Gerilimli Yıllar (10) / Mustafa BALBAY

Gerilimli Yıllar (10) / Mustafa BALBAY

İletigönderen kaye » Pzt Tem 06, 2009 20:01

Ahmet Necdet Sezer’in, Başbakan Bülent Ecevit’in telefonda yaptığı Cumhurbaşkanlığı önerisine yanıtı şu oldu

‘Başka adayınız yoksa peki’


Cumhurbaşkanlığı için pek çok kişinin adının geçtiği bir dönemde Başbakan Ecevit, öneriyi Sezer’e götürdü. Sezer’in telefonla yapılan bu öneriye yanıtı şu oldu: “Aslında başka bir aday bulursanız daha iyi olur. Ama yoksa kabul edebilirim...” Nisan 2000’de Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Sezer’in adaylığı böyle gerçekleşti. Sezer, yıllar sonra o günü anlatırken şöyle demişti: “Keşke Ecevit’e, bir kere daha düşünün, başka bir aday bulabileceğinizi sanıyorum deseydim!”

Gerilimli yılların tam ortasında yer alan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i anlatmaya, bu görevi kabul ettiği günden başlamak gerekiyor. Çünkü bu koltuk için pek çok kişinin adının geçtiği bir dönemde, Başbakan Ecevit öneriyi ona götürdü. Sezer’in telefonla yapılan bu öneriye yanıtı şu oldu:

“Aslında başka bir aday bulursanız daha iyi olur. Ama yoksa kabul edebilirim...”

Nisan 2000’de Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Sezer’in adaylığı böyle gerçekleşti.

Yıllar sonra o günü anlatırken şöyle demişti:

“Keşke Ecevit’e, bir kere daha düşünün, başka bir aday bulabileceğinizi sanıyorum deseydim!”

Sezer’in adaylığı kesinleştiği gün telefonla aradım. Evden konuştuk. Bir anlamda devlet görevi olduğunu söyledi. Kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra ekledi:

“Bunları yazmamak üzere söylüyorum.”

O gün hem sevinmiştim hem üzülmüştüm.

Sevinmiştim...

Sezer çok büyük olasılıkla Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacaktı ve yine büyük olasılıkla diyalog kurabilecektik...

Üzülmüştüm...

Bu diyaloglardaki sohbetlerin yazılmasını istemeyecek. Not tutmakla kalacağız, mesleki deyimle, içimiz şişecek...

Öyle de oldu...

Sezer, bize kapısını hep açık tuttu ama konuşulan konuları da hep kapalı tuttu.

Ama biz de verdiğimiz sözü hep tuttuk!

Anlattığına göre başka gazetecilerle de belli diyalogları oldu. Ama söz verdiği halde dayanamayıp yazanlar olmuş. Onlarla diyaloğu kesmiş. Sözünü tutanlarla diyaloğa devam etmiş.

Sezer’in cumhurbaşkanlığı için şu söylenebilir:

Nasıl başladıysa öyle devam etti. Köşk, onu hiç ama hiç değiştirmedi.

2009’un başında son kitabımı vermek üzere Gölbaşı’ndaki konutuna gittiğimde dayanamayıp sormuştum:

- Böyle bir makam nasıl sizi milim değiştirmedi?

Her zamanki yarı gülümsemesiyle, “Neysem oyum” demekle yetindi.

Cumhurbaşkanlığı’na seçilen Ahmet Necdet Sezer koalisyon hükümetinin bakanları tarafından ayakta alkışlandı. Sezer’in “hukukun üstünlüğünü” her şeyin üzerinde tuttuğu çok kısa sürede anlaşıldı. Hukuka uygun olmadığını düşündüğü hükümet kararnamelerini onaylamadı.

***************************************************************************

Sezer’in hesabı: 7x365=2555

Köşk’e 16 Mayıs 2000’de çıkan Sezer, görevi süresince hukukun üstünlüğünü her şeyin üzerinde tuttu. Ecevit hükümeti döneminde de AKP iktidarında da “Eğriye eğri, doğruya doğru” dedi

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 16 Mayıs 2000’de Çankaya Köşkü’ne çıktıktan sonra bir hesap yaptı:

Kaç gün bu makamda kalacağım?

7 ile 365’i çarptı ve buldu:

2555 gün.

İlhan Selçuk’la makamında sohbet ederken bize bunu anlattığında; o gün, kaç gününün kaldığını da söylemişti.

Çankaya Köşkü’nün çok güzel bir bahçesi var. Güllerle dolu bölüm... Çam ağaçlarının altındaki yürüme yerleri... Atatürk’ün kullandığı köşkün çevresi...

‘ŞAFAK KAÇ?’

Sezer ilk günlerde bahçede dolaşırken nöbetçi asker selam vermiş. Sezer de selamı aldıktan sonra sormuş:

- Şafak kaç?

Asker 100’lü bir rakam söylemiş.

Sezer şu karşılığı vermiş:

- Hadi iyisin... Az kalmış... Benimki senden çok!..

Köşk’teki makamına bu kadar yalın bakan Sezer’in ilk aylarda nasıl bir kişi olduğu anlaşılamadı. Birbiriyle zıt yorumlar yapanlar oldu. Yargının içinden bile birbiriyle çelişen yorumlar geldi.

Sezer’e sormuştum:

Kendinizi anlatma kaygınız yok mu?

Şu karşılığı vermişti:

- Sayın Balbay, bir ilçede hâkimliğe başlarsınız; hiç konuşmanız gerekmez. Gidip geldiğiniz yerlerden, okuduğunuz gazeteden, verdiğiniz bir iki karardan, davalı-davacılarla araya koyduğunuz mesafeden kim olduğunuzu bir ayda anlarlar. İlçede böyledir. İlde ise 6 ayda anlarlar. Şimdi düşünüyorum, beni Köşk’te en geç bir yıl içinde anlayacaklar.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ HER ŞEYİN ÜZERİNDE TUTTU

Gerçekten de öyle oldu. Sezer’in “hukukun üstünlüğünü” her şeyin üzerinde tuttuğu çok kısa sürede anlaşıldı. İlk anlayanlardan biri de herkesin tanıdığı bir isimdi:

Başbakan Bülent Ecevit!

Sezer’in Ecevit hükümeti ile ilişkileri ana konumuzun dışında... Ancak şunun altını çizmeden geçemeyeceğim:

Sezer, Ecevit hükümetinin icraatına nasıl yaklaştıysa, AKP hükümetine de öyle yaklaştı. Eğriye eğri dedi, doğruya doğru. Ecevit hükümeti döneminde kimi kararnameler Köşk’ten dönmeye başlayınca koalisyon kulislerinden şu sesler duyulmaya başlamıştı:

- Biz seçtik, bize muhalefet ediyor... Böyle şey olur mu?

Oldu... Sezer, Ecevit’in “çok ivedi”, “çok yaşamsal” dediği kararnameler için de tek ölçü kullandı:

Hukuk...

Hukuka uygun olmadığını düşündüğü hükümet kararnamelerini onaylamadı.

*******************************************************************

BALBAY SEZER’E BASIN MÜŞAVİRİ OLUR MU?

Usul usul emekliliğe hazırlanırken kendisini Çankaya Köşkü’nde bulan Ahmet Necdet Sezer, Köşk’te nasıl bir kadro ile çalışacaktı?

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kendi çalışma anlayışına özgü bir kadrosu vardı. Buna, kadrodan öte Demirel’in Köşk kabinesi bile denebilirdi. Sezer’in böyle bir kadro ile çalışması iki nedenle zordu:

1- Demirel, ekibinin önemli bölümünü kendisi ile birlikte götürmüştü.

2- Sezer’le Demirel arasındaki tek benzerlik ikisinin de TBMM tarafından cumhurbaşkanı seçilmiş olmasıydı. Biri siyasetten geliyordu, biri yargıdan.

Zorlanırsa belki il komşulukları da söylenebilirdi. Demirel Isparta, Sezer Afyon doğumluydu.

Sezer’in Köşk’te kadro kurmasına yardımcı olan başlıca kişi, hukuk fakültesinden okul arkadaşı Hasan Fehmi Güneş oldu.

Güneş 2000 yazında bir öğle vakti Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’na geldi. Çay içimi sohbet ettik. Kemal Nehrozoğlu’nun genel sekreterlik için en uygun isim olduğunu söyledikten sonra arkasını şöyle getirdi:

- İyi bir basın müşaviri de gerekir. Doğrusunu istersen benim aklımdan sen geçiyorsun, ne dersin?

Hemen teşekkür ettim, ekledim:

“Benim gazetecilik dışında başka bir düşüncem yok. Demirel ekibi çekilebilir ama, sanırım Metin Yalman devlet memuriyetine devam etmek isteyecektir. Bence o Sezer’le de görevini gayet iyi yürütür...”

Yalman görevini başarıyla yürüttü.

Sezer, Köşk’te, başta Devlet Denetleme Kurulu olmak üzere dar ama iyi bir ekip kurdu.

YARIN: ‘ÇANKAYA, SORUMLULUK HİSSEDENE ÇOK ZOR’ AKP’YE EN BÜYÜK İYİLİĞİ SEZER YAPTI

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Şu dizine dön: Gerilimli Yıllar - Mustafa BALBAY

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x