Gel "Derwish'im" gel...

Gel "Derwish'im" gel...

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Ara 15, 2008 13:19

Gel "Derwish'im" gel...

Gazetelerde yer alan Pazar bombası Kemal Derviş parti kuruyor... Kursun, yanına Mehmet Şimşek'i de alsın birlikte "IMF'nin Türkiye Masası Partisini" kursunlar...

Veya daha güzel isimler de koyabilirler "küresel sermayenin istediğini yaparız" partisi...

Sevgili dostlar, Kemal Derviş "vakası", Cumhuriyet tarihinde "hatırlamak bile istemediğim en acı" detaylardan biri "olmakla birlikte, tedbirli olmak adına konu hakkında biraz" hafızamızı tazelemekte "yarar" var... Derviş neden geldi? Amacı neydi ve en önemlisi uçaktan Türkiye'ye ilk indiğinde neydi muhterem zatın ağzından çıkan ilk cümle? Sürdürülebilir borç dinamiği...

Türkiye'nin kaderini daha doğrusu "çalışıp didinen ama bir yere gelemeyen Türk insanının hayatının" nedenlerine cevap veren en kısa cümle...

Söylemesi kolay ama açılımı daha da basit: Ne olursa olsun çalış, didin, borcunu öde ve asla "bu borcunu ödemek uğruna" varlığını ertelediğin bu yapının dışına çıkmayı düşünme!

Sevgili dostlar, madem Derviş parti kuracak Derviş'in kurduğu sistem içinde sıcak paranın rantının "en noktasını" test etmesi gerçeğine değinmek ve bu yapıyı "ekonomik mucize" diye satanlara, tespitler eşliğinde "bazı sorular" sormak istiyorum.

Tespit 1: 2001 Şubat krizi öncesinde Merkez Bankası tarafından kontrol edilen kur, Derviş sistemi içinde sıcak para tarafından kontrol edilir hale geldi. 2000-2001 arasında "kuru, Merkez Bankamıza kontrol ettirerek, kârını çoğaltan sıcak para", 2001-2007 arasında kuru doğrudan etkilemeye başladı. Bu noktada soralım. Dünyada "Pakistan'ın bile" dolar bazında yüzde 6.5 ile borçlandığı bir yapıda hatta iki haneli borçlanmanın kalmadığı son 5 yılda, Türkiye nasıl oluyor da YTL bazında yüzde 16'nın üstünde, düşen kuru da dikkate alırsak, dolar bazında yıllık yüzde 30'un üzerinde borçlandı? Bu gerçekten ekonomik mucize mi?

Tespit 2: Sürdürülebilir borç dinamiği Türkiye'nin "başına geçirilmiş" bir çuval ve içinde bulunduğumuz durum, daha doğrusu sürdürme adı altında ödediğimiz faiz, dünyada eşi benzeri olmayan ve ne ülke riski, ne de başka bir finansal gerçekle açıklanabilecek bir durum! Bu noktada soralım: Bu döngüyü Türk Halkı ne uğruna sürdürüyor? 2004 yılında ödediğimiz bir yıllık faiz tam 52 milyar dolar veya 70 katrilyon. Konsolide bütçenin tam yarısı. Bir ülke düşünün insanları çalışıyor, çabalıyor daha yolun başında bütçesinin yarısını dünya genelindeki "5000'den az gerçek-tüzel kişiye" faiz diye aktarıyor. Esarete bakın!

Tespit 3: Bir ülkede yerel para birimi üzerinden dünyanın en yüksek faizi ödeniyorsa ve o ülkede dolar kuru da aynı dönemde aşağı gidiyorsa, orada sadece yerel para birimi cinsinden "yüksek" değil, dolar bazında "katlamalı" bir faiz ödeniyor demektir. Dışarıdan giren para "dünyada matematiksel benzeri" olmayan bir getiri elde ederken, düşen kurun yarattığı "kur farkı" ile bu getiri "inanılmaz" boyutlara ulaşır. İşte bu mekanizmanın adı "finansal terördür" ve "dağlardan" değil sizin "kurumlarınız" aracılığıyla "sıcak para diyarından" gelir. Bu noktada soralım "sıcak paranın" kendi kârını katlamak adına yarattığı "bu dalgasızlık" durumu acaba "ekonomik istikrar mıdır?"

Sonuç: Neresinden başlasam, nereye kadar yazsam bilemiyorum. Bir ekonomik "tetikçinin" Türkiye'ye gönderilmesi ile başlayan "döngü" içinde Türkiye, son 6 yıl içinde, tarihinde görmediği bir "finansal sömürüye" maruz kaldı. Bu sömürünün gerektirdiği kaynağı bulmak için bu ülke "Cumhuriyet tarihinin yarattığı bütün kamu değerlerini" satmak zorunda kaldı. İnsanlarımız yıllarca çalışıp ürettikleri katma değerin her sene yarısını daha yolun başında "bu tuzağı" kuranlara "faiz" adı altında aktardılar...

Son söz: "Sürdürülebilir borç dinamiği" ülkelerin başına geçirilmiş çuvaldır. Ülke halkları "çalışır, didinir" ve kendine harcaması gereken kaynakları bu sistemin kurucularına aktarır. Sürdürülebilir borç dinamiği içinde kalmak varlığı ertelemek ve sadece aman sistem patlamasın kaygısı içinde "sadece sahiplere hizmet" etmektir. Türkiye'nin bir an önce bu oyuna "dur" demesi ve geleceğini eline alması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu arada AKP'ye de bir uyarı yapmakta yarar var Derviş'i yeniden Türkiye'ye göndermek istiyorlarsa, küresel baronlar AKP'nin icraatlarından memnun değiller demek! IMF ile "anlaşmanın" masa üzerinde olduğu bir dönemde "Derviş'i göndeririz" tehtidinin ortaya çıkması da hayli ilginç!

Yazık bu güzel ülkeye, ne zaman uyanacağız ey Türk Halkı!!



Yiğit BULUT, 15 Aralık 2008
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen BORDO BERELİ » Pzt Ara 15, 2008 16:00

Seni gidi IMF uşağı sönük Derviş seni. Yıllar önceki teslimiyetçilik yetmedi tuz biber ekmeye gelecek anlaşılan ama bu sefer önceki gibi olmayacak, "Türkiye'ye gelen Derviş, IMF'ye dönermiş".
Kullanıcı küçük betizi
BORDO BERELİ
Üye
Üye
 
İletiler: 21
Kayıt: Prş Eyl 18, 2008 5:07


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x