Başbakan Erdoğan, Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirerek 'Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de televizyon sahiplerini de kınıyorum' dedi.
Daha önce de Başbakan Erdoğan kendisini Putin'e benzetenelere beni Putin’e benzetmeyin kardeşim, ille de benzetecekseniz Fatih Sultan Mehmet’e benzetin demişti ya o zaman yazacaktım ama fırsat bulamamıştım.
Sevenleri çok benimsemiş olacak ki bu cümleyi, Fatih gibi kanunlar çıkaran başbakanımızı sürekli eleştiriyorsunuz diye bana serzenişte bulunmuşlar.
E yazmak farz oldu.
Tabi herkesin bir görüşü var.
Bu da bir görüştür ama, bizim işimiz de olayın farklı yönlerini göstermektir okura.
Hayır Başbakan Erdoğan ile koskoca Fatih Sultan Mehmet’in benzer bir tarafları yok ki benzetelim…
Tipleri benzemez…
Yönetimleri benzemez…
Hele üslupları, hiç benzemez..
Fatih padişahtı.
İstediğini asar, istediğini kesebilirdi.
Başbakanımız da öyle diyorsanız eğer, o da yanlış.
Daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim farklı şekillerde de anlatılır ama sonuç ve içerik aynıdır.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'da bir Rum'dan talepte bulunur. Der ki;
"Orada cami yapacağım, arazini bana satmanı istiyorum."
Fatih, o arsanın bedelinin çok çok üstünde bir bedel ödemek istemesine karşın, Rum bir türlü arsasını satmaya yanaşmaz…
Fatih de, o kadar fazla para verdiğim halde, bu adam arazisini vermiyor. Demek ki bunu inadından yapıyor, nefsani davranış bu. Ben cami yapacağım, benimki nefsani değil ruhani" diyor.
Bastırıp alıyor adamın arsasını, camiyi yapıyor.
Adam perişan, üzgün… Karşısında Cihan padişahı var. Son adam, her şeyin üstü…
İki dudağının arasında her şey diye, düşünüyor…
Vurun kellesini dese, kim kurtarabilir kendisini .
Derdini bir arkadaşına anlatıyor.
Arkadaşı da diyor ki “Gidersin kadıya, adaletsizliği anlatırsın. Padişah da olsa o hesabı görür".
Adamcağız hiç inanmıyor ama, "Hadi gideyim mahkemeye" diyor.
Kadıya müracaat ediyor.
Mahkemede karşısında Fatih'i gören Rum, şaşırıyor.
Fatih Sultan Mehmet'in, adamın arsasını zorla iktisap etmekten elinin kesilmesi konusunda bir karara varılıyor.
Deniyor ki: "Bunun bedeli şu kadar altın, bu kadar altına karşılık, onun elinin kesilmesinden vazgeçiyorsan, Padişah ödemese bile, onu sana beyt'ül mal öder. Razı mısın?"
Adam tüm bu yaşananlar karşısında, hayrete düşüyor nasıl razı olmam ki diyor ve davasından bedelini de alarak vazgeçiyor.
Görüldüğü üzere ”Ben bu yargıya güvenmiyorum” deyip hakkında dosyalar bulunan Başbakan ile bir gayrimüslimin arsasına bedelinden çok fazla para ödemiş ve cami yaptırmış olmasına karşın adam rıza göstermedi diye mahkeme önünde hesap verip elinin kesilmesine müsaade eden bir Padişah...
Belki Başbakan kendini Fatih'e benzetip, öyle olmayı isteyebilir buna bir sözümüz yok. Herkes bir Fatih, bir Yavuz, bir Süleyman olmak isteyebilir.
Ama benzetilmek istenen veya benzemek isteyendeki amaç padişah gibi olmaksa eğer;
Ata binmeyi bilmeyenden de hiç padişah olur mu diye, sormak gerek..
Levent Bulut
leventbulut@haberokur.com