Gül-Arıtman tartışması konusu

Gül-Arıtman tartışması konusu

İletigönderen kgursu » Sal Ara 23, 2008 23:46

Gül-Arıtman tartışmasında iki yanlış

fbila@milliyet.com.tr


CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesinin Ermeni kökenli olduğunu ima eden açıklaması tartışmalara neden oldu.
Cumhurbaşkanı Gül, ailesinin şeceresini açıklayarak, bu iddia ve imanın doğru olmadığını belirtti. Ailesinin hem anne hem baba tarafından, 100 yıllık şeceresinde görüldüğü gibi, Müslüman ve Türk olduğunu duyurdu.
Cumhurbaşkanı Gül, neden açıklama yapma gereği duyduğunu da şöyle ifade etti:
“Gerek Cumhurbaşkanlığı’na seçilişim sürecinde çok planlı olarak ve gerekse son birkaç gündür bazılarının açıkça, bazılarının sinsi bir şekilde yaymaya çalıştığı bir yalanı düzeltmek ve hakikat adına tarihe not bırakmak için ailemle ilgili aziz milletimi bilgilendirmek mecburiyeti hissettim.”

Arıtman’ın yanlışı
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın “Ermeni kökenli” olduğu imasıyla Cumhurbaşkanı Gül’ün annesiyle ilgili olarak yaptığı açıklama bir talihsizliktir. İzlediği yol yanlıştır.
Cumhurbaşkanı’nın annesinin Ermeni kökenli olması veya olmaması siyasi malzeme yapılacak bir konu değildir. Arıtman’ın “ırkçı” sayılabilecek bu yaklaşımı, toplumun her kesiminden, bu arada partisi CHP’den de tepki gördü. Bu da Arıtman’ın yaptığının yanlış olduğunun bir diğer göstergesi.
Arıtman, Gül’e yönelttiği imalı sözleriyle, Ermeni vatandaşlarımızı rencide etti. Ermeni olmayı bir suçmuş veya bir eksiklikmiş gibi gören Arıtman’ın yaklaşımı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırıdır. CHP gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini oluşturmuş ve rehber edinmiş bir partinin mensubuna bu söylem yakışmadı.
Türkiye Cumhuriyeti, etnik bir temele dayanmaz. Atatürk’ün millet anlayışı ırkçı değildir. Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir” diyerek, millet ve milliyetçilik anlayışını çok güzel ifade etmiştir.
Etnik kökeni ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı, her görevi yapabilir. Nitekim yapmıştır da...
Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, bakanlar değişik etnik kökenlere sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin gereği de budur.

Yanlışı yanlışla düzeltmek

Cumhurbaşkanı Gül, ailesinin şeceresini açıklamakla yetinmeyip Arıtman’a karşı dava da açtı. Cumhurbaşkanı, tüm milleti temsil eder ve devletin başıdır. Dolayısıyla ailesinde Ermeni kökenliler bulunduğu ve bu nedenle ayrımcılık yaptığı iddiasına karşı dava açmış olması da yine Ermeni vatandaşlarımızı rencide edebilir. Ermeni olmak veya ailesinde kökeni Ermeni olan kişilerin bulunması, aksi ispat edilmesi gereken bir durummuş gibi algılanırsa, özellikle Cumhurbaşkanı’nın temsil sorumluluğu bakımından yanlış anlamalara yol açabilir.
Cumhurbaşkanı Gül, bir siyasi istismarı önlemek amacıyla da olsa, Ermeni vatandaşlarımızı düşünerek, açıklama yapmakla yetinmeli, dava açma yoluna gitmemeliydi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi açısından bakıldığında Arıtman’ın sözlerine karşı Cumhurbaşkanı Gül’ün dava açması bir yanlışa bir başka yanlışla yanıt vermek olacaktır.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Son zevzeklik...

İletigönderen kgursu » Sal Ara 23, 2008 23:53

Son zevzeklik...

muratbirsel@stargazete.com


Çankaya’dan açıklama yapılıyor: Cumhurbaşkanımız katıksız Türktür. Aynı zamanda kendisi Müslümandır.

Bence de ülkenin ‘kontrpiye’de kaldığı andır.

Bizim -malum- her duruma uygun laflarımız var: ‘Sükut ikrardan gelir!’

Biri deli sana ‘deli’ derse ille de ‘ben deli değilim’ diyeceksin, sonra karşındaki ‘ama bak belli ki sorguluyor, o da deli olduğundan şüphe ediyor, yoksa bu sonuca nasıl varacak’ boyutuna dalıyor...

Uzuyor velhasıl ve kimse asıl konuyu değil, yıllar boyu bu atışmaları hatırlıyor!

Telefon edip sormadım, bilmiyorum, ama sanki Çankaya’dan yapılan açıklamanın görünmez bir son cümlesi var:

‘Ayrıca bir Cumhurbaşkanı Ermeni olsa ne olur ki’

Ama bunu -maalesef- kolay kolay yazamazsınız...

Çünkü ‘Velev ki’ diye başlayan cümleler kurulduğunda ülkede nasıl sonuçlar doğurduğunu hepimiz biliyoruz.

Aslında şu yazıyı yazarak kendi tezime tezat teşkil ediyorum, siz de lütfen, ‘bu son olsun’ çağrısı olarak değerlendirin...

Diyelim ki bizim ülke -Türkiye- bir apartman.

Bu apartmanda herhangi bir daire sakini (!) duvara çivi çakacak olduğunda, üç tık tık sonrası, alt daire onu protesto etmek için süpürgeyle tavana vurmaya başlıyor. Bu sefer onun çıkardığı sese, yan daire duvara dayadığı tencereye tahta kaşık vurarak isyan ettiğini beyan ediyor...

Neticede kendi haline bırakacak olsanız üç dakikada bitecek olan gürültü -her kattan bir ses çıkması sonucunda- saatler süren bir takırtılı yıpratma savaşına dönüşüyor.

Şimdi soruyorum böyle bir apartmanda; ders çalışılır mı, müzik dinlenir mi, yaratıcılık gelişir mi, uykudan zinde uyanılır mı, hayattan tat alınır mı?

Biz ülkece bu uğultuda yaşıyor ve hayatı başkasına zehir etmeyi başarı kabul ediyoruz!

Başka bir deyişle, kuru gürültüden iş yapmaya vakit kalmıyor!

Reaksiyonun bu olduğunu bildiğinde, Türkiye’yi sabote etmek için yapacağın aksiyon da belli; gidip binadaki en ses getiren yerin duvarına çiviyi çakacaksın.

Devrilen domino taşları gibi -resmi/özel kurum kuruluş, örgüt birlik, dernek- memlekette ne kadar ‘daire’ varsa her biri işi gücü bırakacak ve duvara vurmaya başlayacak.

Bu bir çılgınlık!

Bu açıdan baktığınızda, ‘delinin biri kuyuya taş atıyor, kırk akıllı çıkaramıyor’ değil.

Bir taş atıldığında hepimiz ‘deliler gibi’ peşine takılıyoruz.

Ağzı olanın konuştuğu zamanlarda, aklı olanın sustuğu durumlar olduğunu anlatacak insanlar ve örnekler görmeyi -en azından bundan böyle- arzu ediyor gönül.

Nasıl saçmasapan davalarla adaleti meşgul etmemek ilkesi varsa, saçmalıklarla Türkiye’nin gündemini işgal etme zevzekliğine de -elbirliğiyle- bir son vermemiz gerek!


[img]http://www.ssm.gov.tr/TR/dokumantasyon/basinbulteni/PublishingImages/stargazete_logo.gif[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Meselemiz başka bir şeyken, araya mahalle kavgası girdi

İletigönderen kgursu » Sal Ara 23, 2008 23:57

Meselemiz başka bir şeyken, araya mahalle kavgası girdi

mutlu.tonbekici@gmail.com


Ahmet Hakan iki gündür yırtınıyor: “Sayın Cumhurbaşkanı.. Sayın Gül.. Abdullah Bey.. Canan Arıtman’a cevap vermeyin. Şecere avcılarına şecere sunmak onları haklı görmek demektir, ekmeklerine yağ sürmeyin. Benim annem yedi göbek Türk ve Müslüman’dır, şu şu ailelerden geliyor demek yerine ‘Velev ki Ermeni.. Ne olmuş yani?!’ deyin...”

Dedi durdu ama ne yaptı Cumhurbaşkanı Gül? Şecere dökümü yaptığı gibi bir de gitti Canan Arıtman’ı mahkemeye verdi.

“Annesinin etnik kökeniyle ilgili gerçek dışı beyanlarda” bulunarak, “kamusal konumundan kaynaklanan, büyük sorumluluk ve titizlikle yerine getirdiği devlet adamlığı kimliğini kamuoyunda karaladığı” ve “anne tarafından etnik bağları bulunduğu iddia edilerek, toplumun bir kesimine sübjektif olarak daha yakın duruş sergilediği ima edildiği” gerekçesiyle CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a 1 YTL’lik manevi tazminat davası açtı.

Peee... Nereden nereye... Bu hadise daha nerelere varacak acaba?

***


Buradan ne anlıyoruz?


1- Basının fındık fıstık kadar değeri yok. Kendini başta hükümetin olmak üzere memleketteki bütün kurumların başşşşdanışmanı zanneden köşecilere kötü haber. En popülerimiz dahil Kimse fikrimizi dikkate almıyor. En popülerimiz bile boşa sallıyor!

2- Ermeni kelimesinin, bilmediğimiz bir takım sözlülerdeki manası belli ki çok farklı.

“Hayır bizim derdimiz valla billa o değil, biz Cumhurbaşkanının tarafsızlığından şüpheye düşüldüğü için bu mahkemeyi açtık” diyebilirler ama ben yazık ki buna inanmıyorum.

Zira bugüne kadar Cumhurbaşkanı Gül’ün dindarlar lehinde olacağına/ olduğuna/başka bir şey yapmayacağına dair o kadar çok laf edildi, hatta kendisi hakkında neredeyse başka laf edilmedi, bütün karşı çıkmalar da zaten bu yüzdendi, ki son İstanbul Üniversitesi rektörlük seçiminde de öyle denecek ama bu konuda kızıp köpürüp “tarafsızlığıma laf ettirmem!” deyip mahkemelere koşmadı. Üstelik dindarları kaydırdığına büyük bir kesim ihtimal verir, Canan Arıtman’ın lafını kimse ciddiye almazken...

Demek ki bariz bir Ermeni hassasiyeti söz konusu. Dindarları kayırıyorsun denilince toplumun bir kesimine sübjektif olarak daha yakın durduğu ima edilmiyor ama anan Ermeni denilince oluyor..

***


Mahkemenin kazanılması başka bir rezalet doğuracak. Dava istediği kadar Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığının ima yoluyla gölge düşürüldüğü için açılmış olsun, milletin gözünde bu dava “Ermeni” demek hakaret midir değil midir davasıdır. Nitekim haberin devamını okumasam ben de öyle anlayacaktım.

Kazandığı vakit “Ermeni demek hakarettir” olacak, kaybettiği vakit “herkes herkesin ailesine sallayabilir, atış serbesttir” olacak.

Birbirinden beter iki durum.

Bu da herhalde olması istenen son şey. Veya bazıları içinse olması en çok istenen şey..

Cumhurbaşkanı bu mahkemeyi hiç açmamalıydı. Bırak mahkemeyi açmayı, Ahmet Hakan’ın iki gündür dediği gibi annesinin kim olduğunu, yedi göbek Türk ve Müslüman olduğunu, altını yedi kere çizerek demesine de gerek yoktu. Dik durmak kolay bir şey değil.

Meselemiz başka bir şeyken, araya mahalle kavgası girdi.


[img]http://haber.gazetevatan.com/images/vatanLogo_yeni.jpg[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Soyağacımın tepesindeki maymun

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:01

Soyağacımın tepesindeki maymun




DÜN Yazıişleri toplantısında arkadaşlara dedim ki: Gazeteye şöyle bir manşet atalım; "Bırakın şamatayı, hepimiz O’ndan geldik."

Tepeye de ’soyağacı’ diye arabaşlık atıp, bir ağaç resmi koyalım ve üzerine de bir maymun yerleştirelim...

Neticede Darwin teorisine göre hepimiz ondan gelmedik mi?

Veya Adem ile Havva deyin...

Ne farkeder...

* * *

’Velev ki’ bağlacı, eğer bir işe yarıyorsa, işte yeri tam burasıdır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den "Velev ki" diye başlayan bir açıklama beklerdim.

Yani kökeninde "Ermeni" bulunmadığını açıklamak yerine, şöyle bir cümle:

"Velev ki ailemde bir Ermeni var. Ne olur?"

Ben her defasında böyle yapıyorum.

* * *

Bundan 15 yıl kadar önce bir başbakanın eşi, Aydın Bey’e şöyle bir değerlendirme yapmıştı:

"Türk basınının üç büyük gazetesinin başındaki genel yayın yönetmenlerinin üçünün de Kürt kökenli olması dikkatinizi çekti mi?"

Kastettiği üç genel yayın yönetmeni ben, Sabah’ın o günkü genel yayın yönetmeni Zafer Mutlu ve Milliyet’in o günkü genel yayın yönetmeni rahmetli Ufuk Güldemir’di.

Böyle bir soru sorulsa cevabım her zaman aynıdır:

"Velev ki öyle, ne olur?"

Daha sonraki yıllarda bu defa Yalçın Küçük, ailemin kalıntıları üzerinde arkeolojik bir kazı yaparak, Yahudi bir geçmişim olduğunu iddia etti.

Ona da "Velev ki" diye başlayan bir cevap verdim.

İleride kökenlerimde başka aidiyetlerden söz edilirse, bugün burada hepsine toptan bir cevap veriyorum.

"Velev ki ailemde bir Ermeni vardı. İftihar ederim."

"Velev ki ailemde bir Yahudi vardı. İftihar ederim."

"Velev ki ailemde bir Rum var, Bulgar, Çingene, Rus var. İftihar ederim."

"Velev ki ailemde bir Kürt var. İftihar ederim."

Altına yeryüzünde yaşayan bütün ırkları koyup adımın hizasına yazın ve cümlenin sonuna "İftihar ederim" ibaresini ekleyin. İmzamı atarım.

* * *

Peki ailemde gerçekten herhangi biri var mı?

Bunu araştırmayı da zül addederim.

Bu kadar açık.

Ya Türklüğüm?

Onunla iftihar ettiğimi, binlerce defa yazdım.

Darısı, ailesinde Türk olduğu için gurur duyamayanların başına.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’ndan da işte böyle bir cevap beklerdim.

O kökenlerindeki "Müslüman" ve "Türk" genleri ispat etmeyi tercih etti.

Hepimizin yapması gereken şey, işte bu "paradigmayı kırmaktır".

Yani insanları, Türk kökenlerini savunmak zorunda bırakan bu psikolojiyi kırmamız gerekir.

Doğrusu Cumhurbaşkanı’nı fazla eleştiremiyorum, çünkü onu savunmaya çeken bu psikolojiyi de çok iyi biliyorum ve anlıyorum.

Yine de Yahudi vatandaşlarımızın "Hanuka Bayramı"nı, adını koyarak kutlayan Cumhurbaşkanı’ndan, farklı bir cevap beklerdim.

Bana göre Arıtman’ın "saldırısı" ile Cumhurbaşkanı’nın "savunması"nın dayandıkları zihniyet farklı değil.

İşte imzacılara itirazım tam bu noktada.

Hiç kuşkusuz böyle bir kampanya başlatmak da, ona imza atmak da en doğal demokratik haktır.

Ama kampanyayı eleştirmek de o kadar demokratik haktır.

Diyeceğim, ne kampanyaya imza atanlara "hain" demek, ne de eleştirenleri hemen "kafatasçı" sınıfına sokmak doğrudur.

Kendi payıma, bu kampanyayı, bazı aydınların "egoistçe" bir hareketi olarak görüyorum.

Daha da ileri giderek diyorum ki; amaçları özür falan dilemek değil, sadece kendi küçük dünyalarındaki aydın iktidarlarını biraz daha pekiştirmektir.

Çünkü bu kampanya, Türkler ile Ermenilerin yakınlaşmasına asla hizmet etmiyor.

Tam aksine, Cumhurbaşkanı’nı bile çaresiz bir psikolojiye itiyor.

Hangi Cumhurbaşkanı’nı?

Kendi açısından büyük siyasi risk alarak Ermenistan’a giden, ilişkileri yumuşatmak için paradigma kırmayı göze alan Cumhurbaşkanı’nı.

* * *

Hürriyet bu ziyarete en büyük desteği veren gazetelerin başında geliyordu.

Bana göre imza kampanyası, o ziyaretin etkisini azaltmış, birçok Türk’ü, Cumhurbaşkanı gibi savunma pozisyonuna çekmiştir.

Türkiye’de ve Ermenistan’da bu ziyaretle birlikte karşılıklı olumlu bir hava doğmuşken, özürcüler bu sürece zarar verdi.

Neticede, Ermenilerle ilişkilerin tekeli, yine o bir avuç egoist aydına kalmıştır.

Yani o egoist amaç hasıl olmuştur.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen kgursu » Çrş Ara 24, 2008 0:04

Ermenilerden özür diliyorum

ahmethakan@hurriyet.com.tr


Milletin Meclisi’nde "köken avcılığı" yapan, "Ermeni kökenli" olmayı suç gibi algılayan "Nazi kafalı" bir vekilin var olması nedeniyle Ermenilerden özür diliyorum...

Etnik köken avcısı milletvekilinin, Ermeni vatandaşlarımızı rencide eden tutumunu büyük bir inatla sürdürmesi nedeniyle Ermenilerden özür diliyorum...

Gazetelerimizde etnik köken avcılığı yapan milletvekiline, "Canan Hanım haksız mı?" başlıklı yazılarla destek atılması nedeniyle Ermenilerden özür diliyorum...

Güya sosyal demokrat partimizin, köken avcılığı yapan milletvekiline bir türlü "herkes kendi yoluna" demeyi becerememesi nedeniyle Ermenilerden özür diliyorum.

Kendisine "Ermeni kökenli" denilmiş olmasını "büyük bir hakaret" olarak algılayıp, köken avcısı milletvekiline hakaret davası açan bir Cumhurbaşkanı’na sahip olduğumuz için Ermenilerden özür diliyorum...

2008 yılının son ayında, memleketimizde herhangi birine "Ermeni kökenli" demenin, toplumun büyük bir bölümü tarafından hakaret olarak algılandığı gerçeğini gördüğüm için Ermenilerden özür diliyorum...

Sen sus provokatör

HUKUK, Alparslan Arslan adlı Danıştay saldırganının Ergenekon Örgütü ile bağlantısına dair bir işaret çaktı ya...

Vakit Gazetesi olayın üzerine atlayıverdi...

Neymiş efendim, saldırının hemen ardından "Vakit hedef gösterdi" falan diye yazıp çizenler, Vakit’ten özür dilemeliymiş...

Ben bu talebe "Hadi oradan" diye yanıt veriyorum...

Ve iddia ediyorum:

Alparslan Arslan’ın katıksız bir "Ergenekoncu" olduğu ortaya çıksa bile...

Hukuk, Danıştay saldırısının bir provokasyon olduğunu karara bağlasa bile...

Vakit denilen "provokasyon bülteni"nin sorumluluğu ortadan kalkmaz...

Çünkü...

Bu gazete, yargıç fotoğrafları yayınlayarak en azından provokasyona zemin hazırlamıştır...

Bu gazete, eleştiri adı altında hedef göstererek, en azından karanlık odakların eylem planına ilham kaynağı olmuştur...

Bu nedenle "özür dileyin" diye ciyaklaması boşunadır...


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Türk Müslüman, Müslüman Türk

İletigönderen kgursu » Prş Ara 25, 2008 22:11

Türk Müslüman, Müslüman Türk

catakli@gazetevatan.com



CHP’li milletvekili Canan Arıtman’ın Cumhurbaşkanı Gül’ün annesinin Ermeni kökenli olduğunu ima etmesinden sonra başlayan tartışmalar farklı alanlara da kayıyor.

Gül, aile şeceresini açıklarken “Özbeöz Müslüman ve Türk aileyiz” demişti. Arıtman bu sözleri de eleştirmiş ve “Neden Türk Müslüman değil de Müslüman Türk diyor?” diye sormuştu.

Bu ayrımı bilmeyen ama ille de görüş açıklamak isteyen kimileri bu soruyu da fırsat bilip Arıtman’a “Irkçı, kafatasçı, faşist” diye saldırmaya devam ediyor.

Birkaç bilgi vereyim hemen.

Birincisi “Müslüman Türk” tanımı bir tür jargondur. Bilmeyenler için bir şey ifade etmez ama bu konuda hassasiyet gösterenler için adeta şifreli bir mesajdır.

Din milliyet tanımaz. Hangi milletten olursanız olun bir dini seçebilir, ona inanabilirsiniz. Bu durumda öncelikle dininizi söylerseniz milliyet tanımının fazla bir önemi kalmaz. Çünkü özellikle İslam dininde “ümmet” önemlidir. Milliyet sonradan gelir.

Bu durumda siz önce “dininizi” söylerseniz, ardından söyleyeceğiniz milliyet ikinci plana düşer.

Gelelim ikincisine: Bu tartışma yeni bir tartışma değil. Kökleri 1950’li yıllara, ama kuvvetli olarak 1960’lı yıllara dayanır.

27 Mayıs İhtilali’nin ardından yeşeren demokrasi ve fikir özgürlüğü sayesinde sol ve sosyalist düşünceler açıkça konuşulmaya başlanmıştı.

Oysa resmi devlet ideolojisi sola kapalıydı. Buna karşın devletin resmen ve fiilen müdahalesi de zordu. Böyle olunca gayriresmî devlet destekli bazı farklı fikir akımları başlatıldı.

Komünizmle Mücadele Derneği adı altında bir araya gelenler sola karşı bir dini ve milli kimlik geliştirmeye çalıştılar. Bu sırada çeşitli dernek ve vakıflar da kuruldu.

Komünizme karşı geliştirilen Türk-İslam Sentezi fikri dinci kesimle dönemin önce CKMP, sonra MHP’sinde de fırtınalar estirmeye başladı.

Sağın bilim adamları ve aydınları Türk-İslam Sentezi adı altında Türkiye’nin milli ve dini değerlerini bir temel üzerine oturtmaya çalıştılar.

Tartışma “Türk Müslüman mı” yoksa “Müslüman Türk mü” üzerinde yoğunlaştı. Dinci kanat Müslüman Türk derken, milliyetçi kanat Türk Müslüman diyordu. Bu MHP içinde de çok ciddi ayrımlara neden olmuştu.

Sonuçta Türk İslam Sentezi “Müslüman Türk” fikri üzerine oturtuldu. Milliyetçi unsurlar tasfiye edildi, din ön plana çıktı, milliyet pek de önemli olmayan hale getirildi.

İşte AKP’nin asıl kurucu kanadı, temelini Birlik Vafkı’ndan alan ve “Müslüman Türk” tanımına bağlanan kesimdir.

Bu nedenle iktidarın öncelikle dini esas aldığını milliyet kavramının ise sadece popülist amaçla kullandığını söylemek yanlış olmaz.

Nitekim Cumhurbaşkanı “annesi Ermeni” imalarına karşı daha önceki “Bizim için din, dil, ırk, renk fark etmez” söylemine rağmen adeta küplere binmiş halde özbeöz Müslüman ve Türk olduğunu açıklayarak bir de üstüne Arıtman hakkında tazminat davası açtı.

Gül, anladığım kadarıyla “jargonu” kullanıyor. Ne olur ne olmaz diye...


***


Mantıklı bir açıklama lütfen!

Seçim kütükleri tartışılıyor. Siyasi partilerin kütükleri mahkemeye götürmesi hatta belki de seçimlerin tehlikeye girmesi bile söz konusu.

Ama Yüksek Seçim Kurulu hiçbir şey olmamış gibi kütüklerin doğru olduğuna karar veriyor.

Peki “Bir yılda ortaya çıkan 6 milyon yeni seçmen de neyin nesi?” sorusunun cevabı ise son derece mantıklı(!)

Yüksek Seçimi Kurulu açıklamasına göre 18 yaşını dolduran 2 milyon genç kütüklere adını yazdırmış. Geri kalan 4 milyon ise bugüne kadar çeşitli nedenlerle adını seçmen kütüklerine yazdırmamış olanlar. Onlar adrese göre düzenlemede otomatikman yazılmış.

Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de yaşayan 4 milyon kişi yıllardır seçmen olmadıkları halde bunun nedenini sormamış “Ben neden oy kullanamıyorum” diye feryat etmemiş.

Dile kolay. 4 milyon. Haydi 4 bin, olmadı 40 bin, daha da çıkayım 400 bin kişi susar belki. Ama 4 milyon kişi hiçbir şey olmamış gibi davranır mı?

Benim anladığım şu: Yüksek Seçim Kurulu öylesine ağır bir baskı altında ki, akla ve mantığa asla uymayacak bir bahanenin utancını bile sindirmeye hazır.

Yazık Türkiye’de yargı sistemiyle hiç bu kadar oynanmamıştı ve oynatılmamıştı.


***


Özür dileyenler ve karşı çıkan bir kesim

“Ermenilerden özür dileyen” ve ısrarla “aydın” olarak tanımlanan kişilerin estirdiği rüzgâr devam ederken, imzacılara destek verenler tipik bir “bölücülük” örneği sergileyerek “Özür dileyen aydınlara karşı çıkan bir kesim” tanımlamasını kullanıyor.

Demek ki bir “özür dileyenler” var bir de “buna karşı çıkan” bir kesim.

Ben öyle olduğunu sanmıyorum. Özür dileme propagandasına Türkiye’nin ezici çoğunluğu karşı çıkıyor.

Şimdi diyecekler ki, “Nereden biliyorsun, ölçtün mü?”

Tabii ki ölçmedim. Ama uzun yıllardır her gün yazmanın, halkla iç içe olmanın sonunda insan bunu hissediyor.

Ve yine tabii ki hisler de kanıt olamaz. Bu nedenle diyorum ki, madem karşı çıkanlar sadece “bir kesim” o halde imza propagandacıları internet yerine kentlerin meydanlarında stand kursunlar ve halktan imza alsınlar.


***


Konya’daki anıt

Sayın Ataklı Bundan bir ay kadar önce, çocukluğumun geçtiği Konya’ya gitmiştim (45 yıl sonra). Tabii muazzam gelişmiş. Ancak sizin Metro trenleri üzerinde Atatürk Havalimanı yerine sadece Havaalanı yazdığını anlatan yazınızı okuduktan sonra jeton düştü. Atatürk Anıtı’nın civarında bulunan otobüs ve minibüs duraklarının isimleri de, sadece “Anıt” olarak geçiyor. Ben de, Atatürk isminin kaldırılmasının, kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla. (K. M.)


***


Gerçek doktor, her hasta ile yaşayıp ölendir.

Stefan Zweig


[img]http://haber.gazetevatan.com/images/vatanLogo_yeni.jpg[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Teğet geçti

İletigönderen kgursu » Prş Ara 25, 2008 22:23

Teğet geçti

yozdil@hurriyet.com.tr



Obama, Müslüman.

Merkel, Doğu Alman.

Sarkozy, Yahudi.

Barzani, Yahudi.

İsmet İnönü, Kürt.

Aurelio hangi hakla Türk?

Karamanlis, Karamanlı.

Alevi milletvekili, hacı bakan, imam belediye başkanı, diyanet işleri eski başkanlarından biri Ermeni, şehidimiz Kürt.

*

Nerede çıktı bu haberler?

Bizim basında.

*

Şimdi ne diyor bizim basın?

"Köken araştırmak ayıptır!"

*

Ayıptır hakikaten.

*



"Ağlama duvarının önünde bir bürokrat" başlığıyla ve son derece çirkin imalarla Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un fotoğrafını manşete koyan kimdi? Abdullah Gül’ün "okuduğum ve sevdiğim gazete" dediği gazete... "Büyükanıt’ın dedesinin mezarı İsrail’de" diyerek, şehit subayımızın cenazesine Yahudi göndermesi yapan?

*

"Mandacı, işbirlikçi, liboş gibi yaftalar kullanmayalım" diye televizyon reklamı veren gazete, Kemal Kılıçdaroğlu’na giydirmek için "Dersim isyanıyla meşhur Tunceli’de doğdu" diye yazmadı mı kendi sayfalarında?

Kusur mudur Tunceli’de doğmak?

*

Soruları artırmak mümkün.

Varmak istediğim yer, şu...

*

Kabak tadı veren bu tartışmanın, kabak gibi ortaya çıkardığı bir gerçek var: Abdullah Gül, Türk medyasının her kanadında "avukat ordusu"na sahip.

*

Hatta, yan yana koyup baktığımızda, "Abdullah Gülcülerin sayısı, Tayyip Erdoğancılardan katbekat fazla" bile diyebiliriz... Çünkü görüyoruz, Tayyip Erdoğan’ı kıyasıya eleştirmek serbest, Abdullah Gül’e dokunmak cızzz.

*

Sanırım, alakalı alakasız her konuda bağıra bağıra fikir beyan eden Başbakan’ın bu konuyu "teğet geçmesi" ondan.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen kgursu » Prş Ara 25, 2008 22:32

Gül'e okuduğu gazeteden kroşe

Resim

fatihaltayli@haberturk.com



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendisiyle yapılan bir röportajda "İlk okuduğum gazete Vakit'tir" demişti.
Bugünkü Vakit'i elime alınca güldüm.
Vakit Gazetesi bugün "Ermenilerden özür diliyoruz" imza kampanyasını manşet yapmış ve şöyle demiş: "İmza siyonist işi"
Vakit'in röportaj yaptığı Ermeni asıllı bir gazeteci, Panos Dabağyan "Siyonist maşalığı yapanlar el üstünde tutuluyor" demiş.
Ermenilerden özür kampanyasının en üst düzeydeki destekçisi Abdullah Gül, en beğendiği gazetenin bu manşeti karşısında ne düşündü merak ediyorum.
Görünen o ki, İslamcı kanatta giderek derinleşen fikir ayrılıkları var.
Sonuçlarını bir kaç yıl içinde göreceğiz.


[img]http://www.haberturk.com/images/ht_logo.gif[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

İletigönderen Projecteur » Prş Ara 25, 2008 23:23

Bir konu nasil bu kadar saptirilir, nasil her kesim ayni yanlis anlamayi surdurerek tek ses misali saldiriya gecer anlamak mumkun degil! Canan Aritman'in su sozlerine dikkat cekmek istiyorum :


"Cumhurbaşkanı, etnik kökeni ne olursa olsun, bir ve bütün olan, bütün halkın hakkını ve onurunu koruması gerekir. Gül, bunu yapmamıştır. Biz, başından beri Gül'ün annesinin Ermeni kökenli olduğunu biliyoruz. Ama, biz bunu, 'dindar Cumhurbaşkanı' propagandası yaptıkları dönemde de biliyorduk, lafını bile etmedik. Hiçbir yerde dile getirmedik. Ama, şimdi durum farklı. Cumhurbaşkanıdı r ve Türk Milletinin hakkını, çıkarını koruma sorumluluğu vardır. Savunsaydı, etnik köken ayırımı yapmaksızın herkesin Cumhurbaşkanı olabilseydi, biz annesinin Ermeni kökenli olduğunu unutur, bir daha da hatırlamazdık. Bunu bizim aklımıza getiren ve düşündüren Gül oldu."



Arkadaslar, eger bir Cumhurbaskani en cok onem arzeden bir konuda birakin ulkesini koruma ve savunmayi, yaptiklariyla adeta ulkeye dusmanlik ediyorsa, farkli bir acendasi oldugunu dusunmez mi insan? Aritman'in dedigi gibi, etnik kokenin degil, Cumhur'un baskani ol demek neden bunca ' tuhaf' geliyor?? Tayyip'in bile dayanamayip elestirdigi su aydin bozuntularinin ozur metnine kalkip tek kelime laf etmemis birinin Cumhurbaskanligi makamini isgal ettigini unuttuk, Aritman'in sozlerine takiliyoruz ulkece! Adam kendi hudutlarini tanimayan ve tum dunyada kendisine surekli olarak sorun cikaran bir ulkenin ayagina gitti, 3-5 gun konusulup unutuldu. Simdi Canan Aritman mi gunah kecisi oldu yani?!

Hadi anladik, belli kesimler 'Gul'un annesi Ermeni' gibi 3 kelime olarak algilanan bir soyleme (ki bu sozun bu bicimde soylenmedigi acik) baliklama atladilar. Ya orta cizgide gibi gozuken digerlerine ne oluyor? Ya anlama kitliklari var ya da gercekten cesaretlerini tamamen yitirmisler!

Ataturk kizi Sayin Canan Aritman'in yilmaz aydinlanmaci, cesur tavrini kutluyor, kendisine sabir ve kolayliklar diliyorum!..
Kullanıcı küçük betizi
Projecteur
Üye
Üye
 
İletiler: 60
Kayıt: Pzt Ara 17, 2007 5:40


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x