Evim / Seçkin ERGÜN

Evim / Seçkin ERGÜN

İletigönderen Fatma Seher Erden » Sal Ağu 27, 2013 23:45


Evim

En güzel tatil beldesinde, çok yıldızla otelde, çok güzel vakit geçirsek de eve dönüş yolunda içimizde bir sevinç peydahlanır. Kapıyı açtığımız anda “İnsanın evi gibi yok” deriz. İyi vakit geçirmek, eğlenmek ihtiyaç olsa da evde olmanın huzuru ve güveni en muhtaç olduğumuz duygu.


Tanıdığım pek çok kişi arabasını çok sever. Bir önceki arabasını da çok severdi, ondan öncekini de. Sorsan kaçıncı arabası olduğunu hatırlamaz. O an sahip olduğu araba hep en sevdiği arabasıydı.Önce iki zeytin bir ekmek mutlu olmak için yeter dedik. Sonra o zeytinle ekmeği koyacak masa istedik. Sona o masayı koyabileceğimiz mutfak, mutfaktan çıkınca uzanıp dinlenebileceğimiz salon istedik. Mutfak ve salona duyulan sevinçli minneti Sevgili ile paylaşabileceğimiz bir yatak odası, ardından insani ihtiyaçlarımız için banyo istedik. Olmuşken gelen eş-dost için misafir odası da olsun dedik. Ardından neredeyse dolmuş parasıyla aynı hesaba geliyor, araba artık ihtiyaç dedik. Sahip olduğumuz onca şeyi koruma telaşına kapılmak kaçınılmazdı, fazlasıyla kapıldık. Krediler çektik. Çalışma hayatının gerekliliği deyip pek çok insani değerlerden feragat ettik. Bilinci, aklı, duyarlılığı siber kablolara yükleyip bir tık’la vicdanımızı akladık. En sonunda iki zeytin bir ekmeği fakirlik görüp o duruma düşmekten korkar olduk.


Biz bunlarla cebelleşirken ne mi oldu? 1938’de, Atatürk’ün ölümünden hemen sonra başlayan karşı devrim AKPKK’nın iktidarıyla olgunluk dönemini çabucak tamamlayıp mevcut güce erişti.


Kazanmak istiyorsak kavganın olduğu yerde bulunmamız şart! Yıllardan beri karşı tarafı güçlendirip bizi sürekli aşındıran, zayıflatan sebep de zaten bu, hiç karşı karşıya gelemedik. Hep başka mecralarda mücadele ettik. Çünkü bizi bu mecralara sürüklediler. Nedir bu mecralar? Birincisi medya eliyle yaratılan gündem dalgaları. İkincisi seçim-sandık kandırmacası, üçüncüsü dinle-Atatürk’le kandırmak.


Medya konusuna girmeye gerek yok. Hainliğin ve alçaklığın sınırsız olabileceğini onlar sayesinde öğrendik. Can Dündar gibi 2002 de “Değiştiler, artık Milli Görüş gömleğini çıkarttılar” manşetleri atıp, seçimlere 1 gün kala tam sayfa Abdullah Gül röportajı yayınlayanların günahı kandırıldım sızlanmasıyla akan iki gözyaşıyla aklanmaz.


Seçim-sandık bile bile düştüğümüz bir tuzak. AKPKK’nın son 11 yılda yaptıkları gerçekten inanılmaz değil mi? Ordu da dahil Devleti tüm kurum ve kuruluşlarıyla ele geçirişi, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda gizlemeye gerek dahi görmedikleri pervasız ve ilkel kin patlamaları, Atatürk’e, ilke ve değerlerine karşı yürütülen saldırıların cüretkarlığı, ayrılıkçı Kürt hareketi ile yanaşık düzen eşbaşkan ittifakının ilanı ve hayal dahi edilemeyen durumda oluşumuz gerçekten şaşırtıcı. Bütün bunları birkaç badem bıyıklının yapma kapasitesi olmadığı, onların gerisinde emperyalizmin hizmetindeki CIA’nın olduğu çok açık. Bu milyon kere yazıldı, örnekleriyle gösterildi, herkes tarafından bilinen bir gerçek. AKPKK’yı kuran bu düzeneğin CHP ve MHP’yi dizayn etmeyi ihmal etmeyeceği de aynı derecede gerçek.


AKPKK her sıkıştığında yardımına koşan MHP’nin kalkıp onları hainlikle suçlaması kendilerini de hain yapmasa bile işbirlikçi yapar. 10-15 vekille seçmen tabanını muhafaza etmek için Atatürkçülük, ulusalcılık konusunda esip gürleyen CHP’nin diğer vekillerinin Doğu illerini karış karış dolaşıp “Akil!” heyetinden daha özverili çalışması kurulu tezgahı yeterince deşifre ediyor. Her ihtimale karşın hazır tutulan, gerektiğinde, gerektiği miktarda devreye sokulan seçim hilelerini ise hiç saymıyorum bile.


Ayrıca Milli Mücadelenin seçimle yürütülmesi komik bile değil. Vatandaşlık sorumluluğu 4 yılda bir oy vermekten fazlasını gerektirir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak oy kullanmaktan daha fazla yetki ve sorumluluğumuz var. Bize hep devlet “Yasama, Yürütme, Yargı” erkinden oluşur diye öğrettiler. Yasama da ,Yürütme de, Yargı da yetkilerini “Türk Milleti” adına kullanır. Yani bizlerin adına “vekaleten” yapar.


Bireylerin bütününü oluşturan üst yapının adı “Devlet” olduğuna göre bu “vekalet” sistemi her ölçekte aynıdır. Mesela bir emlakcıya evinizi kiralasın diye vekalet verirsiniz. Emlakçı evinizle ilgili işleri “vekaleten” yürütür. Bakım, onarım, kiralama işlerini kapsayan vekaletname dışında evinizi satmaya, yıkmaya, değersizleştirmeye çalışan emlakcı olursa hemen gider vekalet’i iptal ederiz.


Vatan da bizim evimiz olduğuna göre Yasama-Yürütme-Yargı erki evimizi koruyup gözetmek zorundadır. Henüz bir duvarını yıktı, üç duvar daha var, vekaletin süresinin dolmasına 6 ay kaldı, bekleyelim demek saflık olmaz mı? Kim kendi şahsi mülkü için bu bonkörlüğü, duyarsızlığı gösterir? Arabasındaki bir çizik için, site yönetiminde onay görmeden bakım-onarım isteği için ortalığı ayağa kaldırıyoruz. Ama “Vatan” için bonkör ve sabırlıyız. İnanın Iraklı, Suriyeli, Mısırlı insanlar da evlerini, arabalarını bizim kadar çok seviyordu. Gördüler ki “Vatan” yoksa hiçbir şeyin değeri yok.


Milli İrade sandık demek değildir. Milletin iradesidir. Eğer vatan tam anlamıyla bağımsızsa, devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla Milletin emrindeyse, siyasi partiler Avrupa ve ABD’de olduğu gibi öncelik olarak ulusal çıkarları gözetiyorsa seçimler demokratik bir yöntemdir. Değilse ABD tarafında atanmışları meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz.


Kazanmak istiyorsak kavganın olduğu yerde olmak zorundayız. Karşımızdaki düşman demokratik yollarla mı mücadele ediyor ki seçimle, sandıkla mücadele edelim. PKK bir terör örgütü. AKP ise ABD tarafından Türkiye Cumhuriyetini bölüp parçalamak için kurulmuş bir parti. Sanırım bu iki konuda hemfikiriz. Kaset olaylarıyla MHP ye ve Baykal üzerinden CHP’ye operasyon yapılıp iki partinin de AKP’yi kuran irade tarafından dizayn edildiği de herkesçe biliniyor. Doğu illerinde egemenlik PKK’ya bırakıldıysa, Batı illerinde tabelalardan tutun ders kitaplarına, siyasi davalardan gündelik yaşama kadar Atatürk ve ulusalcılık ağır saldırı altındaysa seçim de sandık da tıpkı 90 sene önce olduğu gibi “Milli Mücadele” sonuna kadar geçersizdir.


Milli İrade Bildirisi bu düşünceyle kurulmuştur. Her türlü siyasi kaygı, beklenti ve kavgadan uzak, tek hedefi tam bağımsız Türkiye’dir. Kime oy verirseniz verin. Hangi partiye, derneğe üye olursanız olun. Bu oluşuma destek olmak değil, gücümüz ve imkanımız yettiğince bu oluşumun tarafı, bu oluşumun safında olmak zorundayız.

Bu mücadele sonunda hakkımız olan zaferi kazandığımızda hepimiz “İnsanın evi gibi yok” diyeceğiz.

Seçkin ERGÜN, 21 Ağustos 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Kullanıcı küçük betizi
Fatma Seher Erden
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 24
Kayıt: Sal Tem 16, 2013 21:09

Şu dizine dön: Seçkin ERGÜN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x