Geçmişten Geleceğe Kedilerin Farkı...

Geçmişten Geleceğe Kedilerin Farkı...

İletigönderen Pınar » Cmt Eki 18, 2008 9:11

Pazartesi günü çıkan “Sansür Yok Ama Mantığı da Yok mu?” başlıklı yazıda, sansürü kapsamlı biçimde tanımlayan bir belgeyi aktarmış, günümüzle benzerliğini irdelemeyi de okurlarımıza bırakmıştım.

Bir arkadaşım “benzerlik” olmadığını söyledi. Gerekçesi de gayet tutarlıydı:

“O dönemde sansür vardı. Yasaklanan haberler ve sözcükler kapsamında olanlar sansür görevlileri tarafından çıkarıldığı için sorun yaşanmıyordu. Olsa olsa gazetenin ya da yazarının sabıkasına bir çentik daha atılıyordu. Şimdi öyle mi? İhbarcılar kol geziyor. Siyasetçiler de suçlama fırsatını yakalamanın öfkeli mutluluğuyla demediklerini bırakmıyorlar. Hedef gösteriyorlar ve genelde de başarılı oluyorlar. Hafiyelik bile modernleşip telekulak oldu.”

“Haklısın” demenin dışında, itiraf edeyim ki yanıt bulamadım.

***

Bugün de Orhan Veli Kanık’ı (1914 - 14 Kasım 1950) misafir ediyorum. Kedi muhabbetine katkısı da cabası...

Önce “Kuyruklu Şiir”:

“Uyuşamayız, yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin yiyeceğin kalaylı kapta;

Benimki aslan ağzında;

Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik.

Ama seninki de kolay değil kardeşim;

Kolay değil hani;

Böyle kuyruk sallamak Tanrı’nın günü.”

Sonra da ölümünden 10 ay önce Yaprak dergisinde yayımlanan “Cevap” şiiri.

“Açlıktan bahsediyorsun;

Demek ki sen komünistsin.

Demek bütün binaları yakan sensin.

İstanbul’dakileri sen

Ankara’dakileri sen...

Sen ne domuzsun, sen!”


Yine benden bu kadar. Gazetelere bakıp günümüzle karşılaştırarak irdelemek sizlere düşüyor.

***

Terör ve teröristlerle mücadele etmek, Türkiye’nin de kabul ettiği uluslararası belgelere göre devletlere ana sütü gibi helal bir hak.

Ama “demokratik hukuk devleti” tanımı bizdeki gibi kitapta kalakalmış olmayan ülkelerde uygulanan biçimiyle...

Bizde de terörle mücadele için çıkarılmış yasalar var.

O yasalara göre, aralarında gazetecilerin de yer aldığı çeşitli mesleklerden yurttaşlar da terörist tanımı kapsamında.

Kürt asıllı yurttaşlarımızla ayrılıkçı teröristleri aynı kaba koyanların mantığını yansıtan tasarılar, sıradan yurttaşları da kapsayacak biçimde yasalaşıveriyor.

Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinden sorumlu tutulan kurumlar (asıl sorumlunun siyasi iktidar olduğunu unutmayalım) gözaltı süresinin uzatılmasını istiyorlar.

Gerekçeleri de açık.

Kuş uçmaz kervan geçmez yalçın dağların tepesinde yakalanan ya da teslim olan teröristleri cumhuriyet savcılarına götürmek, hem görevlilerin sayılarının azalmasına neden oluyor hem de belirlenmiş olan süre yetmiyor.

Ne yapmak gerekli? Doğal olarak süreyi uzatmak.

Ama bizim siyasetçilerin aklına isteğin sınırlı gerekçesi yatmıyor. Bir başka deyişle, fırsatını bulup kendilerinin “terörist” konumunda tanımladıkları kişileri de kapsam içinde bırakmama yollarını arıyorlar.

Ortam zaten müsait ve kendi yandaşlarına dokunacak bir yanının da şimdilik bulunmadığını düşünüyorlar.

Fikir suçuna hapis yetmiyor ki gözaltı sürelerini arttırarak hoşlanmadıklarını daha kolay kodese atmanın yollarını bulmanın mutluluğunu yaşıyor olabilirler.

Ama Türkiye’yi her gün biraz daha zor yaşanır duruma getirdiklerinin ayırdında olmadıkları da ayrı bir gerçek...

oerinc@cumhuriyet.com.tr
Kaynak
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x