Halkların Kardeşliği

Halkların Kardeşliği

İletigönderen Seçkin ERGÜN » Cum Eki 28, 2011 2:17

Halkların kardeşliği. . . Bu söz özellikle sol düşüncenin sloganlaşmış görüşüdür. İdam sehpasının gölgesinde ölüme değil, sevgiliye söylenen son söz inancıyla söylenen bu sözün gerçek hayatta karşılığı var mı? İşin özünde tüm halkların emperyalizmin mağduru olduğu gerçeğini düşünürsek, haklı yanı var.

Atina’da oturan Yorgo oturduğu evin bahçesindeki açmayan güllere sıkılıp hayatımın geri kalanını İzmir’de yaşamak istiyorum dediği için mi Yunanlılar Anadolu’yu işgal etti? Yoksa emperyalist ülkelerin borç kıskıcında kıvranan Yunanlıların biraz çaresizlik, biraz da vaat edilen topraklar gazına ! gelerek mecbur kaldığı bir oyun muydu? Fransız ve İngilizlerin işgalini pekiştirip Türk direnişinin son gücünü de o savaşta kullanması için tasarlanan bir oyundu.

Savaşın çıkış sebebi ne olursa olsun, asıl neden hep emperyalistlerin çıkarlarıdır. İşte bundan dolayı Afganistan’ da ki uyuşturucu tarlalarını korumak için Türk askeri orada. Şeriatçı Talibanlara karşı savaşıyoruz yalanını kimse söylemesin. ABD ve NATO şeriat karşıtı, demokrasi yanlısı olsaydı Libya’da emperyalist güçlerle işbirlikçi şeriatçıları tüm dünyaya “İsyancılar” diye yutturmaya kalkmazdı. Üstelik Talibanları Ruslara karşı savaşsın diye ABD kurdu. Yani kendi yarattığı canavarlar sayesinde yayılmacı politikasını başarıyla uyguluyor. Taliban korkusu olmasa Kafkas Bölgesindeki ülkeleri askeri üs konusunda nasıl ikna edecekti? Kendi eliyle silahlandırdığı Saddam’ın korkusuna Arap Ülkelerine kurduğu üsler gibi. Oynanan oyun hep aynı; bir düşman peydahlayıp ona karşı sizi anca ben savunurum yalanıyla bölgenin doğal kaynaklarını ele geçirmek.

Başka ülkelerin halklarıyla kardeş olmak geçmiş acılar varken zor görünüyor. Peki aynı coğrafyada yaşayan halkların kardeşliğini sağlamak zor mu? Her gün askerlerimiz şehit olurken bunu söylemek gerçekten zor.

Bir toplumun çoğunluğuna oluşturan ırkın bir diğerine göstermelik kardeş payesi verip kendi yükselişi için onları sömürür mü? Bizde tam olmasa bile Dünya genelinde böyle.

Amerika da daha vahşice. Afrika’dan, kendi anayurtlarından zorla toplanıp gemilerle taşınan insanları köle gibi çalıştırdıkları yetmezmiş gibi bir de sanki orada olmak onların tercihiymiş gibi sürekli hor görüp çok uzun yıllar türlü acılar yaşattılar.

Diğer Avrupa ülkelerinde de durum bundan çok farklı değil. Onlarda da toplum içinde alt tabakayı oluşturan, bulundukları toplumun en pis işlerini yapıp en ucuz iş gücü kaynağı olanlar var. Fransa da Cezair’liler, Fas’lılar, Almanya’da Türkler. . .

Bizi diğer ülkelerden farklı kılan şey, Anadolu’ya kimse Kürtleri zorla getirmedi. Bu topraklarda yaşayıp diğerleriyle kader birliği yapmak kendi tercihleri oldu. Geçmişte, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında yaptılar da. Aralarında düşmanla işbirliği yapıp isyan başlatanlar elbette vardı. Ama bu 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun çöküp yerine yepyeni Cumhuriyet kurulmasının travmasını fırsat bilen İngiliz ve Fransızların organizasyonuyla olan hadiselerdi. Sadece doğuda değil, batıda da oluyordu. En batı ilimizde, İzmir’de vahşice Kubilay’ın boğazını kesenler Kürt olmadıklarına göre onlara Türk mü diyeceğiz?

Yeni Dünya düzeninde “halklar” söylemi sermayenin sınırları silmekte kullandığı bir araç, silgi, tuzak. Bu anlamda Türk ve Kürt halkı demek bile bu tuzağa düşmek demek. Olması gereken gönüllülük esasına dayalı, aidiyet duygusu barındıran “Türk Ulusu” kavramı olmalı. Bu kavram halk, ırk, mezhep gibi emperyalistlerin donanımlı laboratuarında formülasyon malzemesi olacak ince parçacıkları ustalıkla birleştirmeye fazlasıyla yeter. Zaten Atatürk’ün Türklük tanımı da ırka dayalı olmayıp “Ne mutlu Türküm diyene” sözünden de anlaşılacağı gibi, kendini bu ülkeye ait hisseden, kader birliği yapmış herkesi kapsar. Yani ulus milliyetçiliğine, ulusalcılığa dayanır.

Çok uzun yıllar süren terör olaylarında verilen en ağır kayıplardan sonra bile hiç kimse bu saldırıyı Kürtlerin yaptığı düşmanca bir saldırı olarak görmeyip, hep terör örgütünü lanetledi. Ne zamana kadar? Habur’da kahraman gibi karşılanan teröristlere kadar. AKP’nin yaptığı bu organizasyon sanıldığı gibi birkaç gün gazete manşetini kaplayacak sıradan bir olay değildi. Toplumun bilinçaltına işleyip her olaya bakışını değiştirdi. Sonrasında Nevruz kutlaması olarak başlayıp Apo propagandasına dönüşen olaylar, kepenk kapatma eylemleri, sürekli polise taşlar yağdıran insanlar. . . Bütün bu eylemler hemen her gün gelen şehit haberlerini terör eylemi olmaktan çıkarıp kitlesel bir düşmanlık olarak algılanmasını sağladı.

Bir şehirde polis teşkilatının gücünü azaltırsak onun yerini alacak başka bir güç hemen devreye girer. Bu bazen mafya olur, bazen de terör örgütü. Mafyaya haraç veren esnaf nasıl ki canına ve malına zarar gelmesin diye haraç veriyorsa, terör örgütünün talimatıyla kepenk kapatan esnafın çoğu da aynı endişeyle bunu yapıyor. Burada asıl suçlu o bölgede devletin hakimiyetini zaafa uğratan AKP iktidarıdır. Aynı başıbozukluk batı bölgesinde olsun, belki terör örgütü peydahlanmaz ama en az onun kadar zarar verici yapılanmalar oluşur.

En son yapılan terör saldırısından sonra tüm yurtta yapılan gösterilerden sadece İzmir, Bursa’ İstanbul gibi batı illerinde olanlara yer veren medya Hakkari’de yapılan ve oldukça da büyük katılımlı, coşkulu olduğu görülen mitinge yer vermeyerek sanki iki taraf varmış gibi göstermeye özel önem veriyor. İşte bakın bu tepki sizlere der gibi. . .

Halkların kalleşliğini somutlaştırırsak; Irak’a yapılan saldırıda Irak’lı Kürtlerin ABD’li askerlerle omuz omuza savaşmasıdır. Aynı coğrafyada yaşadıkları halka karşı işgalcilerle işbirliği yapmak kalleşlik tanımının sözlük karşılığıdır. Tabii orada da Irak halkına karşı değil, Saddam’a karşı savaştılar diyenler olacaktır. ABD suikastçı gibi gelip Saddam’ı öldürüp gitti mi yoksa milyonlarca Iraklının başına günler - geceler boyu misket bombası yağdırıp sonrada gidip petrol kuyularının başına mı çöktü?

PKK’nın da uluslar arası işbirlikçileri (ABD, AB,İsrail) olduğunu hepimiz biliyoruz. Kendi içimizde yapılacak her tartışma, kavga, mücadele parmak tetiğe gitmediği müddetçe hak arama olarak görülüp hoş görülebilir. Hatta ciddi destek bile görür. Ama emperyalist ülkelerle yapılan işbirliği sonucunda gencecik askerlerimizi haince öldürmek, öldürenlere destek olmak kalleşliktir. Bunu Kürtlere anlatmalı, ondan sonra yaptıkları tercihe göre tanım konmalı. Anlatma görevi en çok da batıda büfe, market, fabrika, bina, otel, yani iş güç sahibi Kürtlere düşüyor. Çünkü yarın olası bir çatışma ortamından en büyük zararı onlar görecek.

Emperyalizmin eşi benzeri görülmemiş ağır saldırısı altındaki yurdumuzu bu kuşatmadan kurtarıp, Türk Ulusunun ikinci kez bağımsızlığını sağladığımız gün, halklar zaten yeniden kardeş olacak. . .
Kullanıcı küçük betizi
Seçkin ERGÜN
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 58
Kayıt: Pzt Tem 04, 2011 22:01

Şu dizine dön: Seçkin ERGÜN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x