HAŞLANMA!
Bugünün onca haberi içinde bu habere kafamı taktım:
“Üzerine çaydanlık devrilen on aylık bebek ağır yaralandı.” Başka bir deyişle; "... bebek kaynar suyla haşlandı.”
Yanmak, haşlanmak, yaralanmak... Üçü de ayrı kavramlar.
Haşlanmak, üstüne kaynar suyun, kaynar sıvının dökülmesi. Yaralanmak, deyince ilk akla gelen, bedende dış etkiyle bir yara, kesik açılması, yara oluşması. Yanmak da, ısı etkisiyle bedende yara oluşması demek.
Burada bebeğin üstüne kaynar su dökülüyor çaydanlıktan, bebek haşlanıyor.
Ana babaların en korkulu rüyası, çocuğunun yaralanmasına neden olmak, çocuğunu kazalardan koruyamamaktır kanımca. Yanmaksa, insanı en korkutan sözdür. Cehennemde yanmak korkusunu bilmez miyiz? Cezaların en kötüsü, daha korkuncu yok, bulunamamış...
Yanmak öyle bir sözdür ki, içinde onlarca ayrı anlam barındırır. Yanık acısı, acıların en dayanılmazı olmasa, çok büyük acıları yanmakla bir tutar mıydık, yanmakla anlatır mıydık? “İçim yandı, bağrım yandı... Ben yandım dostlar!” Ateşli hastalıklarda; “Ateşler içinde yandım,” çölde kalanlar, su bulamayanlar; “Susuzluktan içim yandı.” Özlemle de yanar insan... Bazıları, kişilikleri zayıftır, kendilerini salıverir, ayakta duramaz, şunun bunun aşkıyla yanarlar...
Verdiğin emekler de yanar bazen, öyle bir ihanete uğrarsın, öyle bir şamar yersin ki bir anda hiç ummadığından, en yakınından; geçen yıllarına yanarsın, harcadığın ömre yanarsın, uykusuz gecelerine, değmeyene saçını süpürge etmene, güveninin, düşlerinin boşa gitmesine... Yaşarken ölme böyledir, sözünü tutamayan, değerlerini bir uğursuza değişen... Sevdiklerin göçer gider, yanıp dur artık, iki kapılı yalan dünyaya...
Kötüye, kötülüğe yenilmek, acıların, yangınların en büyüğü... Acını yana yakıla bile anlatamazsın, yandım dersin, yandık, bittik dersin... Susarsın...
Bir de yanmanın gerçek anlamı var. Azarlanma, paylanma değil, kaynar suyla haşlanma. Ateşle, bir patlayıcıyla yanma. Yukarıdaki yanan çocuk haberi gibi.
Memlekette ilkokuldayken sınıf arkadaşımın bir kız kardeşi vardı, ondan birkaç yaş küçük. “Yüzü yanık Selma” derdik adına. Bebekken yüzü sobaya yapışmış, beşiği mi devrilmiş ne, yüzünün bir yanı olduğu gibi yanmış büzüşmüş, hep öyle pespembe kalmış, derisi, yüz kasları, burnu bir daha oluşmamış. Hiç unutmam, kimselere görünmek istemezdi küçük kız, insanlardan kaçardı, sanırım okula da gitmediydi, nasıl gözden kaçırdılarsa kızı... Günümüzde yanma eskisi gibi değil artık, bir sürü yöntemle yanık izleri giderilebiliyor, yüz nakli bile gerçekleşti, eskiden duysak kim inanırdı buna? Yalnızca ölüme çare yok deniyor şu anda ama bu söz sıradan insanlar için, varsıllara, güçlülere akıl almaz olanaklar açık... Ölümden sonra yeniden canlanma için başı veya tüm bedeni özel yöntemlerle dondurtma, organ nakilleri, hücreleri yenilemek, en azından bir yüz yılı bakımla sağlıklı devirmek...
Çağımızda insanlar bu kadar azgınlaşmışken, yaşamak için her yol denenirken, bebelerimiz evlerinde haşlanıp gidiyorlar:
(Çaydanlık üstüne devrilerek haşlanan) "Minik Mehmet Ali'ye üç gün (hastanelerde) yer bulamadık, Adana, 2014, Hürriyet.”
(Kahvaltıda çaydanlık üstüne devrilen)“On bir aylık Sude bebek, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Kocaeli, 2011, Sakarya yerel gazetesi.”
“Çaydanlık faciası! Gül ailesinin iki yaşındaki oğulları Vedat'ın üzerine ocakta kaynayan çaydanlık devrildi. Erzurum, 2010”
“Milletvekili araya girince hastane bulundu. Üzerine çaydanlık devrilen kız çocuğu ağır yaralandı. 3,5 saat süren telefon trafiği sonrası AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in... Bursa, 2013, İHA”
“Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde üzerine çaydanlıktan kaynar su dökülen altı aylık Burak Ege Çetin bebek, tedavi gördüğü Derince Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.”2014, Kocaeli, yerel.”
“Delice ilçesinde sıcak su dolu çaydanlık üzerine devrilen bir yaşındaki bebek hayatını kaybetti. 2014, AA.”
“Bursa'nın Orhangazi İlçesi'nde, örtüsünü çektiği masa üzerinde bulunan kaynar su dolu çaydanlık üzerine devrilen bir yaşındaki Melike Şahin, feci şekilde yandı. Bursa, 2012”
Böyle yüzlerce haber...
Bu da bugünün, yazımın öncü haberi:
“Mersin'in Anamur İlçesi'nde üzerine içi sıcak su dolu çaydanlık devrilen on aylık bebek, ağır yaralandı. 4 Kasım 2017."
Sıradan, eğitimsiz insanların sorunu bu, yaşamanın şansa bağlı oluşu... Önlemini almamak, boşvermişlik, düşüncesizlik... İlk yardımı bilmemek de cabası...
Gazeteleri şöyle bir araştırın bakın, ne çok çayla haşlanarak yaşamını yitiren küçük çocuk var. Çoğu da yandıktan sonra hastane hastane dolaştırılmış, hastaneler, yanık ünitemiz yok demişler, sonra o alışıldık sözlerle son bulmuş yaşamları: “Hastanede yapılan müdahaleye, doktorların tüm çabalarına karşın...”
Bir çocuğun haşlanması, onları bir çay suyundan, kaynayan çaydanlıktan koruyamamak, görüyorsunuz insanı alıp nerelere götürüyor... Bölücü terör örgütünün yollara döşediği mayınları patlatmasıyla ölen askerlerimiz, polislerimiz, kurtulup yaşayanların organ kayıpları, ölene dek çektikleri acılar...
Şöyle bir okuyup geçiyoruz haberleri. Televizyon izleyenler de bir an duyuyor bu tür haberi, aldırmıyor, üstünde düşünmüyor bile bir saniyecik... Kendini ölenin, yaralananın yerine koysa, durumu bir de öyle düşünse, neler neler değişecek...
Belki o zaman her hastanede en üstün bilgiyle, teknikle donatılmış, olması gerektiği gibi bir yanık bölümü açılacak...
Çağımızda can almaya, askeri sivili yaralamaya devam eden, kullanımı Birleşmiş Milletlerce doksanlı yıllarda yasaklanan, Pkk terör örgütünün ise elinde bol bol bulunan eski mayınlara belki bir çare bulunacak...
Anneler babalar sobaların çevresini koruyucularla çevirecekler belki, masaların örtüleri çocuklar çekebilir diye yerlere sarkmayacak, çocuklar yalnız bırakılmayacak, sehpalara çaydanlık taşınmayacak, elde kaynar su varken dikkatsiz yürünmeyecek, önce çocuğum, önce bebem, önce askerim, önce ulusum... denecek...
Sonra algılar kurtulacak saldırılardan...
Diziler, abuk subuk eğlenceler, yarışmalar izlenmeyecek... Kilit vurulacak beynimizi tutsak eden ekranlara...
Okunacak, okunacak, gazete girecek her eve, konuşulacak, bilgeler dinlenecek, yaşananlar birikimler aktarılacak, bilinmeyenler öğrenilecek, insanca yaşanacak... Kimse akılsızlığına yanmayacak...
Ne kafalar, ne bebelerimiz haşlanacak bundan böyle...
Nasıl, iyi mi?
Feza Tiryaki, 4 Kasım 2017
Ek:http://slideplayer.biz.tr/slide/10952616/