Gerçek amaç ne?

Gerçek amaç ne?

İletigönderen önder kadan » Cum Eki 10, 2008 16:17

Mehmet Bedri Gültekin









3 Ekim günü gerçekleşen, sonucunu bizim 4 Ekim günü öğrendiğimiz ve 5 Ekim gününden itibaren gazete sayfalarında yoğun olarak tartışmaya başladığımız Aktütün Karakolu'na yapılan PKK saldırısında esas amaç neydi?



Aşağıda manşetlerini verdiğimiz gazetelerin 5 Ekim tarihini takip eden günlerde yazdıkları bu sorunun cevabını vermektedir:



TARAF GAZETESİ

Bu gazeteyi bilerek en başa koyduk. Okuyacağınız manşetleri "Amerika'nın görüşü" olarak da kabul edebilirsiniz.



"Genelkurmay bu kez hesap versin!" (5 Ekim 2008, Pazar)

"Aktütün'ün ölü çocukları soruyor" (6 Ekim 2008, Pazartesi)

"Bari cenazeye de kalsaydın Paşa" (7 Ekim 2008, Salı)

"Artık itiraf edin bu ikinci Dağlıca" (8 Ekim 2008, Çarşamba)



VAKİT

"Sorumlular istifa etsin" (5 Ekim 2008, Pazar)

"Askere 12 Soru" (6 Ekim)

"Paşa'nın golf sevgisi ağır bastı… Bu kafayla başarı zor" (7 Ekim)

"Şehit anasının feryadı, Golfçü Paşaya tepki" (8 Ekim)



BUGÜN

"Baskın yedik anne baskın" (5 Ekim)

"Acımızı büyüten itiraflar" (6 Ekim)

"Hani para yoktu? TSK bütçesindeki 1.2 milyar YTL'yi kullanmamış! (7 Ekim)

"Ya oğlumu getirin ya da cenazesini" (8 Ekim)



STAR

"Genelkurmaydan özeleştiri: 5 Karakolun yeri değiştiriliyor" (6 Ekim)

"Dağlıca tartışılsaydı, Aktütün yaşanmazdı" (7 Ekim)

"Erdoğan: İstenen her şeyi verdik" (8 Ekim)



ZAMAN

"Karakol üçlü istihbarata rağmen baskın yemiş" (7 Temmuz)



RADİKAL

"Hani oralar BBG eviydi!" (5 Ekim)

Bu gazetelere Birgün ve Evrensel gibi "her salatalığa ellerinde tuz, koşan takımı" da eklersek fotoğraf tamamlanmış oluyor. Elbette bu fotoğrafın ülke içindeki kısmı… Bir de bunun ülke dışındaki kısmı var. Bir örnek de oradan verelim:



WASHİNGTON POST

"Türkiye'nin bu yıl PKK saldırılarında verdiği asker kaybı, komşu Irak'taki şiddet sonucunda ABD askerlerinin uğradıklarından daha fazla." (6 Ekim)



ESAS SORUN NE?



Koçbaşını Amerika'nın sesi Taraf'ın, dinci bağnazlığın sesi Vakit'in ve Fethullahçı Bugün'ün yaptığı, ama çok sayıda gazete ve televizyonun da katıldığı saldırı kampanyasının hedefi çok açık.

Türk Ordusu'nun ülke savunması konusunda zaaf içinde olduğu, istihbarat önceden verildiği halde (İstihbaratı veren de Emniyet!) gereken tedbiri almadığı, subayların çatışmalardan kaçtıkları propaganda ediliyor.

Bu durumda sorun PKK saldırısı, PKK amaçları ile ilgili olmaktan çıkıyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin halk nezdindeki güvenilirliğini, inanırlığını ve prestijini yok etme sorununa dönüşüyor.



TSK ENGELİNİ AŞMAK



Kısacası PKK'nın dar örgütsel hedeflerinden daha kapsamlı bir olayla karşı karşıyayız. Türk Silahlı Kuvvetlerini, Bölgesel hedeflerinin önünde bir engel olarak gören "Büyük müttefik", bir yandan PKK'yı harekete geçirerek "vesile"yi yaratmış, öte yandan yurt içinde ve yurt dışında emrinde bulunan propaganda mekanizmasını harekete geçirerek Türk Ordusu'na karşı yakın tarihimizde benzeri olmayan bir kampanyaya başlamıştır.



Hedef halkın gözünde itibarı sıfırlanmış bir Türk Ordusu'dur.



Hedef, saldırı altında çaresiz bir duruma düşen ve eli kolu bağlanan bir Türk Silahlı Kuvvetleri'dir.



İşte o zaman 1997 sonrası ABD güvenlik raporlarında yer alan; "Türkiye'nin bölgede bağımsız bir güvenlik faktörü olarak güçlenmesi ve artan askeri gücü, istikrarsızlığı artırmaktadır" şeklindeki tespitin gereği yapılmış olacaktır.



Silahlı bir tehditle karşı karşıya olan bir ülkenin Ordusuna yönelik böyle bir saldırının herhalde dünyanın hiçbir yerinde örneği yoktur. Bu saldırının İktidarın hoşgörüsü ve koruması altında gerçekleştiği açıktır.



İKİ STRATEJİ



Yaşadıklarımız, 1997 yılında esasları belirlenmiş iki strateji arasında başlayan ve günümüzde de devam eden çatışmanın parçasıdır. Mayıs 1997'de Bill Clinton'un imzaladığı "Yeni Bir Yüzyıl İçin Ulusal Güvenlik Stratejisi" adlı belgede; bu ülkenin enerji ihtiyacı için, 'Türkiye'nin Doğu Bölgesi'nin de içinde yer aldığı Hazar Havzası'nda ABD egemenliğinin her yola başvurarak sağlanması' gerektiği yer alıyordu.



Türk Ordusu ise gene 1997 yılında yeni bir Milli Askeri Stratejik Konsept (MASK) belirledi. MASK'ta yer alan "Aktif güvenlik politikası, bölgenin bağımsızlığı, TSK'nın modernize edilerek bağımlı olduğu noktaların tespit ve iyileştirilmesi" şeklindeki ifadeler, Türk Ordusu'nun Bölgedeki gelişmelerin farkında olduğunu ve buna uygun yeni bir yönelim içine girdiğinin ifadesiydi.



Keza aynı Konsept'te yer alan "İrticanın birinci, Bölücülüğün ikinci tehdit olduğu" tespiti, TSK'nın; ABD ile tamamen farklı bir yönelim içinde olduğunu gösteriyordu.



İşte o günden bu yana derinleşen bir çatışma yaşıyoruz. Geldiğimiz noktada ABD açısından TSK, bölgedeki çıkarları açısından mutlaka aşılması gereken bir engel durumundadır.



Aktütün baskınını ve baskın sonrasında yaşadığımız gelişmeleri ancak bu temel gerçek ışığında anlayabiliriz.

mbgultekin@i.org.tr
Kullanıcı küçük betizi
önder kadan
Üye
Üye
 
İletiler: 46
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 10:25
Konum: balıkesir

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x