Hangi Yüzle!

Genel & Güncel Konular

Hangi Yüzle!

İletigönderen Pınar » Çrş Nis 23, 2008 8:40

Hangi Yüzle!

Kanla aldık, masada verdik

Atatürk’ün, emperyalistlere karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinden sonra “kayıtsız şartsız” millete emanet ettiği ulusal egemenliği, kriter adı altında ecnebinin insafına terk edenler şimdi nutuk atıyor...

Teslimiyet bayrağını çektiler

TÜrklÜĞe küfredilmesi için “301değişecek” dediler, değiştirttiler... Azınlıkların devletleşmesi için “Vakıflar Kanunu çıkacak” dediler, çıkarttırdılar... Ulusalcıları, milliyetçileri “Terörist ilan edin” dediler, ettirdiler...

Başbakan Tayyip Erdoğan ile dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 29 Ekim 2004’te İtalya’nın başkenti Roma’da, Türk düşmanı Papa X. Innocenizo’nun heykeli önünde AB Anayasası’na imza attı. Büyük Atatürk’ün Türk milletine emanet ettiği egemenlik, bu imzayla birlikte kısmen AB’ye devredildi..

Devredilen egemenlik kutlanıyor

Türk milletine ait egemenliği AB’ye devreden iktidar, bugün “Milli Egemenlik Bayramı” kutluyor. Halk ise ’hangi yüzle’ diye soruyor

Haber : Macit SOYDAN

Ülke egemenliğini “kriter” adı altında Avrupa Birliği’ne devreden iktidar, bugün “Milli Egemenlik Bayramı” kutluyor. İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in 1 şubat 2005’te AB uyum müktesebatı ile ilgili soru önergesini cevaplayan dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, önergeye verdiği cevapta, Türkiye’nin AB’ye hazır hale gelebilmesi için başta ’egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu’güvence altına alan 6’ncı ve ’yasama, yürütme, yargının’yetkilerini düzenleyen 7, 8 ve 9’uncu maddeleri olmak üzere 10 maddesinin değiştirilmesi gerektiğini belirtmişti. Çiçek açıklamasında ilgili maddeye “AB üyeliğinin gerektirdiği haller dışında bu yetkinin kullanılması devredilemez” ifadesinin konulacağının sinyalini de vermişti.

Arınç da itiraf etmişti

TBMM Başkanı Bülent Arınç ise 24 Ekim 2004’te yaptığı açıklamada şunları söylemişti: Türkiye 1963 yılından beri AB’ye girmek istiyor. AB’ye tam üye olabilmek için Türkiye’de halkıyla parlamentosuyla bürokrasisiyle siyaset kurumuyla bir konsensüs var. Egemenliğin devri, paylaşılması ya da ortak egemenlik AB sürecine kabul ettiğimiz bir olgu. AB’ye üye olan 25 ülke de egemenliklerin bir kısmını AB’ye devrederken, karşıdan da bir miktar almış. Türkiye’nin parlamentosu elbette kalacak. Kendi yönetimi olacak. Ama ortak karar mekanizmasında ortak kararların alınabilmesi için de yetki devrine kısmen ihtiyaç var. Bunlar tartışılmaya devam edilecek. Ama biz egemenliğimizden vazgeçmiyoruz. Ortak egemenliğe karar vermiş durumdayız.

Türkiye’nin iradesiymiş

Başbakan’ın yakın kurmaylarından AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan egemenliğin AB’ye devredildiğini şu sözlerle itiraf etmişti: AB iradesi, Türkiye’nin iradesidir. Hükümet, bu iradeyi paylaşmış, gereğini de yapmıştır. Yarın AB’ye gireriz, birtakım egemenlik haklarını paylaşırsın, bunda bir sakınca yok.

Anayasa etkisiz kılındı

AB’ye gireceğiz hayaliyle yanıp tutuşanlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinde yaptıkları değişiklikle, egemenliği, AB’nin esareti altına soktular. MADDE 90- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu andlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur. Milletlerarası bir andlaşmaya dayanan uygulama andlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî andlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren andlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.

Meclis’in açıldığı gün ağlayan Başkumandan

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve kurtarıcısı büyük Atatürk’ün her zaman “en büyük eserim“ diye övündüğü ve üstüne toz kondurmadığı TBMM’nin açıldığı gün ile ilgili olarak pek çok anı ve belge yayınlanmıştır. Biz burada pek anlatılmayan bir olaydan söz edeceğiz:

” Meclisin açıldığı gün tebrikleri kabul ederken ağlayan başkumandan Mustafa Kemal Paşa’dan söz edeceğiz. “ Olayın şahidi bulunan TBMM Matbaası Müdürü ve daha sonraki yılların ünlü gazetecisi Feridun Kandemir Meclis’in açılışını 35 yıl sonra yayınladığı ” 35 Yıl Önceki Ankara “ adını taşıyan anılarında anlatıyor. Hacı Bayram Camii’ndeki merasimi takiben Meclis’te toplanılır. Halkın ve meclis üyelerinin birbirleriyle kaynaşmasını takiben paşanın elleri öpülür, dualar edilir. Daha önce Ankara’ya gelenlere bir yabancı gibi bakan Ankara halkı ile yeni gelenlerin kaynaşması da o gün sağlanmış olur. Atatürk’ün daha onlarla ilk konuşmasından sonra ” Mehmetçik muharebeyi kabul etti “ demesi de bu olaylardan sonradır. Şimdi rahmetli Feridun Beyi dinleyelim:

”... Namazdan sonra tanıdık, tanımadık bir kucaklaşmadır, sarılıp öpüşmedir gitti. O ana kadar çekingen duran Ankaralılarla ilk kaynaşma o gün oldu. Bununla da iktifa edilmedi. Cümbür cemaat, Mustafa Kemal Paşa’nın peşine takılarak herkes Büyük Millet Meclisi’ne gitti. Riyaset odasında, tebrik için gelenleri ayakta kabul eden Mustafa Kemal Paşa’nın bir daha elleri öpüldü. Dualar edildi. Bu esnada, her zamanki heyecanlı haliyle sapır sapır titreyerek:

“Gelecek bayram namazını, inşallah Ayasofya Camii’nde kılacağız Paşam...”

Diye kükrerken gözlerinden yaşlar akan Bolu Mebusu Tunalı Hilmi’ye:

“Elbette... Şüphesiz... Yalnız ağlamamak şartı ile...” cevabını verirken, Paşa’nın da gözleri yaşarmıştı.
Olayın görgü tanığı rahmetli Feridun Kandemir’in bu hatıratında anlattığı gibi TBMM bu ruh ile açılmıştır. Ülkenin üçte ikisi Avrupalı emperyalist güçlerin emri altındaki Yunan ordularının kontrolünde idi. Ankara’dan Sarıköy’e kadar ufak bir arazi parçası Türklerin elinde kalmıştı. Ülkenin her tarafı acılar içinde bulunuyordu. İşgal altındaki topraklarımızın halkı gizli ve derin bir korku içinde yaşıyordu. Bütün bir millet yağmur gibi gözyaşı döküyordu.

Muhiddin NALBANTOĞLU
23/04/2008 00:21


KAYNAK
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x