Gerilimli Yıllar (4) / Mustafa BALBAY

Gerilimli Yıllar (4) / Mustafa BALBAY

İletigönderen kaye » Sal Haz 23, 2009 11:07


YAŞ’ta AKP ile askerin ilk karşı karşıya gelişi

Başbakan Gül ve yardımcılarına 9 Aralık’ta Genelkurmay Karargâhı’nda verilen irtica ve güvenlik brifinginde ‘28 Şubat’tan geri dönülemez’ mesajı verildi. 17 gün sonra Gül ve Gönül, YAŞ kararlarına şerh koyarak irticaya sahip çıktılar

Kasım ayı; AKP hükümetinin kuruluşu, Org. Özkök’ün ABD seferini tamamlayışı ile geçti. 9 Aralık’ta Genelkurmay Karargâhı’nda Başbakan Gül ve yardımcılarına irtica ve güvenlik brifingi verildi. Ertesi gün brifingin ayrıntıları pek çok gazetede yayımlandı. Cumhuriyet’te yer alan haber şöyleydi:

“Genelkurmay Başkanlığı’nın Başbakan Abdullah Gül ve bazı hükümet üyelerine verdiği irtica ve güvenlik brifinginde, irticanın tehdit niteliğini koruduğu belirtilerek ‘Türkiye Cumhuriyeti’yle hesaplaşma aşamasına gelen irtica hareketi, 28 Şubat 1997’de durdurulmuştur. Bu kazanımların korunması için gerekli yasalar çıkarılmalıdır, irtica sermayesi desteklenmemelidir’ denildi. 28 Şubat’tan geri dönülemeyeceğinin vurgulandığı brifingde, kamuoyunda türban sorunu olarak tartışılan kılık kıyafet yasalarıyla da oynanmaması gerektiği vurgulandı.

Dün saat 13.50 sıralarında başlayan brifinge Başbakan Abdullah Gül, başbakan yardımcıları Abdüllatif Şener, Ertuğrul Yalçınbayır ve Mehmet Ali Şahin’le Devlet Bakanı Ali Babacan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Başbakanlık Müsteşarı Fikret Üçcan katıldı. Askeri kanattan ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yaklaşık 20 korgeneral ve tümgeneral katıldı. Brifing, bölücü terör, dış güvenlik ve irtica olmak üzere üç ana bölümden oluştu. Brifingin irtica ile ilgili bölümünde önce irticanın tarifi yapıldı. İrtica şöyle tanımlandı: ‘Dini alet ederek kurulu düzeni yıkıp onun yerine dini esaslara dayalı bir düzen kurmak.’ Bu tanımdan sonra Türkiye’de irtica faaliyetleriyle ilgili şu bilgiler verildi:

• Ülkemizde dini esaslara dayalı devlet kurma amacıyla planlı ve uzun vadeye dayalı bir strateji izleyen irticai unsurlar, 1997 öncesinde tam anlamıyla ülkenin laik demokratik yapısıyla tüm çağdaş kazanımlarını hedef alarak Türkiye Cumhuriyeti ile açık bir hesaplaşmaya girişmişlerdi. Bu tehdit ciddi bir güvenlik sorunu olarak değerlendirildi. Konu 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşülerek bir dizi karar alındı. Alınan kararların takip ve koordinesi amacıyla 28 Kasım 1997 tarihinde Başbakanlık’ta bir uygulama ve takip koordinasyon kurulu oluşturuldu.

Bu kurul halen irticai faaliyeti takip ve kontrolde en etkili kurumdur. Faaliyetlerinin devam etmesi şarttır.

• Bu kurul tarafından irtica ile mücadelede tespit edilen mevzuat eksikliğinin giderilmesi için 16 adet yasa tasarısı hazırlanmış ve Meclis’e sevk edilmiştir. Bunlar arasında anayasanın laiklik ilkesinin korunması için TCK’nin ilgili maddelerinin değiştirilmesi, irticai faaliyetlere bulaşan devlet memurlarının memurluktan uzaklaştırılması vardır. Bunlardan devlet memurlarının görevlerine son verilmesi ve irticai faaliyetlerde bulunan kamu işçilerinin iş aktinin feshi henüz yasallaşmamıştır. Hükümetinizin bu iki tasarıyı yasalaştırması önemlidir.

• İrticai faaliyetler alınan tedbirlerle bir ölçüde azalmış olmasına karşın devletin laik yapısını tehdit eder boyuttadır. Milli Gençlik Vakfı’nın faaliyetleri, 1200 vakfın irticai faaliyette bulunması, 42 üniversitede irticai faaliyet olması... Bunların içinde bine yakın irticai personel var. Bu kapsamda, 480 özel okul, 2 bin 200 yurt ve pansiyon, 1100 Kuran kursu, 500’e yaklaşan dershane, 1700 civarında şirket, finans kurumu, 34 holding, 45 milyar dolarlık sermaye birikimi, 245 radyo TV kanalı bulunmaktadır.

• 13 bine yakın irticai faaliyette bulunan devlet memuru vardır. Bunlar sırasıyla Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere pek çok bakanlıkta bulunmaktadır.

• İrtica ile mücadelenin başarıyla yürütülmesi için cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye çalışanların görevlerine son verilmesi, Milli Güvenlik Kurulu’nun 406 sayılı kararı uyarınca irtica ile mücadele stratejisi ile yarım kalan diğer mevzuat çalışmalarının tamamlanması, vatandaşlardan yasadışı para toplanmasının önlenmesi, sermaye piyasası sistemi dışındaki işlemlerin önlenmesi kaçınılmazdır.

8 yıllık zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması gereklidir.

• İrticai sermayenin teşvik edilmemesi gereklidir.

• Kıyafet kararnamesinin aynen uygulanması sağlanmalı, değişikliğe gidilmemelidir. Brifingin son bölümünde de şu değerlendirme yapıldı: ‘Her zaman olduğu gibi bundan sonra da irtica ile mücadelede Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm kurum ve kuruluşlarla beraber hassasiyetle hareket edecek, kararlığını koruyacaktır.’

*************************************************************************

YAŞ’ın 26 Aralık 2002 tarihli toplantısında irticacı yedi subayın ordudan atılmasına karşı çıktılar

Gül ve Gönül’den ‘şerhli’ onay


26 Aralık 2002’de Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısı vardı. Yıllık olağan YAŞ toplantısının birincisi ağustos ayında, ikincisi de aralık ayında yapılıyordu.

Askerlerin iki hazırlığı vardı:

1. Brifingle Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren konularda neler düşündüklerini hükümete anlatmak.

2. İrtica faaliyetlerini de kapsayan disiplinsizlik nedeniyle ordudan atılacak personel konusunda ödün vermemek, Erbakan hükümetinde olduğu gibi AKP hükümetinde de Başbakan’la Milli Savunma Bakanı’nın imzasını almak.

AKP’nin de iki hazırlığı vardı:

1. Brifingi rutin bir anlatıma dönüştürmek ve kamuoyuna yansımamasını sağlamak.

2. Ordudan atılacaklara yargı yolunun açılmasını sağlamak. Bu amaçla da atılmalara şerh koymak.

Brifing basına sızdı. Ayrıntılı haber veren gazetelerden biri Cumhuriyet’ti. Haberin ana hatları şöyleydi:

“Toplantıda, Irak’taki olası gelişmeler nedeniyle daha önce yapılan hazırlıklar doğrultusunda Milli Askeri Strateji Konsepti güncelleştirildi. Konseptte, Irak’ta beklenen gelişmeler ve buradan Türkiye’ye yönelebilecek tehditlere karşı alınması gereken önlemler yeniden düzenlendi. Irak’taki olası gelişmeler dikkate alınarak hazırlanan yeni konseptte, dış tehdit unsurları arasında Irak’taki gelişmeler ilk sıraya çıktı. Konseptte, bu tehdide yönelik alınması gereken önlemler için TSK’nin ihtiyaçları da dile getirildi. Toplantının ardından yapılan açıklamada, Türkiye’ye yönelik iç ve dış tehdit unsurları ile TSK’nin harbe hazırlık durumu konusunda değerlendirme yapıldığı belirtilerek şöyle denildi: ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nde uygulanan tasarruf tedbirlerinde gelinen nokta ve alınacak ilave tedbirler ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli personel konuları görüşülmüştür. Ayrıca, disiplinsizlik nedeniyle durumları değerlendirilen 7 personelin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden uzaklaştırılmalarına karar verilmiştir.’

Disiplinsizlik gerekçesiyle TSK ile ilişkisi kesilen personelin tamamının irticai faaliyetler nedeniyle ordudan atıldığı öğrenildi. İlişiği kesilenlerin 4’ünün astsubay, 3’ünün de subay olduğu kaydedildi. İhraç edilen subaylardan en yüksek rütbelisinin yüzbaşı olduğu bildirildi.”

HÜKÜMETTEN ŞERH

Asıl önemli haber ise daha sonra geldi.

Başbakan Gül ve Milli Savunma Bakanı (MSB) Vecdi Gönül ordudan atılmalara şerh koymuşlardı.

Bu bir ilkti. Haber bana da geldi. Birkaç gazete daha haberin peşindeydi. Ancak doğrulatmak gerekiyordu.

Haberi araştırırken bir gazeteci arkadaşım aradı, kendisine gelen bilgi “kesin şerh konduğu” yönündeydi. 3 subay 4 astsubay, toplam 7 kişi atılmıştı.

Kaynağının sağlam olduğunu söylüyordu.

Bir şansımı deneyeyim dedim, dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç’ı aradım.

Emir subayına ulaştım.

Konuyu sordular. Aldığım bilgiyi özetledim. Emir subayı da Org. Kılınç’a aktardı. Emir subayı şu karşılığı verdi:

“Mustafa Bey, komutanımız ne biliyorsa yazsın dedi”.

Haber Cumhuriyet’te birinci sayfadan yayımlandı. Başta Hürriyet, Milliyet olmak üzere öteki gazeteler de doğal olarak konuyu işledi.

‘HABERİN BÜYÜĞÜNÜ ALAMAMIŞSINIZ’

Haberle ilgili olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman’ı aradım. Yanıtı şu oldu: “Şerh doğru ama, haberin büyüğünü alamamışsınız.”

“Büyük haberin” ne olduğunu söylemedi!..

Bu tablo askerlerle hükümetin yıldızının çok barışık olmayacağını gösteriyordu.

YAŞ toplantısına katılan bir komutan, Cumhuriyet’in haberini doğruladıktan sonra, sordu: “Sayın Balbay, siz ordudan ihraç için hakkında dosya açılan bir subayın kaç incelemeden sonra o dosyanın oluştuğunu biliyor musunuz?”

“Bilmiyorum” yanıtını verince devam etti: “En az 20 merhaleden geçiyor. Öyle 3-4 kişinin oturup karar vermesiyle olmuyor. Onlar sonuçta bizim evlatlarımız. Ama disiplin için buna mecburuz.”

‘ASKER: İLK GOLÜ YEDİK; AKP: İYİ BAŞLADIK’

Benim gözlemlerime göre o YAŞ toplantısı askerin içinde deyim yerindeyse şu yoruma neden oldu:

“İlk golü yedik!”

AKP saflarında, Meclis koridorlarında da şu konuşuluyordu:

“İyi başladık.. REFAHYOL gibi olmayacağını gösterdik.”

***************************************************************************

AKP’NİN ŞERHİNE SERT TEPKİ

Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, hükümetin bu adımından duyduğu rahatsızlığı 8 Ocak 2003’te düzenlediği basın kokteylindeki konuşmasında net biçimde vurguladı.

İhraçlara “yargı yolu açılması” gerekçesiyle hükümet üyelerinin şerh koymasına sert tepki gösteren Özkök, TSK’nin uzun süredir irticai hareketlerin önünde bir engel olarak görüldüğünü, irticai görüş yandaşlarının TSK’ye sızmak için her yola başvurduğuna dikkat çekti. Özkök şu değerlendirmeyi yaptı: “TSK de bu tehdide karşı, savunma refleksleri ve yöntemleri geliştirmiştir. YAŞ’ta anayasamızın 125. maddesi uyarınca, yapılmak istenen uygulama bu refleks ve yöntemin gereğidir. Bilindiği üzere 125. madde YAŞ kararlarını diğer bazı kararlar gibi yargı denetimi dışına taşımıştır. Bir anayasa maddesinin uygulanma istemine muhalefet şerhi koymak, idarenin kanunların uygulanmasını sağlamak sorumluluğu ile çelişmiştir ve kanımca bu nedenle yasal dayanaktan yoksundur. Bu konudaki farklı düşüncenin ifade edileceği yer ve durum YAŞ olmamalıydı. Bu istisnai durum şüphesiz irticai faaliyetlere bulaşanlara cesaret vermiştir. İrticai unsurların yarattığı tehlike dışarıdan çok net görülmüyor. Diyelim ki bir binbaşı bir tarikatın etkisi altında kalıyor. Aynı tarikattan bir astsubay varsa ve o kişi tarikatta daha önde ise binbaşı astsubayın emrine giriyor. Biz, bir kişiyi gerektiğinde ölüme gönderme sorumluluğu taşıyan bir kurumuz. Kimi tarikat üyeleri de falanca ülkeye savaş caiz değildir, diyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Biz bunları tartışma konusu dahi yaptırmak istemiyoruz.”

YARIN: ARINǒIN MECLİS BAŞKANLIĞI İNADI, KOMUTANLARDAN ÜÇ DAKİKALIK ZİYARET

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Şu dizine dön: Gerilimli Yıllar - Mustafa BALBAY

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x