Emine Hanıma mesaj mıydıBİR rastlantı mıdır bilmiyorum...Ama Emine Erdoğanın konuşmasının hemen öncesinde gelmeye başladı bu fotoğraflar...
Gözyaşlarıyla "İsraili protesto" etmeden hemen önce...
Emine Hanım, "Masum çocuklar öldürülüyor" demeden hemen önce...
"Gazzede bebeklerin bacakları ağır silahlarla koparılıyor" demeden... Analar adına hesap sorulurken... İsrail ve seyirci kalan insanlık suçlanırken...
O saatlerde geldi bu fotoğraflar...

Tesadüf mü? Birileri bu fotoğraflarla bir şeyler mi söylemek istiyordu acaba?
İşte, Lübnanda "kar maskeleri" giydirilmiş Filistinli çocuklar... Ellerine oyuncak tüfekler verilmiş, Filistinli çocuklar... Askeri üniformalarla, bombalarla yürütülüyorlar...
Birer İsrail düşmanı olarak...
Evet... Çocuklar... Nefret dolu çocuklar... Öfkenin küçük askerleri...
İşte Ürdünden başka bir fotoğraf... Ellerinde plastik roketlerle yürütülen Filistinli çocuklar... Yemin ettiriyorlar...
"Gidip İsrailli çocuğu öldüreceksin" diye... Öfkeye, nefrete batırıyorlar çocukları...
Peki böyle olursa bu savaş biter mi?
Bu fotoğraflar diyor ki, "Bitmez"...
Siz BMde barış için uğraşıyorsunuz. Orada küçücük çocukların ruhuna nefretin ve savaşın tohumu ekiliyor..
Bu yüzden ben de soruyorum:
- Tam Emine Erdoğan İsraili protesto ederken geliyor bu fotoğraflar...
- Tesadüf mü?
- Yoksa birileri bir şeyler mi söylemek istiyor?
- Çocuğun İsraillisi, Filistinlisi olur mu?
- Olmaz...
Ama bakın, Hamas vermiş ellerine plastik roketleri, küçücük beyinleri öfkeye buluyor...
Bence o küçücük bebelerin üzerine fosfor bombası atan zalim kadar suçludur bu çocukları böyle ellerinde plastik roketlerle yürütenler...
Ben çıplak ayaklı bebelerin üzerine bomba yağdıran o zalimi elbette kınıyorum...
Ama ya diğer taraf...
Keşke İsraili kınayanlar, füze atan Hamasın yaydığı bu öfkeyi de kınasalar... Bu kirli savaşı çocuklar üzerinden yürütenler de kınansa..
Keşke çocukların yaşadığı apartmanların tepesinden füze atıp orayı hedef haline getiren Hamas militanları da kınansa...
Çocuk ölümleri İstanbulda protesto edilirken, Hamasın "çocuk askerleri"nin fotoğraflarını gönderenler bunu mu demek istiyorlardı acaba?
Çocukların tarafı olmaz... Çocuğun Filistinlisi, İsraillisi olmaz.
Şeytanın iksiri öfke ve nefretse eğer, zulmün dini, milleti olmaz.
Bu muydu mesaj acaba?
Ne dersiniz?
İKİNCİ YAZISiz hiç böyle Alevi töreni gördünüz mü?YEŞİL türban... Beyaz atkı... Siyah palto... Üçlü kol düzeni halinde bir sokak yürüyüşü.

Fotoğraf bu... Manisa Turgutludan geliyor. DHA çekmiş.
Şöyle yazıyor altında:
- Hz. Hüseyinin katli ve Kerbela şehitleri için anma töreni.
Durdum. Fotoğrafa bir daha baktım. Siz de bakın. Bir soruyu büyütmüyor mu fotoğraf?
Ben ilk defa böyle bir Alevi anma töreni görüyorum. Yeşil türbanlı kızların üniformalı düzende yürüyüşü...
Ve aradaki o küçücük türbanlı bebek...
Belki yanılıyorum diye, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğanı aradım.
Sordum:
- Sayın Doğan, Manisa Turgutludan bir fotoğraf geldi. Türbanlı, siyah paltolu, beyaz atkılı kızlar alınlarına "Ya Hüseyin" diye yazmış, yürüyorlar. Bir tören geçişi gibi. Ben ilk kez böyle bir şey görüyorum. Acaba bir değişim mi var? Acaba ben mi yanılıyorum?
İzzettin Doğan çok açık bir cevap veriyor:
- Sayın Çekirge, bunları daha çok göreceksiniz. Çünkü herkes kendisine göre bir Alevi kültürü yaratmak istiyor. İranı ayrı, Suudi Arabistanı ayrı...
- Peki Alevilikte böyle bir görüntü var mı? Örneğin türban var mı?
- Yok tabii... Ama ne yazık ki, birileri bunu yaratmak istiyor. Bizde kızlı erkekli semah vardır. Ne yazık ki bu toplumu kaşımak isteyenler var. Kendilerine göre bir yapıya sokmak isteyenler var.
Doğanla konuştuktan sonra bir kez daha baktım fotoğrafa...
Siz de bakın... Ve sorun:
- Ne oluyor?
Sahi ne oluyor? Anadolunun en büyük zenginliklerinden birisi olan bu 1326 yıllık gelenek, inanç şekli ve köklü kültür dönüştürülmek mi isteniyor?
Bu fotoğraf işte bu sorunun belgesidir. Bulun bakalım cevabını...
ÜÇÜNCÜ YAZIAnkarada bir şövalye YILBAŞINDA kar yağıyorsa Arjantin Caddesinden yürünür... Kapı açıktır... İçeri girilir... Oğul elinde bir kadeh şarap ya da yeni açılmış bir şampanyayla gülümsemektedir...
Ve hemen şarabı anlatmaya başlar. Bu klasik ve karlı bir Ankara görüntüsüdür...
Keyif Shop böyle bir yerdir işte. Oğul Türkkan böyle bir şövalyedir. Yanlış anlamayın, gerçekten de Bordeaux, Saint Emilion bölgesi şövalyesidir.
Ankarada lezzetin sembolüdür Oğul Türkkan... Son olarak Merite Agricol yani Fransa Devletinin en önemli nişanı olan Legion dhonneuru aldı.
Ankaradan dünyaya böyle bir lezzet şövalyesi çıkması gurur vericidir.
Bunun adı şudur:
- Şarap ve lezzet bir kültürdür... Ve henüz Ankarada ölmemiştir.
DÖRDÜNCÜ YAZITürkiye Güvenlik Konseyinde mi yoksa güvenlik görevlisi miİSRAİL-Filistin savaşının barış süreci Fransa ve Mısır öncülüğünde gelişti. Oysa uzun süredir Türkiye bu konuda çalışıyordu... Dahası Başbakan Erdoğan, barış için arabulucu rolündeydi. Ciddi bir mesafe de alınmıştı. Son dönemde Türkiyenin Ortadoğu politikasının temel taşı haline gelmişti bu gelişme...
Çünkü eğer bu barış Ankara tarafından sağlanırsa, Türkiye Ortadoğuda büyük bir rol oynamış olacaktı. Ama öbür tarafta Mısır var. Her zaman Türkiye ile rakip olmuştur.
Nitekim İstanbulda yapılan "Barış İçin Dayanışma Toplantısı"na Mısır ve Fransa first ladyleri gelmedi.Bize de Lübnan, Suriye, Ürdün ekseninde duygusal konuşmalar yapmak kaldı.
Tabii bir şey daha var... Şimdi oraya Türk askeri istiyorlar. Her zamanki gibi yani... Diyorlar ki:
- Sen büyüklerin işine karışma. Öyle arabuluculuk, diplomatik liderlik filan hayal etme. Biz yaparız, sen asker gönder yeter...
Bosnada, Kosovada, Somalide, Afganistanda bu hep böyle oldu. Sen masada belirleyici olma. Liderlik gösterme. Salonda değil, sokakta ol. Güvenlik görevlisi olarak çalış yani.
Oluyor mu şimdi bu?
BEŞİNCİ YAZI
Karayalçına kaset bombasıMELİH Gökçek, Murat Karayalçına, "Gel TVlerde hesaplaşalım diyor. Karayalçın, "Olmaz" diyor. Biliyorum, şubat ayından itibaren Melih Gökçek her yerde Karayalçın için "Kaçtı, korkuyor. Çünkü söyleyecek bir şeyi yok" diyecek. Belli ki kampanyasının bir bölümü bu olacak..
Bir konu daha var... Gökçek, Karayalçının, SHP Genel Başkanı olarak yaptığı mitinglerin kasetlerini dağıtacak. Çünkü şimdiden Gökcekin karargáhından her yere fısıldanıyor:
- O kasetler Karayalçını çok zor durumda bırakacak...
ALTINCI YAZIEgemen Bağış ve Oğuz DemiralpEGEMEN Bağış Başmüzakereci oldu...Bu önemli bir gelişme... Şimdi soru şu:- Peki bu konuda nasıl bir yöntem izleyecek? Başmüzakereci mi olacak, yoksa bir "postacı" mı?
Egemen Bağışın postacılıktan öte bir çalışma sistemi kuracağını umuyorum. Yani "Bir dakika, bir Ankaraya sorayım" ezikliğine düşmemesi gerekiyor. Bunun için AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp gibi çok değerli bir büyükelçi var orada... Demiralp, yalnızca bir diplomat değildir, çok değerli bir edebiyat adamıdır. Rahat bırakılsa çok şey yapabilirdi. Ama olmadı... Son dönemde diplomatik kararlarda Dışişleri Bakanlığındaki tecrübeli diplomatların ikinci plana atıldığını görüyorum. Müsteşar Ertuğrul Apakan zaten geri çekilmiş durumda. Umarım Bağış, Demiralp konusunda bu hataya düşmez.
