Halit Refiğin Kurtlar Vadisi ile ilgili röportajı..

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Halit Refiğin Kurtlar Vadisi ile ilgili röportajı..

İletigönderen Veled » Pzt Haz 18, 2007 18:39

Eskiden Kara Murat Bizans’a karşıydı, şimdi Polat Alemdar Amerika’ya karşı

Türk sinemasının duayenlerinden Halit Refiğ(73), elli yılını verdiği sinemayı Şengün Kılıç Hristidis'e anlattı

Refiğ ile hem Türk sinemasının başarısını hem de kitabını konuştuk. Birbirinden ilginç anı ve ve anlatıların yer aldığı "Sinemada Ulusal Tavır" isimli kitapta Türk sinemasının başarısını topluma ulaşmasıyla açıklayan Refiğ, yönetmen Fatih Akın ve Ferzan Özpetek’in başarılarını Türk sinemasının başarısı olarak değerlendiriyor. Ünlü yönetmene göre, Türkiye’deki ulusal sinema, AB ve ABD’nin yarattığı hayal kırıklığıyla da besleniyor.


Cannes'da yönetmen Fatih Akın'ın başarısıyla başlayalım. Türk sineması sizce altın devrini mi yaşamaya başladı?
Fatih Akın, Almanya'yı temsil etmesine rağmen, Türk sinemasını temsil ettiğini söyledi, birlik mesajları verdi ve o ödülü gerçekten haketti. Türk sineması Fatih Akın, Ferzan Özpetek gibi isimlerle Avrupa'da, İngiltere dışında durağanlaşan sinemaya zenginlik kattı. Avrupa'da sinema II. Dünya Savaşı döneminde bile daha canlıydı. Bizim sinemacılarımız ise bugün can alıcı noktaları yakalayıp, sundular ve Avrupa'da bu anlamda öne geçtiler.

Muhsin Bey, Arabesk ile başlayıp Eşkiya, Vizontele ve Gora ile ivme kazanan sinemamızın bu başarısının anahtarı ne oldu?
1950 hatta 60'lı yıllarda da izleyicimiz yerli filmi, yabancıya tercih ediyordu, bugün de aynı durum söz konusu. Yeşilçam'ın başarısında aileleri sinemaya çekmek esastır. Türk sineması 1990'larda özel televizyonların açılmasıyla tükenme noktasına geldi. 1995'e gelindiğinde sinema sayısı 3 binden 300'e düştü. Yılda 250 film çevrilirken bu sayı beşe, ona kadar indi. Amerikan sinemasında izleyici profili 15 ile 25 yaş arası genç ve bireyliği ön planda olan kesindir ancak biz de bu profili daha çok gecekondu kültürünün hakim olduğu ve aileye de hitap eden kesim oluşturur. Kurtlar Vadisi'nin başarısı da bence budur; ancak ben izlemem tabii.

Kurtlar Vadisi’ni neden izlemiyorsunuz?
Ben dizi olarak izlemedim Kurtlar Vadisi'ni; ancak sinema boyutunu iki defa izledim. Öz olarak dünya sinemasında bu kadar anti-Amerikan bir filmin olmadığını biliyorum. Ne soğuk savaş döneminin Rusya'sında ne Mao ne de Humeyni zamanında Amerikan düşmanlığını bu derece güzel ortaya koyan bir film yapılmadı. Ben film ya da dizi başarısızdır demiyorum. Sadece basit mesajlarla, asla küçümsemediğim ama içinde de olmadığım gecekondu kültürüne hitap etttiğini söylüyorum. Deli kanı olanlara hitap eden bir prodüksiyon olabilir; bunun da sakıncası yoktur. Bizim gençlik yıllarımızda Kara Murat Bizans'a karşıydı; bugün Polat Alemdar Amerika'ya karşı; durum bence bu.
Sinema toplumun aynasıdır

Kitapta çok güzel anılar var, bunlardan biri de Türkan Şoray'a ilişkin öngörünüz... Taksim'de Memduh Ün'ün yazıhanesine giderken "Senin yazıhanene kadar bu kız gibi elli tane görürüz" demiştiniz...
Ben Türkan Şoray'ı ilk defa "Acı Hayat" filminde görmüş olsaydım böyle bir şeyi asla söylemezdim. Onu ilk "Köyden Bir Kız Sevdim" isimli filmde gördüm ve o ifademde asla bir saygısızlık yoktu. O an belki ilk izlenimim yanlış oldu ve öyle bir öngörüde bulundum. Acı Hayat'ın ardından "Bu ne müthiş kadın" da diyen bendim. Türkan Şoray ile film yapmak bir yönetmen için prestijdi aynı zamanda ve ben türümün dışında kendisiyle iki film yaptım.

Türk sinemasında "ulusal" bir kimliğiniz olduğunu biliyoruz. Ulusal sinema kazanacak mı?
Sinema, toplumu yansıtır ve yansıtmak zorundadır biraz da. Toplumun aynasıdır, toplum kendini sinemada görür. Kaderini NATO ve AB arasında gören Türkiye, bundan vazgeçerse bu toplumda da etkiler yaratır. AB'nin ve ABD'nin yaratacağı hayal kırıklığı ulusal sinemanın gelişimini daha da artıracaktır.

Kitabın yazarı Şengün Hanım'a bir sorum olacak; neden Halit Refiğ ile Türk sineması?
Medyaya sert bir imaj çizse de hatta ben bu insanla nasıl oturup çalışacağım diye bende endişe yaratsa da, Türk sinemasının kırılma noktalarını, gelişimini daha da önemlisi değişimini sağlayan ve yaşayan bir isim olduğu için Halit Refiğ ile Türk sinemasını ve geride kalanları dedikodu boyutuna asla girmeden konuştuk. Yaklaşık bir yıl bana katlandı(gülüyor) ve İş Bankası Yayınları'ndan böyle bir kitap çıktı.


Sinemada Ulusal Tavır kitabından anılar…

Türkan Şoray'ı hiç tutmamıştım
Menduh Ün bir gün, "Halit, Türker İnanoğlu yeni bir kız bulmuş, çok methediyorlar, Türkan Şoray diye. Türker'in filmi Taksim Sineması'nda oynuyor, gel gidip bakalım" dedi. "Köyden Bir Kız Sevdim" filmiydi Türker İnanoğlu'nun yönetmen olarak ilk filmlerinden birisi. Filmi seyretmeye başladık, beni afakanlar basıyor, bana ters bir film, neyse güç bela bitirdik filmi. Menduh Ün'ün yazıhanesine doğru yürüyoruz. Dedim ki, "Bak Memduhçuğum senin yazıhanene kadar bu kızdan 50 tane gördük." Türkan Şoray konusunda böyle bir öngörüde bulundum ve yerine Nuray Uslu'yu aldık, iyi bir kızcağızdı. Bugün Nuray Uslu'yu hatırlayan kimse yok. Türkan Şoray'ın ise sonrasında ne olduğu malum. Bu benim sinema, konusunda ne derece ileri görüşlü olduğumu gösteriyor sanırım!

Sevda Ferdağ'ın göğüsleri meselesi
Filmin bir yatak sahnesi vardı, orada yatakta bir dönme hareketi yaptığında (Sevda Ferdağ kendisi farkında değil) bir an için göğsü gözüktü. Göğsü gözükür gözükmez filmin ekibinde bir sarsıntı meydana geldi. Bana bakıyorlar, stop edelim mi diye, "Katiyen olmaz, devam " dedim. Çünkü havaya girmişler, oynuyorlar. Ve bir şey söylemedim. Ekibin gözleri faltaşı gibi açılmış durumda. Bana sordular, "Bunu montajda mı keseriz" diye. "Siz kurcalamayın, şimdi kadının morali bozulur" dedim. Film tamamlandı. Montaj odasında, o sahneye sıra geldiğinde, bu sahnenin çok cazibeli olduğu konusunda stüdyodaki bütün erkek çalışanlar fikir birliğine vardılar. Sevda Ferdağ'ın cinsel cazibesi çok olumlu etki yaptı.

Haremde Dört Kadın filmi
1966 Antalya Festivali'nde gösterilirken gerici dediğimiz birtakım gruplar, film başladıktan on dakika sonra makina dairesine hücum ettiler ve filmi acımasızca parçaladılar. Filmi juriye seyrettirmiyorlar. Nasıl olur? Filmi sansür yasaklasa bu anlaşılabilir. Ama bir grup insan bunu nasıl engelleyebilir? Dolayısıyla festivalde derecelendirmeye bile giremedi. Belki juri de dayak yemekten korkmuştur. Haremde Dört Kadın uzun süre gösterilemedi. İsmail Cem'in TRT Genel Müdürlüğü sırasında film televizyonda gösterildi ve yine kıyamet koptu. TRT'yi basıp bir şey yapmadılar ama, Meclis’te soruşturma açılması istendi. Film artık "klasik" olarak değerlendiriliyor.

Bana komünist, faşist, hatta Fethullahçı dediler
Benim hakkımda komünist dediler, faşist dediler, Fethullahçı dediler, yani denilebilecek ne varsa dediler. Ama bunlar hiç umurumda değil. Benim için doğru bildiğimi yapmak önemli. Ben kendimi her zaman kendi vicdanıma karşı sorumlu hissettim. Benim ergenlikten sonra yaptığım ilk iş, baba parası yememek oldu. Kendi hayatımı kendim kazanayım, babam, ailem dahil kimseye muhtaç olmayayım, kendi vicdanım için doğru olan şeyi yapayım, benim için önemli olan bu. Bazı kadın oyuncular "Aaa bu işin içinde Fethullah Gülen var, biz burada oynamayız" dediler (Köpekler Adası Filmi). Evet, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yapıyor. Biz Yeşilçam'da genelev sermayesiyle, mafya sermayesiyle film yaptık. Manukyanlar’ın sermayesiyle, film yaparken de hiçbir azap duymuyorduk. Dündar Kılıçlar’ın sermayesiyle film yaparken de. Öyleyse mesele ne? Mesele, yapacağın işe güveneceksin, başka şeylere değil.
Kullanıcı küçük betizi
Veled
Satılmıştır
 
İletiler: 3
Kayıt: Çrş Mar 07, 2007 20:46

Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x