
Fethullah Gülen’e bağlı bütün gazeteler Zaman’ıyla, Bugün’üyle, Star’ıyla, bu olayda MİT’in büyük hatası olduğunu, MİT müsteşarının yanlış işler yaptığını sayfalarına çarşaf çarşaf taşıdılar. Keza cemaate bağlı televizyonlar da aynı çizgide yayın yaptı.
Oysa Kürt açılımını en çok destekleyen bu kesimdi.
MİT–PKK görüşmelerinden “demokrasi ve barış adına” en çok memnun olan bu kesimdi.
PKK ile masaya oturmanın şart olduğunu hatta mümkünse APO’ya paşa rütbesi verilmesini savunanlar da bu kesimin yazarlarıydı (Mümtazer Tüköne).
İyi de şimdi ne oldu?
Neden bir anda kendi savundukları politikaları –ki bu politikalar aynı zamanda küresel politikaların da izdüşümüdür– inkâr etmek pahasına MİT’in ortaya koyduğu hükümet destekli PKK stratejisi aleyhine saldırıya geçtiler?
Ve neden bir anda hükümet–cemaat çatışması varmış gibi bir havanın esmesine sebep oldular?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki “bu malum medya” son derece acımasız, soğuk savaş dönemi taktikleri ile son derece pişmiş, “kendi merkezli” herşeyi ve her haberi “bayraklaştıran”, kendilerinin aleyhine olabilecek her haberi “yok sayan” ya da önemsemeyen bir “istihbarat” mantığına göre hareket ediyorlar.
Ve hatta “iddia ediyorum ve çok iyi biliyorum ki” bu medyanın bazı haberleri “tek bir merkezden yazılıyor ve bunlara servis ediliyor.”
Ama MİT olayında fena yanıldılar.
Bunların hesabına göre bulunan delillere MİT müsteşarının defteri anında dürülecek, hükümet, “bunların gücünü” bir kez daha görecekti.
Fakat Başbakan, bizim de bu sütunda yöntemini eleştirdiğimiz bir şekilde Hakan Fidan’ı yargıdan kurtaracak bir atak yapıp bu operasyonun emniyet ayağını devre dışı bırakınca bir anda panik havası oluştu.
Cemaatte “hükümet üzerimize mi geliyor?” korkusu hâsıl oldu.
Gazetelerinde “biz dostuz, birbirimizle çatışamayız” havası esmeye başladı.
Daha vahimi ise bu operasyonda MİT müsteşarı ile yıldızı barışmayan İsrail istihbaratının parmağının olduğu iddiaları.
MOSSAD’ın Türkiye’de bazı grup ve cemaatleri kullanıp kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirip yönlendirmediği çok ciddi bir kuşku.
Böyle bir şey varsa bu direkt olarak “ajanlık” kapsamına girer.
“Generalinden, profesörüne” kadar yüzlerce insanı büyük bir zevk ile “terörist” ilan eden bir anlayışın bugün büyük bir korku ve telaş içine kapılarak kendi üzerlerinde kuşku bulutları dolaşır hale gelmesi çok da şaşırtıcı değil.
Ve
Korkunun ecele faydası yok.
Bundan sonra merakla beklenen şey hükümetin cemaat üzerindeki operasyonun mevzi mi yoksa geniş kapsamlı mı olduğu.
Bunun cevabını Başbakan’ın sağlık durumu belirleyecek.
Muharrem BAYRAKTAR, 20.02.2012, Yeni Mesaj