Haydarpaşa'nın Şifresi / Selçuk TINAZ

Haydarpaşa'nın Şifresi / Selçuk TINAZ

İletigönderen Selçuk Tınaz » Çrş Kas 07, 2012 23:45

Haydarpaşa Tren İstasyonu'nun tarihi binası, Amerika'daki başkanlık seçimi dolayısıyla ABD diplomatik temsilciliği, CNN Türk ve Yaratıcı Fikirler Enstitüsü (?!) tarafından kiralanmış.

Her üniversiteden seçilen 10 cici çocuk ve cici gazetecilerin katılımı ile yapılan bu özel davetiyeli demokratik (!) etkinlik ile, seçim propagandasında kullanılan konuları ve seçim sonuçlarını tartışmak üzere Amerikalı ve Türk yorumcuların bir araya getirilmeleri amaçlanmış.

Tam da Başkanlık Sistemi'nin dayatıldığı bir dönemde, Türk halkının Amerikan yönetim sistemi hakkında bilgilendirilmesi de, toplantının konusuymuş ("bonusu" demek daha doğru galiba. Yaratıcı fikirli ya bunlar...).

Bazılarına göre her şey pek iyi ve güzel de, bugüne kadar Amerikan tarafında art niyetsiz, namuslu ve masum bir iş yapıldığını hiç göremediğimiz için, aklımıza "Neden, Haydarpaşa Garı?" sorusu ister istemez geliyor.

İstanbul'da, Amerikalıların dünyaya vermek istedikleri imaja uyacak onlarca yapı varken, ABD'nin ülkemizde algılanan imajı ile de kesinlikle uyuşmayan eski, yanmış ve terk edilmiş bir binanın seçilmesi ancak 'mesaj gönderme' niyetiyle açıklanabilir bence.

Bu mesajın ne olduğu, belki de Haydarpaşa Garı'nın bazı özelliklerinde saklıdır.

Amerikalılar, sembollerle yaşamayı, konuştukları konuları onlarla süslemeyi, hedeflerini onlarla gizlemeyi veya anlatmayı pek severler. Amerika Birleşik Devletleri'ni masonlar kurduğu için, parasının üzerinde de, başkent Vaşington'un şehir planında ve ona yerleştirilen yapılarda da mutlaka masonik semboller bulunur.

Diğer bir ifade ile, ülkeyi temsil eden her nesne ve olayda, özel mesajlar veren semboller vardır.

Peki, Haydarpaşa Garı kime, ne gibi bir mesaj verebilir? Bunu anlayabilmek için, binanın ne zaman, kim tarafından, niçin yapıldığını bilmek lâzım.

Almanlar tarafından 1908 yılında yapılan bina, kara yollarının çok az ve kötü olduğu bir dönemde başkent İstanbul ile Anadolu'yu birbirine bağlayan demiryolu projesinin başlangıç noktasıdır ve Alman İmparatorluğu'nun Anadolu'daki sembolüdür.

Sanki, padişah'a ve payitaht'a, "Bak, ülkeni benim sayemde yönetiyorsun" der gibidir.

İki imparatorluk arasında yapılan anlaşmaya göre bu proje, sömürgecilikte ileri gitmiş olan Avrupalı kardeşlerine yetişmeyi amaçlayan Almanlara, bir koyundan bir kaç post çıkarmaya meraklı Avrupa kültürüne uygun olarak, demir yolunun geçtiği bölgelerdeki madenleri arama ve alma yetkisi verirken, aynı zamanda da, İngilizlerin Hindistan'da "Biz işgâlci değiliz, buranın eski sahibiyiz. Geri geldik" diyebilmek için uydurdukları "Hint-Avrupa" masalını hatırlatan bir şekilde, yapılacak arkeolojik kazılarla "Osmanlı topraklarında, Almanlara köken bulma" hevesine de hizmet ediyordu.

Osmanlı Ordusu'na ait birlikleri Alman komutanların yönettiği, Alman Genel Kurmay Başkanı'nın Mehmetçiğe başkomutan yapıldığı yılların hemen öncesinde, Alman İmparatorluğu'nun Ortadoğu'ya hakim olmak için planladığı ünlü "Bağdat Demiryolu"nun ve "Hicaz Demiryolu"nun ilk istasyonudur Haydarpaşa.

Bütün bunları düşününce, etkinlik nedeniyle Haydarpaşa Garı'nın kiralanma işi, Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun egemenliği ile ilgili bir mesajı, alması gerekenlere ve alabilecek olanlara verebilmek için kurnazca yapılmış, sembolik bir yer seçimine benziyor.

Daha önce, İngilizlerin de aynı mesajı vermek amacıyla İstanbul'da benzer bir sembol kullandığına şahit olmuştuk. Kraliçe, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü, işgal yıllarındaki gibi Dolmabahçe'nin karşısına demirleyen İngiliz savaş gemisine davet etmişti.

Eğer bu tespitler doğruysa, mesajı yollamak istediklerine ABD diyor ki; "Ne Fransa, ne Almanya, ne İngiltere, ne de Rusya. Bu ülkenin patronu benim. Ortadoğu'nun hakimi de ben olacağım".

ABD için, bu ülkenin patronu olmak çok kolay bir hale geldi artık. Hillary ile "çak" yapınca tavlanıp, först parmağın gösterdiği her yere koşarak giden, komşularla sıfır barışçı bir dışişleri bakanı ve deliğin kenarında süpürge bekleyen bir başbakan var nasıl olsa.

Ama Ortadoğu'nun hakimi olmak çok iddialı bir hedef. Anlaşılan, ABD başkanı kim olursa olsun, bu bölgede yaşayan insanlar uzun süre barış ve rahat yüzü göremeyecekler.

Amerika'daki başkanlık seçimi ile ilgilenmediğini söyleyenleri küçümseyen kişilere sormak lâzım; "Türkiye'de ne değişecek?"

Keynes'çi ekonomi politikalarını savunan demokratlar kazanırsa, Amerika'da büyüme ve istihdam artacak, sağlık sigortası yaygınlaşacak ve zenginlerin vergileri yükselecekmiş.

Cumhuriyetçiler ise Friedman gibi devleti küçültmek, para basmayı bırakıp kemer sıkmak, sağlık sigortasını daraltıp, zenginlerin vergilerini düşürmek istiyorlarmış.

Keynes de, Friedman da sırasını beklesin. Bizim önceliklerimiz başka.

Ülkemizde yapılan her seçime hile karıştıran Amerikan bilgisayar programını kaldıracağını, Mehmetçiği "Gurkhacık" yaparak, Ortadoğu'da ve ihtiyaç duyulan başka her yerde ABD'nin çıkarları için savaşa sürmekten vazgeçeceğini söyleyen bir başkan adayı olduğunu gördüğümüz gün, bizim de, ABD'deki başkanlık seçimi ile ilgilenmek ve sonucunu beklemek için bir nedenimiz olur.

Selçuk TINAZ, 7 Kasım 2012
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x