Gazi Paşa'ya Mektup...

Gazi Paşa'ya Mektup...

İletigönderen Başkomutan » Sal Eki 26, 2010 22:56

GAZİ PAŞA’YA MEKTUP… (1)

Hakk’a yürüyüşünün gerçekleştiği 10 Kasım 1938′den bu yana Türkiye’de çok şeyler değişti Gazi Paşam…

Gazi Paşam;

Senin Türk milleti ile birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğun Cumhuriyet’imizin 87. yıl dönümünü kutlayacağız.

Hakk’a yürüyüşünün gerçekleştiği 10 Kasım 1938′den bu yana Türkiye’de çok şeyler değişti Gazi Paşam.

Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti ”Türkler tarafından, Türk budunu için yönetilen tam bağımsız bir devlet” olma özelliğini kaybetti.
“İlim ve irfan”ın değil ama teknolojinin bir çok olanağını kullanıyoruz ülkemizde…

Evlerimizde birden fazla renkli televizyon, çocuklarımızın cebinde bile cep telefonları var.

“Duble yollar”la birilerini daha da zenginleştiriyor, petrole ödediğimiz paralarla emperyal patronun kasasını dolduruyoruz.

Senin “Demirağlar”ın paslandı Gazi Paşam…

“Ecnebi şirketlere verilen imtiyazla” artık, yabancılar ülkenin yedide birinde yani yüz bin kilometre karelik toprağımızda, maden arama ve işletme hakkına sahipler.

Etibank mı? Yok edildi Atatürk’üm.. Kapatıldı veya tüm değerlerimiz gibi yabancılara peşkeş çekildi.

Senin milli sanayimizin başlangıç noktası olarak kabul ettiğin dokuma sanayimizin beyni Sümerbank da yok artık. Tekstil Çin’in çakma ürünlerine teslim olmuş durumda…


Kadınlarımız Gazi Paşam, kadınlarımız.. Nasıl söylesem bilmem ki… Senin bağımsızlık savaşındaki omuzdaşın, silah arkadaşın kadınlarımız büyük bir aşamaya sahipler.

Örneğin kadın subaylarımız, yargıçlarımız, doktor ve mühendislerimiz var artık Türkiye’de…

Eğitim ordusunun kadın neferleri, Atatürk devrimlerinin ışığını tüm ülkeye taşıyorlar Gazi Paşam.

Kadınlarımız siyasette de etkinler…

Bir kadın başbakanımız vardı bir zamanlar. O iri kahverengi gözlü, sarışın, güzeller güzeli Başbakan’ımız. Gümrük Birliği’ni imzalayarak Türk milletinin ayağına pranga vurmuştu Gazi Paşam…..

Kadın milletvekillerimiz, kadın bakanlarımız da var bizim. Hele içlerinden bir tanesi ” düşünce ve vicdan özgürlüğüne sığmadığı için” Türklüğün Anayasa’dan çıkarılması için yaygaralar koparıyor Gazi Meclis’te.. Diğerleri mi Gazi Paşam?..Onlar genel başkanlarının karşısında el pençe divan duruyorlar.

Vatanı Tekel, Tekel’i vatan yapan antiemperyalist, yürekli yurtsever kadınlarımız da var. Tıpkı İstiklal Yolu’nda yürüyen Ayşe, Fatma Bacılar gibi..

Senin 1924 yılında Adana Türk Ocağı’nda işaret ettiğin bir öngörün gerçekleşti Atatürk’üm.

“Dini siyasete alet ederek yabancılarla işbirliği yapan yobazlara mürteci denir.”


Dini alet ederek yabancılarla işbirliği yapanlar, dini yalan dolu düzmecelerle siyasete, ticarete alet edenler iktidarda olunca emperyalizmin çakma sorunu, kadınlarımızın sadece başını değil, beynini de örttü Paşam. Adına da türban dediler.

Senin bağımsızlık savaşçısı kadınların, devrimin öncüsü omuzdaşların erkek egemen toplumun emperyal işbirlikçilerine teslim oldular. Bağımsızlık Savaşı’nın özgürlükçü kadının ruhu köleleşmeye, ev merkezli bir dünyaya itilmeye rıza gösterdi.

Bir de başı açık ama beyni emperyalizm tarafından kefenlenmiş kadınlarımız var Gazi Paşam. Televizyonlarda kırmızı rujlu dudakları, uzun ojeli tırnakları ile boy gösterip AB’cilik oyununu sergilemekteler.

    Hani sen “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” demiştin ya Atatürk’üm. O kavram sadece TBMM’nin duvarında yazılı. AB Anayasası’nı imzalayanlar çoktan milletin egemenliğini AB’ye devrettiler.

    Söylemek itiraf etmek çok zor ama Gazi Paşam, ABD ve AB Türkiye’ye BOP Eşbaşkanı Erdoğan’ın teslimiyetçi politikaları nedeniyle vasilik yapmaktalar.

    Yurtseverler Silivri Cezaevi’nde…

1. Ergenekon İddianamesi’nin 42-48. sayfalarında seni, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne Darbe Yapmak” amacıyla kurulmuş örgütün üyesi olmakla suçlayan zihniyet, Bush tavsiyeleri ile, Ergenekon Terör Örgütü’nün üyesi olmakla ve kendi milletine ihanet etmekle suçladı tüm yurtseverleri.. Onlar tutuklukluk süreci cezaya dönüştürülen bir sürece tahammül etmek zorunda bırakıldılar.


Artık canı isteyen AB memuru keyfince Anadolu’yu dolaşıp, hükümet yetkililerine akıl veriyor Paşam. Cumhuriyet’i sorgulamayı görev bilenler, Cumhuriyet’i ve Atatürk devrimlerini savunanlara “statükocu” diyenler iktidarda olunca, devletin ve ülkenin çıkarlarına, sırtlarını kolayca dönüveriyorlar.

Türkiye bir emperyalist işgal altında… Bu sefer topsuz, tüfeksiz, silahsız işgal ettiler ülkemizi… Yıllardır beynimize şırınga ettikleri emperyal kültürle kim olduğumuzu unutturdular bize… Çağdaşlaşamadık, uygarlaşmadık sadece senin söyleminle “maymun” gibi taklit ettik Batı’yı Gazi Paşam.


En güçlü silahlarından birini kullanarak bizi ayrıştırdılar Paşam. Yıllarca sağcı-solcu kavgası yaptık. Kavga ettik birbirimizle.. O da yetmedi onların elimize tutuşturdukları silahlarla birbirimizi öldürdük, kardeş kanı döktük.

Laik-antilaik, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Zaza, Çerkez, Laz… Türkiye’yi bölmek, Cumhuriyet’i birlikte kuran Türkiye halkını ayrıştırmak için kullandıkları
bir başka silahtı.

“Vatanın bölünmez bütünlüğünü” korumaya namusu ve şerefi(!) üzerine yemin etmiş olanlar nereden geldiği belli olan değirmenin suyunun akışına kendilerini kaptırıp “Türkiyelilik” kavramının peşine düşerek, ulus olma özelliğini harcamaktan çekinmiyorlar Atatürk’üm.

Gazi Meclis küçük düşürülüyor Gazi Paşam. Ülkemizi ziyaret eden devlet başkanları Bağımsızlık İhtilali’ndeki yenilgilerinin hıncını alırcasına, TBMM’de yaptığı konuşmalarda Türk milletine dayatmalarda bulunuyorlar.


Örneğin 6 Nisan 2009′da ABD’li Obama, Meclis kürsüsünden parmağını sallaya, sallaya yaptığı konuşmada üç konuda yapılması gerekenleri deklare etti Cumhuriyet Hükümeti’nin Başbakanı’na.. Ve bu asil milletin vekilleri ayakta alkışladılar büyük patronu. Çok utandım Gazi Paşam..

Kürt açılımı, Kıbrıs, Ermenistan sınırı.. Emir ve tavsiyelere uyuldu Atatürk’üm. Habur rezaleti yaşandı Türkiye’de. Ciğeri beş para etmez, Mehmetçiğin katili teröristler devlete kafa tuttu.


Senin makamında oturan kişi, “Çok güzel şeyler oluyor.” diye tanımladı bu süreci.İmralı’daki mahkum, devletle görüşüyor. Kendini adam saydırarak, cezaevinden ülkeyi bölecek politikaları iktidara, avukatları vasıtasıyla postalıyor. Birileri “Demokratik Özerklik” çığlıkları atarken, yeşil dolar ve avrolarla kılıf dikilmiş koltuklarında oturanlar bunun adına, “halkların kendi siyasi kaderlerini tayin hakkı” diyorlar.

Kimliklerinde nedense hala Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazan (!) kişiler, ” Türkiye nasıl bölünür?” tartışması yapıyorlar ve kendilerini demokrasi havarisi ilan ediyorlar.

“Ben hiç bir yere gitmem. Elimde tabanca ile Meclis’i savunurum. Ankara’da kalıyorum.” diyen Diyap Ağa’nın koltuğunda PKK’nın siyasi temsilcileri oturuyor artık. Gazi Meclis’in kürsüsünden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kürtlere soykırım yapmakla suçluyorlar. Ceplerinde Türk milletinin vergilerinden ödenen maaşları ile, Avrupa’da, Amerika’da konferanslar düzenleyip, emperyal patronun kuklalığına devam ediyorlar.

Birileri “Ana dilde eğitim hakkı”nı savunarak, milletin birlik ve beraberliğini güçlendiren dil köprüsünü yıkmak istiyor. Ulus dilim, ses bayrağım Türkçem sadece adı milli olan bir bakanlık tarafından Cumhuriyet’in diğer kurumları gibi “bertaraf” edilmek isteniyor Gazi Paşam.

Bu sefer sana yazdığım mektup biraz uzun oldu Atatürk’üm. Ama sana yazacaklarım henüz bitmedi. Cumhuriyet’in kuruluşunun 81. yıl dönümünde “ahval ve şerait”i sana anlatmak zorundayım.

Bu nedenle yarın da sana yazmaya devam edeceğim Gazi Paşam. Ellerinden saygı ve minnetle öperim Atatürk’üm.


FİGEN ÖZEN
26 Ekim 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Gazi Paşa'ya Mektup...

İletigönderen Başkomutan » Cum Eki 29, 2010 4:28

GAZİ PAŞA’YA MEKTUP… (2)

Gazi Paşam;

Dün sana yazdığım mektupta “ahval ve şerait”i arz etmeye çalıştım.

Ancak senin Hakk’a yürüdüğün 10 Kasım 1938′den bu yana, özellikle son sekiz senedir ” İlelebet payidar kalacaktır.” dediğin ve “en büyük eserim” diye tanımladığın Cumhuriyet’e ve kuruluş felsefesine saldırılar son derece yoğunlaştı.

Basına yansıyan bir haberi seninle paylaşırken, utancımdan yüzüne bakamıyorum. Yazılanlara göre devlet, daha doğrusu yasama ve yürütmeyi, 12 Eylül referandumundan sonra da yargıyı tek elinde tutan iktidar, PKK terör örgütünün cezaevindeki başı ile altı maddelik bir ittifak yapmış ve bölücü başına bir takım sözler verilmiş. Kısacası tüm devlet kurumlarını elinde tutan iktidar teröristle masaya oturup, anlaşma yapmış.

Eğer Fırat Haber Ajansı’na yansıyan bu haberler doğru ise Atatürk’üm, yürünen yola döşenen taşlar, gaflet ve delaleti çoktan geride bırakmış, hedef olarak ihaneti işaret etmektedir.

Paris Barış Konferansı’ndan arta kalan zihniyet Obama ile ayakta duruyor. Sırtı sık, sık sıvazlanan BOP Eşbaşkanı ise Öcalan’ın Obama’ya yazdığı mektubu bile, bile bölünmeye giden ihanet yoluna “Milli Birlik Projesi” adını veriyor.

” Müstevliler” silahla işgal edemedikleri vatan topraklarını paraları ile satın alıyorlar Atatürk’üm. Son sekiz senede iki milyon dört yüz altmış beş metre kare toprağımız yabancılara satıldı Gazi Paşam.


Sana daha acı bir itirafta bulunayım. İlk kurşunun atıldığı İzmir’imizin Kirazlı bölgesinde tam otuz bir köy yabancı bankaların ipoteği altında. Sadece topraklarımızı değil, köylerimizi satın alıyor “Megalo İdea”nın adı Türk, sahibi Yunan olan bankalar, uyguladıkları faiz politikaları ile çiftçinin gırtlağını sıkıyor. Tarımımız küresel patronların emriyle kota zincirine vuruldu. Türk tarımı dışa bağımlı hale getirilirken, tarım alanları iktidarın emperyal patronlarla yaptığı anlaşmalar nedeniyle, 2,5 milyon hektar azalmış Gazi Paşam…

10 Kasım 1938′de Düyun-u Umumiye hariç, dış borçlarımız sıfırdı Paşam. Şimdi 546 milyar dolar.

Senin “Fesat ve hıyanet ocağı” dediğin Fener Rum Patrikhanesi kendini Ekümen ilan edip, Yunan’ın ve dünya Ortodokslarının büyük idealini gerçekleştirmek için kollarını sıvadı Paşam. “Büyük Abi” ve onun yamağı “Küçük Birader”in dayatmaları ile Heybeliada Ruhban Okulu’nu yeniden açmak için, iktidar Ali-Cengiz oyunu oynamakta.. Aslında sana yazacak, anlatacak çok şey var Atatürk’üm…

“Ahval ve şerait” böyle Gazi Paşam…

Teslim olacak mıyız, tüm saldırılara rağmen, gibileştirilmeye çalışılan Cumhuriyet’in yok edilmesine rıza gösterecek miyiz?

Elbette HAYIR !..


19 Mayıs 1919′da Samsun’a “Ya İstiklal- Ya Ölüm” kararlığıyla adımını attığın günden bu yana, en yüce mirasın, TAM BAĞIMSIZLIK anlayışı bizim yüreğimize hiç silinmemek üzere yazıldı Atatürk’üm…

Gerekirse tüm vatanı “İstiklal Yolu” ilan eder, yeniden bağımsızlık İhtilali’ni başlatır, “makus talih”imizi yeneriz.

“Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki; tüm güçler aralarındaki ETNİK, DİNİ ve SİYASİ AYRIMLARI ERTELEYEREK ulusal kurtuluş mücadelesi yolunda birleşmelidir.”

Senin 2 Ekim 1919′da İrade-i Milliye gazetesinde yayımlanan bu söylemin, bizim yol göstericimiz olmalıdır.

Aramızdaki tüm farklılıkları öteleyerek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, Cumhuriyet’i ve kuruluş felsefesini yaşatmak için bir araya gelmek vatan savunmasında tek cephede birleşmek bizim asli görevimizdir Gazi Paşam…

Karşı devrim, Türk devriminin karşısında diz çökmeye mahkumdur. Senin Türk milleti ile birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğun Cumhuriyet bizim onurumuzdur.

Biz her yeni güne andımızı tekrarlayarak başlıyoruz Atatürk’üm…

Anadolu son yurdumuz, Cumhuriyet onurumuz, Mustafa Kemal önderimiz, Atatürk ilke ve devrimleri yol göstericimiz, tam bağımsızlık anlayışı andımızdır. “Ahval ve şerait” ne olursa olsun, andımıza sadık kalacağımıza namus ve şerefimiz üzerine yemin ederiz.

    “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

    Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.”


Bu “ahval ve şerait” dahi bizi yılgınlığa, ümitsizliğe ve çaresizliğe düşürmeyecektir Gazi Paşam.

“Biz Türkler tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.”

Tıpkı Bağımsızlık İhtilali’nde olduğu gibi toprağı yatak, kuru ekmeği aş yaparız. Hatta aç, susuz yaşarız.

Asla esarete rıza göstermeyiz. Ne savaşmadan ne de savaşarak esir düşeriz. Cumhuriyet’imiz bizim bağımsızlığımızın sonsuza dek yaşayacak kalesidir.

İşte bu azim ve kararla Gazi Paşam, Cumhuriyetimizi ve bağımsızlığımızı ahval ve şerait” ne olursa olsun sonuna dek koruyacağımıza and içeriz.

Saygı ve minnetle ellerinden öperim Atatürk’üm..

Cumhuriyet’imizin 87. yıldönümü Türk milletine kutlu olsun. Nice Cumhuriyet Bayramlarına…


FİGEN ÖZEN
27 Ekim 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

x