MUSA KESLER İstanbul
EMEKLİ Orgeneral Özden Örnek, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalmanın, Şener Eruygurun başka işler peşinde olduğunu anlattığını söylüyor:
BİLHASSA Şenerin (Eruygur), Yaşarın?(Büyükanıt) önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu anlattı
Birden fazla klasörde yer alan metinlerde, 2002den 2005e kadar TSK içerisinde yaşanan görüş ayrılıkları, çekişmeler, komutanlar ve ailelerinin özel hayatıyla ilgili bilgiler de yer alıyor. Bazen günlük, bazen de haftalık periyotlar halinde tutulduğu anlaşılan notlar, soruşturma kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Şener Eruygur ve gazeteci Mustafa Balbayın bilgisayarlarında da bulunmuştu.
Pekerin Aytaç Paşanın korumasıyla irtibatı var
Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Sedat Pekerin 2004te tutuklandığı süreçte basında, Pekerin adamlarının eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalmanın emir subayıyla ilişkide olduğu iddiası yer almıştı. Örnekin günlüklerinde bu konuyla ilgili notların bir bölümü şöyle:
16 Ekim 2004
Fenerbahçeye, Aytaç Paşaya gittim.(...) Geçen hafta Sedat Peker ile ilgili olarak yayımlanan haber konusunda görüştük. Bana Her şeyi öğrendin mi? dedi.
Ben de Bazı şeyler öğrendim, ama her şey mi bilmiyorum dedim. Sedat Pekerin adamlarının aradığı kişi jandarma astsubayı ve Aytaç Paşanın korumasıymış. Adam aynı zamanda Rasim Paşanın (emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Rasim Betir) yeğeni. Sedat Pekerin adamları 2-3 yıldır bu kişiyle irtibattaymışlar. Aytaç Paşayı çok üzgün gördüm. Anlamadığı ve izah edemediği konular vardı. Hiçbir ilişkisi olmadığı halde neden bu işin içine çekilmişti? Sedat Peker ve adamları neden Rasim Paşanın yeğeniyle temastaydılar? Bu ilişkinin derecesi neydi ve nerelere kadar gidiyordu?
Özkök her şeyi biliyor
15 Mart 2004
Sabah bir ara beni Jandarma Genel Komutanı aradı. Genelkurmay Başkanı her şeyi biliyor, biraz önce beni aradı, Hemen öğleyin bir araya gelmemiz lazım dedi. Kendisine neleri bildiğini sordum, Jandarma tesislerinde Ömer İzgiyle yemek yediğimizi biliyor, hemen hemen her şeyi biliyor dedi.
Özdene takdirname
31 Mayıs 2005
Sabah özel sekreterim bana Genelkurmay Başkanlığından gelen özel bir zarfı getirdi. Zarfın içerisinde Genelkurmay Başkanının bana yazdığı çerçeveli bir takdirname çıktı. Doğrusu böyle bir jesti beklemiyordum.
Eruygur, Büyükanıtın önünü kesmek istiyor
29 Şubat 2004
İlginç bir toplantı yaptık. Jandarmanın Beytepedeki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski Meclis Başkanı Ömer İzgiyle bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı (Aytaç Yalman) beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre görüşmek istediğini söyledi. Gittim, dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu, Şenerin (dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur) başka işler peşinde olduğunu, İbrahimin (dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına) ise saf, ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı.
Bilhassa Şenerin, Yaşarın (dönemin 1. Ordu Komutanı Yaşar Büyükanıt) önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükümetle değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı.
Ömer İzgi: Darbeyi seçimden önce yapın
Beytepeye gittik. Amacımız 3 Mart günü yapılacak Ulusal Hareket toplantısına MHPden bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi seçimden önce mi sonra mı yapalıma döndü. Ömer İzgi, Gayet tabii, bir şey yapacaksanız hemen yapın, seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz, karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar.
Ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar, bu nedenle o zaman hiçbir parti sizi desteklemez ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günü de Kara Kuvvetleri Komutanına söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık, bir siville konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ve İbrahim... Halbuki bizim evde ve dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik.
Komutanlar arasında fişleme çatlağı
13 Mart 2004
Bugün sabah işlerimi toplayıp yoluna koyduktan sonra yokluğumda yayımlanan bazı makaleleri okumaya başladım. Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı beni aradı ve Konuşalım dedi. 15.30da onların evine gittim. Çok sıkıntılıydı, önce evvelce kararlaştırdığımız gibi yapmış olduğu gezi hakkında bilgi verdi.(...)
Diğer bir konu da gazetelerde yer alan fişleme konusuydu. Bu konuda çok rahatsızdı. O da benim gibi Genelkurmay Başkanlığının yapmış olduğu açıklamadan son derece rahatsız olmuştu. Bu, açıklamadan ziyade saçmalamak gibiydi. Haberin doğru olduğunu vurguluyordu. Zaten gazetede evrakın fotokopisi vardı. Sanki üst yöneticilerin bundan haberi yokmuş da yeni öğrenip konuyu araştırıyorlarmış gibi... Halbuki yapılması gereken açıklama bu yazının yasal olarak yazıldığnı ve bazı maddelerde konunun amacının dışına çıktığını belirtip yapanlar hakkında gerekli işlemlerin yapılacağını belirterek bu işi bitirebilirlerdi.
Hilmi Özkök korkak bir adam
(...) Ama böyle yapacağına, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanına, Burada beni suçluyorlar. Ben halkımdan özür dileyeceğim demiş. Tüm gazetelerde son üç gündür bir kere dahi onun adı geçmedi. Adamın karakterini bu cümleler ortaya koyuyor. Korkak bir adam, komutan olarak olayı göğüsleyeceğine korkak ve pısırık davranıyor. Sanki kendini ipe çekecekler.
İlhami Erdil: Beni Heybeliadaya gömün
Görevli olduğu dönemde yaptığı iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yargılanan ve ceza alan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdille yaptığı görüşmeyi de günlüklerine alan Örnek, bütün rütbeleri alınan ve bir süre hapis yatan Erdilin psikolojik durumunu anlatıyor:
8 Nisan 2004
(...) Sonra Yaşarı aradım ve MGK toplantısının ayrıntıları ile gizli alınan kararı söyledim. (...) O da bana İlhami Paşa ile görüştüğünü ve durumunu hakikaten iyi görmediğini anlattı. Sonra ben de İlhami Paşayı aradım. Telefonda sesi çok kötü geliyordu. Bana başına gelenleri anlattı. Bülente kızgınlığı sonsuzdu, devamlı küfrediyordu. Kendisini mümkün olduğu derecede yatıştırmaya çalıştım. Beni ziyaret etmek istediğini söyledi. Ben de gelebilirsiniz dedim. Atillayı terfi ettirmediği için son derece pişmandı.Hiç sokağa çıkmadığını ve hatta tıraş bile olmadığını söyledi. Vasiyetini yazmış ve mezarını satın almış. Sana vasiyet ediyorum dedi. Beni mütevazı bir törenle Heybeliadaya gömersiniz dedi.
