F TİPİ ÖRGÜT’ÜN TSK’YA KARŞI YÜRÜTTÜĞÜ SAVAŞ DEVAM EDİYOR.
VURAL SAVAŞ

“Genelkurmay Başkanımızın yapması gereken başlıklı yazımda İçişleri ve Adalet Bakanlarının himayesinde, Anayasa ve yasalarımız ihlal edilerek bazı Eminyet görevlileri ve savcılarca yapılan kovuşturmaların Tük Silahlı Kuvvetlerini hedef aldığı yollundaki iddiaların, Askeri Ceza Kanunu’na göre suç oluşturduğunu; bu iddiaların askeri savcılarca soruşturulması ve gereğinin yapılmasını belirtmiştim.

Geniş bir yankı uyandıran bu yazımı Sözcü Gazetesine gönderdikten sonra; önceki iddiaların haklılığını ortaya koyan yeni iddialar medyaya yansıdı.Bu iddialrıda askeri savcıların kovuşturma kapsamına alması gerekir.İşte o yeni iddialar:

Koçero Saluci, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca verdiği 11 Mart 2009 tarihli ve üç sahifelik dilekçesine, önce ailesine tanıtarak başlıyor:”Şırnak ili Silopi ilçesi Yeniköy Çukurca mezrasında 1990 yılında Babam Abdal Saluci, Nadir Saluci, İsa Saluci ve ben vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne kast eden , bölücü terör örgütüne karşı canımızı, malımızı ve namusumuzu korumak için korucu olduk… 21 Kasım 1990 tarihin de PKK’lı teröristler Çukurca mezrasına saldırdı.Babam ve kardeşlerim ile birlikte teröristlerle çatışmaya girdik.Teröristler uzun namlulu silahlar ve roketlerle evimize ateş ettiler.Bu çatışmada kardeşim Şehmuz Saluci şehit oldu,Babam Abdal Saluci de yaralandı.”

Söz konusu şikayet dilekçesin de , “Ocak ayı içinde Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Şube Müdürlüğünde görevli olan emniyet amiri Halis, polis memuru Mesut, polis memuru Mustafa, ile ismini Seyhun ve Seyithan olarak bildiğim polis memurlarının Slopi genelinde, Ergenekon diye bilinen davaya tanıklık yapacak adam aradıklarını, para teklif ettiklerini, bölgede görev yapan komutanlar ve koruyucu ile ilgili bilgi topladıklarını ve bunlara karşı suçlayıcı ifadeler verecek adamlar bulmaya çalıştıklarını duyduğunu” belirttikten sonra : son 15 gün içinde söz konusu polis memurlarının kendisine iki defa gelerek, yaptıkları tehdit ve yalancı tanıklık tekliflerinin ayrıntılarıyla açıklıyor. Ve “Beni tehdit ederek yalancı tanıklık yapmamı isteyen, yapmadığım takdirde benimde Ergenekon davasında sanık olarak dahil edileceğimi söyleyen polis memurlarından ve bunları bana gönderen amirlerinden davacı ve şikayetçiyim.Bölgede her türlü suça bulaşmış ve menfaat karşılığı her türlü iftirayı atabilecek kişilerle görüştüklerini duyuyorum “ diyor.

Ortaöğretimini Denizli Lisesi’nde tamamlayan ve o sırada Işık evlerinde de eğitilen bir kişi, Astsubay Meslek Okulu’nu bitirerek Kayseri Garnizonu’na atanıyor.Kendisi ile ilşki kuran (F) tipi örgütün Kayseri’deki üyeleri ,Garnizon’da görevli subay ve astsubaylar hakkında bilgi istemekle kalmıyorlar;bir flash bellek vererek içindeki belgelerin , komutanlığın “Doküman Yayın sistemine” aktarılmasını istiyor.Yüzbaşı Mesut Okutan’ın bilgisayar şifresini vererek aktarma işini başarıyorlar.

Adı geçen yüzbaşının bilgisayarının şifresi ile komutanlığın İcra kordinasyon Kısım Amirliği’ndeki bir bilgisayara yerleştirerek sisteme kopyalanan sahte gizli emirler düzenliyor.

Kayseri’deki 2. Hava İkmal Merkezi’nin Komutanı Tümgeneral Ulugürer imzalı ve “Garnizonda ki birliklerin er ve erbaşlarının, izin günleri gitmelerinde sakınca görülen otel, lokanta ve kahvehanelerin listesini birlik komutanlarına ileten sahte bir emir yazısının eklendiği mektupta: “İşletme sahiplerinden , bu kanunsuz emir nedeni ile,Cumhurbaşkanı’na,Başbakan’a ,Genelkurmay Başkanı ve Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına haksız rekabetin duyurulması ve adı geçen komutana karşı gazete ve televizyonların harekete geçirilmesi istendiği gibi; Ergenekon soruşturması nedeni ile tutuklanan bir albayın arkasında olduklarını herkese göstermelerini isteyen bir düzmece gizli emir düzenlenip subaylara dağıtıyorlar.

Okunup gereği yerine getirildikten sonra imha edilmesi de istenen bu düzmece gizli emirler de ,Tümgeneral Ulugürer’in yasadışı ve gizli kapaklı işlerin arkasında olduğu kanaati yaratılmaya çalışıyor.

Tüm kurumlarımızı çürüten CİA ve MOSSAD güdümündeki F tipi örgütlenme; milli varlığımız ve ülke bütünlüğümüz içi, PKK’dan daha büyük bir tehlike haline gelmiştir.Bunca hukuksuzluğa karşı “Hukuk Savaşı” başlatmak; cephede savaşmaktan daha öncelikli hale gelmiştir. Kaynak :Sözcü Gazetesi Tarih :27.03.2009