Günün Seçmeleri | 05.01.2009

Günün Seçmeleri | 05.01.2009

İletigönderen kgursu » Pzt Oca 05, 2009 17:57

Benim ülkem geriye gidiyor!

Mehmet Tezkan
mtezkan@gazetevatan.com


Birkaç gün ülke dışına çıkıp, olup bitenle ilgini de kesmiş, iç meselelere kepenklerini kapatmışsın..

Döndüğünde; dört günde neler olmuş diye gazetelere topluca göz atıyorsun..

(Siz yapmayın, tavsiye etmem..)

İçin acıyor..

Daha net görüyorsun..

Benim ülkem geriye gidiyor!

Günlük koşuşturma, yüzlerce haber, demeç, yorum, hayhuy içinde fark edemiyorsun..

O hayhuydan biraz uzaklaşınca anlıyorsun ve yüreğin sızlıyor..

Benim ülkem geriye gidiyor!

*


Hangi birinden başlasam ki..

Türkiye 2009’a pırlanta gibi yedi gencin doğalgazdan zehirlenerek öldüğü haberiyle uyanmış..

(Allah rahmet eylesin.)

Kaza deyip geçelim mi?

Kader!

Sormayalım mı, soruşturmayalım mı? Tabii ki dibine kadar gidelim.. Kimin hatası; bulalım, çıkaralım.. Bu ayrı bir konu..

İnanın bana, olaydan sonra yaşanan terbiyesizlikler bana daha çok acı verdi.. Gaz müdürü Demir’in tavrı.. Ayaküstü söylediği yalanlar..

İnsanı insan saymayan tavrı... Cuma’ya gidiyorum diye bir ’kimliğin’ arkasına sığınarak ‘yandaş’ bulma çabası..

(Eskiden ibadet Allah için yapılırdı, kul için değil, kimlik arzı için hiç değil..)

Ve bu çabanın bazı çevrelerce makbul görülmesi..

Ülkem geriye gidiyor!

*


Dikkatimi çekti.. Ankara Belediye Başkanı Gökçek bu konuda hiçbir kelam etmemiş.. Yeniden adaylığı Başbakan tarafından açıklandığı gün aracına atlamış, direksiyonun başına geçmiş, sırıtarak gazetecilere poz vermiş..

Fotoğrafını gördüm..

Başbakan ile girdiği bilek güreşini kazandığı içindir herhalde.. Başbakan kusura bakmasın ama Keçiörenli Melih, Kasımpaşalı Tayyip’i alt etmiş!

Kasımpaşalılar kolay kolay pes etmez ama..

*


Gökçek meselesine geçmişken.. Bu ara işleri hep ters gidiyor.. Darbe üstüne darbe yiyor.. Onun başını galiba doğalgaz yiyecek..

Önce sayaç meselesi..

Ardından baca konusu..

Çalakalem verdiği ruhsatlar.. Doğalgaz başına bela olacak.. Belki de bu yüzden ha babam kömür dağıtıyor.. Avrupa doğalgazsız ev bırakmadı, biz kömüre geri döndük.. Hem de üçüncü sınıf kömüre..

Rüzgâr bir ters eser de Gökçek’in veya Erdoğan’ın dağıttığı kömürden beş on kişi daha zehirlenerek ölürse (Allah korusun) yandı gülüm keten helva!

Bu yüzden diyorum ki..

Benim ülkem geriye gidiyor!

*


Başbakan Gökçek’i takdim ederken ‘bizim kültürümüzde sadaka meşrudur’ demiş..

Doğrudur.. Zenginin fakirle paylaşımı anlamında kullanıyorsa doğrudur.. Zekât, fitre gibi..

Veya gönlünden koptuğunca fakir fukaraya destek olmak gibi..

Allah için söyleyin, bir siyasi parti sadaka dağıtır mı?

Sizin paranızı dağıtarak!

Bunun karşılığını da beklerse, alırsa; ‘sadaka’yı oy hesabına göre dağıtırsa, bu yolla menfaat sağlarsa, suyun başına dağıttığı sadakalarla oturursa, bunun adı sadaka olur mu?

Başbakan meşru diyor..

Hayır değil..

Sadaka karşılıksız verilir..

Menfaat karşılığı değil..

İşte bu yüzden benim ülkem geriye gidiyor!

*


Son bir not.. Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan istifa etmiş..

Olabilir.. Koltuklar kalıcı değil, görevini tamamlayan, yorulan, patronu ile anlaşamayan, bu kadar yöneticilik yeter artık diyen ayrılır..

Çok doğal.. Yüzlerce kişi gelip geçti..

Ama bu kez durum farklı.. Babahan veda yazısında ‘gazetecilik yapma şartları kalmadı’ diyor..

Ve ekliyor; memur genel yayın yönetmeni olmam..

(Bugüne kadar izlediği politikayı sorgulamayacağım.. Babahan bir mecra bulup yaşadıklarını, gördüğü baskıları anlatsa ne kadar yararlı olur. Bizden sonraki kuşaklara!)

AKP’nin istediği bu..

Memur genel yayın yönetmeni..

Memur yazar..

Memur gazeteci..

Bu yüzden..

Benim ülkem geriye gidiyor!

Tam gaz..

*


Sözü uzatmak istemem..

Yurt dışından gelince dört günlük gazeteleri okuyunca, demeçlere bakınca inanın içim acıdı..

Benim ülkem geriye gidiyor dedim..

Tam gaz!


[img]http://haber.gazetevatan.com/images/vatanLogo_yeni.jpg[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Yeni yıl; “işçi coplayan polis yılı” olmasın!

İletigönderen kgursu » Pzt Oca 05, 2009 18:01

Yeni yıl; “işçi coplayan polis yılı” olmasın!

ndogru@gazetevatan.com


Yeni yıla “maalesef polise güvenemiyoruz...” tartışmasıyla girdik. Bakan, polise güvenmek “devlet geleneğimizdir, elimiz mahkûm güveneceğiz” demeye çalışıyor.

Benimkisi ise bir rica!

Sahipsiz bir feryat!

“Polis, işçileri dövmesin.”

Polisler de aslında işçi sayılır. Maaşla çalışıyorlar, zar-zor geçiniyorlar, bütün emekçiler gibi tutunmaya uğraşıyorlar.

İşçi dövmeye başladılar.

Yılbaşından bir gün önceydi, geçen yılın son günü; TV’de canlı yayınlandı. DİSK’e bağlı bir iş yerinin sadece 6 işçisi, evet evet, 60 değil, 600 değil, 6 bin değil, sadece 6 işçisi, işten atılan arkadaşlarının acısını-sıkıntısını duyurmak için protesto yürüyüşü yapıyordu. 6 işçiyi tam 13 polis çevirdi, yere yıkıp sürüklediler. Coplamaya, enselerinden tutup başlarını öne kaktırarak polis otosuna tıkmaya başladılar.

6 protestocu işçi!

13 coplu polis!

Çanlar acı çalıyor.

Bu yıl; “işçi döven polislerin yılı olacak” korkusunu taşıyorum.

Olmasın.

Benimkisi bir rica!

Bir temenni!

Sahipsiz bir feryat!

Polisler ve polis şefleri; Türkiye’de alev alev, yığın yığın işsiz olduğunu mutlaka biliyor, yaşıyorlardır. Polisler ve onların amirleri, Türkiye’de işverenlerin; “krizi fırsata çevirmek” için saat ücreti bir gıdım yükselmiş işçiyi atarak, saat ücreti en dipten yeni işçiler almakta olduklarını da, sağır değillerse, duymuşlardır. Türkiye her yıl nüfus artışından gelen 700 bin kişiye iş vermek zorunda olan ancak veremeyen ve kayıtlı-kayıtsız-başvuran-vurmayan-iş bulmaktan umudunu yitirmiş-yitirmemiş milyon milyon işsizi olan bir ülke...

Polisler de insan.

Kulakları var.

Duymuşlardır.

Ücretler çok düşük; Avrupa’da 10 ise Türkiye’de 5... İşçilerin çoğu sendikasız. İşveren korkusundan sendikaya giremiyorlar. Kriz oldu diye kollarından tutulup işten atılsalar bile seslerini yükseltemiyorlar; protesto yürüyüşü, toplantı yapamıyorlar.

Yapanları polis copluyor.

Polis, işçi coplamasın.

Polis şefleri de insan.

Gözleri vardır.

Okumuşlardır.

Türkiye’de hapishanelerde yine yer kalmadı. Aftan sonra hapishanelerde 18 bin kişi kalmıştı. Şimdi 104 bin kişiyi buldu. Hapishanelerde yatan 100 bin kişinin yüzde 45’inin babası işsiz, yüzde 95’i düşük gelir grubundan çaresiz insanlar...

Yoksulluk suçlu doğuruyor.

En yoksul, 1 dilim alıyor.

En zengin, 23.5 dilim.

Bu korkunç adaletsiz dağılım, suçlu üretiyor. Dünya Bankası’nın Türkiye ve Doğu Avrupa ülkeleri için günlük 4 dolar olan “mutlak yoksulluk sınırı” ölçü alındığında Türkiye, 18 milyon vatandaşı yoksuluk sınırının altında yaşayan bir ülke... Polisler; “işten atılan arkadaşları için protesto yürüyüşü yapan işçilerin bu tabloyu değiştirmeye çalıştığını” bilmiyorlar mı?

Benimkisi bir rica!

Tek başına feryat!

Polisler işçi dövmesin. 2009 “işçiyi coplayan, yerde sürükleyen, boynundan tutup kafasını yere kaktırarak polis otosuna sokan polis yılı” olmasın.

*****

KARABEKİR VAKFI’ndan AÇIKLAMA:

“Sayın Necati Doğru,

Bugün (03 Ocak 2009) ele aldığınız yazının konusu olan Üzeyir Garih cinayeti gerçekten akılları karıştıran, bağlantıları nereye kadar gideceğini hepimizin şaşkınlıkla beklediği bir olay. Ancak yazınızda Kâzım Karabekir Paşa’dan İnancı bütün merhum komutan Kâzım Karabekir, gerçekten Üzeyir Garih’in babası’nın tarikatdaşı, gönüldaşı, mürşiddaşı mıydı? diye söz etmeniz torunu olarak benim ve tüm Karabekir ailesinin dikkatini çekti. Kâzım Karabekir Paşa dine saygılı bir kişiydi, belki bunu ‘inancı bütün olarak’ tanımlayabilirsiniz, ancak Garih’in babası, mesleği ne olursa olsun -ister diş doktoru ya da bir başka meslek- Kâzım Karabekir Paşa’nın ‘tarikatdaşı-gönüldaşı-mürşiddaşı’ olamaz çünkü Paşa’nın herhangi bir tarikat ile ilgisi olmadığı gibi hiçbir mürşidi de bulunmamıştır. Doç. Dr. Pınar Feyzioğlu Akkoyunlu”


[img]http://haber.gazetevatan.com/images/vatanLogo_yeni.jpg[/img]
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Kanserojen etkiyi kimse takmıyor

İletigönderen kgursu » Pzt Oca 05, 2009 18:05

Kanserojen etkiyi kimse takmıyor, yanmış yağ sarartılıp kullanılıyor

ecelebi@hurriyet.com.tr


HIZLI yemek (fast food) zincirlerine "kızartmalık yağlarınızı dökmeyin" sloganıyla pazarlanan Magnesol XL, yanmış yağı anında sapsarıya dönüştürüyor ve yanık kokusunu yok ediyor.

Kullanıldığı analizle belirlenebilen bu kimyasal, en fazla 3 günde bir değiştirilmesi gereken yağın, en az 9 günde bir değiştirilmesini sağlıyor. Bu da, insan sağlığı için önemli ölçüde tehdit oluşturuyor.

CENEVİZ Gıda adlı kuruluşun Mayıs 2008 tarihli Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın izniyle Amerika’dan ithal ettiği Magnesol XL adlı kimyasal, 6 aydan bu yana Türkiye’deki hızlı yemek zincirlerine alenen pazarlanıyor. "Kızartmalık yağlarınızı dökmeyin! Artık Magnesol XL var" sloganıyla pazarlanan bu kimyasal, kapkara da olsa yanmış yağlara katıldığı anda, rengi sapsarıya dönüştürüyor. Ayrıca, yanık yağ kokusunu yok etmeyi başarıyor. En fazla 3 günde bir değiştirilmesi gereken yağ, bu yöntemle 9 gün kullanılabiliyor. Ancak, işlemin aynı yağ üzerinde defalarca uygulanması, sürenin 20 günlere ulaşmasını sağlıyor.

Biyodizelde kullanılıyor

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Magnezyum Silikat adlı bu kimyasal, dünyada biodizel üretimi başta olmak üzere, kozmetik, boya, kağıt, plastik, lastik, kauçuk gibi ürünlerin üretim aşamasında dolgu ve kaplama malzemesi olarak kullanılıyor. Buna rağmen Türkiye’de Magnesol XL’in pazarlanmasında hedef olarak, hızlı yemek zincirleri alınıyor.

Fabrikalarda kullanılmalı

Catering kuruluşlarından Keyveni’nin kurucusu Sadık Çelik, "Bu tür kimyasallara Amerika’da, sadece yağların fabrikada işleme aşamasında kullanılmasına izin veriliyor. Bu nedenle, Magnesol Silikat’ın yanık yağların dönüşümünde değil, yağın rafinerisinde ve biodizelde kullanılması gerekiyor. Ancak, Türkiye’de hazır yemek firmaları ve restoranlara pazarlama yoluna gidiliyor" dedi.

Kullanıcıları uyarıyoruz

Magnesol XL’in ithalatını gerçekleştiren Yılmaz Gıda’nın sahibi Yalçın Sunar, Megnesol XL’nin sadece gıda sektöründe bitkisel yağların uzun ömürlü kullanımını sağladığını söyleyerek, bunun atık yağlarla hiç bir ilgisi yok. Günlük kullanılan yağların hergün temzilenmesini sağlıyor. Ancak herkes eşit oranda kullanmayabiliyor" dedi. Magnesol XL’in yağların bir program dahilinde filtrasyonunu sağlamaya yönelik bir ürün olduğunu da savunan Sunar, "Belirlenen programa uyulması konusunda müşterilerimizi sürekli uyarıyoruz" diye konuştu.

Kanserojen etki var

Gıda Mühendisliği Profesörü Muammer Kayahan, kızartma yağlarında Magnezyum Silikat kullanılıp, kullanılmadığının ancak analizler sırasında belirlenebildiğine dikkat çekerek, "Bu kimyasallarla rengi açılan yağlar tüketicinin midesinde rahatsızlığa neden olur. Gençlerin ve çocukların tüketim yerlerinde kontrol yapılması gerekiyor. Kızartma yapılırken, kızartmanın yaratacağı kötü sonuçların gölgelenmesini sağlayan bu maddelerin kullanımı yasaklanmalıdır" dedi.

İnsan sağlığını tehdit ediyor

SAĞLIK Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer, günümüzde 140 bin kanser hastasının bulunduğunu hatırlatarak, "Bitkisel yağların kızartmada en fazla 1 kez kullanılması gerekiyor. Bir kere kullanıldığında dahi kanserojen etkiler yanmış yağlarda ortaya çıkıyor. Magnezyum Silikat gibi bir maddenin kızartma yağlarda kullanılıyor olması, insan sağlığı açısından son derece tehlike oluşturuyor. Bunun araştırılması ve önlenmesi gerekiyor" diye konuştu.


Resim
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x