
Dr. Noyan UMRUK
Bugünlerde hapisanelerden, hücrelerden insan yüreğini sızlatan feryatlar, çığlıklar yükseliyor. İşte yüzlercesinden sadece bir tanesi…
- “Merhaba,
Güzel bir güne, güneşli bir sabaha açtık gözümüzü bu sabah. Ve yine bu sabah… aramızda demir parmaklıklar olmadan göremedik güneşi… yanımızda eşimiz, çocuklarımız olmadan uyandık güne. Ben bir yılı aşkın bir süredir Askeri Cezaevinde tutuklu Tuğamiral Turgay Erdağ. Bir yıldır eşimi ve 12 yaşındaki oğlumu ayda bir kez görebiliyorum. Seksenli yaşlarını yaşayan anne ve babamı bu bir yılda sadece bir kez görebildim… Ve sadece bir saat. Bu bir saatlere neleri nasıl sığdırıyoruz, düşünün. Evladınızın kokusunu içinize depolayacaksınız mesela, bir ay idare edecek sizi. Eşinize özleminizi depolayacaksınız mesela. Moral alacak, moral vereceksiniz bu bir saatte. Ayrılırken, anne ve babanızın gözyaşlarını ellerinizle sileceksiniz. Arkaları size dönük uzaklaşırken eşiniz ve çocuğunuz, kendi gözyaşlarınızı ellerinizle sileceksiniz, göstermeyeceksiniz onlara. Her ay sevdiklerinizin sizi bir kafesin içinde bırakıp gitmelerine dayanacaksınız. Bunun nasıl bir işkence olduğunu duyumsayabiliyor musunuz? Hele hiçbir suç işlememişseniz…
Biz neden tutukluyuz, biliyor musunuz?
İki yıldır toplanamayan deliller nedeniyle tutukluyuz…
Delilleri karartma ihtimalimiz nedeniyle tutukluyuz.
Hepimiz kendi irademizle koşa koşa yargı karşısına geldiğimiz halde kaçma şüphemiz olduğu için tutukluyuz…
Suçlandığımız konu, yasadaki katalog suç tanımı içinde yer alıyor diye tutukluyuz.
Bizi suçlayan delillerin sahte olduğunu 1500’den fazla maddi olgu ile kanıtlamamıza rağmen, hakkımızda kuvvetli suç şüphesi olduğu için tutukluyuz…
Bir çağrım var sizlere; bizi görmeye gelin lütfen… Kimiz biz? Dünyaya nasıl bir gözle bakarız? Neye benzeriz?
Gelin; ailemizi görün, eşimizin, çocuklarımızın gözlerine bakın. Arkadaşlarımızla tanışın. Özellikle bizden kuşkulanıyorsanız gelin..
Gelin; ne ile suçlandığımızı görmek için, bu suçlar için gösterilen delil denilen şeyleri görmek için gelin.
Gelin; bizi suçlayanların gözlerinin içine bakmak için, yüzlerce subayın…kendilerine tek bir soru bile sorulmadan neden tutuklu olduğunu görmeye gelin.
Gelin; hani biz camileri bombalayacaktık ya, bunu yapacağı iddia edilen insanların, bu iddiayı nasıl rezil ettiğini görmeye gelin.
Gelin; hani biz kendi uçağımızı düşürecektik ya, bunu yapacakları iddia edilen insanların, bu iddiayı nasıl gülünç duruma getirdiklerini görmeye gelin.
Hukuk Fakültelerinin değerli dekanları, hocaları, öğrencileri, Türkiye’deki hukukçular gelin; iddianamemizi alın okulunuza, evinize götürün, inceleyin, hukuka uygun mu tartışın, iddianameyi hazırlayan savcılar hakkındaki avukatlarımızın HSYK’na suç duyurusunu alın, inceleyin, tartışın… Neden farklı düşünen yargıçların kısa bir sürede sistem dışına çıkarıldıklarının analizini yapın, gelin ve gerçeğin ne olduğuna kendiniz karar verin.
… “Camileri bombalayacaklardı” manşetli gazete fotoğrafını öne çıkaran medya organlarında çalışan, gerçeği yazmakla yükümlü gazeteciler gelin, yaptığınız haberlerle ilgili bu mahkemede neler söylendi, yalan oldukları hangi belgelerle kanıtlandı, dinleyin, sorun, öğrenin.
Türkiye’yi yöneten insanlar gelin; adaleti olmayan hukukun nasıl bir zulüm yarattığını bizzat görün.
Delilden suça ve suçluya gitmesi gereken yargının önce suçlu, sonra suç ve sonra da delil bulma sırasıyla işlemesinin yarattığı zulmü ve çağ dışılığı görün… Engizisyon uygulamalarına son verin. Savunmaların da gazete ve televizyonlarda suçlamalarla aynı büyüklükte yer aldığı eşit bir dünya yaratın.
Yalnızca asker olduğumuz için haklarımızı savunmaktan korkan insanlar gelin; askerler de insandır ve insan hakları bizim içindir de aynı zamanda… Askerler de eştir, babadır; onların da duyguları, farklı siyasi görüşleri vardır, gelin…
Silahlı Kuvvetler geçmişte hatalı uygulamalar yapmış olabilir. Sadece Silahlı Kuvvetler mi hata yaptı? Gazeteciler yapmadı mı? Siyasetçiler yapmadı mı? Bilim insanları yapmadı mı? Geçmişte hata yapan insanlar var diye bir meslek grubunun bu günkü mensuplarına düşman mı olmalıyız? Geçmişte hata yapıldıysa bunun hesabını o meslek grubunun bu günkü mensuplarından mı sormalıyız? Ya onlar da geçmişteki bu yanlışlardan zarar görmüşlerse…
Komutanlarım, silah arkadaşlarım gelin… Hukuka saygı adına hukuksuzluğa güç vermeyin. Suçsuzluğumuzu haykırın, susarak delil üreten çeteye moral vermeyin…
Güzel ülkemin iyi yürekli insanları gelin; suçsuzluğumuzu nasıl ispat etmek zorunda bırakıldığımızı görün. Siz de bir gün suçsuz olduğunuzu ispat etmek zorunda kalabilirsiniz. Gelin bunun en canlı örneğini bu günden görün.
Gelin; çocuklarımıza bırakacağımız bir dünyanın nasıl olmaması gerektiğini görün. Nefret, intikam ve rövanş duygularının bize daha fazla gözyaşı getireceğini, geleceğe de nefret, intikam ve rövanş tohumları serpeceğini görün… Çocuklarımızın…öç alma duygusundan uzak, gerçek bir hukuk devleti ve demokraside, özgürlük içerisinde, ülkesine ve devletine güvenerek büyüyebilmeleri için, gelin.
Siz geldiğiniz, ilgi gösterdiğiniz, gerçekleri öğrendiğiniz ve bilmeyenlere anlattığınız zaman karanlıklar yok olacaktır.
Biz karanlıkların aydınlığa çıkması için yanmaya devam ediyoruz, hala…Gelin...
Hadımköy Askeri Ceza Evi,
Tuğamiral Turgay Erdağ”
O dönemin en üst düzey yetkililerinin tanık olarak dinlenmesini ve sahteliği ortaya çıkaran CD analiz raporlarının dikkate alınmasını öneren sanık ve avukat istemlerine kulaklar tıkanıyor, hâlâ…
Neden? İddiaları çürüten ifadeler ve raporlar dava dosyasına girerse savcı esas hakkındaki son mütalaasını, çürüklüğü/sahteliği kanıtlanmış eski savları üzerine kursun ve “evet bunlar darbeci” diyebilsin. Mahkeme de bu eksik dosya içeriği üzerinden kararını verebilsin.
İç ve dış bileşenlerinden destek alan “Rövanş alma” hırsı, toplumun geniş bir bölümünün vicdanını kanatsa da yürekleri kinle dolmuş bir siyasi akım ve yarattığı yargı için, maalesef anlaşılabilir bir şey...Anlaşılamayanı, eğitimle ilgili yasaya karşı çıkan öğretmenlere dayak attırılırken, Harb Akademilerinde genç subaylara demokrasinin erdemlerinden ve Deniz Feneri davası, yargıçları da görevden alınarak dondurulmuşken, hukukun herkese eşit uzaklıkta olması gereğinden söz edilebilmesi… E, pes doğrusu… Genç subaylar sanki başka bir dünyada yaşıyorlar…
Dr. Noyan UMRUK, 5 Nisan 2012