Cüneyt Arcayürek
23 Ekim 2009
Habur’da yaşanan olaylar; iktidarın yargıyı siyasallaştırdığını ve bu doğrultuda İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Demokratik Toplum (Kürt) Partisi aracılığıyla Kandil’e güvenceler verdiğini doğruladı.
Terörist giysileriyle (ve tabii ağzıyla) teslim
olmaya değil, açılım sürecindeki tıkanmayı açmak için döndüklerini öne sürdüler.
İmralı’dan ve Kandil’den aldıkları talimat gereği ne pişmanlık yasasını tanıdılar ne de PKK’den koptuklarını söylediler.
TC hükümeti güvencesiyle tutuklanmayacaklarını ve TC yasalarına göre sorguya çekilmeyeceklerini bilerek dağdan indiler.
Bu kadar cüretkâr olmalarını, hâlâ ne idüğü belirsiz Kürt açılımını başarılı göstermeye çalışan hükümetin uygulamaları sağladı.
Batı’nın sayılı yayın organları daha gerçekçi. AKP hükümeti ile DTP kadar heyecanlı değiller.
Örneğin BBC, “PKK’lilerin teslim olmalarını, örgütün Türkiye’nin açılım planını sınadığına” bağlıyor.
Amerika’nın Sesi, “sembolik bir adım” diyor. Süddeutsche Zeitung ve Die Welt ise “Örgütün, Ankara’nın uzlaşma niyetini ‘test’ etmek” diye yorumluyor.
Fakat ve ne yazık ki, ne içimiz ne de dışarısı siyasallaşan yargıya değiniyor.
***
Yalçın Doğan Hürriyet’te, dağdan inme olayının perde gerisini 20 Ekim günü yazdı.
Öğleden sonraki olaylar, yazdığı gibi gelişti.
İçişleri Bakanı Atalay’ın örgüte duyurduğu güvenceler uygulandı: “1- Dağdan inenler tutuklanmadılar. 2- Hâkim huzuruna çıktıklarında Ceza Yasası’nın ‘etkin pişmanlık’ ile ilgili 221’inci maddesine göre yargılanmadılar.”
Bugüne dek yaşanmamış bir olay izlendi.
Dağdan inen terör örgütü üyeleri, polis nezaretinde en yakın adliye binasına götürülüp sorgulanacakları yerde… ayaklarına kadar gidildi.
Habur kapısına gönderilen özel savcılarca sorgulandılar!
Mahkemede savcılara verdikleri ifadelerde de pişmanlık yasasına sığınmadıklarını vurguladılar. Ne ki, teslim olan teröristler yasaya göre yargılanmadı, serbest bırakıldı.
Pişmanlığı reddetmelerinin nedenlerine gelince:
Yasaya göre sorgulanıp yargılanmaları sağlansaydı: a) Suç işlemeden önce verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayacaklar. b) Örgüt üyesi olan ama örgütün suçuna iştirak etmeksizin örgütten gönüllü olarak ayrıldıklarını bildirmiş olacaklar. c) Örgütün yapısı, faaliyeti ve işlediği suçlar hakkında bilgi verdikleri için ceza almayacaklar.
RTE’nin ilk ve umut verici başarılı bir olay diye yorumlayıp savunduğu olayda, dağdan inenler, yasanın emrettiği bu koşulları reddettiler. Terör örgütüne hâlâ bağlı olduklarını böylece kanıtladılar.
***
Olaylar böyle gelişti mi, gelişti. Yalçın Doğan’ın önceden yazdığı gibi teröristler hükümetin örgüte duyurduğu yargı ve idari güvencelerin himayesinde Habur’dan ellerini kollarını sallayarak… hükümetin önceden bildiği halde ayrımcı ve bölücü politikalarının propagandasını yaparak Diyarbakır’a gittiler mi? Evet!
Durmadan yargının AKP hükümeti elinde siyasallaştığını söyleyeceksin, lakin:
Bir gazetecinin yazdıkları, uygulamalarla doğrulanmasına karşın, muhalefet olarak iki gün susacaksın!
Nihayet Baykal konuştu. Savcılarımızın ve yargıçlarımızın onurlarının zedelendiğini, hukuk sistemimizin katledildiğini söyledikten sonra; “Hukuk, siyasi talimatın emrine sokulmuştur. Böyle bir manzara, bu kadar açık bir hukuk ihlali çok sık rastlanan bir tablo değildir” dedi.
Oysa; daha ilk gün İçişleri Bakanı’na sorulmalı ve olaylar yazıldığı gibi gelişince, derhal RTE ve İçişleri Bakanı hakkında gensoru önergesi verilmeli; yargıyı siyasallaştırmaya örnek olaylar parlamentoya taşınmalıydı.
***
Elbette dikkatli gözlerden kaçmayan bir başka gelişmeye de dikkat etmek gerekiyor.
Başbakan kimi zaman Gürcü, kimi zaman Rizeli (ama Türk değil), karısının Arap olduğunu söyler.
Başbakan Türk’ü 36 etnik grup arasında sayar.
Bu davranışı kardeşliği pekiştirmek, birlikte yaşamayı, kaynaşmayı özendirmek ve kanıtlamak içinmiş!
Son demeçlerinde soyadı Türk, ama Kürtçü olduğu bilinen DTP Başkanı Ahmet Bey de son demecinde Türk halkı demiyor, diyemiyor.
“Türkiye halkı” diyor ve “Türkiye halkıyla empati yapmaktan” söz ediyor.
Bu oluşmalar, açılım sürecinde RTE ile Ahmet (Kürt) Türk’ün bir noktada buluştuğunu gösteriyor.
72 milyonun en az 60 milyonu Türk! Hayır! Türkiyeli! Kürtler de Türkiyelilerle “empati” kuracaklarmış!
Diyorlar ama giderek “antipatik” oluyorlar!
Kaynak