Geleceği Şekillendirmek

Geleceği Şekillendirmek

İletigönderen omer_yildiz » Cum Ağu 12, 2011 23:54

Resim
Mehmet Akif, İstiklal Marşı ve Çanakkale Ruhu…

Her şey çok güzeldi…

Deselerdi ki; hayatına yön veren, seni bir heykel gibi şekillendiren iki insan seç, kesinlikle Vehbi Vakkasoğlu ve Yavuz Bahadıroğlu derdim.
Ankara’da ve diğer kentlerde defalarca konferanslarına katılmama rağmen, bu büyük insanları kendi memleketimde görmek hem şaşırtıcı hem de gurur vericiydi. Salonun tıka basa dolu olması ise mutluluğumu kat kat daha arttırdı. Emeği geçenlere yürekten teşekkürler.
Ortaokul birinci sınıfa kadar 100 temel eser adı altında, bana yabancı gelen, özüme ters geldiğini daha o yaşlarda hissettiğim yabancı kökenli eserleri okumaktan bunaldığım bir anda hiç tanımadığım bir büyüğüm hediye etmişti. Üzerinde “Öğretmenin Not Defteri 1-2-3” yazıyordu… Üç ayrı kitap. Dört günde bitirmiştim. Arkasından üç seri halinde “Öğrencime Mektuplar”… Sonrasında ise “Mehmet Akif.”

İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy "ahlak ve karakter abidesidir” diyordu. Okudukça nasılda imrenmiştim Mehmet Akif’e. Daha o çağlarda bunun farkına varmak ne büyük bir mutluluktu. Nasılda yavaş yavaş şekillendiğimi şimdi bu açıdan bakınca daha net görüyorum. “Çanakkale’de Şahlananlar”, “Bir Destandır Çanakkale” ile yoğrulan ben, şu an bile elime alıp da bitirmeyi başaramadığım bu eserleri nasıl bir zevkle okumuştum.
Ve Yavuz Bahadıroğlu… Tarihi sevdiren adam.

Vehbi Vakkasoğlu’nun; Çanakkale eserleriyle yavaş yavaş yerleştirdiği tarih hazzını, öğretmen-öğrenci diyaloglarıyla harmanladığı sorgulama bilincini, artık somutlaştırmak gerekiyordu. Yine tesadüfen edindiğim “IV. Murat” eseriyle tanıdım Bahadıroğlu’nu. O akıcı dili ders kitaplarından soğutmuştu beni. “ o tarihse; bu ne, eğer bu tarihse; o ne?” diye kendi kafamda sorgular olmuştum ders kitaplarını… “Uzaklar Yakındır”, “Elveda Buhara” ve nihayet “Buhara Yanıyor.”

İşte o iki insanı burada görmek bu yüzden duygulandırdı beni. Vehbi Vakkasoğlu ile öğretmen olmaya, Yavuz Bahadıroğlu ile de Tarihçi olmaya o günden karar verdim. O dönemlerde yani 90 lı yıllarda okuyanlar bilir, aile bihaberdir çocuktan, okul öğretmenleri zaten pek umursamaz, rehberlik desen hak getire... Böylesi bir ortamda, bu insanların eserleriyle tanışmak bence Allah’ın inayetiyle gerçekleşmiş bir durumdu. Tesadüf değildi kesinlikle tevafuktu.

“Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna “Milli Tarih” öğretmeni cevabını verirdim. O dönem Sosyal Bilgiler yoktu “Milli Tarih” vardı. İşte bu bir hedefti. Alın karşınıza çocuğunuzu sorun “Büyüyünce ne olacaksın?” diye. Sizlere hayallerini söylerler. Doktor, öğretmen, mühendis vs. saydıkça sayarlar. Büyüklere düşen görev ise çocukların hayaller ve hedefleri birbirinden ayırmalarını sağlamak olmalıdır. Onları hayalden çok hedefe yönlendirmek onların geleceğini şekillendirmek demektir.

Son olarak; bazı meslektaşlar kızmıştır eminim. “100 temel eser adı altında, bana yabancı gelen, özüme ters geldiğini daha o yaşlarda hissettiğim kitaplar“ cümleme. Türk yazarlarımızın eserleri mutlaka okutulmalı ve şu an okullarımızda okutuyoruz. Bazı yabancı eserleri okutma nedenimiz nedir peki? Çocukların hayal dünyaları genişliyor diye… Bu noktada madem hayal dünyalarını genişletmekse amacımız, neden tarihi kahramanlarla yapmıyoruz ya da yapıyorsak daha da arttırmıyoruz. “Güliver” ile “Don Kişot”la genişleyeceğine, –hayali olmayan- içimizden çıkmış insanlarla başaramaz mıyız bu genişlemeyi? Zaten zihnimde hep yeri olan bu anlayış bu iki köklü yazarın gelmesiyle biraz daha gün yüzüne çıktı. Bunu başka bir yazı da daha da detaylandırmak gerekiyor sanırım.


Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
omer_yildiz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 91
Kayıt: Cum Tem 22, 2011 22:33

Şu dizine dön: Ömer YILDIZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x