borabey yazdı:
Sivil Toplum Kuruluşları, E. Özbey, 08 Mayıs 2007
İÇİMİZDEKİ SEYTANLAR kitabından bir araştırma raporu...
.
.
.
George SOROS-OSI-Open Society Institute-Açık Toplum Enstitüsü ve "SOROS" Kimdir?
Türkiyenin en iyi ihraç malı ordusudur diyen ABD vatandaşı. Darbe finansörü. Yedi milyar doları olduğu söyleniyor. Yönettiği paralar ulusal piyasaları alt üst ediyor. Açık toplum felsefesinin mimarı Karl Popperin ve ülkemizdeki neo-liberallerin hayranlığını kazanmış olan, Friedrich von Hayekin öğrencisi ve hayranı. Bu nedenle merkezi ABDde olan Açık Toplum Enstitüsünün kurucusu. Kadife, turuncu ve sivil darbelerin yapıldığı her yerde ona rastlanıyor. Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna..gibi. Sivil sözcüğünün geçtiği her yerde aranması gereken isim. STKların fonlarını ve uluslararası ilişkilerini takip edin, mutlaka Soros çıkacaktır karşınıza. Bazen doğrudan, bazen dolaylı.
G.Soros, ABD dış politikasını yönlendiren, bazı kaynaklara göre de yöneten CFR (Council on Foreign Relations) örgütünün üyesidir. Soros, ABD siyasetine uygun olarak ülke pazarlarının sonuna dek açılmasını savunur. ABDnin eski güvenlik yöneticileriyle kurulan örgütlerde yönetim kurulu üyesidir.
- Güneydoğu Asya Krizi'nde başrol oynadı.
Yugoslayvada Amerikancı, mafyatik, faşizan muhalif gruplara kaynak aktaran, bu grupların siyasi liderlerine eğitim veren Soros'un vakıfları, Yugoslavyanın parçalanmasına ve Sırbistan'da S.Miloseviç'in devrilmesine ve yerine Amerikancı işbirlikçilerin atanmasına önayak oldu. Soros, Open Society-Yugoslayva aracılığıyla bilgi, sanat ve kültür, eğitim ve gençlik vd. projeleriyle Yugoslayvanın parçalanma sürecinde muhalafete milyonlarca dolar bağışlanmıştır.
Malezyada para piyasasının çökmesi üzerine IMFnin ülkeyi terketmesini isteyen Malezyada kampanya başlar. Devlet yönetiminin en uç noktalara dek yolsuzluğa battığını ilan edilir. Yayına sokulan liberal bir gazete öncülüğünde temiz toplum-açık toplum kampanyası başlar. Şiddet gösterileri yükselir. Yönetim, iktisadi düzeni rayına oturtmaya çabalarken, kampanya yükselir.. İstenen olmuştur. Bilumum sivil örgütler harekete geçerler ve Devlet başkanı Mahathiri diktatör olarak ilan ederler. Malezya yönetimi Muhalefet yayınlarını Sorosun fonladığını açıklar. Malezya, vurulan bir açık toplum örneğidir. Venezuelada, Chavez oyların yüzde 80inden fazlasını alınca bir anda Amerikan yetiştirmesi muhalefet eylemlere başladı. Peruda bu eylemleri örgütleyecek olan ABD yetiştirmesi muhalif lidere Sorosu bir milyon dolar verdiği sonradan ortaya çıktı. Venezuelada ABD kasasından beslenen sivil (!) örgütlere yıllarca dolarlar akıtılmıştı. Eylemcilerin arkasında duran AB ve koalisyon ortakları eylemleri durdurmaya çalışan devlet yönetimlerini insan hakları düşmanı ya da diktatör ilan ederek iktisadi ambargoya yöneldiler. Venezuelada her şeye rağmen halk yönetime sahip çıkınca, ABDnin maşası örgütler parayla satın alınmış subaylarla birlikte askeri darbe yaptı. Ancak bu da başarılı olamadı.
Gürcistanda eski Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, 2004de gerçekleşen seçimlerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle düzenlenen protesto gösterilerini ve parlamento baskınını Sorosun finanse ettiğini açıklamıştı. Şevardnadze, yaptığı açıklamada Soros Fonu'na ülkenin içişlerine karışmaması yönünde uyarıda bulunurken, Soros, Saakaşvili'ye "Açık Toplum" ödülünü veriyordu. Nitekim daha önce Yugoslavya seçimlerinde de S.Miloseviçe karşı kurulan muhalefet örgütünün sembolü ve sloganlarının aynısı, Gürcistan seçimlerinde de boy gösterdi. Sorosun Yugoslavyada bu muhalefet örgütüne para yardımı yaptığı ortaya çıkmıştı. Sorosun aynı şeyi Gürcistanda da yaptığı belgelendi.
Kadife devrimde rol alan özel Rustavi-2 televizyonu ve gençlik örgütü 'Kmara'yı vakıfları üzerinden finanse ediyor. Sadece gençlik örgütüne 500 bin dolarlık destek verildiği kaydediliyor. Tıpkı Peru, Venezuela, Malezya'da olduğu gibi. Sorosun Gürcistan eylem yöneticisi Kakha Lomaia, eylemlere New York'ta yapılan toplantıda karar verildiğini açıklamıştır. Ukrayna'da gerici darbede baş rol oynayan sivil örgütlere de eğitim ve maddi destek sunan Sorosun, Kafkaslar ve Balkanlar'da, cumhurbaşkanı, başbakan ve bürokratları, yolsuzlukları önlemek için maaşa bağladığı açıklandı.
Soros, 80'li yıllardan beri sivil toplumculuğun şekillenmesi ve işlevlerinin çeşitlendirilmesi için aktif olarak çalışıyor. Açık Toplum projesinin taşıyıcısı ve uygulayıcısı elemanlar yetiştirmesi için, 1989'da eski Yugoslavya'nın Dubrovnik kentinde Orta Avrupa Üniversitesi' ni kurdu. 1991'de Prag'da 100 öğrenciyle başlayan eğitim, şimdi 40 ülkeden 829 öğrencisi ile Budapeşte ve Varşova şubeleri ile sürdürülüyor.
Açık Toplum Enstitüsü
Soros, öncelikle Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinde onlarca vakıf kuruyor. Orta ve Doğu Avrupa, eski SSCB ülkeleri, Guatemala, Haiti, Moğolistan, Güney Afrika v.s kurulu Soros Vakıflar Ağının ortak misyonu açık toplumun gelişmesini desteklemektir. Bu vakıflara kaynak aktarmak, siyasi ve ideolojik müdahalelerini merkezileştirmek için inşa edilen "Açık Toplum Enstitüsü" örgüt küresel düzeyde açık toplumu hedefliyor. Soros'un sivil toplum kuruluşları, Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalizmin çözülmesi ve ardından kaynaklarının talan edilmesinde ve siyasi sistemlerinin AB'ci ve ABD'ci bir çizgide yeniden yapılandırılması süreçlerinde kilit rol oynuyorlar.
ATEnin programları: Ekonomi, Sanat ve Kültür, Çocuk ve Gençlik, Dil, Sağlık ve İnternet Programları ATEnin Newyork merkezli ağ programı; Orta ve Doğu Avrupa, eski SSCB, Moğolistan, Burma gibi ülkelerden öğrencilere, akademisyenlere ve profesyonellere akademik işbirliği olanakları sağlayan Budapeşte merkezli Burs Programı; kadın ve toplumsal cinsiyet konularında çalışan Soros Vakıfları'na destek vermek için oluşturulan Kadın Programı ve daha pek çok karmaşık, yaygın ve her konuda program.
Bu fonlar ve programlarla yapılmak isteneni 1996da Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman şöyle anlatıyor: çalışmalarının içine 290 ayrı kurumu ve yüzlerce insanı almışlardır. Parasal desteklerle, liselilerden gazetecilere, üniversite profösörlerine ve akdemisyenlere, kültürel, ekonomi, bilim, adalet ve edebiyat çevrelerinin tümündeki her sınıftan ve her yaştan insanı kandırdılar. amaç ları, Hırvatistandaki mevcut otoritenin yerini alacak, kendilerine yandaş bir çevre yaratara, yaşamın tüm lanlarında denetimi ele geçirmektir.. Özetle, Hırvatistanın düzenini karıştırmak üzere devlet içinde devlet yaratmaya çalışıyorlar..
Batılı NGOlar ve Soros bu ülkelerde demokrasinin ve özgür basının gelişimi noktasında yerli sivil toplum kuruluşları ve muhalefet hareketleri ile yıllardır işbirliği içindeydi. Emperyalist merkezlerin NGOları Gürcistan ve Ukraynada devrimlerin motor gücü olan Kmara (Gürcistan) ve Pora (Ukrayna) adlı gençlik örgütlerinin oluşumunu üstlendiler ve finanse ettiler. Pora ve Kmara, Miloseviçe darbe yapan Sırp gençlik örgütü Otpor ile yakın ilişkilere sahip ve bu örgütler uzun bir süredir Otpordan devrim metotlarına yönelik eğitim aldı.
Soros Türkiyede
20 Haziran 1999'da Sabancılar'ın konuğu olarak İstanbul'a gelen Soros, burjuva siyasetçilerine, bürokratlara ve sermaye sınıfının üniversitelerdeki temsilcilerine, "Açık Toplum" projesini ve uluslararası siyaset ve ekonomideki marifetlerini anlattığı konferanslar veriyordu. Oysa Soros'un Türkiye'deki faaliyetlerinin uzun bir geçmişi bulunuyor. Soros, büyük bir yüzsüzlükle, Türkiye de bir siyasi partinin kurulmasına ve seçime girmesine destek verdiğini, ancak partinin barajı geçemediği gibi aldığı oy oranının da ülke genelinde çok düşük düzeyde kaldığını söylüyor.
Soros'un elleri, üniversite gençliğine de uzanıyor. 1999 yılında Soros ile Sabancı Üniversitesi eğitim alanında geniş kapsamlı bir anlaşma imzalıyor. Soros, Orta Avrupa Üniversitesi ile Sabancı Üniversitesi ortak girişimin mütevelli heyeti başkanlığına getiriliyor.
Soros, Bilgi Üniversitesi ile adeta ortaklık kurmuş.. Üniversite bünyesindeki Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi, İnsan Hakları Merkezi çalışmaları Açık Toplum Enstitüsü tarafından destekleniyor. Bunun dışında üniversitenin ATE tarafından desteklenen pek çok projesi var. Boğaziçi Üniversitesi bünyesindeki Sosyal Politikalar Forumu ATEnin kurumsal desteği ile sosyal politika alanında bilimsel araştırmaları teşvik etmek ve politika süreçlerine katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş. Forum sosyal politika konularına vatandaşlık haklarını merkez alan bir yaklaşımla Sosyal Avrupa kavramı etrafındaki tartışmaların Türkiye kamuoyuna taşınmasına ve entellektüel camia, medya, politika kararlarını alan ve uygulayanlar nezdinde ilgi görmesine katkıda bulunuyor. Friederich Ebert Vakfı ise bu forumun atölye çalışmalarına finansal destek veriyormuş.
ABD Savunma Bakanı, Endonezya operasyonları nın unutulmaz adamı, Irak halkına yapılan işkencelerin kahramanı Wolfowitz'in "yakın arkadaşım, iyi memurdur" dediği Kemal Derviş, 11 Nisan 2001'de, iki kilit ve esrarengiz adamla buluşuyor: Soros'un Quantum Fon'undan Anthony Richter ve Aryeh Neier. 1988 yılında Soros'a katılan Richter, 1988'den bu yana, ATE'nin Orta Avrasya Projesi müdürü olarak Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu'da vakfın kirli işlerini yürütmektedir. Richter, Eurasia Net'in kurucusu ve Central Eurasia Forum başkanıdır. 12 yıl Human Rights Watch yöneticiliği ve 8 yıl American Civil Liberties Union direktörlüğü yapan Neier ise, 1993'de ATE'nin başkanlığına gelmiştir. Neier, Soros'un önemli kaynaklar aktardığı ve bir anlamda uyuşturucu ticaretindeki rolüne işaret eden "drug legalization (Narkotik ilaçların yasallaştırılması )" projesini yönetmekte ve dünya gençliğinin zehirlenmesine katkıda bulunmaktadır. Soros, TESEV ve ile pek çok sivil toplum örgütünün finansörü, akıl hocası olan, projelerini yüzsüzce "eskiden CIA'in yaptığını, bugün biz yapıyoruz" diyerek açıklıyor.
Soros Vakfı'nın Açık Toplum Enstitüsü'nün Türkiye temsilcisi Hakan Altınay.
Enstitü üzerinden çeşitli sivil toplum kuruluşlarına sağlanan mali destek tam olarak bilinmiyor. Ancak tahmin edilen her yıl bir milyon doların üzerinde olduğu.
Açık Toplum Enstitüsü Türkiye İrtibat Bürosu rolünü ve öncelikli ilgi alanlarını şöyle anlatıyor:Kuruluş undan itibaren Açık Toplum Enstitusu'nun irtibat bürosu Türkiye'nin önde gelen üniversiteleri ve sivil toplum kuruluşları ile Açık Toplum Enstitüsü'nün yurtdışındaki programları arasındaki ilişkiyi kolaylaştırıcı bir rol üstlendi. Açık Toplum Enstitüsü'nün dünyadaki uygulamalarına paralel olarak, Eğitim, Avrupa Birliği, Siyasi Reform, Kadın Hakları, Bölgesel Farklılıklar, Medya ve Sivil Toplum alanlarını öncelikli ilgi alanları olarak belirlendi. Sistemlerine göre bir danışma kurulu var ve proje önerilerine danışma kurulu karar veriyor. Son karar genel merkezin.
- Kasım 2003- Kasım 2004 dönemi Danışma Kurulu üyeleri:
· Nebahat Akkoç (Kadın Merkezi Başkanı),
· Özlem Dalkıran (Uluslararası Af Örgütü eski Türkiye temslicisi),
· Neşe Düzel (Gazeteci),
· Ahmet İnsel (Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi),
· Osman Kavala (Kavala Şirketler Grubu Başkanı, TESEV YK.Üyesi, Helsinki Yurttaşlar Derneği Kurucu Üyesi),
· Eser Karakaş (Bahçeşehir Ü. Öğretim üyesi),
· Oğuz Özerden (Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı,TESEV YK. Üyesi, Açık Radyo Kurucusu,),
· Can Paker (Danışma Kurulunun Başkanı, Türk Henkel Genel Müdürü, TÜSİAD YK.Üyesi,Sabancı Holidng YK.Üyesi, TESEV YK Bşk,) ve
· Salim Uslu (HAK-İŞ Konfederasyonu Başkanı)'dur.[ 1][16]
· Daha önceki üyeler arasında, Şahin Alpay (Gazeteci-yazar) ,
· Murat Belge (Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi,Helsinki Yurttaşlar Derneği Kurucu Üyesi),
· Üstün Ergüder (Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü),
· Ömer Madra (Açık Radyo-Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi),
· Nadire Mater (Gazeteci) var.
ABDnin Uluslararası Kadın Sorunları Ofisi, kadın sorunlarını merkezi olarak ele alıyor. Bölümde yer alan açıklamaya göre Birleşik Devletler Amerikada ve dünyada kadınlar için önemli olan konulara derin bir ilgi duymaktadır. Kadınların ekonomik ve sosyal katılımının desteklenmesi Birleşik Devletlerin dış politikasının en önemli unsurlarından biridir ve tüm dünyadaki kadınların kendi toplumlarındaki politika, sağlık, eğitim ve ekonomik fırsatlara ulaşmalarındaki çeşitli girişimlere ve programlara tümüyle katılımlarına yardım etmektedir. Ofisin uzman koordinatörü, kadın sorunlarının (konularının) Birleşik Devletlerin stratejik, ekonomik ve diplomatik amaçları içinde bütünleşmesini (entegrasyonunu) düzenlemektedir. Bu koordinatör, partili olmayan kamusal ve özel aktörlerle birleşen ofisin, kadın haklarını ABDnin dış politikası doğrultusunda ve tüzel kişiliği içinde korunmasını destekler ve sağlar. Ofis, doğrudan Küresel İlişkiler Bakanlığını bilgilendirmektedir . [2][17]
ABD kadın sorunlarını bölgelere, ülkelere göre tek tek değerlendirip, her bir bölge ve ülke için ayrı ayrı ya da bağlantılı politikalar üretiyor. Politikaların üretilmesinden sonra, takip edilecek stratejiye göre, ayrı ayrı birimler, programlar, projeler oluşturuluyor. Bu politikalar, yine ABD hükümetine bağlı ancak kamuoyuna non-profit ve non-govermental diye sunulan vakıf, enstitü vd. kuruluşları eliyle dünya kadınlarına ulaştırılıyor. ABDnin dış politikasına uygun ve bunu gerçekleştirmek için oluşturulan programlar arasında akla gelebilecek her konu var. Kadınların sorunlarından hiç biri unutulmamış. Mültecilerden Çatışmalar Sonrasındaki Durumda Kadınlara, AIDSden Politik Katılıma, Ekonomi ve Mikrogirişimciliğ in Geliştirilmesinde, Kadın Ticaretine, Eğitimden Kadının İşlevsel Okuryazarlığına, Kadının Yasal Haklarından Medyada Kadına kadar her şey var. Hepsi Avrasyalı, Doğu Avrupalı, Afrikalı, Orta Doğulu ve Asyalı kadınlar için. Bütün programlar amaca uygun olarak en ince detaylarına kadar programlanmış ve bütçesi belirlenmiş. Türkiyeden küçük iki örnek:
ABD hükümetinin Uluslararası Kadın Sorunları Ofisi Türkiyeye Boğaziçi Üniversitesi eliyle ulaşmış ve 18-21 Eylül 2002 tarihinde Global Toplumda Kadın konulu bir panel düzenletmiş. ABD elçisi Robert Pearson, ABD Eğitim ve Kültür İşleri Sekreter Yardımcısı Patricia Harrison, ABD Uluslararası Kadın Sorunları Uzman Koordinatörü April Palmerleenin açış konuşması yaptığı bu toplantının katılımcıları Fatmagül Berktay, Gönül Saray, Kezban Hatemi (Avukat) , Yaprak Özer (İndeks İçerik ve İletişim Danışmanlık Şti. YK Bşk, Gazeteci) Gülsüm Sağlamer (İ.T.Ü Öğretim üyesi).
Yine ABD İstanbul Konsolosluğu 2000 yılında Yücel Saymanın İstanbul Barosu Başkanı olduğu dönemde Kadına Karşı Cinsel Şiddete Karşı Yasal Yaklaşımların Karşılaştırılması konulu bir konferans hazırlatıyor. Bu konferansı Baro adına organize eden ise Kadın Hakları Uygulama Merkezi. ABD İstanbul Konsolosluğunca konferansın Birleşik Devletler İstanbul Konsolosluğu Halkla İlişkiler Bölümünün desteği ile düzenlendiği bildiriliyor. Konferans duyurusunun üzerinde Kadına Yönelik Şiddeti Durdur logosu sizi ABDnin Adalet Bölümünün Kadına Yönelik Şiddet Ofisine götürüyor.[3][18] Konferansta Canan Arın (Avukat, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı), Filiz Kerestecioğlu (Avukat, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Ayşegül Kaya (Avukat), Şebnem Korur Fincancı (Doktor, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucu Üyesi) kolaylaştırıcı (facilitatör) olarak görev almışlar. Toplantıyı açan Canan Arının konuşmasından öğreniyoruz ki, sadece Amerikan Başkonsolosluğ u değil, Heinrich Böll Vakfı, The British Councilde katkıda bulunan diğer kuruluşlar arasında.
Sivil Toplum Kuruluşları uluslararası (!) bir öneme sahip olduğu için Amerikan Konsolosluğu 1-3 Temmuz 2002 tarihleri arasında İstanbul Hilton Otelinde Dünden Bugüne Türkiyede Sivil Toplum adıyla uluslararası bir konferans düzenliyor. Bu konferansın ardından iki yıl sonra bu kez Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, Tarih Vakfı, Alman Siyasi Vakıfları ve Açık Toplum Enstitüsü İşbirliği ile 19-20 Kasım 2004 günü The Marmara Otelinde Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve AB Reform Süreci konulu bir uluslararası konferans düzenleniyor. [4][19] Aynı muhitin kadınları (ve erkekleri ile de tabi) aralarında iki yıl olan bu iki konferansta da yan yanalar. Karin RONGE, (Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı) Nazik IŞIK, (Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu), Ayla Göksel, (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) İpek Gürkaynak, (Umut Vakfı), Mehveş Bingöllü, (Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı (NEW WAYS).
ABD ve ABye Bağlı Hükümet Dışı Kuruluşlar
Sivil Toplum Kuruluşlarının hepsi kendisini non-profit ve non-govermental olarak tanıtıyor. Non-profit kar amacı güdülmemesi, non-govermental ise hükümet/devlet dışı olmak demek. Buradaki hükümet dışı olmak, STKlar için Türk Ulusal hükümeti ve devleti dışında olmak anlamındadır. Dışında olunan hükümet veya devlet ABD veya Avrupa Birleşik Devleti veya Devletleri değildir. Çünkü, bu STKların büyük bir çoğunluğu program, siyaset ve eylem planında tamamen bu hükümet ve devletlere bağlı oldukları gibi, faaliyetleri içinde gerekli parayı buralardan alıyorlar. Bu duruma göre ABD hükümetine bağlı bu ofisler ve bürolar resmi değil, sivil oluyorlar. Veya ABD devleti aslında bir sivil toplum kuruluşu.
Ulusal devletleri parçalamak, yıkmak ve sömürgeleştirmek için nükleer silahlar kadar müthiş bir örgütlenme modelinin mucitleri bakımından NGO yapılan örgütlerin bir arada tutulması, destek ve iletişim bakımından aynı merkeze bağlanması ve sürekliliğin sağlanması aşılması gereken ikinci aşamadır. Son zamanlarda STKlar bunun için eğitilmektedir. Örneğin Tarih Vakfı tarafından Henrich Böll Vakfı desteği ile yapılan Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumlarının 16.sı Amerikan İstanbul Başkonsolusluğ unun eşgüdümünde düzenlenmiştir.
Kadınlar kendilerine atfedilen ikincil rolleri nedeniyle resmi olandan, devletle / hükümetle ilgili olandan ve siyasi olan çalışmalardan uzak durmaktadırlar ve hatta bunlara bulaşmamayı tercih etmektedirler. Bu nedenle, emperyalist merkezlerin NGO silahı en çok kadınlar arasında değer görmüştür. Çünkü, NGOlar, sivil ve devletin dışında ve siyasetle uğraşmayan örgütlenmeler olarak sunulmakta ve para istemedikleri gibi üste para vermektedirler. Non-profit, yani kar amaçları olmadığı için, STKların yaptıkları işler allah rızası için yapılıyor gibi temiz görünmektedirler. Toplumun en örgütsüz bireyleri olan kadınlar, bu sözde örgütler ve oluşumlar tarafından gönüllü yapılmakta, ulusal cephede örgütlenmeleri ihtimali daha başından boğulmakta, kapalı salonlarda ve projelerde meşgul ve kontrol edilmektedirler. STKlar, meşgul ve kontrol ettikleri kadınları önce katılımcı, sonra gönüllü yapmakta, bu süreç içinde ABD ve AB muhipliği duygusunu yerleştirmektedir. Bu duygunun ardından kitlelerin taşınacağı en önemli statü taraftarlıktır.
Özellikle son 10 yılda, ABDnin ve ABnin STKlar eliyle yaratmaya çalıştığı duygu şudur: Türkiyenin kendi başına yaşaması mümkün değildir, bu nedenle varlığı Avrupa Birliğine girmesine ve ABDnin stratejik müttefik olarak desteğini almasına bağlıdır. Demokrasi, özgürlük, insan ve kadın hakları Batıdan gelecektir.
Mondros Mütarekesinden sonra ekonomik ve siyasal anlamda çözülmüş ve çökmüş Osmanlı Devletinde de durum bugünkünden farklı değildi. Sözde aydınlar tarafından İngiliz ya da Amerikan manda ve himayesinin savunulduğu bu dönemde İtilaf Devletleri kamuoyu oluşturmak için cemiyetler (STK) kurduruyorlardı . Bunların en önemlilerinden İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Dahiliye Nazırı Sait Mollaya kurdurulmuştu.
ABDnin Brüksel Ofisi: Avrupa Birliği
Avrupa Birliği Türkiye Temsilciliği dökümanları arasında yer alan Sivil Toplum İşbaşında başlığını taşıyan belgeye göre yönetişim modelinde sivil toplum kuruluşlarının gereği şöyle anlatılmaktadı r: Bütünleşme süreciyle, Topluluk içinde de, ulus-devletin rolü, giderek daha göreceli hale gelmektedir. Bireyler, ulus-devletin egemenliğe ilişkin geleneksel iddiaların artık toplumsal gerçekliği yansıtmadığını daha çok anlamaya başlamıştır. Bugün, istihdam ve çevre sorunları, refah ve sosyal adalet meseleleri, sadece ulusal düzeyde çözümlenebilir sorunlar olmaktan çıkmıştır. Bu da Avrupada STKları bir ihtiyaç haline getirmektedir. Merkeziyetçi anlayışla idare edilmeleri mümkün olmayan karmaşık toplumlarda, mevcut sorunlar, ancak toplumun yerel, ulusal ve bölgesel düzeyde etkin katılımıyla çözülebilir.Bu açıklamaya göre STKlar ulus-devletin tasfiye sürecinde önemli bir rol üstlenmektedir Belgede STKların bir diğer işlevinin de üye devletlerin ulusal çıkarlar adına savunduğu merkezi güce karşı, bir "karşı denge" işlevi görmek olduğu belirtiliyor.
Bugün daha da fazlası yaşanmakta, devlet kurumları Avrupa Birliği parasıyla proje yapmaktadır ve proje ortaklığı kurumsal biçime dönüşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Avrupa Birliğinin bir STKsı haline dönüşmüş bulunmaktadır.
Devletin kurumları tarafından AB parasıyla Sivil Toplumu Geliştirme Programıyapılmakta, bu kapsamda STK Destek Ekibi oluşturulmakta, STK nasıl kurulur, proje nasıl yazılır, projeye fon/para nasıl bulunur konularında sayısız broşür ve kitaplar yayınlanmakta ve Sivil Toplumcunun El Kitabıadıyla yol gösterilmektedir. [5][22] Devletin kurumlarında aynen inşaat ihaleleri gibi, proje ihale duyurularına rastlamak kanıksanmış bir durumdur. Örneğin, Üreme Sağlığı İkinci Teklif Çağrısı: Son başvuru tarihi 28 Mart 2005 gibi. Aynı program ve ihale duyuruları Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının internet sayfalarında da yer almaktadır.
Hükümetlerin teslim alınması yetmiyor, halkın da bu teslim oluşa zihni ile katılması gerekiyor. Bu yapıldığı zaman, hükümetleri değiştirecek halk da kalmayacaktır çünkü. Emperyalizmin hükümetlerle yetinmemekte, milletleri de istemektedir.
Kızlarımızın ve kadınlarımızın okula gitmeleri ve okur yazarlıkları dahi ABD, AB ve Sorosa havale edilmiş. Milli Eğitim Bakanlığı ile ABD Büyükelçisi yana yana Haydi Kızlar Okula kampanyası başlatıyorlar. ABD kampanya için 9 milyon dolar vermiş.. [6][23] Bu kadarla kalmıyor, bu kez Haydi Kadınlar Okula kampanyası başlıyor. Anne Çocuk Vakfı (AÇEV), Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) ile Eğitim Reformu Girişimi (Sabancı Üniveristeis- AÇEV ve Soros projesi) tarafından uygulanacak proje AB tarafından kabul edilmiş. 1928de yapılan yeni Türk harflarinin kabulünden sonra yaşı 15-45 arasında olan kadın-erkek okula gitmemişlerle, biraz okuyabilen ve eski yazıyı öğrenen tüm vatandaşlara yeni Türk harfleri ile okuma yazma öğretmek için eğitim seferberliği başlatılmış ve Millet Mektepleri açılmıştı. Cumhuriyet Devriminin önderleri bununla da yetinmiyor, köylüler okuma yazma öğretmek ve onları aydınlatmak için Halk Okuma Odaları açıyor ve bunu 1932de Halkevleri takip ediyordu.
Ya İstiklal, Ya Ölüm kararı ile kurulan Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir yöneticisi milletine, kızlarına ve kadınlarına okuma yazma öğretmek için yabancı devletlerden para almıyordu. Tam tersine, 1 Mart 1922de TBMMde Mustafa Kemal Atatürk efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiyenin istiklaline, kendi benliğine, an anatı milliyesine düşman olan bütün anasırla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. diyordu.
Hükümetler ve STKlar Amerikan karşıtı bir tepkiden çekiniyorlarsa, biz ABden para alıyoruz diyerek durumlarına bir çare üretmeye çalışıyorlar. ABnin Avrupa Birleşik Devletleri olduğu gizlenerek ya da görmezden gelinerek özürleri kabahatlerinden büyük hale geliyor.
Fon Verilecek STKların Referansları
AB kriterlerine göre her kuruluş istediği zaman STK olamıyor. Önce bu STKnın bir durum analizine tabi tutulması gerekiyor. Örneğin, Üreme Sağlığı Programı kapsamında fon verilecek STKlar belirlenirken Sivil Toplum Kuruluşları Durum Analizi raporu hazırlanmıştır. Durum Analizini hazırlayan Dr. Rukiye Gül, Catherine Pownall ve Fatma Uzdan oluşan ekip envanterde yer alan bilgileri, aralarında İçişleri Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, İngiltere Büyükelçiliği, İngiliz Kültür Derneği, Uçan Süpürge ve Uluslararası Çocuk Merkezinin bulunduğu çeşitli kaynaklardan elde ettiğini, raporun hazırlanmasında, GAP idaresi, UNICEF, Açık Toplum Enstitüsü ve AB Sivil Toplum Destek Programı tarafından gerçekleştirilen daha önceki STK değerlendirmelerinde n büyük oranda yararlanıldığını belirterek bu kişi ve kurumlara teşekkür etmektedir.
Analiz raporunda görüldüğü üzere İngiltere Büyükelçiliği, İngiliz Kültür Derneği (The British Council), Açık Toplum Enstitüsü (Soros) ve Uçan Süpürge referans olarak gösteriliyor. Bu durum İngiliz Muhipleri Cemiyetinin üyelerine verdiği Üye Kimlik Kartının devlet dairelerinde sağladığı avantajlı duruma çok benziyor. İngiltere Büyükelçiliğinin, Açık Toplum Enstitüsünün ve Uçan Süpürgenin listesine girmişseniz ve hele bir de Üye Kimlik Kartınız varsa, ihaleyi kazanmanız ve parayı almanız kolaylaşıyor. Envanterdeki STKlara ilişkin bilgilerin İngiltere Büyükelçiliğinde ve İngiliz Kültür Derneğinde ve Sorosun paravan örgütünde ne işi var? Kimse bunu sormuyor.
27 Mart 1920de İtilaf Devletleri ve İngiliz Temsilcisine telgraf çekerek Eğer maksat Türk milletini boğmak, öldürmek, tamamen imha etmek ise bu gayr-ı mümkündür. Her gün bahsettiğiniz medeniyete, hak ve adalate avdet ediniz. İngilizlerin gayr-ı meşru ve tarih ile alem-i İslamiyete bir darbe olan İstanbul işgalini ve onlara müsaade edenleri cemiyetimiz bilimum alem-i medeniyete karşı alenen protesto eyler diyen Anadolu kadınlarından, İngiliz Devletinin parasıyla örgütlere ilişkin bilgileri toplayıp itilaf devletlerine teslim eden kadınlara. İngiliz devleti aynı devlet, değişen bizim kadınlarımız.
İngilterenin kadın-erkek ayrımı gözetmediğini ve hatta kadınlara daha çok değer verdiğini tarihten örnekleri ile de biliyoruz. 1919 yılı sonlarından itibaren, İstanbulda gücü en üst düzeye çıkmış olan İngiliz Muhipleri Cemiyeti, yürüttüğü faaliyetler ile halkın her kesiminden kişileri kolaylıkla etkileyerek İngiliz taraftarı yapıyordu. Bu durumla ilgili olarak 13.Kolordu Kumandanı Cevdet Beyin Heyet-i Temsiliyeye gönderdiği bir telgrafta; Kadınları bile önce İngiliz Muhipleri Cemiyetine dahil eden ve daha sonra da İngiliz taraftarı yapan tesirlerin herkesi etkileyebileceğ ini, bu sebeple Meclis-i Mebusanın İstanbulda açılmasının mahzurlu olduğunu, çünkü mebusların bile bu durumdan olumsuz yönde etkilenebilecekleri nisöylemesi cemiyetin İstanbuldaki faaliyetlerinin etkisini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
İngiliz Muhibleri Cemiyeti o dönemde zoru başarmış, Osmanlı Devletinde kadınların cemiyetlere üye olması adetten değilken, kadınları da üye yapmıştır. Ardından üye kadınlar taraftar olmuştur.
STK Sözlüğü
Sivil toplumculuk ruhları devşirdiği gibi, dilimizi de devşirmektedir. Bu sayede, dilimize yeni sözcükler kazandırıldı ve yerleştirildi. Sivil Toplum Kuruluşu, Hükümet Dışı Kuruluş, Lobi, Lobicilik, Savunuculuk, Kolaylaştırıcı, Moderator, Aktivist, Flantropsit, Veri Tabanı, Proje, Proje Koordinatörü, Workshop, Partner vs. Bu taktik yeni değildir. Kültür emperyalizminin birinci aracı ana dili tahrif etmek, ulusal kültürle olan bağları dilimizden başlayarak zayıflatmak. Cumhuriyet Devrimi ve anti-emperyalist mücadele sürecinde oluşan kavramlar STK diline çevrilmektedir. Terimler, sözcükler düzeyinde dahi Türk ulusu bu mücadelenin ve sürecin dayanaklarından yoksun bırakılmaktadır. Bu nedenledir ki, Demokratik Kitle Örgütleri unutturulmuş ve unutulmuştur. Hatta öyle ki, Barolar, Sendikalar ve meslek odaları dahi kendilerini sivil toplum kuruluşu olarak ifade etmeye başlamışlardır.
Adlarına ve amaçlarına bakıldığında, yüzlerce, binlerce üyesi olduğu ve Türkiye yararına faaliyet gösterdiği sanısı yaratan ve Açık Toplum Enstitüsünün desteklediği kadın örgütlerinden bazılarını, ABDnin demokrasi dağıtan enstitüleri ile kadın örgütlerinin proje bağlarını ve AB Komisyonundan ihale kazananları ve bunların birbirleriyle olan yakın ilişkilerini inceleyelim. Bundan böyle kendilerini Soros Toplum Kuruluşları (STK) olarak okumakta hiçbir sakınca yok. Adları kocaman olmasına rağmen, tek kişilik, bilemediniz, yasaya uygun olsun diye yedi kişilik STKlar.
- 1-KADIN YURTTAŞ AĞI-KAYA
· Aslı Günel,
· Ceren Ünel,
· Çiğdem Yazıcı,
· Dicle Kogacioğlu ,
· Ferda Paksoy,
· Meltem Aksoy,
· Nazan Üstündağ,
· Nükhet Sirman [7][29],
· Selen Yılmaz [8][30],
· Seyhan Ekşioğlu,
· Tuluğ İlgen ,
· Zülal Kılıç .
Kendilerini ekip olarak tanıtan bu kadınların ortak özelliği, ABDde veya Avrupada şu veya bu şekilde eğitim almış olmaları ve pek çoğunun KA-DERde başkanlık, sekreterlik veya yöneticilik yapmış olmaları ve aynı STKlarda yer almaları. Hepsi uzman projeci. 6 Mart 2002 tarihli Akşam gazetesinde yer alan haberde namus mağdurlarına kol kanat germek için bir araya gelen öğretim üyesi kadınların, Kadın Yurttaş Ağı (KAYA) adlı bir proje geliştirdikleri, KAYAnın kurucularından Zülal Kılıçın dernekleşmeyi planladıklarını ve kadınları şiddetten korumayı amaçladıklarını söylediği aktarılıyor.
KAYAlar Kadınlara Hukuk Danışmanlığı Projesi, Kadınların Kamu Hayatında Karşılaştığı Engeller Araştırması adlı bir proje hazırlamışlar, ya da projelerine para alabilmek için böyle bir dernek kurmuşlar ve Açık Toplum Enstitüsünden fonlanmışlar. - 3-KAGİDER - KADIN GİRİŞİMCİLER DERNEĞİ
Vizyonları Geleceğin iş dünyasını yapılandırmada etkin kadın girişimciler yaratmak, misyonları Ekonomik değer yaratan kadın girişimci sayısını arttırarak; varolan kadın girişimcileri güçlendirerek ve Türk kadın girişimcilerin dünya ile bütünleşmesini sağlayarak Türkiye'nin sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunmakmış.
Mayıs 2002de ilk kez TÜSİADda biraraya gelmişler, Türkiyede kadın girişimcileri destekleyen bir derneğin eksikliğini konuşmuşlar ve çok hızlı yol alarak çeşitli sektörlerde, ulusal ve uluslararası arenada başarı ile faaliyet gösteren 37 kadın girişimci ile yola çıkıp 12 Eylül 2002de derneklerini kurmuşlar.
Kim bu girişimci kadınlar, bir kaçı fikir vermeye yeter. Arzuhan Yalçındağ, (Aydın Doğanın kızı.Kanal D İcra Kurulu Bşk.) Feryal Menemenli, (Doğa Bitkisel Ürünler Yön.Krl.Bşk), Meltem Kurtsan, Kurtsan Şirketler Grubu Başkanı, Leyla Alaton, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi, İpek Cem Tütüncü, Ümit Boyner vd.
Bu girişimci (!) kadınlar derneklerini kurar kurmaz bir de Kadın Fonu kuruyorlar. Kadınla ilgili bir dernek kurulur da, fonu kurulmaz mı. Aslında bu olayı tersinden ele almak gerekir. Ortada demokrasi programı için ayrılmış bir fon vardır. Bu fon aracılığıyla sıradan insanların örgütlenmesi için bir dernek kurulmalıdır. KAGİDER, Kadın Fonuna gönderilecek her bir proje başına 30.000 Euro veriyor.
Kadın Fonu Danışma ve Yönetim Kurulunda tanıdık isimler çıkıyor karşımıza. Doç. Dr. Selma Acuner, (A.Ü.Öğretim Görevlisi, KSS Gn.Md. eski vekili), Nebahat Akkoç, Halime Güner, (Uçan Süpürge Müdürü), Zülal Kılıç, Prof. Nükhet Sirman, Arzuhan Yalçındağ, Ayla Göksel Göçer, (AÇEV YK Bşk Yard.)
KAGİDERin Kadın Fonunun da foncuları var. Bunlar ise şu şekilde açıklanıyor: KAGİDER, KAGİDER Yönetim Kurulu ve Kadın Fonu Çalışma Grubu Üyeleri, KAGİDER üyeleri, yani TÜSİAD ve Açık Toplum Enstitüsü, yani Soros.
19 Ekim 2004 günlü Radikal gazetesinde Funda Özkanın yazısında yer alan bir cümle çok çarpıcı: Dün Ümit Boyner, Selma Akdoğan ve İpek Cem ile bir araya geldiğimde, KAGİDER'in bir ayağının Brüksel'de, bir ayağının Diyarbakır'da olmasını konuştuk. Evet, şatafatlı proje kriterlerinin, vizyonların ve misyonların özeti bu bir cümleden ibaret. KAGİDERin bir ayağı Brükselde, bir ayağı Diyarbakırda olacak. Bu, Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır dan geçer ve Diyarbakırı ABD nin Büyük Ortadoğu Projesine merkez yapacağız sözüyle birebir örtüşüyor.
Kagiderin katıldığı toplantılardan bir kaçı: German Marshall Fund Yönetim Kurulu üyeleriyle toplantı, TESEV, Meltem Kurtsan, 19 Nisan 2004; M. Albright ile National Democracy Institute Toplantısı, 11 Nisan 2004; Kadın Çalışma Grubu Toplantısı, National Democratic Institude (NDI), 21 Şubat 2004; Dünya Bankası, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu tanıtımı, 29 Ocak 2004; NDI (National Democratic Institute) Başkanı M.Albright ile bir toplantı, 1 Kasım 2003.
Bu arada Kagider AB hibe fonlarından yararlanmayı da unutmuyor ve Su Damlası adlı bir proje için AB den hibe, yani para kazandığını duyuruyor. - 4-KA-MER: KADIN MERKEZİ
Kadın Merkezi Diyarbakırda faaliyet gösteriyor. Başkanı Nebahat Akkoç. Nebahat Akkoç aynı zamanda Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi. Sorosun Türkiye'deki faaliyetlerine ve paranın nereye harcanacağına bu danışma kurulu karar veriyor. Nebahat Hanımın harcanmasına karar verdiği ilk proje de herhalde başkanı olduğu Ka-Merin Namus Cinayetlerini Önleme Projesi olmalı.. Yani Sorosun parasıyla namus cinayetlerini önleyecek. Bir yandan aynı emperyalist merkezler tarafından sivilleşme adıyla millet aşiretlere, tarikatlara ve cemaatlere bölünecek, ardından Cumhuriyet Devriminin tasfiye ettiği feodal kurumlar canlandırılacak ve sonra bu kültürün yansıması olan namus cinayetlerini önlemek için para verilecek.
Nebahat Akkoç, basına yansıyan röportajlarında Sorosun bu para desteğinden doğal olarak hiç bahsetmiyor.
Gazetelerde yer alan habere göre, Avrupa Birliği Komiseri Verheuhen Diyarbakır'da Kadın Merkezini ziyaretinde KA-MER'in Brüksel'de dahi çok iyi tanındığını ve kadın haklarının savunulmasında büyük çalışmaları olduğunu belirterek, Türkiye'de demokrasi ve insan hakları, kadın ve erkek eşitliğiyle olmalıdır, kadın-erkek eşitliği olmadan demokrasiden söz edilemez şeklinde bir açıklama yapıyor. KAM-ER Başkanı Akkoç ise Türkiye'nin AB yolunda büyük adımlar attığını vurgulayarak, Türkiye AB'ye girmeyi hak ediyor. Çünkü, bu süreçte çok şeyler yaptı. Verheugen'in KAM-ER'i ziyareti kendisinin kadınlara verdiği desteği gösteriyor diye cevabi bir açıklama yapıyor. Alan memnun, satan memnun yani.
Bir komiser gidiyor, bir ay geçmeden diğeri geliyor. 6 Aralık 2004 günlü Radikal Gazetesinin haberine göre Avrupa Parlamentosu Başkanı J. Borrell, Kadın Merkezi Başkanı N.Akkoç'u ziyaret etti. Borrellde meslektaşı Verhaugen gibi, "Kadın ve erkek arasındaki eşitliğin, AB'nin en temel koşullarından biri olduğunu ve burayı ziyaretinin, ayrımcılığa karşı çalışanlara destek ziyareti anlamını taşıdığını söylemiş. Daha fazla örneğe gerek yok. Bilinmektedir ki, ABden her kim gelmiş ise Diyarbakıra gider, Diyarbakıra giden herkes Ka-Meri ziyaret eder.
Kendisini Türkiyeli Kürt kadını olarak tanımlayan Nebahat Akkoç AB ve ABD karşısında bir hayli itibarlı.[1][ Kendisine bu defa Namus Cinayetlerine Karşı Kürt Kadın Hareketi adlı 2000 yılında Londrada kurulmuş, Kürt ve Kürt olmayan aktivistler, avukatlar ve akademisyenlerin katılımı ile kurulduğu bildirilen bir organizasyon ile Uluslararası Kürt Kadın Çalışmaları Ağı ve Paris Kürt Enstitüsünün birlikte düzenlediği bir konferansta rastlıyoruz. Konferansın adı Kadın, Şiddet ve Politik Güçlerin Direnişi: Kürt Kadınlarının Davası N.Akkoç, Silahlı Çatışmalarda Kadın: Kadına Karşı Şiddet ve Feminist Başkaldırı başlıklı oturumun tartışmacılarından biri. 22.2.2002 tarihli bu konferansın açış konuşmasını Madam Mitterand yapmış.
Akkoç, 13 Ekim 2004 de Brükselde düzenlenen AB de Kadın Diyoloğu adlı toplantıda da konuşmacı. Aynı toplantıda Arzuhan Yalçındağ, Binnaz Toprak (Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi), Selma Acuner, Clodia Roth (Almanya Yeşiller Partisi), Zeynep Karahan Uslu (AKP Milletvekili) , Nazan Moroğlu (Avukat,İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı), Fatmagül Berktay varlar. Aynı muhitin kadınları.
Nebahat Akkoç, Henrich Böll Vakfının maddi katkısı ile 1998den bu yana toplanan Türkiyede İnsan Hakları Hareketi nin vazgeçilmez katılımcısı. Fazla uzatmadan, sizleri Nebahat Akkoç ve aynı muhitin kadınlarının konuşmacı olduğu bir başka toplantıya götürelim. Türkiye ve ABde Kadınlar: Ortak Bir Anlayışa Doğru13 Eylül 2004, Boğaziçi Üniversitesi. Nebahat Akkoç, Selma Acuner, Fatmagül Berktay, Ayşe Bilge Dicleli (Ka-Der Genel Başkanı), Şirin Tekeli (Ka-Der Eski Başkan, Helsinki Yurttaşlar Derneği Kurucu Üyesi, WINPEACE üyesi), Yıldız Ecevit, İpek İlkkaracan, Nazik Işık, Ferai Tınç (Gazeteci), Gönül Saray (DSP eski milletvekili, GençParti Yöneticisi) . Başta söylediğimiz gibi, Türkiyede Kadınlardan Sorumlu Kadınlar bunlar.
22 Nisan 2004 tarihli Radikal Gazetesi Çağımızın Bir Kahramanı başlığı ile Time dergisinin 'Modern Çağın Kahramanları' arasında gösterdiği 38 kişilik listede kadın hakları için mücadele eden emekli ilkokul öğretmeni Nebahat Akkoçun da yer aldığını bildiriyor. Habere göre, Akkoç, 1997de Diyarbakırda Kadın Merkezini (Ka-Mer) kurarak şiddete maruz kalan kadınlara yasal ve psikolojik destek sağlamakta. Haberde doğal olarak Sorosun Açık Toplum Enstitüsünün parasal desteği ve Danışma Kurulu üyeliğinden hiç sözedilmiyor.
ABD ve Avrupa Birliği adeta mıknatıs gibi. AKP Milletvekilini, Kürt kadın aktivisti ve Sorosun danışmanını, Atatürkçüyü, eski sosyalisti, eski KSS Gn.Md vekilini ve TÜSİADlı kadını bir araya getirip aynı semtte topluyor ve onlara diyalog kurduruyor.
Yeni Dünya Düzeni ve AB süreci, kadınları İlerici Kadınlar Derneği üyeliğinden, NDInin partneri Ka-Der yöneticiliğine fırlatıp, sosyalistleri ve Kemalistleri büyük sermayenin ve AB emperyalizminin sözcüleri ile aynı toplantılarda buluşturuyor. Sivil toplumcu ideolojinin, NGOlaşmanın ve AB kapısına bağlanmanın kaçınılmaz sonucudur bu. Bu süreç aynı zamanda titreyenlerin ve tereddüt içinde olanların yutulduğu bir süreçtir. - 5-UÇAN SÜPÜRGE-
Congress Tourism and Organizations Co. Ltd. (Kongre Turizm ve Organizasyon Limited Şirketi)
Süpürgenin uçanına rastladınız mı bilmeyiz ama, Halime Günerin süpürgesi kadınları Brükselden, Waşinghtona, Sorostan NDIye her yere uçuruyor. Halime Güner ismini az önce de KAGİDERin Kadın Fonu Danışma Kurulu üyesi olarak okudunuz. Aynı muhitin insanları olunca insan her yerde karşılaşıyor tabi. Bir Kagiderde, bir Uçan Süpürgede, bir Avrupa Birliği fonları içinde, bir ABDnin NDIsinde.
Halime Güner aynı zamanda Uçan Süpürge Kongre Turizm ve Organisazyon Limited Şirketinin patronu. Nedendir bilinmez, Süpürgeciler, Türkçe ve İngilizce olarak hazırladıkları internet sayfasının Türkçesinde Kongre Turizm ve Organizasyon Limited Şirketi olduklarını yazmamışlar. Bu bilgiyi, sayfanın İngilizcesinden öğreniyorsunuz.
İngilterenin Irak üzerine bomba yağdırdığı Nisan 2004 ayı içerisinde The British Council in maddi desteği ile, CEDAW Alternatif Toplantısı-Sivil Forum düzenleyen ve bu toplantıda İstiklal Marşı okunduğu için kendi toplantısını protesto ettiğini söyleyen kadın aktivist Halime Güner.
Süpürge, kuruluşundan beri Türkiyeden ve dışardan çeşitli organizasyonlar tarafından desteklendiğini, onların bağışlarının projelerinin devamlılığında ve başarısında hayati bir rol oynadığını belirttiği Supporting Organizations (Destekleyen Kuruluşlar)a en derin şükranlarını sunuyor. Açıkladığı listede NED (National Endowment for Democracy-(USA) , Avrupa Komisyonu, The British Council, Kanada Elçiliği, USIS (Embassy of the United States), Hollanda Krallığı Elçiliği, Ankara Fransız Kültür Enstitüsü, Ankara Goethe Enstitüsü, Global Fund for Women (Kadınlar için Küresel Fon-ABD), Mamacash-Hollanda, Sheraton Ankara Hotel&Towers, ASE International var.
Uçan Süpürge ABDnin her yıl Demokrasi ve İnsan Hakları Bürosu tarafından Ülkelerin İnsan Hakları Raporlarında adı zikredilecek denli önemli bir şirket. Tüm dünyada insan haklarını ihlal eden, bu ihlalleri cam ekranlardan naklen seyrettirmesine rağmen arsızca ülkeler hakkında insan hakları raporu yayınlayan ABDnin 2002 yılı Türkiye raporunun kadın bölümünde Bağımsız kadın gruplarının ve kadın hakları derneklerinin mevcut olduğu ancak bunların çoğunlukla parasal nedenler yüzünden sayılarının ve faaliyetlerinin yeterli olmadığı belirtiliyor ve sonra üç kadın örgütünden açıkça söz ediliyor: Ka-Der, Uçan Süpürge ve Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı.[9][42] Amerikanın Türkiyedeki kadın lobisinin baş aktrisleri. ABDnin Türkiye İnsan Hakları raporunda yer alma başarısına sahip primadonnaları.
Türkiyedeki bir Alman Kuruluşu: UÇAN SÜPÜRGE
Kadinlar arasında ve genel olarak kadın derneği ve sivil toplum kuruluşu olarak bilinen Uçan Süpürge bir şirket olmanın da ötesinde başka bir vasfa sahip. Uçan Süpürge, Almanya Büyükelçiliğinin internet sayfasında Türkiyedeki Alman Kuruluşları arasında sayılıyor. Listede aynen şöyle yer alıyor: Fliegender Besen / Uçan Süpürge Frau Halime Güner. Devamında adres ve telefonları da bildiriliyor. Yorumu gerektirmeyecek kadar yalın bir bilgi.
Uçan Süpürge, kadın örgütlerinin buluşturulduğu orkestranın şefi. Süpürge çatısı altında herkesi görebilirsiniz. Lezbiyenlerden eşcinsellere, liberallarden sosyalistlere, Atatürkçülerden etnik ayrılıkçılara, çağdaşlardan şeriatçılara herkes şefin sopasına göre enstrümanını çalıyor. Orkestra üyeleri emperyalizmin sivil toplum ideolojisine ve yönetişim esasına göre eğitiliyor, orkestra dışına kaçmanın önlenmesi için ihale edilen şarkıların birer bölümü onlara söyletiliyor ve böylece çalgıcılar kontrol altında tutularak şarkının uyum içinde çalınması sağlanıyor. Konserin başarısı politikayı ve parayı veren merkezlere rapor ediliyor.
Uçan Süpürge adeta bir proje üretim merkezi. Ama her nedense, ürettiği bu projelere kimin ne kadar fon verdiğini kendileri söylemiyor. Gavurun ekmeğini yiyen, kılıcını sallar demiş atalarımız. Bakın Uçan Süpürge ekmeği nerelerden almış..
- 1-Uçan Süpürge WEBSİTEsi - İNGİLİZ BÜYÜKELÇİLİĞİ
Kadın örgütleri arasında işbiliğini, iletişimi ve eşgüdümü sağlamak; cinsiyet alanında çalışmalar yapanlar ve politika oluşturanlara kaynak merkzi olmak amacıyla bir website kurulması için İngiliz Devleti 43,000 Sterlin vermiş. - 2-"Köprüler Kuruyoruz" Belgesel Film ve 6. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali-AÇIK TOPLUM ENSTİTÜSÜ-SOROS
Köprüler Kuruyoruz projesinin uygulandığı illerde yapılan sohbetlerin kayıtları belgesel film haline dönüştürülmüş. Film 13 Ekim 2003te Brükselde yapılan Avrupa Birliği ile Kadın Diyaloğu, 19-22 Ekim 2004 tarihleri arasında İstanbulda düzenlenen Avrupa Birliğinde Türkiye: Ortak Bir Gelecek toplantılarında gösterilmiş. Belgeselin gösterildiği bir diğer etkinlik de, Tarih Vakfının yürüttüğü bir insan hakları projesi olan Hikayemi Dinler misin? sergisi olmuş. Yeri gelmişken söylemekte yarar var, Tarih Vakfıda Sorosun fonladığı vakıflardan biri.
6.Kadın Filmleri Festivalini Açık Toplum Enstitüsü 2003 etkinlikleri kapsamında fonlandığı belirtiyor. Ancak uçan süpürgenin internet sayfasında bu bilgiye rastlanmıyor. Uçan Süpürgenin 1999 ve 2000 yıllarında gerçekleştirdiğ i Kadın Filmleri Festivaline, Avrupa Komisyonunun yanısıra, Portekiz ve Yunanistan Büyükelçilikleri ile, İtalyan Kültür Heyeti, Fransız Kültür Merkezi ve Alman Kültür Merkezi de destek sağlamış. - 3-Türkiye'deki Kadın Örgütleri Veri Tabanı Projesi - İNGİLİZ BÜYÜKELÇİLİĞİ
Uçan Süpürge, bu veri tabanı projesi ile Türkiyedeki kadın örgütlerinin haritasını oluşturmak, kadın örgütleri arası iletişimi ve etkileşimi artırmak, ortak çalışmalar için zemin hazırlamak ve bu yolla kadınların güçlenmesine katkıda bulunmayı en önemli amaçları arasında sayıyor. Tabi oluşturduğu bu haritanın bir örneğini İngiliz Büyükelçiliğine, yani İngiltere Devletine verdiğini söylemiyor. Projenin koordinatörlüğünü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı öğretim üyesi Prof. Dr.. Yıldız Ecevit üstlenmiştir.
İngiliz Büyükelçiliğinden bu proje için 24,410 Sterlin verildiğini öğreniyoruz. - 4-Kadın 2004 Radyo Programı - AVRUPA BİRLİĞİ
Uçan Süpürge, Avrupa Birliğinin desteğiyle 7 Ocak-14 Temmuz 2004 tarihleri arasında 26 hafta süren Kadın 2004 Radyo Programını gerçekleştiriyor. Demokrasi ve İnsan Hakları Girişimi Programı çerçevesinde hazırlanan ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen proje, 14 bin Euro'ya mal olmuş.
Her hafta TRT Radyo 1den canlı yayınlanan Kadın 2004ün konu başlıklarından bazıları anmaya değer nitelikte: 2004 Yılı Kadın Politikaları, Devlet-Sivil Toplum Yerel Yönetimler ve Kadın Beklentileri, Avrupa Birliği Sürecinde Kadın, Uluslararası İnsan Hakları Örgütlenmeleri, Yerel Demokrasiler, Güneydoğuda Kadın Örgütlenmesi, Uluslararası Mahkemeler ve Kadın İnsan Hakları İhlalleri ve Rehabilitasyon. - 5-Örgütlü Kadınlar Geleceği Örgütlüyor: ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ
Çarpıcı ve iddialı bir başlık. Toplantının ilk gününde Türkiyede ve Almanyada kadın hareketinde örgütlenme ele alınmış. Geleceği örgütleyen kadınlar aynı muhitten: Inge von Börninghausen (Almanya Kadın Örgütleri Ulusal Konseyi Başkanı ve Avrupa Kadın Lobisi Yönetim Kurulu Üyesi), Şenal Saruhan (Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı), Şirin Tekeli, İlknur Üstün (Ka-Der Ankara Şubesi Başkanı), Selma Kavaf, Güldal Okuducu (CHP Kadın Kolları Genel Başkanı, Milletvekili) , Nazik Işık, Hidayet Şefkatli Tuksal (Başkent Kadın Platformu Bşk.Yrd.) ve Nilgün Yıldırım, Sema Kendirci (Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı), Yıldız Ecevit.
Toplantının ikinci gününde, Almanyadaki Thumm&Partners danışmanlık firmasından Ute Thumm tarafından lobicilik eğitimi verilmiş. Thumm Türkiyede Organizasyon Geliştirilmesi ve Kadın Hareketi üzerine bir sunum yapmış.
Duruma bakın, bir Alman Danışmanlık Firması, Türkiyedeki Alman Kuruluşu olan bir şirket ile yani Uçan Süpürge ile, Türkiyede kadınların nasıl örgütleneceğini anlatıyor.. Bunun adı da lobicilik eğitimi oluyor. - 6-Türkiye Homenete Doğru: Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar 1. Ülke Konferansı - FREDRIC NEUMAN VAKFI
Uçan Süpürge bu toplantıya Türkiyenin çeşitli illerinden gelen 100ü aşkın kadının katıldığını, ev-eksenli çalışmayı ve sorunlarını konuşup birlikte çözüm yolları aradıklarını, ev-eksenli çalışan kadınların görünmek istiyoruz dediklerini bildiriyor. Parayı veren bir Alman Vakfı, örgütün adı İngilizce. Nerede görünecekler? HomeNetde.
Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Grubu Başkanı Nazik Işık. Grubun Yerel İşbirlikleri: Jiyan Kürt Kadın Kültür Merkezi, 8 Mart Kadın Grubu Uluslararası işbirlikleri: International Alliance For Home-Based Workers (Homenet), Self Employed Women's Assocıatıon (Sewa)-India, International Centre For Research On Women (ICRW)-ABD - 7-Lobicilik Stratejileri ve Teknikleri Eğitim Semineri (NDI-NATIONAL DEMOCRATIC INSTITUTE)
ABD Kadın aktivistlerin daha etkin savunma ve lobi yapma teknikleriyle tanışmalarına, bu teknikleri öğrenerek uygulamaya geçmelerine, ortak bir strateji belirleyerek bu strateji doğrultusunda bir eylem planı hazırlanmasına zemin hazırlamayı amaçlıyorlarmış. Eğitim, ABD Kaliforniya Üniversitesinde Siyaset Bilimi eğitimi alan, Ulusal Demokrasi Enstitüsü (NDI-ABD) ile Türkiyenin önde gelen sivil toplum kuruluşlarına danışmanlık yapan Dilek Ertükel tarafından verilmiş. Lobicilik üzerine uzun yıllar etkin çalışmalar yürütmüş olan Ertükel, katılımcıları lobicilik temel bilgileri, lobicilik için amaç ve hedef belirleme, ikna teknikleri ve rol oynama, lobi kampanyası planlama gibi konularda bilgilendirmiş .
Uçan Süpürge bu eğitim seminerine katılanları da bildiriyor. Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Çağdaş Kadın ve Gençlik Vakfı, Türk Kadınlar Birliği, Başkent Kadın Platformu, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (Ka-Der), Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği, Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, CHP Kadın Kolları, AKP Kadın Kolları, Eğitim-Sen Kadın Sekreterliği, CEDAW Yürütme Kurulu, Bağımsız Kadın Derneği, Ege Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı . AKP ve CHP Kadın Kolları, Türk Kadınlar Birliği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği ABD ve AB politikasına uyumlu ve bir Alman Kuruluşu olan Uçan Süpürge adlı şirketin lobicilik eğitiminde yan yanalar. ABnin sosyal ve sivil diyalog dediği şey bu olsa gerek. Türk Kadınlar Birliğinin rozetinde başından örtüyü çıkaran bir kadın figürü var, Cumhuriyetle yaşıt bir dernek. Cumhuriyet Kadınları Derneği ise 15 Şubat 1997de Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşünün ardından kuruldu. Ancak şimdi AKP kadın kolları, türbana özgürlük diyen Başkent Kadın Platformunun ve ABDnin listelerinde yer alan Ka-Der vd. örgütlerle yan yana lobicilik eğitimi alabiliyorlar. Yukarıda demokrasi programının kimseyi muaf tutmadığını belirtmiştik.
Uçan Süpürge, projenin önemini ve katılımcıların ne kadar değerli bir eğitim aldıklarını vurgulamak için Dilek Ertükeli etraflıca tanıtıyor. Bakın Dilek Ertükel kimmiş? Washington DCde büyüyen Ertükel, Berkeley Kaliforniya Üniversitesinde Siyaset Bilimi öğrenimi gördü. İlk ilgi alanı politika ve sivil girişim olmuş. 25 yıldan fazla bir süre insan hakları, kadının siyasi ve ekonomik hakları alanlarında çalışmış. Uluslararası Af Örgütü ve Emilys Listte liderlik konumlarında çalışmış. Aynı zamanda, Amerikan Temsilciler Meclisi Azınlıklar Lideri Nancy Pelosi, Amerikan Senatörü Dianne Feinstein, Amerikan eski Senatörü ve Başkanlık adayı Bill Bradley ve Clinton yönetimi İçişleri Bakanı Bruce Babbitt gibi isimler için başdanışmanlık görevlerini yürütmüş. Democratic National Committee ve National Democratic Institute for International Affairs (NDI) gibi kurumlar için de danışmanlık yapmış. Kadınların Amerikada siyasette üst konumlarda çalışmaları, insan haklarının korunması ve güçlendirmesi konularına harcanması için 150 milyon doları aşan bir bütçe için kaynak ayrılıyor..."