Hedefler ve Milliyetçilik Üzerine

Hedefler ve Milliyetçilik Üzerine

İletigönderen omer_yildiz » Cmt Ağu 13, 2011 16:50

Resim
“Dünyanın en güçlü ordusuna mı sahibiz? En ileri teknolojiyi mi geliştirdik? En müreffeh ülke miyiz? En iyi sanatçıları, sporcuları mı yetiştirdik? En iyi eğitim sistemi, en iyi ekonomi, en iyi şehir planlamasına, en iyi sulama sistemine, en adaletli gelir dağılımına mı yoksa?” Demişti bir arkadaşım. Doğruydu söyledikleri, hiçbirine sahip değildik. Ama zamanında bu saydıklarının çok daha fazlasına sahip olduğumuzu biliyordum ve neden bu hale geldiğimizin sebebini de önceki yazılarımda belirtmiştim.

Birkaç küçük örnek verip asıl konumuza geçelim isterseniz. Newton ve Fransız Piscard yaptıkları hesaplama sonucu ekvatoru 25.000 mil olarak bulmuşlardır. Hâlbuki bu ölçüyü Biruni, onlardan tam 700 yıl önce bulmuştu. O çağda Batılılardan ne kadar da ilerideymişiz değil mi? Daha o yıllarda Ümit Burnu'nun varlığından söz etmiş, Kuzey Asya ve Kuzey Avrupa'dan geniş bilgiler vermişti. Christof Coloumb'dan beş asır önce Amerika kıtasından, Japonya'nın varlığından ilk defa söz eden O'dur. Ama bizler yıllarca çocuklarımıza neler anlattık ve anlatmaya da devam ediyoruz. Çünkü kendimize güvenimiz öyle kaybolmuş ki Türk ve Müslümanlar yapamaz anlayışı öyle yerleşmiş ki… Ders kitaplarında bahsetmese de öğrencilerimin çoğu bunları zaten bilir. Devam edelim o zaman, Biruni dünyanın yuvarlak ve dönmekte olduğunu, yerçekimin varlığını Newton'dan asırlarca önce ortaya koydu. Henüz çağımızda sözü edilebilen karaların kuzeye doğru kayma fikrini 9,5 asır önce dile getirdi. Dikkat edin lütfen bu teori 1915 yılında Alfred Wegener tarafından ortaya atıldı ve kabul gördü.

Görüyorsunuz kendimizdeki güven eksikliğini değil mi? Ortaçağda dünya yuvarlaktır denilirken, bilim adamları asılırken, dünyanın tepsi gibi düz olduğuna inanılırken; bizler bin yıl öncesinde ekvatoru, yerçekimini, paralel ve meridyenleri, yerçekimini ve kıtaların kayma teorisini ispatlamışız. Çocuklar en son suçlanacaklardır bu konuda. Onu geçmişinden uzaklaştıran “sözde Milli” Eğitim’dir suçlu, kitapta gördüğünü akıl süzgecinden geçirmeden papağan gibi aktaran öğretmenlerdir, o Milli bilinci, şuuru aşılamayan anne-babalardır suçlu. Kendimize güvenimizi kaybettiren bu anlayıştır.

Burada yalnızca, Biruni örneğini verdim, daha net anlaşılması açısından… Tabii ki Harezmi’yi, İbn-i Sina’yı, Yunus Emre’yi, Farabi’yi, Ali Kuşçu’yu, Mevlana’yı, El-Kindi’yi, Uluğ Beyi ve daha onlarca Müslüman Türk bilim ve düşünce adamını, çalışmalarını açıklamak günlerimizi alır. O yüzden konumuzdan uzaklaşmayıp devam edelim.

Hep sorunlara değinip, çözüm yollarını göz ardı etmeyelim. Çünkü Türk toplumu olarak en başarılı olduğumuz konu yalnızca sorun ve sıkıntıları ortaya koymaktır. Ama çözüm noktasında ortaya somut şeyler koyamayız. “Her şeyi kendimize bir hedef belirleyerek” değiştireceğiz. Çünkü biz tarihte hiç olmadığımız kadar hedefsiz kaldık. Her dönemde beli baslı hedeflerimiz vardı.

Bunu bir örnekle açıklayalım: Soğuk savaş döneminde biliyorsunuz, Rusya ve ABD her alanda rekabet halindeydi. Dünya Savaşı sona ermiş rekabet sanat, edebiyat, spor, bilim vs. alanlara yönelmişti. Böyle bir ortamda yani rekabetin en üst seviyede olduğu bu psikolojik savaş döneminde, Rusya dünya yörüngesine uzay mekiği fırlatınca, tüm dünya ayağa kalktı, çok büyük bir olaydı çünkü. Psikolojik savaşta Rusya bir adım öne geçmişti. Haliyle ABD zor durumda kaldı, bir şeyler yapmalıydı. ABD başkanı Kennedy tüm dünya basınını toplayıp bir açıklama yapacağını bildirdi. Danışmanlarının, komutan ve bürokratlarının kimsenin haberi yoktu ne açıklayacağından. Ve yüzlerce gazeteci önünde "10 yıl içinde aya ayak basacağız" dedi, kısa bir sessizlik arkasından büyük bir şok. Toplantı sonrası herkes aynı soruyu sordu “nasıl olacak” O ise “bir kere söyledik dönüşü yok” dedi. “Yapacağız” ve tüm halk zencisinden beyazına, fakirinden zenginine, çocuğundan yaşlısına kadar hepsinin tek hedefi vardı aya ayak basmak. Şartlandılar hedeflerine yöneldiler. Bu belirledikleri imkânsız denen hedefe 10 yıl süre koymalarına rağmen 6 yıl sonunda aya ayak bastılar...

Bizimde tarih boyunca Orta Asya’dan itibaren bir hedefimiz vardı. Neydi bu hedef; Kızıl Elmaydı, güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar Türk’ün nal izlerini basmaktı, Türk Cihan hâkimiyeti mefkûresiydi, yeni yurtlar bulmaktı. Anadolu’ya geldik neydi hedefimiz; Bizans’ı Anadolu’dan atıp Türk-İslam anlayışıyla yeniden yapılandırmaktı. Osmanlıyı kurduk hedefimiz neydi; tüm dünyaya Müslümanlığı yayıp görülmemiş bir devlet inşa etmekti, Türkiye Cumhuriyetini Kurduk neydi hedefimiz; emperyalizmi son neferine kadar kutsal topraklarımızdan atıp, her alanda tam bağımsız, güçlü bir Türkiye kurmaktı. “Geçilmez” dedik geçemediler Çanakkale’yi çünkü hedefimiz buydu. Şimdi ise ortada ne bir hedef, ne bir ülkü ne de bir azim var.

Çocuklara soruyorsun hedefin nedir? “bursluluk sınavı, sbs, ygs, lys, kpss’yi kazanmak” diyor. Çalışana soruyorsun “eve ekmek götürmek” diyor, siyasetçi oy derdinde, bürokrat iltimas ve rüşvet derdinde, emekli zam derdinde, öğretmen maaş derdinde, kızlar popçu, erkekler topçu olmak peşinde. Hep günlük menfaatler çerçevesinde hedeflerimiz. Türkiye’yi hak ettiği o güçlü haline getirip tüm dünyada saygı duyulan bir ülke ve Türk Milletini de, eskisi gibi asil millet haline getirmek olmalı hedefimiz. Ve biz buna “milliyetçilik” diyoruz. Her ne kadar rahatsız olsalar da, suçlasalar da.

Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
omer_yildiz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 91
Kayıt: Cum Tem 22, 2011 22:33

Şu dizine dön: Ömer YILDIZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x