İNAM ATA
(Asif Ata)
Ezeli, ebedi türkçülüğümüz
(İzhar)
1.Mahiyetimiz
Türkçülüğümüz bizim mahiyetimizdir. Öteri, geçici, sonlu keyfiyetimiz, özelliğimiz değil. Mahiyetimiz dediğimizde, biz ruhsallığımızı söylüyoruz. Türkçülük bizim hilkatımızdır düyoruz. Türk inamından konuşuruz, türk idrakından konuşuruz, türk iradesinden konuşuruz. Ona göre de türkçülüğü zamanla ölçmek, ortamla ölçmek, toplumla ölçmek, çevre ile ölçmek, siyasetle ölçmek çok yüzde olan, çok yüzeysel bir yöndür, eğilimdir. Teessüf ki, o eğilim, şimdi de hükmünü sürdürmektedir. Azerbaycançılığımız kendi Doğu mahiyetini Türkçülükde ifade ediyor. Bu hakikatdir ve bu hakikatin çok dayanıklı temeli, çok ulvi akıbeti, çok üzvi geleceği var.
Çağımızda siyasetin insan hayatına karışması baş alıp gidiyor: o, ali Ruhsallığın alğılanmasına engel türetiyor. Siyaset odukca değişkendir, mahiyetse ezelidir, ebedidir ve ezeli, ebedi olanı geçiciyle tayin etmek, belirlemek istiyorlar ve sonucta mahiyet yitir. Siyaset ölçüsünde her şey nispidir ve Türkçülük kibi Mutlak mahiyeti de nispileştiriyorlar. Ve buna göre de hakikatdan uzak oluyorlar. Doğrudur, Türkçülükle ilgili değerli fikirler var, özellikle Türkçülüğün temelini, özülünü koyanların ikisinde: Ziya Gökalp ve Ali bey Hüseyinzadede. Ancak genel olarak Türkçülüğe ruhsal bakış hala kendisinin hakiki, dolğun tecessümünü bulamayıp. Ruhsal bakış olmayan yerdeyse Türkçülük öz anlamından ayrılıyor ve bu tehlike artık göz önündedir. Felsefi, Ruhsal bakımdan sumerlik tezahürüdür Türkçülük. Sumerlik kültür demektir, ulviyet, idrak, felsefe, kent, devlet, yüksek gelenek düşünce geleneği, duygu geleneği, anlamçılık geleneği, inamçılık geleneği ve mahiyetce dünyanın ilkin anlamı, İnsani hayat adlanan Varlığın temeli, özülü demektir. Hankise Avrupamerkezçi Türkçülüğü Sumerlikten ayırsa da, buna nail olamayıp.
Türkçülüğün Dünya insaniliğinin temeli, özülü sayılmasında hiç bir uydurma yoktur, bu hakikatdır. Ona göre de Türkçülük mahiyeti Sumerlik mahiyyeti demektir.
2. Hilkatimiz
Türk zamana baş endirmeyip. Türk zamanüstü yaşayıp. O zaman türk kendisine benzeyip. Zamana benzemedikce türk kendisine benzeyip.
Atillanı Atilla yapan zamana benzerlik değildi, benzersizlik idi. Selcuku Selcuk yapan benzersizlik idi, zamandan üstünlük idi. Osmanlı saltanatını yaradanlar zamandan üstün idiler, zamanın arkasınca koşmuyordular, zamanın önündeydiler, zamanı çekip kendileriyle beraber götürüyordular yüksekliğe...Türkler zamandan üstün olmuşlar - o zaman uğur kazanmışlar. Kemal Atatürk de zamandan üstün idi. Celalattin Rumi de zamandan üstün idi... Türk vakarlı idi, korkmaz idi, ölümle öceşiyordu, ancak öldürmekten hoşlanmıyordu. Türkler Hamzalıktan uzaktılar, Köroğluydular. Türk avanaklığı aslında avanaklık değildi, erdemlik idi. Türk aldatmağı öz erdemliğine sığıştırmıyordu. Alış-veriş etmek türk işi değildi. Türkün Fordu olmayıp, Morganı olmayıp, bence, olmayacak da. Türk itaet bilmiyordu, bağımlık bilmiyordu, kuldarlık da bilmiyordu. Türk bizansı yok etmedi, mahv etmedi kurtardı! Nereye geliyor, hanki kente, hanki ülkeye geliyordu türk (Osmanlı türkü, o biriler de) orada kulları azat ediyordu. Türk kadına perestiş ediyordu.
Bütün felaketlerimiz onda başlandı ki, türk öz, kendi türklüğünü yitirdi, beğenmedi ve başkalarının arkasınca gitti...Bu anda bizim hilkatimiz nasıl gerektir bu dünyaya - hilkatsız dünyaya, mazoşist dünyaya!..Bu tür düşünmek gerektir, bu tür yanaşmak gerektir Türke. Genelleştirme gerektir. Ayrı-ayrı olayları kabul etmek kurtardı, o bize hiç ne vermedi.
3. Maneviyatimiz
Türk Ruhunun özülünde, esasında Ocak Maneviyatı yaranıp. Vicdançılık olmayan dünyada, şimdi özellikle olmayan talep, vicdanın kendisinin hakimiyeti, başka hakimliğin yok edilmesi, kamusal hakimliğin yok edilmesi, onun karşılığında vicdanın kendisinin hükmünün olması gerektir. Na kadar ki, insana vicdan hakim değil, hiç bir cinayet ölmeyecek. En yakşı halde canini cezalandiriyor toplum. Cani ceza alıyor, cinayetse ölmüyor. Deyin görek, hanki cinayet ölüp? Yüzyıllardır kamusal hakimler, yarğılamalar var, cezalar var, hanki cinayet yok olup, ölüp? Hepsi yaşıyor. Yalnız vicdanın hakimliği zamanında, döneminde cinayetler yok edile bilir. Ona göre de bizim maneviyatımız Vicdançılıktır. Kendin kendine hakim olmalısın. Neden başkasından korkuyorsun, kendinden korkmuyorsun? Bunun için kendinle döğüşmelisin, kendindeki canavarı öldürmelisin. Sen dünyaya yetkin, kamil gelmemişsin, ancak kamil olmalısın. Çünki senin içinde kamilliğe meyil var ve kamiliğin canı, ölçütü olan Mutlakalık var. Mutlakalık varsa, demek, sen kendini değişe bilirsin, içindeki tilkiliği, canavarı öldüre bilisin. Bunu kendin için etmezsin, hiç kimse yapmayacak hiç bir toplum, hiç br eğitim! Sen kendin yapmalısın, kendinde bu azemet var, yalnız Türk Ruhunda döğüşmelisin - kendine çatmak, kavuşmak için. Yalnız Türk ruhunda bu kudret var, yalnız Türk Ruhunda bu azemet var, yalnız Türk Ruhunda bu kesinlik var. Türk ruhu kesin Ruhtur. Burada kesinlik gerektir. Başlatınsa, sonuna kibi gitmelisin. Adım atdinsa, yola çıkdınsa - ebedi yolçusun, dayanmak yoktur, dömmek yoktur. Bu dönmezlikten doğuyor inamçılık.
Türklük özverililik talep ediyor: bugünkü, bu hakikata uyuşamayan temennasızlık! Sen istiyorsansa bu günün aybecerliğini yok edesin, kendin temennasızlığa kavuş. Çünki bu dünya baştan-başa temenna üzerinde kurulmuş, komisyonçuluk üzerinde kurulmuş, yararlanma üzerinde kurulmuş.
Şimdiki dünyada temennasız hiç ne yoktur, her şey satılıyor, alınıyor. Yaramayan ne varsa, hepsi yok ediliyor. Hayırdan ödül alıyorlar. Ödülsüz hayıra hayır demiyorlar ve böylece dünya büyüklükten uzaklaşıyor. XX yüzyılın ödülleri kibi hiç zaman ödül olmayıp. XX yüzyılın büyüklüğü aşırı faydaçıdır - genel olarak götürsek, bir Tolstoya, bir Dostayevskiye, bir Tagora binlerce yalançı, sahte büyükler paylaştırmak olar. Bir Kemal Atatürke, bir Kandiye binlerce yalançı büyükler paylaştıra biliriz. Budur XX yüzyılın sonucu! Çünki her şey temennadır. Her kes kendisinin hayırından yararlanıyor. Diyorlar ki, gerek hayırın gerçek maddi karşılığı, madii değeri olsun. Ve parasallık ruhsallıkla birleştiginde, ruhsallığın parasallık adlı biçimini yaradanda, beşerin iflasını düşünmeyipler. Şimdi hemen o iflas sürüyor. Kommunistler beş dakikanın içinde kendi akidelerinden öyle yüz çevirdiler ki, hiç ne olmamış kibi. Çünki onların hepsi ödül için, para için, mansap için gelmiştiler. Korkunc bir marifetsizlik, korkunc bir hercailik, korkunc bir riyakarlık baş alıp gidiyor...
Faydaçılık yarandı. Amerika felsefesi baştan-ayaka faydaçılık, madii yararlanma çirkinliğidir. Hakikatın kendisinin ölçüsü de birdir kazanç. O şey ki, hayır veriyor, o yakşıdır, vermiyorsa kötüdür. Akideni satmakla kendine saray dikiyorsun, o, güzel bir şeydir. Onda Sehli büyük adam saymalıyız, Babekse kötü adamdır... Buna gelip çıkıyor Batının çağdaş ahlakı. Ocak buna karşıtır. Na kadar çetin de olsa - bu, güzel iştir. Çünki temennasızlıktır, vicdançılıktır, özverililiktir.
4. Türkçülük ve çağdaş siyaset
Hiç zaman Türkçülük adlanan hadsızlığı, derinliği, özünebenzerliği siyaset adlanan çıkarla, fırsatla yakınlaştırmak, bir tutmak olmaz. Siyaset için türkçülük menfaatdır ve fırsatdır. Türkçülük vasıtasıyla türkçülükden uzak olan faydalı bir niyyetin tasdikidir. Hangise bir hükümetin, yahut hangise bir kurumun türkçülük adı altında kendisini tasdik etmek ve türkçülüğü amaç yok, vasıta saymak, kendisini türkçü kibi tanıtmak, aslında ise hakimiyetçiliği tasdik etmekdir, yüzde türkçülüktür, türkçülüğe karşıdır. Siyasi türkçülük mahiyetce türkçülükden kazanç götürmektir - parasallık düzeyinde de, hakimiyetçilik düzeyinde de. Siyasetin Kemal Atatürk düzeyinde o, ruhsallığa yükseliyor. Atatürk kurtarıcı idi. Atatürk Türkiyeni Avrupa kibi yılanın ağzından çıkartdı. Bu, türkçülüğün büyük uğuru idi. Burada siyaset siyasetden artık oldu. Bu, görünmemiş bir olay idi.
Her halde türkçülükle Batıçılığın birleşmesi, türkçülükle Batıçılığın neredeyse paralel gelişmesi - bir ülkede ve ya bir kaç ülkede bu, süyasi türkçülükdür ve bunun türkçülüğe yalnız ziyanı var, gelecek bakımından. Böyle bir türkçülüğün belli zaman için paralel uğurları ola bilir, ama mahiyetce türkçülük ruhuna yad olan bir özgeçilik, yadçılık, bir karışıklık her şeyden biraz, bir buçukluluk, bir gayri-kesinlik yaranıyor. Bunun olumsuz tarafları göz önündedir. Amaç türkçülüğün ruhsal, manevi, felsefi, idraki, yüksekliğini, yüceliğini izhar etmek ve dünyaya sunmaktır.
Dünyanın türke, türk mahiyetine ihtiyacı sonsuzdur, ancak dünyanın bundan haberi yoktur!
Karanlıklar Yarılsın!
Yükümüzden Büyük Sevincimiz Yoktur!
Yazı izhar biçiminde Soylu Atalıya dikte olunup.
14 Gurup ayı: 15-ci yıl. Baku.
(14 ağustos 1993)