiş. Güneş doğduğunda yere yıkılmış. Ağzından siyah bir şey gelmiş. Yüzü çarpılmış. İnsanlar zıplayıp bağırmışlar. Genç adam ölmüş." Öykünün özgün halinde sonuç bu. Fakat öykü her anlatımda değişmiş. Dokuzuncu anlatımında sonuç şu hale gelmiştir: "Genç adam, "Öleceğim beni götürün." demiş. "Ölmeyeceksin." demiş savaşçı. Ama buna rağmen yerli ölmüş ve ruhu dünyayı terk etmiş. Özgün öykünün dokuzuncu anlatımında dönüşümler, atlamalar tamamen yeni bir üretime yol açmıştır.

İsimler unutulmuş ya da değiştirilmiş, ağızdan gelen siyah şey gibi tuhaf öğeler tamamen ortadan kaybolmuş, öykü yeni bir şekle bürünmüş. En dikkat çekici husus ise başlığa rağmen dokuzuncu anlatımda hayaletlerden hiç söz edilmemiş olmasıdır.

Toplumsal olayların sosyo-psikolojik boyutunu ve olayın özgün niteliğini çarpıtan anlatımlar her anlatım yoluyla "seri yeniden üretim" yapar. Esas konu içeriğini kaybeder, başka bir şekle bürünür. Fransa'nın "Ermeni soykırımını inkârı, suç sayma yönünde" karar alma girişimi etrafında yeniden alevlenen "Ermeni Soykırımı Öyküsü" özgün öykünün dokuzuncu anlatımıdır. Yani tarihî içeriğini kaybetmiş, başka bir şekle bürünmüştür.

Tarihî bir olay üzerinden Türk Milleti'ne hakaret etme ve aşağılama cüretinde bulunanlar çeşitli nedenlerle "hatırlama melekelerini" kaybettikleri için "Ermeni Soykırım Öyküsünün" özgün halini hatırlatmakta yarar var.

Berlin Kongresi'nin (1878) ardından büyük devletler "Ermeni Sorunu" ile ilgilenmişlerdir. Rusya, Ermeni militanlarıyla doğrudan ilgilenmiş ve Doğu vilayetlerinde karışıklığı, bu militanlar aracılığıyla gerçekleştirmeye başlamıştır.

Fransa, İngiltere ve ABD, misyon örgütleri aracılığıyla sorunu çözecekleri ve Ermenilerin bağımsız devlete kavuşmalarını sağlayacakları yönünde teminat vermişlerdir. Diplomatik ve mesiyanik örgütlerin Doğu vilayetlerinde faaliyet gösteren kişilerle yazışmalarda, yaşanan olaylar hakkında ilginç bilgiler yer almaktadır. 1912 tarihli bir belgede şu bilgi yer almaktadır:

"…Sünnî Kürt nüfusla Ermeniler arasında sağlanması gereken çatışma tam kıvamına geldi. Ne yapalım?"

Verilen cevap: "Biraz daha bekleyin. (Belgeler ve Kaynaklar için bkz: N. Macit, İmparatorluk Politikalarında Teo-strateji ve Türkiye)"

Yazıya sığmayacak ölçüde, bölgede yaşanan olaylar ve bu olayların üzerinden ulaşılmak istenen hedefler yer almaktadır. Belirtilen amaca ulaşmak için Ermeni çeteleri talan, baskın, tecavüz, iktisadî baskı ve benzeri her şeyi yapıyorlar.

Devletin temsilcileri merkeze, yaşanan olayları engellemeye güçlerinin yetmediğini rapor ediyorlar.

1915 olayları patlak vermeden önce öykünün adı, "Egemen güçlerin öncü kuvvetleriyle işbirliği yaparak Osmanlı Devleti'ni parçalamak, vatan topraklarına sınır çekmektir." Böyle bir zeminin oluşması için her türlü katliam reva görülmüştür.

Türk Milleti, asırlardır sinesinde koruduğu bir milletin bıçağını ve silahını sırtında ve kafasında görmüştür. Ne zaman? Egemen güçlerin fiilen işgalin zeminini oluşturduğu bir dönemde.

1915 olayları, dış güçlerin baskısıyla ve saldırısıyla mücadele eden devletin bölgeyi kontrol etme yönündeki yetersizliği nedeniyle bir katliamı önlemek için aldığı tedbirdir. Bu tedbir sürecinde nahoş olayların yaşandığı bir gerçektir. Fakat bunu, tarihî durumun ve yaşanan olayların önlenemez mantığı üretmiştir.

Egemen güçlerin tasallutundan yararlanarak ülke topraklarına sınır çekmenin getirdiği taşkınlığı yok sayarak "İnsanlar götürüldü, yok edildi. Özür dileyelim." demek, masalın dokuzuncu anlatımıdır. Burada sadece zihni yetersizlik değil, maksatlı saldırı ve bu milleti aşağılama var. Bu milleti, katillerin çocukları olarak takdim eden beyinsizler her türlü hakareti yapacak ben susacağım ve özür dileyeceğim. Öyle mi? Niçin ve neden? Şu an Fransa'nın kapılarında dolanan siyasî iktidar, tarihinden utandığını ilan ederek bir özür furyası başlattı.

Dokuzuncu anlatımın gereği olan özrün ürettiği tablo, şu an Fransa'da yaşanan tablodur. Fransa bu meseleyi iç siyasî nedenler için gündeme getirmemiştir. Fransa, İngiltere ve Rusya 1915 öncesi ve sonrası olayların hem babası hem de ebesidir.

Son zamanlarda ülkemizde bu meselenin gündeme getirilme şekli "Ermeni Soykırımı Öyküsü"nün dokuzuncu sürümüdür. Ermeni diasporasının katkılarıyla söylenmesi mümkün olmayan yorumları bazı "efsane gazeteciler"in yapması ve her sözün başında özürden bahsetmesi, bu milleti haysiyetsizliğe alıştırma yöntemidir. TBMM'de yer alan siyasî partilerin temsilcileri Cezayir'de top süreceklerine bizzat bu ülkede ve bu ülkenin topraklarına ait bir karar çıkartmalıdırlar.

Dış mahfillerin ve şahsî ikballerinin hatırına bu milleti katil gösterenlere karşı meclisten bir karar çıkarmak, işin aslını kavramaktır. İsyan eden, her türlü talanı ve katliamı yapandan özür dileme numarası altında her gün bu millete hakaret edenlerin elini mi öpelim? Herkes bilsin ki bu milleti tarih boyunca hiç kimse haysiyetsizliğe alıştıramadı, sizler de bunu yapamayacaksınız. Bu millet, değerlerine ve hayatına kasteden hiç kimsenin elini öpmez. Fakat bu topraklara bağlı olan herkesi dini, ırkı ve milleti ne olursa olsun bağrına basar. Kardeş bilir. Devletin saygın vatandaşı olarak görür.

"Ermeni Soykırım Öyküsü"nün dokuzuncu anlatımı hem çarpıtılmış bir öyküdür hem de bu milletin birlikte yaşama dokularını tahrip etmek için piyasaya sürülmüş, dili inceltilmiş siyasî-stratejik hedeflere yönelik bir tuzaktır.

Basiret en büyük sermayedir. Bunu korumak ve olaylara basiretle bakmak bu millete aidiyetin gereğidir.

Nadim MACİT - 23 Aralık 2011,
ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Nadim MACİT

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x