"Gözleri vardır, görürler. Kulakları vardır, duyarlar..." / Erhan SANDIKÇI

"Gözleri vardır, görürler. Kulakları vardır, duyarlar..." / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Pzt Tem 29, 2013 5:02

"Gözleri vardır, görürler. Kulakları vardır, duyarlar..."
Resim


    Teröristbaşı yakalandı, mevcut yasalara göre kelle vermesi gerekiyordu. Ki kendi de bu korkudan tir tir titriyordu.

Dediler ki: "İdam edilmesi insan haklarına aykırıdır. Hem Avrupa Birliği de buna şiddetle karşı çıkıyor. AB standartlarını yakalamak ve AB'ye girişi hızlandırmak için idam cezasını kaldırmamız gerekiyor."

    Kandil'deki terör kamplarına operasyon yapılması gerektiğini söyledik, terörü bitirmenin olmazsa olmazının bu olduğunu hatırlattık.

Dediler ki: "30 yıl operasyon yaptık da ne oldu? Operasyon yapmakla bitmiyor. Yüz azalıyor bin artıyor. Dağdakileri dağdan indirmeye çalışalım."

    Operasyonlar bitti. Açılım başladı. Tabelalar değişmeye başladı, Kürtçe kamu kurum ve kuruluşlarına sokuldu. Türklüğü güneydoğuda yok etmeye koyuldular. Teröristleri davul zurnayla karşıladılar. Kandil'den geleni sokağa saldılar.

Ne oluyoruz? dedik.

Dediler ki: "Bunlar hep terörün bitmesi için. Bunlar hep birlikte yaşamak için. Bunlar hep bölünmemek için. Bunlar hep kan akmasın diye. Bunları yapınca terör bitecek, ülke bölünmeyecek."

    Yerel yönetimler güçlendirilmeye başlandı. Bölgesel Kalkınma Ajansları kuruldu. Yerel birimleri kalkındıracağız diye yönetim yetkileri merkezden yerele ve sermayeye aktarıldı. Kürtçe seçmeli ders ve siyasi propaganda dili oldu. Millî Eğitim'in temel amaçlarından, Anayasa Mahkemesi yemininden, üniversitelerin mezuniyet yemininden Türklük ve Atatürk'ün adı çıkarıldı. Teröristlerle pazarlığa oturuldu. Apo'dan "yol haritası" alındı. Başbakanlık Müsteşarı Oslo'da teröristlere "Atadığımız valiler ve emniyet müdürleri PKK'nın alt birimlerde örgütlenmesine hoşgörü gösteriyor, hoşgörü göstermeyen varsa söyleyin." dedi.

Tepki gösterdik. Terör örgütüyle anlaşma yapılmaz dedik. Pazarlık, terörü cesaretlendirir, teröre moral verir dedik. Devletin temel taşlarına yönelik bu değişiklikler ülkeyi bölünmeye götürür diye uyardık.

Dediler ki: "Bu adımlar atılırsa PKK silah bırakacak. Zaten bu adımlar Kürtlere geniş haklar vereceğinden PKK'yı 'gerekli' ve 'meşru' görenler de geri adım atacak. Geçmişte yaşanan asimilasyon ve cinayetlerden dolayı devlete küsenler de barışacak. Barış gelecek. Barışın kaybedeni olmaz."

    AKP hükûmeti ile PKK anlaştı. TSK güneydoğudan çekildi. PKK yerel asayiş timi kurdu, kimlik denetimi yapar duruma geldi, istediği zaman devlet görevlilerini kaçıracak güce erişti. Terör örgütü bölgede egemenliği ele aldı. PKK yöneticileri ve kıravatlı PKK'lılar "Öcalan serbest kalacak." dedi. Suriye'nin kuzeyinde de AKP'nin yıkmaya çalıştığı Suriye devlet güçlerine karşı PYD egemenlik alanı kazandı. AKP, Irak'ın kuzeyindeki terör hamisi Barzani'yle yakın ilişkiler kurdu. Erbil'e elçilik açıldı. Kerkük ve Musul'daki Türkmenlerin "Bölgesel Kürdistan Yönetimi"nin vatandaşı yapılmalarına ses çıkarılmadı.

Diyoruz ki, "barış" diyerek "çözüm" diyerek geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik alanı daraltıldı, bölücü terör örgütü hem Türkiye'nin güneydoğusunda hem Irak ve Suriye'nin kuzeyinde güçlendi. Ulusal birliği yıkıcı tavizler bölünmeye yol açıyor.

Kimisi ağzındaki baklayı çıkarmaya başladı, "Kürtlerin de bir devleti olması doğal bir haktır... Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı vardır... Cumhuriyet yanlış kurulmuştu, bu düzeltiliyor... Kürtlere bağımsızlık verip komşu olarak kaynaşmalıyız..." diyorlar.

Kimileri hâlâ uyutmaya devam ediyor. Onlar da er ya da geç açık edecekler niyetlerini. PKK'ya verilen tavizler ülkeyi topluca iç savaşa sürüklediğinde... Bebek katili salıverilip ekranlardaki kahpelerin başında ağırlandığında... 30 yıldır askeri, polisi, korucusu, öğretmeni, mühendisi, bebeği katledilen milletin tansiyonu hiç olmadığı kadar fırladığında... Yine bu alçaklar diyecekler ki: "Kürtlerin, adında 'Türk' sözü geçen bir ülkeye bağlı olması beklenemezdi... Barış için, kan dökülmemesi için Kürdistan'ın kuruluşunu kabûllenmek gerekir... Bölgenin huzur ve istikrarı için yeni komşumuz Kürdistan'a alışmalıyız... 1946'da kurulup 1947'de yıkılan Mahabad Cumhuriyeti'nden sonra ilk kez Kürtler hakları olan devletlerine kavuşuyor..."

Sözün özü: "Kürt sorunu" diye gündeme getirilen şeyin temelinde Türkiye'yi (ve İran, Suriye ve Irak'ı) parçalayıp Batı'nın kuklası durumunda bir Kürt devleti kurmak vardır. Tüm mesele ABD'nin denetiminde ikinci bir İsrail'i bölgeye konuşlandırıp küresel sermayenin Orta Doğu'daki egemenliğini sağlamak ve bölgeyi Batı'nın çıkarlarına göre şekillendirmektir. Bugün bu plân adım adım uygulanırken bölücüler her aşamada insanları kandırmak için farklı şeyler söylüyor.

Göz ardı ettikleri şudur: Gözlerini görmek için, kulaklarını duymak için, beyinlerini düşünmek için, vakitlerini gerçeği anlatmak için, enerjilerini tehlikeleri savurmak için kullanan insanlar var. Ve bir araya geldiklerinde hiç de görüldüğü gibi yalnız olmayacaklar.

Erhan SANDIKÇI, 29 Temmuz 2013
sandikcierhan@gmail.com
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x