Erol Mütercimler ile Röportaj

Genel & Güncel Konular

Erol Mütercimler ile Röportaj

İletigönderen MansurSah » Pzt Oca 12, 2009 16:44

Mustafa Kemal: 2009'da hâl⠓fikrimizin rehberi”

TÜRKSOLU: Atatürk'e ve Atatürkçülere yönelik saldırıların arttığı bir dönemde Atatürk'le ilgili oldukça kapsamlı bir kitap yayınladınız. Yaklaşık 1200 sayfalık bu çalışmanızın uzun yıllar süren bir emek sonucu ortaya çıktığı belli oluyor. Kitabın hazırlık evresini biraz anlatır mısınız?

EROL MÜTERCİMLER: Bu kitap 2008'in Kasım ayında yayınlandı. İlginç bir tesadüf, Atatürk'le tanışmam, daha doğrusu Atatürk gerçeğinin farkına varmam da tam 35 yıl önce yine başka bir Kasım ayına denk gelmişti: Kasım 1973...

Liseden üniversiteye gelmişim. Daha çok sola sempati var ve solcu olduğumuzu düşünüyoruz. Abilerimizden de duyduğumuz solcu olmak, Atatürk'ü önemsememek demek. Marks'ı önemsemek demek... Lenin'i önemsemek demek... Atatürk o günün literatüründe yok kısacası.

Fakat ben, Kasım 1973'te dinlediğim bir sempozyumda Atatürk gerçeğine ulaştım. Orada başka türlü bir lider, başka türlü bir kişi anlatılıyordu. Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Sadi Irmak, Muammer Aksoy gibi dönemin pek çok ünlü ismini dinledim o sempozyumda. Öyle kaldı bende o. Hatta o yıllardaki arkadaşlarım şöyle anlatır: “O günlerde de sürekli olarak hep bir Atatürk tutturmuştun gidiyordun.”

Sonra 1983'e geldik. 12 Eylül yapılmış. Ekim ayıydı. O zaman Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu'ndaydım. Okul Komutanı Albay Nephan Ardana'ydı. Işıklar içinde yatsın. Bana bir gün sordu: “Ne işin var?”

“Yukarı antremana çıkacağım” dedim.

“Hayır” dedi. “Boğaziçi Üniversitesi'ne sempozyum dinlemeye gidiyorsun.” Söylene söylene gittim.

İşte her şey orada değişti. İki günlük uluslararası bir sempozyumdu. Atatürk'le gerçek anlamda orada tanıştım. Tanışma o tanışma…

Döner dönmez ilk yaptığım şey Şevket Süreyya'nın “Tek Adam”ını okumak oldu. Ve okumalar devam etti. 1983'e geldiğimde “Bir Atatürk biyografisi de ben yazmıyorum” gibi çılgınca bir düşünceye kapıldım. Ve çalışmaya başladım.

TÜRKSOLU: 25 yıllık emeğin bir ürünü yani...

EROL MÜTERCİMLER: Evet... Sonra geldik 2008'e... Tam okullar kapandı artık kitabımı tamamlayıp son okumayı yapacağım, eksiklerini tamamlayacağım, bir tek bana anlatılmış anektodlar vardı onları koyacağım derken... 1 Temmuz 2008 sabahı saat 6.30'da Terörle Mücadele'nin polisleri kapımı çaldı. Evimde arama yapıldı. Ve biz öyle çıktık gittik. 4 gün sonra savcı beni serbest bıraktıktan sonra eve döndüğümde bir de baktım ki, bütün arşivim allak bullak. Fotokopilerim, kesiklerim, el yazısı notlarım (zaten el yazısı ne varsa hemen hepsi götürülmüş) ve özel defterlerim... Her şey gitmiş!

Ama kitabı da bitirmem lazım. Kitabımla ilgili hiçbir şey kalmamış. CD'lerim ve bilgisayarlarım ise poliste. Ticaret Üniversitesi'nin Rektörü Ateş Vuran hocaya durumu anlattım. Hemen yanımda İstanbul Valisini aradı. Toplantıdaymış. Ertesi sabah saat 7'de aradı beni Rektör. “Erol” dedi “Vali Beyle konuştum, Zekeriya Öz'e gidiyorsun ama avukatsız.”

İki gün olmuş ben oradan geleli, bana “avukatsız git” diyorlar. Avukatsız gitmenin ne demek olduğunu bildiğim için... Ama kitabı da bitirmem lazım. 25 yıllık emek sonuçta... Neyse gittik Savcı Öz'e. “Araya kimseyi sokmasaydın bana gelseydin de yine ben verirdim” falan dedi. Belki verirdi, belki de samimiydi bilmiyorum. Hiçbir şey diyemeyeceğim. Neyse, Terörle Mücadele'ye bir yazı yazdı. Ve 4 günlük bir uğraşın sonunda CD'lerimi alabildim. Ama bilgisayarlarımı alamadım.

Tabii CD'lerin ne vaziyette bana ulaştığını görmeliydiniz. Bütün CD'lerim zarflarından çıkartılmış, üzüm gibi ipe dizilmiş. 450 küsür CD… O CD'lerin ayıklanması bile haftalar sürdü. Sonuçta işte bu hale geldi ve ne mutluyum ki Ekim ayının 25'inde kitabım çıktı. Memnunum, ama Atatürk hakkında bir tek bana anlatılmış özel anektodlar da vardı. Onları bulamadım. Onlar da girmiş olsaydı çok daha iyi olurdu.

TÜRKSOLU: Atatürk sıradan bir komutana ve devlet adamına indirgenmeye çalışılırken, bize bıraktığı Atatürkçü ideoloji unutturulmaya çalışılırken, Atatürkçülük bunca çarpıtılırken siz farklı bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Atatürk'ü “Fikrimizin Rehberi” ilan ediyorsunuz. Kitabın bu ismine nasıl karar verdiniz?

EROL MÜTERCİMLER: Yıl 1925, Mustafa Kemal İnebolu'da. Şapka Devrimi için gitmiş. Fotoğraflara bakarsanız kalabalıkta bir döviz dikkatinizi çekecektir: “Fikir rehberimiz.”

Ben çok uzun yıllar 25 yıl hep bunu düşündüm. Bu ne demek? O tarihte insanlar bunu yazmayı neden akıl ediyor? Çünkü, rehber olan Mustafa Kemal ve ondan sonra halk onun arkasından yürüyor. Söylediği her şeyi içselleştiriyor. Halkın kendisinin düşünüp de söyleyemediklerini Mustafa Kemal söylüyor. Kitabın adını koyarken de kendi kendime düşündüm: “Mustafa Kemal şu anda hayatta yok fakat yine o rehberimiz bizim.” Fakat artık şöyle bir şey var. Onun söylediği her şey bir Kemalist olarak benim artık söylediğim her şey. Fakat benim söylediğim her şey aslında Mustafa Kemal'in söylediği.

TÜRKSOLU: Peki, Mustafa Kemal fikrimizin rehberliğini yapmaya 2009 Türkiyesi'nde de devam ediyor mu? Yoksa çokça iddia edildiği gibi devrini doldurdu mu?

EROL MÜTERCİMLER: Mustafa Kemal'in ortaya koyduğu bir öğreti var. Bu bir ideolojidir. Neden? Son derece basit bir nedenden dolayı, anlamayanlar için söylüyorum ya da anlamakta zorlananlar için söylüyorum. Ne yaptı Mustafa Kemal? Birincisi, siyasal rejim kurdu. Monarşiyi yıktı, yerine cumhuriyet kurdu ama bu cumhuriyet laik cumhuriyetti. İkincisi, bizim laikleşmemiz sekülerleşmenin önünü açan bir laikleşmedir. Üçüncüsü, dikkat ediniz Roma İmparatorluğu da cumhuriyetti, Antik Çağ'da Atina site devletlerinde de demokrasiden söz ediliyordu. Yani yeni bir şey değil bu. Ama Atina site devleti köleli bir demokrasiydi. Fakat Türkiye Cumhuriyeti laik bir cumhuriyettir. Halbuki cumhuriyetlerin laik ya da seküler olması gerekmiyor. İran ve İslam Cumhuriyetleri ya da Çin Halk Cumhuriyeti örneklerinde olduğu gibi.

Dolayısıyla Mustafa Kemal kurduğu bu cumhuriyetle zaten 2009'da da yaşıyor... 2309'da da yaşayacak...

TÜRKSOLU: Kemalizm bir ideoloji ise, nedir bu ideolojinin temel ayakları?

EROL MÜTERCİMLER: Bir, anti emperyalist olmak. İki, tam bağımsızlıkçı olmak. Ve üç, laik düşünce sistemine sahip olmak. Atatürk'ten niye rahatsız olunuyor sorusunun yanıtı zaten bu üç temel argümanın özünde yatıyor.

Dedi ki Mustafa Kemal, siyasi partiler önemlidir. Çünkü düşünceler ve ideoloji siyasi partilerde yaşar. Eğer Kemalizm bir ideoloji değildiyse Mustafa Kemal niye öncelikle Halk Fırkası'nı kurdu?

Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki 6 ilke doktrin değilse doktrin nasıl tanımlanır ben bilmiyorum.

Gelelim devletin kuruluşundaki stratejiye. Kemalizm niye 2009'da devam ediyor? Niye 2309'da da devam edecek? Bu devleti kurarken Mustafa Kemal üç stratejik sütun tayin etti. Bunların birincisi “Milli kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak.”

Bu arada altını çizmek istiyorum, bu sözdeki kültürün “milli”liği kısmı genellikle unutulur, önemsenmez, ya da gözden kaçırılmaya çalışılır. Doğrusu benim dediğim gibidir.

İkincisi “Ne mutlu Türküm diyene,”

Üçüncüsü “Yurtta barış dünyada barış.”

İşte bizim devletimizi ayakta tutan stratejik sütunlar bu üçüdür.

TÜRKSOLU: Ancak bugün Türkiye'de kendisine Atatürkçü diyen pek çok kesim, Atatürkçülüğün günümüz koşullarına uydurulması gerektiğini savunuyor. Hatta CHP çarşaflı kadınları üye yapabiliyor. Atatürkçülüğün çağı ve Türk insanını dönüştüren devrimci yanı tamamen ortadan kaldırılmış durumda.

EROL MÜTERCİMLER: CHP'nin stratejisini anlamaya çalışıyorum. Sanırım şöyle düşünüyor? Ben artık iktidar olamıyorum. Her geçen gün de eriyorum. Halkla kucaklaşamıyorum. Bu düşünceden hareketle türbanlı çarşaflı hanımefendilere rozet takıyor. Oy verirler vermezler bilmiyorum. Ama bunu kendilerinin de bildiğini hiç zannetmiyorum.

CHP diyor ki “Türbanlı görünen, çarşaflı görünen tüm hanımefendiler AKP'li demek değildir, siyasal islamcı demek değildir, biz onlarla da kucaklaşalım.”

Halbuki türban baştan beri ifade edildiği şekliyle bir siyasal simge ve bu siyasal simgeyle de laik Kemalist Cumhuriyet'in mimari yapısının artık değiştirilmesi gerektiğine inanarak hareket ediliyor. Üstelik bu hareket tarzında da erkeklerin tavır koyması çok ciddi biçimde devletin çekirdeğinde karar alıcılar düzeyinde soruna yol açıyor. CHP de, o halde daha az tepkiye yol açabilecek bu şekilde, bir refleksle karşılaşmayacağını düşündüğümüz kadınları ortaya koyalım diyor. Öyleyse, CHP'nin bu stratejisi baştan çökmüş demektir.

Önümüzdeki yerel seçimlerde aritmetik sonuç CHP'nin düşündüğü gibi çıkmazsa bence işte asıl büyük felaket o zaman başlar. Çünkü CHP gerçek kitlelerini de kaybedecek. O kitleler nereye gider o belli değil, ona bir şey diyemem. Ya yeni bir parti kurulur orada yer alırlar, ya da CHP'nin üst kadroları hızla tasfiye edilir.

TÜRKSOLU: Atatürk'le ilgili okuduğunuz ilk kitap olarak “Tek Adam”dan bahsettiniz. Siz de Atatürk'ü rehber olarak tanımlıyorsunuz. Oysa Mustafa filminde olduğu gibi pek çevre bambaşka bir Atatürk portresi çiziyor. Atatürk “yalnız adam” olarak gösteriliyor. Atatürk “Tek Adam” mıydı, “yalnız adam” mıydı?

EROL MÜTERCİMLER: Dünyadaki bütün dahiler yalnızdır. Beethoven da yalnızdır, Mozart da yalnızdır... Büyük İskender de, Jül Sezar da, Napolyon Bonapart da... Buraya kocaman bir “ama” eklemek gerekiyor. Bu yalnızlığın “ama”dan sonrasını anlatmazsanız liderler psikolojik problemleri olan, geçimsiz, vefa duygusu da olmayan birer meczup adama dönüşür. Böyle bir şey tabii ki yok.

Bir kere Atatürk'ün yalnızlığı kaçınılmaz bir yalnızlık. Neden? Zaten onu anlayan ikinci bir kişi olsaydı Cumhuriyet bugün 85 yıl sonra bu durumda olmazdı. Bu yüzden “Tek Adam”.

Kaldı ki komutan, devlet adamı ve devrimci olarak hep “Tek Adam”dı. Mustafa Kemal zaten koşuyor. Şunu diyemezdi ki Mustafa Kemal, ben durayım gelin bana yetişin. O, devamlı koşuyor. O koşmasa zaten bütün bunlar yapılabilir mi? Herkes elini vicdanına koyarak insanlık tarihine baksın ve söylesin: Mustafa Kemal'inki kadar kısa bir sürede yapılmış devrimler var mı? O kadar hızlı hareket etti ki kaçınılmaz olarak yalnız. Eğer yalnızlık, Mustafa filminde de böyle anlatılsaydı, kimsenin itirazı olmazdı. Ama orada yalnızlık “beşeri bir mesele” olarak anlatılmış. Böyle bir şey söz konusu değil.

Peki şu “Kalabalıklar vardı, onların ortasında yalnızdı.” meselesine gelelim. Kalabalıklar ortasındaki yalnızlık işte “Tek Adam” Mustafa Kemal'i anlatan yalnızlık. Çünkü O bir ışık. O bir rehber.

Üstelik Mustafa Kemal halkın içine hemen hemen korumasız giren bir lider. Bütün fotoğraflar ortada. Onlarla bire bir konuşuyor, dertlerini dinliyor. Peki yalnız olan bir adam bütün bunları yapabilir mi? Roma İmparatorluğu tarihinde Neron mu yaptı bunu? Caligula mı? Sezar mı? Daha yakın zamanda Napolyon Bonapart'a bakın, görebilir misiniz kamunun içinde? Churchill'i gördü mü kimse? Hitler var mı, Mussolini var mı, Stalin var mı? Yok.

TÜRKSOLU: Mustafa filminde şöyle bir bölüm de var. “Devrim önce kendi evlatlarını yer” diyor Can Dündar ve Atatürk'ün Ali Fuat Cebesoy gibi en yakın arkadaşlarını tasfiye ederek kendini yalnızlaştırdığını iddia ediyor.

EROL MÜTERCİMLER: Atatürk'ü stratejik bir lider olarak görüyorum. Bir önder, bir devlet kurucusu, bir komutan, bir devrimci olarak görüyorum ve onun “Tek Adam”lığını buna göre yorumluyorum.

Onu anlayan yok ki çevresinde. Buna İsmet Paşa dahil. Milli Mücadeleye beş kişiyle başladık. Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Mustafa Kemal... Saltanatın kaldırılmasından itibaren tek tek düşmediler mi? Öyleyse şu soruyu soralım: Mustafa Kemal gerçekten yalnız mı, yoksa yalnız mı bırakıldı? Bu beş kişinin dördü gitmiş. İsmet Paşa'nın da Atatürk'e 1937 yılındaki kavgası da ortada.

TÜRKSOLU: Kitabınızda Atatürk'ü Napolyon'dan Sezar'a pek çok liderle karşılaştırıyorsunuz. Bu karşılaştırma sonucunda vardığınız sonuç nedir?

EROL MÜTERCİMLER: Bütün insanlık tarihine baktığımız zaman, Mustafa Kemal'in karşılaştırılabileceği insanlar şunlardır: Büyük İskender, Jül Sezar, Napolyon Bonapart, VIII. Henri ve Büyük Petro. Dikkat edilirse beşinin de ortak bir yönü var. Beşi de kral ya da imparator. Yani yayılmacı. Yani emperyalist. Peki, Mustafa Kemal'i bunlardan ayıran özellik ne? Antiemperyalist olması... İnsanlık tarihinin ilk antiemperyalist savaşçısıdır devlet kurmuş bir lider olarak.

Onlar da devlet kurmuş büyük kumandanlar. Örneğin Napolyon 40 meydaan muharebesi kazanmış bir strateji dehası... Keza Büyük İskender de 34 yaşında büyük bir cihan imparatorluğu kurmuş. Ama Mustafa Kemal'i bunlardan ayıran en önemli yanı devrimci olması. Bu saydıklarım arasındaMustafa Kemal'in yapmış olduğu devrimlerin binde birini yapmış olan var mı? Yok.

Üstelik Mustafa Kemal devrimciliğine iktidardayken de devam ediyor. Örneğin, Napolyon Bonapart bugünkü Fransa'daki Yurttaşlar Yasasının düşünürü ve kaleme alanıdır. Ama nerede ve ne zaman? Elbe adasında sürgündeyken... Mustafa Kemal nerede kaleme alıyor bunu? Liderken...

Son 3500 yıla baktığınız zaman emperyalizme karşı ilk büyük savaşı veren, ilk bağımsız devleti kuran ve mazlum uluslara örnek bir yapıyı oluşturan liderdir Mustafa Kemal.

TÜRKSOLU: Kitabınızın kapağındaki Atatürk portresinin özel bir anlamı olduğunu söylüyorsunuz. Nedir o?

EROL MÜTERCİMLER: Bu fotoğrafta nasıl hareket edersiniz edin Mustafa Kemal'in gözleri hep sizi takip eder. Bu fotoğrafta bence Mustafa Kemal şunu diyor: “Bizim hangi koşullarda o Kurtuluş Savaşını yaptığımızı, cumhuriyeti kurduğumuzu, Lozan'ı imzalattığımızı, iç isyanlarla boğuştuğumuzu, devrimleri yaptığımızı biliyorsunuz. Fakat 85 yıl sonra bu cumhuriyeti ne hale getirdiniz. Hiç utanmıyor musunuz?”

“Halk onu anlamadı, halk onu kabul etmedi,” diyenlere bakıyor.

Evet, buradan Atatürk devrimlerini halkın kabul etmediğini düşünenlere sesleniyorum: Bana yalnızca yobazların çıkardığı isyanları söylemeyin. Halkın geniş kesimine bir bakın. Bütün belgeseller ortada. Mustafa Kemal öldüğünde o genç kadınlar, o öğrenciler, bütün Türk milleti nasıl hüngür hüngür ağlıyor. Dünyada kaç tane lider için bu yapıldı.

TÜRKSOLU: Çok teşekkür ediyoruz. Kapsamlı çalışmanız için de sizi tebrik ediyoruz.

EROL MÜTERCİMLER: Gösterdiğiniz ilgi için ben teşekkür ederim. Kimse merak etmesin. Yoluma devam ediyorum.

Kaynak: TürkSolu, Sayı: 219
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x