Ram! yazdı:Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi.Evet. Bizim geçmişimiz bellidir,
Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..) Bunun cevabını zaten altta verilmiş. Söz konusu dinin yanlışlığı değil, yanlış yorumlanması ve yaşanmasıdır. Söz konusu olan şudur: Türkler İslâmı kabul ettikten sonra, Araplar Türklerle bir olmamıştır. Açıkça düşmanlardır. Ama Araplara duyulan bu yersiz özenti yüzünden -ki bunun sebebi yanlış vurgulanan dini vicdandır- Türkler milli benliklerini kaybetmeye başlamışlardır.
"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..) Evet. Arapçayı kim biliyordu? Kimin okuma-yazması vardı?
Sonuç = Yobazlık. Şimdi imkânlar bol. İster dilinde oku, ister Arapça öğren öyle oku.
Yeterki bilerek, anlayarak oku."Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..) Evet. Yobazlardan bahsediyor ATATÜRK. Ama siz, dinden bahsediyor sanıyorsunuz değil mi? Anlamadan-bilmeden okumak var, anlayarak ve bilerek okumak var. Demekki
anlamadan-bilmeden okuyanlardansınız sizde. Yeni Türkçeyle okuyun. "Türk milletini" yazan yerden sonra, "sözde" kelimesini getirin. Bakalım ne anlam çıkıyor...
Daha iyi anlayabilmeniz için... Traji komik bir fıkra: Sadece Allah'tan beklemeyin, çalışın, çırpının!Dinine çok bağlı bir genç adam, Ege denizinin ortasında mahsur kalmış. Çırpınarak Allah'a dua etmiş: Allah'ım ne olur bana yardım et... 10 dakika sonra uzakta bir balıkçı teknesi görmüş ama önemsememiş. Seslenmeye gerek yok, nasıl olsa Allah'ım beni kurtarır demiş. Adam tekrar koyulmuş dua etmeye: Allah'ım bana yardım et... Ardından yüz metre yakınında bir kütük görmüş. Adam düşünmüş. Kendimi yorup yüzemem, iyice yoruldum, Allah'ım beni zaten kurtarır diye içinden geçirerek tekrar duaya koyulmuş: Allah'ım bana yardım et... Aradan 5 dakika geçmiş-geçmemiş bir gürültü adamın yüzünü yukarı çevirmiş. Bir helikoptermiş bu. Sevinmiş

Helikopter yaklaşmış, içindeki askerler adama ellerini uzatmışlar. Ama adam, helikopterin Yunan helikopteri olduğunu anlayınca binmekten vaz geçmiş. Bu gavurlar beni kurtarmasın, nasıl olursa Allah'ım bana yardım edecek deyip tekrar duaya koyulmuş: Allah'ım bana yardım et... Önce her yer karanlık olmuş, sonra aydınlık. Karşısında belli-belirsiz bir ışık sezmiş.
- Ben neredeyim? Sen kimsin?
- Ben can almakla görevli melegim ve canını aldım.
- Ama ben dinime son derece bağlı ve daha çok genç biriyim. Ve Allah'a defalarca dua ettim, neden şimdi, nede..?
-Allah sana seslenip kurtulasın diye bir balıkçı teknesi gönderdi, seslenemem deyip reddettin. Allah sana, sarılıp kurtulan için bir kütük gönderdi, yüzemem deyip reddettin. Allah sana bir helikopter gönderdi, ama sen, bu lûtfu gavur diye tabir ettiğin insanları bahane göstererek reddettin. Kusura bakma, bu saatten sonra can pazarı başlar...
"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..." Yeni Türkçede meali şudur:Din hissi,
Türk insanının vicdanını yıktı. (Bu suistimali yaratan üstte bahsi geçen yobazlardır.) Beklenen dostlar-yandaşlar-vatandaşlar, kendi milletini bırakıp Araplar'a yardıma koştular.
Türk, artık bu
cennet vatanı düşünmüyordu, son Türk topraklarındaki (çoktan düşmüş olan), düşman Arapların yanına koşuyordu.
Herkes bilirki, Cihad, dini yaymak için, dini korumak için, yani kısaca "din" için yapılan savaştır. Kendi milletimizin duygularını, dinini, vicdanını, ahlakını ve bu vatanı korumak, uğruna savaşmak varken, neden çoktan düşürülmüş,
hain Araplarla dolu toprakları korumak için, onlarla birlik olmak için gider bu insanlar? diye yakınıyor Atatürk.
Asıl Cihad, kendi kendine yaptığın savaştır. Kötülüğe karşı...
Bu insanlar
çoğunlukla, Kutsal Toprakları
koruyamadıktan sonra, Türk Devletine karşı bir hareket içine, hainlik içine girmedilermi? Her ne kadar, bir kısmı, kutsal topraklarda yaşamak ve bu havayı solumak için gitsede, acı gerçek olan çoğunluk bellidir.
Not 1: Yukarıda bahsi geçen Araplar, bizi arkadan vuran, bize düşman olan, satılmış Araplardan oluşmaktadır. Asla ve katha bir genelleme düşünülemez, savunulamaz.
Not 2: Yobazlaşmayın, yobazlık yapmayın evlâdım.
Mustafa Kemâl ATATÜRK yazdı:Din lüzumlu bi müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.
Can Dündar'a benden selâmlar: Çok zıplayanın, döşeğinden yay fırlar!