
Atatürkün, emperyalistlere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinden sonra kayıtsız şartsız millete emanet ettiği ulusal egemenliği, kriter adı altında ecnebinin insafına terk edenler şimdi nutuk atıyor...
Teslimiyet bayrağını çektiler
TÜrklÜĞe küfredilmesi için 301değişecek dediler, değiştirttiler... Azınlıkların devletleşmesi için Vakıflar Kanunu çıkacak dediler, çıkarttırdılar... Ulusalcıları, milliyetçileri Terörist ilan edin dediler, ettirdiler...
Başbakan Tayyip Erdoğan ile dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 29 Ekim 2004te İtalyanın başkenti Romada, Türk düşmanı Papa X. Innocenizonun heykeli önünde AB Anayasasına imza attı. Büyük Atatürkün Türk milletine emanet ettiği egemenlik, bu imzayla birlikte kısmen ABye devredildi..
Devredilen egemenlik kutlanıyor
Türk milletine ait egemenliği ABye devreden iktidar, bugün Milli Egemenlik Bayramı kutluyor. Halk ise hangi yüzle diye soruyor
Haber : Macit SOYDAN
Ülke egemenliğini kriter adı altında Avrupa Birliğine devreden iktidar, bugün Milli Egemenlik Bayramı kutluyor. İstanbul Milletvekili Emin Şirinin 1 şubat 2005te AB uyum müktesebatı ile ilgili soru önergesini cevaplayan dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, önergeye verdiği cevapta, Türkiyenin ABye hazır hale gelebilmesi için başta egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunugüvence altına alan 6ncı ve yasama, yürütme, yargınınyetkilerini düzenleyen 7, 8 ve 9uncu maddeleri olmak üzere 10 maddesinin değiştirilmesi gerektiğini belirtmişti. Çiçek açıklamasında ilgili maddeye AB üyeliğinin gerektirdiği haller dışında bu yetkinin kullanılması devredilemez ifadesinin konulacağının sinyalini de vermişti.
Arınç da itiraf etmişti
TBMM Başkanı Bülent Arınç ise 24 Ekim 2004te yaptığı açıklamada şunları söylemişti: Türkiye 1963 yılından beri ABye girmek istiyor. ABye tam üye olabilmek için Türkiyede halkıyla parlamentosuyla bürokrasisiyle siyaset kurumuyla bir konsensüs var. Egemenliğin devri, paylaşılması ya da ortak egemenlik AB sürecine kabul ettiğimiz bir olgu. ABye üye olan 25 ülke de egemenliklerin bir kısmını ABye devrederken, karşıdan da bir miktar almış. Türkiyenin parlamentosu elbette kalacak. Kendi yönetimi olacak. Ama ortak karar mekanizmasında ortak kararların alınabilmesi için de yetki devrine kısmen ihtiyaç var. Bunlar tartışılmaya devam edilecek. Ama biz egemenliğimizden vazgeçmiyoruz. Ortak egemenliğe karar vermiş durumdayız.
Türkiyenin iradesiymiş
Başbakanın yakın kurmaylarından AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan egemenliğin ABye devredildiğini şu sözlerle itiraf etmişti: AB iradesi, Türkiyenin iradesidir. Hükümet, bu iradeyi paylaşmış, gereğini de yapmıştır. Yarın ABye gireriz, birtakım egemenlik haklarını paylaşırsın, bunda bir sakınca yok.
Anayasa etkisiz kılındı
ABye gireceğiz hayaliyle yanıp tutuşanlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesinde yaptıkları değişiklikle, egemenliği, ABnin esareti altına soktular. MADDE 90- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur. Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Meclisin açıldığı gün ağlayan Başkumandan
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve kurtarıcısı büyük Atatürkün her zaman en büyük eserim diye övündüğü ve üstüne toz kondurmadığı TBMMnin açıldığı gün ile ilgili olarak pek çok anı ve belge yayınlanmıştır. Biz burada pek anlatılmayan bir olaydan söz edeceğiz:
Meclisin açıldığı gün tebrikleri kabul ederken ağlayan başkumandan Mustafa Kemal Paşadan söz edeceğiz. Olayın şahidi bulunan TBMM Matbaası Müdürü ve daha sonraki yılların ünlü gazetecisi Feridun Kandemir Meclisin açılışını 35 yıl sonra yayınladığı 35 Yıl Önceki Ankara adını taşıyan anılarında anlatıyor. Hacı Bayram Camiindeki merasimi takiben Mecliste toplanılır. Halkın ve meclis üyelerinin birbirleriyle kaynaşmasını takiben paşanın elleri öpülür, dualar edilir. Daha önce Ankaraya gelenlere bir yabancı gibi bakan Ankara halkı ile yeni gelenlerin kaynaşması da o gün sağlanmış olur. Atatürkün daha onlarla ilk konuşmasından sonra Mehmetçik muharebeyi kabul etti demesi de bu olaylardan sonradır. Şimdi rahmetli Feridun Beyi dinleyelim:
... Namazdan sonra tanıdık, tanımadık bir kucaklaşmadır, sarılıp öpüşmedir gitti. O ana kadar çekingen duran Ankaralılarla ilk kaynaşma o gün oldu. Bununla da iktifa edilmedi. Cümbür cemaat, Mustafa Kemal Paşanın peşine takılarak herkes Büyük Millet Meclisine gitti. Riyaset odasında, tebrik için gelenleri ayakta kabul eden Mustafa Kemal Paşanın bir daha elleri öpüldü. Dualar edildi. Bu esnada, her zamanki heyecanlı haliyle sapır sapır titreyerek:
Gelecek bayram namazını, inşallah Ayasofya Camiinde kılacağız Paşam...
Diye kükrerken gözlerinden yaşlar akan Bolu Mebusu Tunalı Hilmiye:
Elbette... Şüphesiz... Yalnız ağlamamak şartı ile... cevabını verirken, Paşanın da gözleri yaşarmıştı.
Olayın görgü tanığı rahmetli Feridun Kandemirin bu hatıratında anlattığı gibi TBMM bu ruh ile açılmıştır. Ülkenin üçte ikisi Avrupalı emperyalist güçlerin emri altındaki Yunan ordularının kontrolünde idi. Ankaradan Sarıköye kadar ufak bir arazi parçası Türklerin elinde kalmıştı. Ülkenin her tarafı acılar içinde bulunuyordu. İşgal altındaki topraklarımızın halkı gizli ve derin bir korku içinde yaşıyordu. Bütün bir millet yağmur gibi gözyaşı döküyordu.
Muhiddin NALBANTOĞLU
23/04/2008 00:21
KAYNAK