Fransızların ‘Türk’ algılaması / Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Fransızların ‘Türk’ algılaması / Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

İletigönderen Balasagun » Prş Ağu 22, 2013 12:00

Fransızların ‘Türk’ algılaması -1-

Pek çok Avrupalı halk gibi Fransız halkı da, kendi toplumundan başka toplumlarla ilgilenmez. Fransız halkının bu özelliğini, Fransız aydınları da itiraf etmektedirler. Nitekim Fransız yazar Ydewalle şöyle diyor: “Orta tabakadan bir Fransız, genel fikirlere ilgi duysa bile çok dar bir çerçeve içinde yaşar. Oturduğu kenti çok iyi tanır, fakat ülkesini pek tanımaz. Sınırların ötesinde olup bitenler hakkında ise yetersiz ve çarpıtılmış bilgi sahibidir”

Yazarın bu sözlerinden şunu anlayabiliriz: Bir Fransız’a, bir yabancı millet hakkında ne söylenirse ona inanır; tıpkı, günümüzdeki yalan üzerine kurulu Ermeni propagandasına inandıkları gibi!

Fransızlar, Avrupalılar -alışılmış tanımla ‘Batılılar’- Türkler hakkındaki gerçek dışı olumsuz sözlere niçin rahatça inanmaktadırlar? Böyle bir sorunun yanıtı şu olmalıdır: Tüm Batılılar gibi Fransızlar da, temelsiz bir Türk korkusunun beslediği gizli Türk düşmanlığı ile yetiştiler. Bu gizli düşmanlık, Türkler zararına oluşan bu bilinçaltı kirliliği; Türkler ‘zayıf’ düştüğü her anda, rahatça açığa çıkma eğiliminde oldu... Şimdi, Fransızlardaki olumsuz Türk algılamasının meydana geliş seyrinden kısa söz edelim.

Bu konuda Haçlı Seferleri önemli. Anadolu Selçukluları döneminde, Kudüs gibi kutsal yerler bahane edilerek -gerçekte ise Avrupalı işsizleri ve maceraperestleri meşgul etmek için- açılan Haçlı seferleri ile Avrupalılar, dolayısıyla Fransızlar Türkleri tanıdılar. Fransızlar, Türklere önce, İspanya’daki Müslümanlara dedikleri gibi ‘sarsarian’ adını verdiler. 14. yüzyılda ‘Maure’ demeye başladılar. Daha sonra da ‘Musulman’ sözünü kullandılar. Ama 19. yüzyıldan sonra ‘Türk’ sözcüğü ‘Müslüman’ adıyla eş anlamlı olarak kullanılageldi.

Haçlı Seferleri’nin olduğu 11 ve 12. yüzyıllar, Türkler açısından Avrupa’da olumsuz algılamanın doğduğu yıllardır. Seferden dönen -beyin gücüne değil, kaba güç özelliğine sahip- Fransızlar, ailelerine, çevrelerine abartılı savaş öyküleri anlattılar. Büyük bir kahraman olduklarını vurgulamak için insanüstü ‘yaratıklarla’ nasıl savaştıklarını masal karışımı kurgularla aktardılar. Türkleri-Müslümanları, bir başka deyişle ‘o yenilmez canavarları’ nasıl yendiklerini abartının doruklarında dolaşarak tasvir ettiler... “Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte kana susamış canavarlar” olarak anlatılan Türk, o yıllardan beri Fransızların ve diğer Avrupalıların, bilinçaltına ‘korku’ öğesi olarak yerleşti. Daha sonra Osmanlıların 15 ve 16. yüzyıllardaki güçlülüğü, bu masallara adeta destek oldu; bu masalları gerçeğin iklimine taşıdı. Hatta 1570’lerde Montaigne’in “Denemeler”inde belirttiği “Türk Padişahı, dünya ne kadar küçükmüş, dermiş...” diye başlayan o masum cümleleriyle, ‘Türk gücünü’ açıklarken, dolaylı olarak, o uydurma masalların Batı bilinçaltında ‘gerçeğe’ dönüşmesine yardım etti... Türklerin Akdeniz’deki egemenliği Fransız halkında Türk düşmanlığının iyice kökleşmesine neden oldu. Bakış açılarına ‘dinî ölçü’ egemen olunca, İslâm cephesinde yer alan Türklerin varlığı, Türk’ün peşinen ‘kötü’ olmasını doğurdu. Kanunî’nin Fransa’ya ‘kapitülasyon’ ihsanları, Fransız kültürüne serbestlik de bu durumu değiştirmedi: 17. yüzyıl başlarında bir Fransız için Türk, dış görünüş bakımından bir ‘dev’, ahlâkî bakımdan da Hıristiyanlara zulüm yapan ‘şeytanî bir yaratık’ idi. Bu temaları, 1631’de Paris’te haftalık olarak yayımlanan “Gazette”de görmek mümkündü.

Gelecek hafta yine bu konudan söz edeceğiz.


Mevlüt Uluğtekin YILMAZ, 22 Ağustos 2013
ulugtekinyilmaz@hotmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Fransızların ‘Türk’ algılaması / Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

İletigönderen Balasagun » Prş Ağu 29, 2013 11:08

Fransızların ‘Türk’ algılaması -2-

Fransızların Türk düşmanlığı her konuda -özellikle edebî sahada- kendisini gösterir. Son 500 yıldır, Fransa’da, Türkler hakkında olumsuz imaj doğuran pek çok edebî çalışmadan söz etmek mümkün. 16. yüzyıldan itibaren, edebî eserlerde, ‘turquerrie’ adı altında, Türkler ve diğer Müslümanların aşağılandığı biliniyor. Racine, Moliere, Montesquieu, Voltaire ve diğer yazarların eserlerinde bir biçimde Türk’ü kötüleyen görüşlere -az veya çok- yer verdiklerini biliyoruz.

Fransız yazarların, Türklere saldırırken, her konuyu kullandıklarını görüyoruz. Montesquieu’nun, -aslında Fransız despotizmini eleştirmek için örnek ararken, Avrupa’da, o çağda pek çok ve gerçekten ‘despot’ yönetimler varken- “Kanunların Ruhu”nda, özellikle “Türk Despotizmi”ni öne sürmesi ilginçtir. Aynı yazar “Pers Mektupları”nda da Doğu insanına dolaylı olarak saldırır. Moliere ve Racine ise ‘Türk’ ile dalga geçer...

1800’lü yıllarda Fransa’da ortaya çıkan romantizmin hayal gücü ve duygusallığı ile Victor Hugo, Lamartine gibileri Yunanlılar yararına ve fakat Türkler zararına bir kampanya başlattılar. Victor Hügo bir şiirinde “Oradan Türkler geçti, her şey harap ve matem...” diyebiliyordu. (Lamartin, daha sonra yanıldığını söyleyecek ve Türklerin hakkını teslim edecektir.)

Bu iftiralar içinde en önemlisi, ressam Delacroix’in “Sakız Adası Katliamı”dır... Bu tabloda Türkler, çocukları bile katleden vahşiler olarak tasvir ediliyordu. (İliştiri: Burada bir başka gerçeği de belirtmemiz gerekiyor: Fransızlar, I. Dünya Savaşı’ndan on yıl sonra, Almanları kötüleyen yazı ve resimleri okul kitaplarından çıkardıkları halde, Türkleri kötüleyen yazı ve resimleri, Türk-Fransız ilişkilerinin en iyi olduğu dönemlerde bile çıkartmadılar. Biz ise, son yıllarda, bir iki Yunan gülücüğü karşısında gevşeyip, kitaplarımızdan “Dokuz Eylül’de Yunanlıları denize döktük” sözlerini okul kitaplarından temizleme uğraşı veriyoruz!)

Fransız sözlükleri yüzyıllar öncesinden beri ‘Türk’ adını, çok çirkin anlatımlarla açıkladılar. İlk kez 1694’de yayımlanan ve sonra basımı süren Fransız Akademisi Sözlüğü’nde Türk sözü şöyle açıklanıyor: “kaba, sert, amansız ve insafsız...” “Müslüman olmak, Türk olmaktır”, “Ağaçların kabuğu ve odunu arasına girip özsuyunu emen küçük kurda da ‘Türk’ denir” “Chier turc: (Türk Köpeği), kılsız bir köpek türü”...

Yine Littre’nin 1874’de yayımlanan “Fransız Dili Sözlüğü”nde de Türk sözcüğü aşağılayıcı biçimde açıklanır. Sözgelimi bu sözlükte, “Türk ağaç kurdu”, “İyi Hıristiyan” adını verdikleri bir çeşit iri armut veren ağaçlara zarar vermektedir... Yine bu sözlükte, Molliere’den yapılan alıntıda “Türk’te vicdan var mıdır?” sorusu sorulmaktadır.

Tüm bu olumsuzluklar karşısında; şu da var ki; Pierre Loti ve Claude Farrere gibi Türk dostlarının, biz Türkleri gönülden desteklediklerini de unutmuyor; onları saygıyla anıyoruz.

Fransa’daki fanatik Ermeni’nin, Fransız halkının bilinçaltında yatan bu “olumsuz Türk” imajını propagandasında kullanması da yeni değildir. Bu konuda Piyerre Loti “Yüzyıllardan beri Türkleri sömüren Ermeniler, iftiralar atarak ve Hıristiyanlıklarını öne sürerek, Batı fanatizmini Türklere karşı kışkırttılar” diyerek, gerçeği belirttir.

Sevgili okurlarım; iki bölümlük bu yazıyı hazırlarken, çoğunlukla Prof. Dr. Yahya Akyüz’ün “Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu” eserinden, ayrıca Prof. Dr. Fikret Işıltan’ın çevirdiği Steven Runcıman’ın “Haçlı Seferleri Tarihi”nden yararlandım.

Zafer Bayramı’nızı şimdiden kutlar; esenlikler dilerim.


Mevlüt Uluğtekin YILMAZ, 29 Ağustos 2013
ulugtekinyilmaz@hotmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x