Gerçekten Mecbur muyuz?

Gerçekten Mecbur muyuz?

İletigönderen Başkomutan » Sal Oca 11, 2011 17:51

Gerçekten Mecbur muyuz?

Bir imparatorluğun enkazı üzerine bir millî devlet kurduk, adına adımızı verip “Türkiye Cumhuriyeti” dedik. İmparatorluktan bize kalan, topraklarımızla birlikte canını koruduğumuz “gayri Türk’ler” kendilerini yurtsuz yuvasız hissetmesinler, ayrılık-gayrılık derdinde olduğumuzu düşünmesinler diye milletimize sadece ilk anayasamızın egemenlik hükmünde atıfta bulunduk ve “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dedik. Hattâ alçakgönüllülük gösterdik, kan dökerek, can vererek zaferle sonuçlandırdığımız İstiklal Harbi’nin şerefini, harp döneminde sürekli ayağımıza bağ olan, isyanlarla ordunun ve devletin gücünü yıpratan asker ve savaş kaçkınlarıyla dahi paylaştık.

Bunlardan bir grup (Kürtçüler) gösterdiğimiz gönül yüceliğini, uzattığımız dostluk elini sürekli kötüye kullandı ve özel hak, özel ayrıcalıklar, ülkenin bir bölümünden toprak, geri kalan bölümü için de ortaklık talep etti. Bazı politikacılar ile liberal sıfatlı bir yazar-çizer takımı da, Kürtlerin haksızlığa uğradığından bahisle taleplerinin belirli ölçülerde karşılanması gerektiğini hararetle savunmaya başladılar. Bu savunmaların temelinde ya cahillik ya da ihanete ortaklık bulunuyordu. Ancak bu tür destek beyan ve eylemleri Türk Milleti’nin düşmanlarının tek merkezli ve tek gerekçeli olmadığını gösterdi. Bunları şu şekilde sınıflandırmak mümkün gibi gözüküyor:

—Kürtçü Kürtler

—Ermenici Ermeniler

—Diğer azınlık ırkçıları

—Münafık Müslümanlar

—Her şeyin ticaretini yapanlar ve her şeyi satmaya talip olanlar

—Duyarsız Türkler
.


Kürtçü Kürtlerin Türk devleti ve milletine düşman tavırları sadece cumhuriyet dönemi ile sınırlı olmamış, 1800’lü yılların başından itibaren, ne zaman dış gailelerle uğraşmaktan devlet otoritesi zayıf düşmüşse toplu ayaklanma biçiminde kendini göstermiştir. Nitekim, 1806-1912 döneminde 12 Kürt isyanı gerçekleşmiştir. 1920-1937 döneminde ise toplam 24 Kürt ayaklanması bulunmaktadır.

Günümüzde tarihten ve olaylardan habersiz bazı saf Türklerin ya da örtülü Kürtçülük yandaşlarının yazıp çizdiği gibi ayaklanmaların temelinde ekonomik gerekçeler bulunmamaktadır. Kendilerine yöneltilmiş herhangi bir haksızlık ya da ayırımcılık da yoktur. Bu ülkede Cumhurbaşkanı oldular, başbakan oldular, günümüzde bakanlar kurulunun üyelerinden önemli bir bölümü gururla Kürt kimliklerini ifade ediyorlar (“Ben Türk’üm” diyeni duymadım), en büyük zenginlerimiz Kürt kökenli, ama yine de mağdur rolü oynuyorlar ve isyana hazırlar.

Gerçek ise çok daha farklı. Gerçek isyan sebebini Koçgiri ve Dersim Kürt isyanlarına karışmış olan Nuri Dersimî (Baytar Nuri) 1934 tarihinde şu sözlerle ifade etmektedir: “İntikam! Kürdistan denilen yıkık ana yurdun kurtarılması için; intikam! Kürt diyarında uluyan sırtlan ve çakallar ırkının (Türk’ün) pis vücutlarından Kürt vatanını temizlemek için” (Kürdistan Tarihinde Dersim).

Ermenici Ermeniler de en az Kürtçü Kürtler kadar koruma altında ve bu yüzden son derece ölçüsüz, küstah, Türk düşmanı. Mesela bir Ermeni’nin (Sevan Nişanyan) karısının kafasına insan dışkısı dolu bir kavanoz attığı gazete haberlerine yansıdı ve kimse ayaklanmadı. Aynı eylemi bir Türk yapsaydı herhalde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden başlamak üzere her türlü dış merkez ve içeride KA-Der, İHH, Mazlum Der, TÜSİAD, Mor Çatı, Pembe Dantel… vb bütün entelektüel ahkam kesme kuruluşları kınama bildirileri yayımlar, yürüyüşler düzenler, yardım fonları oluştururlardı.

Mesela (toprağı bol olsun) bir Hrant Dink vardı. Agos Gazetesinde Ermenici yazılar yazar, yazılarında da çoğunlukla şu türlü ifadelerle Ermeni sözcülüğü yapardı: “Ermeniler ve Yahudiler bu özel nedenlere sahip diasporanın bilinen iki klasik örnekleridir.

Her ikisinin de özel nedeni aynıdır, soykırıma uğramış olmak.” (23 Ocak 2004).

“Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur.” (13 Şubat 2004).

Ermeni soykırımı iddialarına karşı dünya çapında mücadele veren TC yetkilileri, bu yazılardan dolayı yapılan yargılamaya soğuk baktığı gibi Agos gazetesinde daha sonraki dönemde soykırım iddialarıyla yayımlanan yazılar için “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle yargılama izni vermedi.

(“Ermeni soykırımı yoktur” diyen herkesi adlî suçlu olarak yargılayan Fransa ve İsviçre ifade özgürlüğünü çok farklı yorumluyor demek ki, ya da bizimkiler elin gâvuruna “ifade özgürlüğü”nü öğretmeye çalışıyorlar belli ki).

Terör örgütlerine karşı savaşırken şehit olan Türk askerini birkaç yüz kişilik cemaatle uğurlayan asil ve necip milletimizin mümtaz evlatlarından oluşan on binler ise Hrant Dink vurulduğu zaman “hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” naralarıyla sokaklara döküldüler, meydanları doldurdular.

Diğer azınlık ırkçıları; yaşı, unvanı, toplumsal konumu ne olursa olsun, “Türkiye mozayığının bir parçası olduklarını” gururla ifade ederken “Türkçülüğe karşı olduklarını” da mutlaka dile getirirler. Bunlara göre “etnik kimlik insanın onurudur” fakat “Türk’üm” demek ırkçılıktır. Yani kendilerinin etnik ırkçılık yapmak haklarıdır fakat Türklerin, kimliklerini ifade hakları yoktur, olmamalıdır.

Kendilerine “milliyetçi” rozetini yakıştırabilen fakat milliyetçiliği kendine göre yorumlayan bazı dil bilgisi fukaraları ise “Türkçü” ile “sütçü”yü kıyaslamaya kalkışarak bu tür iddialara cehaletleriyle destek verirler.


Gerçek Müslüman, inancını yaşamanın ve ibadetin hürriyetle bağlantılı olduğunu bilen, bu gerekçeyle de Atatürk’e ve silah arkadaşlarına minnet duyması gereken kişidir. Ne var ki Müslüman olduğunu iddia eden sakallı, cübbeli cemaatçi takım ile onların kravatlı uzantıları Atatürk’e hakareti ibadet saymakta, onların kalem tutan grubu Atatürk’ün demokrat olup olmadığını sorgulamakta, bazıları da, sahibinin elinden kaçarken Atatürk büstüne çarpıp deviren “Gülsüm İnek”e övgüler düzmekte hattâ heykelini dikmek gerektiğini öne sürmektedirler.

İçlerinden, hırsızlıklarına kılıf uydurmak için devleti “dar’ül harp” ilan eden, lüks sitelerde garsoniyer tutup, “kadınlar sokağa düşmesin diye cariye istihdam ediyoruz” mazeretine sığınan ahlâk düşkünlerinin çıktığı da görülmektedir. Bütün bu saldırganlığın arkasında ahlâk yoksunluğu ve Türk düşmanlığı bulunmaktadır.

Her şeyin ticaretini yapan ve her şeyi alıp satmaya talip olanlar, varlıklarını bu toprağın insanına borçlu olduklarını unutmuş görünmektedirler. Aslında bunu onlara, dükkânlarına bir daha uğramamak suretiyle hatırlatması gereken, onların müşterileri olan fakat duyarsız görünen Türklerdir.

Türk insanının duyarsız görüntüsü ve bazen harekete geçmekte geç kalması bu günün hadisesi de değildir. Nitekim Namık Kemal yaklaşık 150 yıl önce,

Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi

Yazılsın seng-i kabrime “vatan mahzun, ben mahzun


mısralarıyla aynı duyarsızlıktan şikâyet etmiş, fakat bu şikâyetten 50 yıl sonra Türk Milleti Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştirmiş, toprağımıza ayak basan işgalcilere sonsuza kadar unutamayacakları bir ders vermiştir.


Türk Milletinin sinir uçlarıyla oynayanlar, mukaddeslerine saldırmaya cesaret edenler, gösterilen sabrın sınırı olduğunu, bir gün Türklerin de “bunlarla birlikte yaşamaya mecbur ve mahkûm muyum?” sorusunu soracaklarını ve seçim sandığıyla çözüm arayanların çözümsüzlük halinde mermi sandığının sadece bu toprağın düşmanlarına ait olmadığını hatırlayacaklarını düşünmek zorundadırlar.

DURSUN DAĞAŞAN
11 Ocak 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x