
Genel Kurmay Başkanımızın Yapması Gereken
Vural Savaş
Emekli Albay Erdal Sarızeybek, Ergenekon savcıları tarafından tanık olarak ifade vermeye çağrıldığını, komutanlar aleyhine ifade vermesi için kendisinin yönlendirilmeye çalışıldığını, istendiği şekilde ifade vermeyeceği anlaşılınca, ifadesinin tutanağa bile geçirilmediğini açıklayarak, söz konusu savcıları şikayet etmişti.
Emekli Albay Levent Göktaş da, Savcı Zekeriya Özün TSK aleyhine ifade vermesini istediğini, PKKyı TSK mi kurdu diye sorduğunda, olumlu cevap vermesi durumun da kendisine yardımcı olacaklarını söylediğini avukatı aracılığıyla açıklamıştı.
Emekli Jandarma Albay Atilla Uğur, 26 Şubatta Silivri Cezaevini ziyaret eden CHPli Sivas millet vekili Malik Ecder Özdemire TBMM insan hakları komisyonuna yazdığı bir mektubu teslim etti.4 sahifelik mektupta şu hususlara da değiniliyordu:
Gözaltına alındıktan sonra getirildiğim Vatan Caddesindeki Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün bodrum katına konulduğum B-10 numaralı hücreden bir gece yarısı yukarı kata çıkarıldım.Burada daha sonra adının Mehmet Karabörk olduğunu öğrendiğim emniyet amirinin odasına alındım.Emniyet amiri bana sadece sohbet etmek için çağırdığını söyledikten sonra özetle şunu ilave ett: Bize Şener Eruygur ve Hurşit Tolan ile ilgili bir şeyler söyle , bizde seni serbest bırakalım.Savcı, biz nedersek onu yapar.
Verdiğim cevaplardan hoşnut olmayarak beni tekrar hücreye gönderdi.Bir sonraki gece yine aynı odaya çıkardılar.Emniyet Amirinin koltuğunda Savcı Zekeriya Öz oturuyordu. 3 polis de Mehmet Karabörkle birlikte odada idi, bana hitaben Şener ve Hurşit ile ilgili her şeyi bize anlat, seni yarın sabah bırakalım dedi.
Bana , insanlara iftira etmemi söylüyorsun dedim, Bozuldu ve kalktı gitti.Gözaltına alınmamdan nöbetçi hakimin önüne çıkıncaya kadar bir saat bile uyku uyumadım.İki gece yarısı kaldırılarak, sözde sohbete diyerek Beşiktaş Adliyesine götürüldüm.Aslında şantaj teklifine ve olmazsa yormaya ve moralman çökmeme zemin hazırlamaya götürüldüm.28 yıl şerefimle Jandarma subayı olarak görev yaptım,eli kanlı bir terörist bile gözaltı ve sorgu süreci uygulandığına tanık olmadım.
Tekirdağ F-1 Kapalı Cezaevinde tutuklu olrak bulunurken, 9 Ekim 2008 günü Beşiktaş Adliyesine götürüldüm. Savcı Öz, özetle kanımı donduran şu cümleleri söyledi: Bu Ergenekoncular iki şeye düşmanlar.Birincisi Fetoş Efendiye ve cemaati, bir de Alman Vakfı (Soyguncuların, Arsızların, Hırsızların barındığı Deniz Feneri) Aslında Deniz Baykal Ergenekonun tam içinde Yorumum (Tüm Atatürkçüler ,cumhuriyete sahip çıkanlar terörist onların gözünde) .Çünkü AKP iktidara geldi .Onu baltalamak için .Sen bize bu adamlarla ilgli bir şeyler söyle , altına da imzanı at .Bizde senin için iyi düşünelim
Şu ana kadar yazdıklarımın tamamı maalesef yaşanmıştır.28 yıllık meslek hayatım boyunca görevim gereği terör ve organize suç örgütleri ile mücadele ettim.Hem PKK, hem de Hizbullah ve hem de DHKP-C terör örgütlerinin ölüm listesinde yer aldım.Bu yüzden özel koruma statüsündeyim. Terörist başının İmralı Adasında ki sorgulanmasında görevlendirildim. 1 Temmuz dalgasından hemen sonra deşifre edildim.Eşim, çocuklarım ve yakınlarım örgüt tarafından defalarca tehdit edildiler...
Gazi Mahallesi olayları 1995 yılı Mart ayında yaşanmıştır.Bingöl- Elazığ karayolunda 33 askerin şehit edilmesinin tarihi 24 Mayıs 1993tür Sivasta 33 aydınımızın yanarak ve dumandan boğularak öldürülmeleri 2 Temmuz 1993 ;Başbağlar da 33 köylümüzün katili 5 Temmuz 1993;Tuğgeneral Bahtiyar Aydının uzun namlulu silahla şehit edilmesi. 22 Ekim 1993 tarihinde gerçekleşmiştir.İkinci iddianamede adı geçen sanıkların yaşları, yaptıkları görevler; asker kişilerin o tarihteki rütbeleri ve görev yerleri göz önünde tutulduğun da bu olaylarda herhangi bir bağlantıları olmayacakları aşikar bir şekilde ortada iken kasıtlı olarak iddianameye konulduğu anlaşılmaktadır.
Gizli Tanıklardan biri deşifre olmuş; hayatlarını terörle mücadeleye adamış emekli generallerimizi suçlayan bu zatın, Abdullah Öcalanın sağ kolu ve hatta tetikçisi olduğu ortaya çıkmıştır.Diğer Gizli Tanıkların her kötü eylemin arkasın da TSK mensupları olduğunu iddia edecek kişiler olacağından ben şahsen en küçük bir kuşku duymuyorum.
Mart 2009 ayı başında Bilgi Yayınevi tarafından satışa sunulan Yüce Divan Dosyasıadlı eserimde ayrıntılarıyla açıkladığım hususlar da göz önüne tutulduğunda ;Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanının himayesinde Anayasa ve yasalar ihlal edilerek yapılan soruşturma ve kovuşturmaların asıl hedefinin TSKyı yıpratmak ve görevlerini yapamaz hale getirmek olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunluluğunun doğduğu kanaatindeyim.
Ergenekon soruşturmasını yürüten bazı emniyet görevlileri ile savcılara isnat edilen eylemler, hem Türk Ceza Kanunu ve hem de Askeri Ceza Kanununa göre suç oluşturduğundan; görevlendirilecek askeri savcıların iddiaları araştırıp; doğruluğunun anlaşılması halinde ,Genelkurmay Başkanımız hem kamuoyunu aydınlatacak açıklamalar yaptırmalı ve hem de sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak başvuruları, derhal ilgili mercilere yapmalıdır.Hukuki mücadele zamanında ve etkili bir şekilde yapılmazsa; tüm kurumlarımıza sızmış (F) tipi örgütlenmenin yapacağı tahribatı onarmak mümkün olmayacaktır.
Kaynak :Sözcü Gazetesi Tarih: 04.03.2009