Hani Asker Siyaset Yapmayacaktı?
Ordu iyi ki artık siyasete karışmıyor ha!
On yedi şehidin faturasını bile klasik bize ödenek vermiyorlar edebiyatı ile hükümete yıkmayı başardılar ya, helal olsun onlara
Hükümete yıktıkları gibi, arada Paşanın golfünü bile unutturdular.
Tıpkı diğer Paşanın emeklilik piyangosu olan zırhlı aracı unutturdukları gibi
Siyaset yapmak diye işte ben buna derim.
Askerin siyasete karışmasına en az Murathan Mungan-Cemil İpekçi çizgisi kadar karşı olan AKPnin demokrasimize sağladığı en büyük kazanım, orduyu siyasete muhtıracı müdahaleden entrikacı müdahale çizgisine çekmektir.. Herkes siyasette kendince ayrı bir tecrübe kazandı AKP döneminde
Ne diye gece yarısı bildiri yayınlayıp kendini darbeci konumuna düşüreceksin? Yüzlerine Sizinle gurur duyuyoruz de, arkalarından gazetecilere Biz bu PKK işini bir gecede bitiriz ama elimizi kolumuzu hükümet bağlıyor diye fısılda..
Ayıp oluyor Paşam diyen olursa da gazetecilere söylediğini inkâr et! Aramızı bozmaya çalışıyorlar, gelmeyelim bu oyunlara diye üste bir de cila çek!
Genelkurmay İkinci Başkanı, Aktütün saldırısının ardından basın temsilcilerini toplayıp menfur saldırıda TSKnın hiçbir zafiyetinin olmadığını, istihbaratın tıkır tıkır işlediğini anlattı. Bir de sitemde bulundu Paşa
Türkiye, Irakın kuzeyindeki bölgesel yönetim adı verilen tuluat çadırından PKK terörü konusunda hiç yardım görmüyordu!
Çok şaşırdık
Biz, PKK terörünün Barzaninin sorunu olduğunu zannediyorduk(! ) Muhatap Süleymaniyeymiş demek..Ne güzel!
Ordunun iki numarasının ağzından alın size iki adet sorumlu: Bir hükümet, iki Barzani
Sen sağ, ben selamet..Sofrayı kuran kaldırsın, ortaya çıkan pişkinlik, acziyet ve perişanlık tablosunu hükümet toparlasın..
Derken, bu basın toplantısının ardından İsminin açıklanmasını istemeyen bir üst düzey TSK yetkilisi ANKA Ajansına demeç verdi. Sınır karakollarının tahkim edilmesi için gerekli olan parayı hükümet sağlamıyordu! Maliye Bakanlığı bu konuda açıkça engel çıkarıyordu
Genelkurmaydan İsmini açıklamayan kişinin açıklamaları bizi bağlamaz diye bir açıklama gelmedi. Bir süredir orduyla arayı düzeltmenin memnuniyeti içinde olan hükümet şaşkın! Iğsız Paşa basın toplantısında böyle bir şeyden bahsetmemişti; bu da nereden çıkmıştı şimdi?
Sükûnet
Cevap vermemek, bu ağır suçlamayı kabûl etmek anlamına gelecekti; cevap vermek ise hazır ne güzel 2008 YAŞından sonra iyi bir mecraya oturmuş olan ordu-hükümet ilişkisinin tekrar limoni bir hâl alması riskini taşıyordu. Hem açıklamayı sahiplenen de yoktu, kime cevap verilecekti?
"Gül hazin, sümbül perişan
Artık bağ-ı hâzın şevki yok!"
Yine de Cemil Bey, ortaya konuştu. Teessüf etti, hükümetin böyle bir niyeti asla olamayacağı gibi, Maliye Bakanlığının Terörle Mücadele Yüksek Kuruluna âzâ yapılması da bu tür kaynak sorunlarını anında çözmek içindi
Ama olan olmuş, hükümet topa kimin vurduğu belli olmasa da güzelce bir gol yemişti
İkinci güzel gol de Devlet Bahçelinin ortaya attığı tampon bölge meselesinde geldi. Erdoğan Meclis kürsüsünden artık bıkkınlık vermiş olan Terörün dini, dili, milliyeti olmaz tekerlemesine sarılırken; Bahçeli tampon bölge diye tumturaklı bir öneri ortaya attı. Efendim, siyasette ettiğiniz lafın içeriği değil, havası önemlidir. Tampon bölgenin ne demek olduğunu kim biliyor Allah aşkına? TSKdan ses çıkmayınca AKP de zannetti ki, bu tampon bölge denilen şey, yarın öbür gün gerçekliğe bürünebilir, ordu uygun bulabilir, durduk yerde tampon bölgeye karşı çıkmış gibi olmayalım..
Erdoğan ile Cemil Çiçek hemen atıldılar: Olabilir, neden olmasın? Bakarız, inceleriz, her öneriye açığız
Sonunda ne oldu? Genelkurmay, tampon bölge hakkında ne düşündüğünü hükümete, Bahçelinin önerisinden tam bir hafta sonra bildirdi: Olamazdı öyle şey, hiç geçerliliği yoktu! Tampon bölgeye mecbur kalmak, bölgedeki terör tazyikinin Türkiyenin gücünü aşmaya başladığını kabûl etmek anlamına gelirdi
Başbakan da Bahçeliye gecikmeli olarak patlamak zorunda kaldı: ".Burada tampon bölgeye gerek yok.Olması gereken yapılıyor.Ağzı olan konuşuyor. Bilen de bilmeyen de konuşuyor"
İyi de kardeşim
niye bunu aynı gün söylemeyip bizi açığa düşürüyorsunuz, Bahçelinin önünde ağız eğmemize sebep oluyorsunuz?
Niye olacak? Ordu siyaset yapmayı öğrendi de ondan.
Sayenizde
Şimdi Tayyip Erdoğanın başına yoğun bir Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantıları sardılar . Artık Bakanlar Kurulu toplantıları bile on beş günde bir yapılacakmış. Herkes bin tane şey söyleyecek orada. Asker şunu da isteyecek, bunu da isteyecek, dışarıya haberler sızacak, terörde sonuç alınamadıkça vatandaş hükümete kızacak
Bu kadar dert yetmiyormuş gibi, bölgesel Kürt yönetimi liderinin Ankaraya çağrılmasının faturası da AKPye yazacak. Çareyi bu çapulcularda mı arıyoruz diye hiddetlenenlerin sesi yükselecek. Aslında eğri oturup doğru konuşalım mı
Bölgesel Kürt yönetimini işin içine katmaya hükümetten çok askerler hevesli. Bir de cumhurbaşkanı..(Nedenini biliyorsunuz siz onun).
En önemlisi de
Yerel seçimler yaklaşıyor. Güneydoğuda yumurta küfesi AKPnin sırtında. AKPden kapatılmamanın bedellerinden biri olarak hem "güneydoğu'yu kaptırmaması", hem de "teröre karşı etkin tavır alması" isteniyor.
Nasıl olacak bu?
Bana ne, Erdoğan düşünsün
Cengiz Çandar boşa demedi Keşke AKP kapatılmış olsaydı..Şimdi demokrasi mücadelesi veriyor olurduk diye
Fatma Sibel YÜKSEK