Yürüyorum, bir yandan da kendi kendime soruyorum.
Ne olacak bu memleketin hali diye.
Üzülüyorum…
O kadar da yazdık, çizdik, söyledik.
Anlatamadık derdimizi.
Kızıyorum…
Aslında anlattık ama anlamadılar.
Anlamak istemediler ya da işlerine geldiği gibi yorumladılar.
Biliyorum…
Karşımdan kalabalık bir grup lise öğrencisi geliyor.
Aralarında konuşuyorlar.
Herhalde dersten kaçacaklar.
Belli ki maç yapacaklar.
Acaba her biri Türk mü, yoksa Kürt mü ?
Kendi aralarında bunun
Hiç önemi yok.
Düşünüyorum,
mahalleye, evimizin yanına taşınan komşuya
hoşgeldine gidiyoruz.
Türk müsün Kürt müsün birader demiyoruz.
Kız alıp kız veriliyor,
Düğünlerde zeybek de oynanıyor, lorke de..
Horon da tepiliyor, halay da çekiliyor.
Üç ayağı da birlikte oynuyoruz, Kasap havasını da..
Yan yana namaz kılıyoruz,
aynı sıralarda oturuyoruz.
Kazada, hastalıkta, doğumda ölümde,
Kavgada hep birbirimizin yanındayız.
Bazen suyu, bazen ekmeğimizi paylaşıyoruz.
En dara düştüğümüz zamanlarda birbirimizin yardımına koşuyoruz.
Aynı üniversitelerde aynı dersleri görüyoruz.
Okuldan çıkıp aynı yere birlikte geziye, eğlenmeye gidiyoruz.
Üzüntümüzü ve sevincimizi ortak yaşıyoruz.
Öğretmen, doktor, memur, avukat, esnaf, şoför, gazeteci
asker, polis de olabiliyorlar, başbakan cumhurbaşkanı da.
Tüm bunların hepsi bu ülkede yaşanmıyor mu?
Yaşanıyor…
Ama bütün bunlar yetmiyor olacak ki;
“Ne mutlu Türküm” demek ırkçılık sayılıyor.
Sen “Ne mutlu Türküm” dersen, o da “Ne mutlu Kürdüm” der, deniyor.
Yetmiyor, dağda gezip sadece tip bozukluğundan 16 sene yemeleri gerekenler kahramanlar gibi karşılanıyor.
Yetmiyor, terör örgütü ile görüşmeler yapılıp, o görüşmelerde sizinle uğraşan ordu içeride itirafı yapılıyor.
Bunlar da yetmiyor, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıkıp “Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının tümü verilecek. Bu bir bahşiş, ulufe değildir. Kimliğini tanıdığınız insanın bütün haklarına da saygı göstereceksiniz” diyor.
Yukarıda saydığım onlarca şey olup yaşanırken, verilmiş olanları tekrar veremeyeceklerine göre…
Arınç bu açıklaması ile acaba "Ana dilde eğitim ve özerkliği tanıyacağız" mesajı mı vermek istiyor diye düşünmeden edemiyor insan…
Öyleyse eğer; özerklik ve ana dilde eğitim, etle tırnağın ayrılmasından başka bir şey değildir.
Bunun aksini iddia eden olsa olsa ya bölücüdür ya da ahmak…
Diğer yandan TBMM’de açıklama yapan Arınç’a milletin seçtiği bir vekil çıkıp da, "Siyasi ve kültürel hakları zaten var. Bunların neresi eksik ve yetmiyor. Siz neyi kast ediyorsunuz, neyi vereceksiniz" diye sormaması ise ne kadar manidar değil mi?
Uyum içinde çalışma bu olsa gerek.
Sormak lazım mecliste bulunan vekilllere siz acaba hangi "Milletin" vekilisiniz diye?
Levent Bulut
leventbulut@haberokur.com