
Anadoludaki millî harekete inanmayanlardan biri olan gazeteci Refî Cevat Ulunay, Mütarekeden sonra Mustafa Kemal Paşayla Şişlideki evinde bir mülâkat yapar. Çanakkale Savaşlarına dair sorularını bitirdikten sonra ayrılmak üzere ayağa kalktığı sırada, görüşmeden memnun kalmayan Mustafa Kemal Paşa Ulunaya, Bu vatan, içine düştüğü bu felâketten nasıl kurtarılır diye bir sual sormanızı beklerdim der. Ulunay şu cevabı verir: Ben bu vatanın kurtarılmasını mümkün görmediğim için böyle bir sual sormadım. Neyle? Hangi askerle, hangi silâhla, hangi parayla? Maalesef Paşam, vatan kupkuru bir çölden farksız oldu. Affınıza sığınarak arz edeyim ki, artık bu kupkuru çölde hiçbir hayat belirtisi yok!
Mustafa Kemal Paşa kaşlarını çatar ve şunları söyler: Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli bir hayat vardır. O, millettir. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilâttır. Bu teşkilât organize edilebilirse, vatan da, millet de kurtulur. Bunu böyle bilesiniz Refî Cevat Beyefendi!
Evet, Mustafa Kemal Paşa Türk Milletinde nasıl bir cevher olduğunu çok iyi biliyordu. Gerçekçi hedefler belirleyip, millete bunu anlatabilirse başarılı olacağına inanıyordu. Ona göre, ülkenin içinde bulunduğu durumun sorumlusu millet değil, aydınlardı.
Ne acıdır ki, yıllar sonra yine aynı noktaya dönmüş bulunuyoruz; aydınlarımız bugün de tıpkı Ulunay gibi düşünmekteler! Dün, dünyanın en büyük gücü olan İngiltereye karşı bir şey yapabilmenin imkânsızlığına inanıyorlardı; bugün ise İngilterenin yerini almış olan Amerikaya rağmen hiçbir şey yapılamayacağına!
Bu millet Çanakkalede de aynı milletti, İstiklâl Harbinde de aynı milletti; bu gün de aynı millettir. Mesele millette değil, ülke yönetimine milletteki cevherin farkında olan kadroların gelememesindedir. Küresel güçler ve yerli işbirlikçileri ne yapıp edip bunu engellemektedirler.
Evet, Türk Milletinde gerçekten bir cevher var. Bu Batı hayranı aydınların, bu medyanın yıllardır bu milletin değerlerine yaptığı bunca saldırıya rağmen millet yine de öz değerlerinden bir türlü koparılamıyor. Sinemalarda geçenlerde gösterime giren OSMANLI CUMHURİYETİ filminde seyircinin gösterdiği duyarlılık, yıllardır bu millete gerçekleri anlatmak için gösterilen çabaların boşa gitmediğini gösteriyor.
Filimde verilen siyasî mesajlar gerçekten de çok etkileyici. Osmanlı İmparatorluğu, topraklarını büyük ölçüde kaybetmiş ve yeni bir cumhuriyet biçimiyle yoluna devam ediyor. Ancak kontrol ABDlilerde. Ülkenin doğu sınırları Ankarada bitiyor! Avrupa Birliği heyetleri ülkeyi Brüksel çizgisine çekmeye çalışıyorlar. Filmde çok kuvvetli alkış alan 3 sahne şöyle: Padişah kışlasını bastığı Amerikan subayına şöyle bağırıyor: Bastığın bu topraklar Osmanlı toprağı. Senin devletin kurulduğunda biz 500. yılımızı kutluyorduk eşşoğlueşşek...
Başka bir sahnede ise İstanbul Hükümeti Heybeliadayı Avrupa Birliğine terk etmek için anlaşma imzalıyor fakat Padişah imza törenini basıyor ve AB heyetine çok ağır sözler söylüyor.
Son sahnede ise Padişah İstanbulu terk ederken ABD uçak gemilerine bakarak Keşke birisi çıkıp da Geldikleri gibi giderlerdiyebilseydi diyor.
Atatürkün bu sözleri duyulunca salon alkıştan yıkılıyor!
Yaşadıklarımız göstermektedir ki, milletin içindeki cevher hâlâ canlılığını muhafaza etmektedir fakat Mustafa Kemal Paşanın dediği gibi eksik olan şey teşkilâttır.
Yukarıdaki satırlar İsmail Şefik Aydına ait. Toplumsalhaber isimli internet sitesinde Bu milletteki cevher başlığıyla yayımlandı.
Virgülüne dokunmaya kıyamadan sizlerle paylaşmak istedim.
Hasan DEMİR , 10.12.2008