HENKEL'in Pakercan'ı ve Yeni Şafak'da TESEV-vüb Namazı

İlgili Makaleler / Haberler

HENKEL'in Pakercan'ı ve Yeni Şafak'da TESEV-vüb Namazı

İletigönderen Ram » Sal Eki 27, 2009 4:27

HENKEL'in Pakercan'ı ve Yeni Şafak'da TESEV-vüb Namazı


Türkiye dış politikada artık siyaset üretiyor

TESEV Başkanı Can Paker; Türkiye'nin dış politikadaki açılımlarını; “Türkiye bugüne kadar pozisyon alır siyaset üretmezdi; şimdi hem pozisyon alıyor hem siyaset üretiyor” diyerek desteklediklerini söyledi.


  • Siz Türkiye'nin temel meselesi olarak neyi görüyorsunuz?

    Türkiye'nin siyaseten temel meselesi atanmışlar ile seçilmişler arasındaki gerilimdir. Türkiye'de siyaset bunun üzerine inşa edilmiştir. Atanmışlar askeri-sivil bürokrasidir. CHP bu kesimin partisidir.


  • Peki ya seçilmişler?

    Atanmışların dışında kalanlardır. Demokrat Parti böyleydi. Sonra 1975-1977'de Ecevit, 1983'de Turgut Özal ve şimdi de AK Parti. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'de siyaset bu iki sınıf arasındaki gerilim. Batı'da emek-sermaye çelişkisi üzerinden bir siyaset alanı oluşmuştur. Oysa Türkiye'de siyaset emek-sermaye mücadelesi yerine atanmışlar-seçilmişler karşıtlığı üzerine bina olunca CHP'ye sol demek anlamsız, hatta AK Parti'ye de sağ demek de anlamsız.


  • AK PARTİ YENİ ORTA SINIFIN PARTİSİDİR

    Nereye koyuyorsunuz AK Parti'yi?

    AK Parti, bütün gücünü seçilmiş olmaktan alıyor. Diyorlar ki AK Parti bütün oyunu Müslümanlardan alıyor, niye Saadet Partisi almıyor da AK Parti alıyor? AK Parti asker-sivil bürokrasinin kendi iktidar alanı içinde gördüğü konularda adım attı. Neydi bunlar? Kıbrıs, Kürt meselesi, Müslümanlık ve Ermeni meselesi. Ve bunları yaparken dünya kamuoyunu yanına aldı. AK Parti, Türkiye'de yeni orta sınıfın partisidir. Ve AK Parti'nin başarısı bu yeni orta sınıfı keşfetmesi ve onun siyasal taleplerinin temsilcisi olmaya soyunmasıdır. AK Parti'nin aldığı oy sınıfsal bir oydur. Bu açıdan atanmışların esas sorunu, kendine farklı olanlara tahammül edememesidir. Ama etmek zorundadır. Çünkü bunlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. İslami hassasiyetleri vardır, Kürt kimlikleri vardır, Alevidirler vs. Türkiye bu farklılıkları bir arada yaşabildiği ölçüde demokratik bir ülke olacaktır. Türkiye'de kim ne derse desin asker-sivil bürokrasinin gücü azalıyor. Bu azalmanın nedeni AK Parti iktidarı değildir, değişen sosyo-ekonomik alt yapıdır.


  • Kıbrıs'tan sonra Ermenistan'la ilişkilerin geliştirilme çabaları...

    AK Parti 2004 yılında Kıbrıs konusunda da bundan önceki politikayı bir kenara bırakarak, sorunun çözülmesi yönünde siyasi irade ortaya koydu. Bu açıdan dış politikada Kıbrıs ile başlayan bir kırılma var. Türkiye AK Parti ile birlikte dış politika konusunda büyük bir değişim yaşadı. Artık Türkiye dış politikada pozisyon değil, siyaset üretiyor.


  • Nasıl bir değişim bu?

    Türkiye AK Parti'ye kadar dış politikada pozisyon belirleyip, siyaset üretmiyordu. Yani kırmızı çizgilerini çizip orada duruyordu. Ama AK Partililerle bu değişti. Önce Türkiye'nin AB ile ilişkileri yoğunlaştı ve Türkiye aday ülke oldu, müzakereler başladı. Kıbrıs konusunda yani iradeyi gördük. Türkiye artık bölgesinde aktör olmak istiyor.


  • AB ile ilişkiler 2005'ten sonra durdu ama…

    Ben 2005'den sonraki yavaşlamayı AK Parti'nin AB perspektifini kaybetmesine değil, AB içinden gelen tutarsız açıklamalara bağlıyorum. Ama ben önümüzdeki dönemde AK Parti'nin AB'ye daha fazla ihtiyaç duyacağını düşünüyorum. Bu da sürecin yeniden ivme kazanması olacaktır.


  • Ermenistan konusuna gelirsek…

    Ermenistan konusu bugüne kadar dondurulmuş bir konu idi ama geçen yıl milli maç vesilesi ile olumlu gelişmeler oldu. Ben bu sürecin olumlu işleyeceğini düşünüyorum. Bu sürecin sonu sınırların açılmasıdır ki, Kars'a gittiğinizde herkes bunu ister. Ama Ermenistan meselesi konusunda asıl önemli olan şudur. Türkiye dış politikasını iki parametre üzerine inşa ediyor: Güvenlik ve bölgesinde aktör olma. Güvenlik komşularla sıfır sorun demek ki, Ermenistan ile hedeflenen o. İkincisi ise Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında, ABD ile İran arasında bir tür arabulucu rolüne soyunması yani bölgesel bir aktör olma girişimi. Bunlar bundan birkaç yıl öncesine kadar tahmin edilmesi güç dış politika adımları idi. Şimdi gerçekleşiyor.


  • AB ile ilişkiler nasıl ivme kazanacak?

    AB soğuk savaş döneminde güvenlik ve enerji meselesini büyük ölçüde ABD'ye devretmişti. Soğuk savaş sonrasında bu tablo değişti ve şimdi AB bu iki konunun ne kadar önemli olduğunu gördü. İşte AB elitlerinin bu farkındalığı Türkiye'nin önemini ortaya çıkardı. Türkiye bir yandan komşularıyla sıfır ilişki ile güvenlik, enerji alandaki son girişimleri ile de bu konuda önemli bir güç oldu. İşte güvenlik ve enerji Türkiye'nin AB'ye karşı en büyük kozlarıdır. Bu açıdan önemli olan AB üyeliğinin tarihi değildir. Bu yolda reformlar yapmasıdır, Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Bu reformları yaptıktan sonra AB'ye grip girmeme çok önemli olmayacak hatta üyelik konusunda Türkiye düşünecektir.


  • Yargının temel sorunu bağımsızlık değil tarafsızlık

    Önümüzdeki dönemde TESEV hangi alana yoğunlaşacak?

    Yargı. Bu yıl Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mithat Sancar yönetiminde hazırlanan yargı çalışmasının devamı olacak. Bu yıl yargı ile ilgili çalışmada ortaya çıkan sonuçlar gerçekten ürkütücü. Hakim ve savcıların “devlet mi, birey mi?ⒼⓂ” sorusuna “konu devlet olunca bireysel hakların ne önemi var” cevabı, gerçekten yargıyı özellikle incelemeye değer hale getiriyor. Magna Carta 1215'de kabul edildi, 2009'dayız hâlâ birey hakları konusunda çok gerideyiz.


  • Yargı devlete taraf yani...

    Evet. Bugüne kadar Türkiye'de hep yargının bağımsızlığından bahsedildi ki, doğrudur olması lazımdır ama onun kadar önemli bir başka konu da vardır ki, o da yargının tarafsızlığıdır. Türkiye'de yargı özellikle yüksek yargı asker-sivil bürokrasi ile seçilmişler arasındaki gerilimi gözönüne alırsa yargı burada tarafsız değil taraf. Örnek; 367 kararı, parti kapatmalar, Başörtüsü düzenlemesi vs. bütün bu kararlara baktığımızda yargının tarafı ortaya çıkıyor. Atanmışlar-seçilmişler geriliminden bakıldığında özellikle yüksek yargı atanmışların yanında. Tıpkı CHP gibi.


  • İkincisi…

    Tabii Avrupa Birliği olacak. Ki biz önümüzdeki dönem Türkiye AB ilişkilerinin yeniden yoğunlaşacağını düşünüyoruz. Ve biz de AB sürecinde reformların hızlanması konusunda elimizden geleni yapacağız.


  • Tartışmak yerine 'Sorosçu' diyorlar

    TESEV son 7-8 yıl içinde kamusallaştı. Daha öncesinde TESEV Türkiye'de bazı zengin işadamlarının kurduğu daha “apolitik” bir vakıftı. Ne değişti 2000 öncesi ile sonrası arasında?

    TESEV ilk kurulduğunda bir vakıf değil bir konferans evi idi. Burada Türkiye ile ilgili konferanslar düzenlenirdi. Belki de az kamusaldı ama o zaman öyle idi. 2000'lerden sonra TESEV'in aynı kalması mümkün değildi. Toplum değişti, Türkiye'nin sorunları değişti ve biz de TESEV olarak yaşanan değişimin bir parçası olduk. Türkiye'nin demokratikleşmesi için çeşitli araştırmalar yapıp bunları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Türkiye hızla değişmeye başladı ve biz de vakıf olarak Türkiye'ye uymaya çalışıyoruz. Ve TESEV'in şöyle biz özelliği ya da cesareti var diyelim; Türkiye'nin değişimi ile ilgili, içte olsun dış politikada olsun ilk defa gündeme getiren vakıftır. Mesela Annan Planı'na ilk dikkat çeken ve bunu Türkçe'ye çeviren TESEV'dir. Kürt sorunu, Ruhban Okulu'nun hukuki durumu ile ilgili vs.


  • SOROS: BEN OLSAM BENİM HAKKIMDA AYNI ŞEYLERİ DÜŞÜNÜRDÜM

    Peki “Sorosçu” olma eleştirilerine ne diyeceksiniz?

    Sorosçu olmak ne demekse (gülüyor). TESEV'in yaptığı projelerin yüzde 20'si Açık Toplum Enstitüsü (şimdi Açık Toplum Vakfı oldu) üzerinden geliyor. Soros iki yüzü olan bir adam. Bir yüzü spekületör, ikinci yüzü LSE'de hocası olan Karl Popper'den etkilenen bir “açık toplum” savaşçısı. İkısi arasında kalın bir duvar var. Soros'un 9-10 milyar dolar serveti var ve bunun yılda 600 milyon dolarını açık toplum mücadelesi için harcıyor. Ve en büyük fon ayırdığı ülke Amerika. George Bush'un seçilmemesi için servetini vermeye hazır biri Soros. Ben kendisi ile ilgili eleştirileri paylaştığımda; “Çok haklılar ben olsam ben de onlar gibi düşünürdüm” diyor. “Bu adam bu paraları niye harcıyor, ne var bunun altında derdim” diyor. Bizim için önemli olan şudur; Soros'tan ne kadar para geliyor ve bunlar nereye harcanıyor. Bizim için bu konuda verilmeyecek hesabımız yok. Çalışmalarımız da ortada. Aslında şunu söylemek daha doğru olacak belki de. İnsanlar yaptığımız işlerin doğru olduğunu görüyorlar ve bu işleri, bu çalışmaları eleştiremiyorlar o yüzden Soros sanki bizim zayıf noktamızmış gibi bizi buradan eleştiriyorlar ama her şey açık.



  • CHP atanmışların siyasal temsilcisidir

    Siz Türk siyasetini “atanmışlar-seçilmişler” üzerine kurdunuz. CHP'nin yerini biraz açalım mı?

    CHP'nin kendine sol/sosyal demokrat bir parti demesi ya da insanların ona bu özellikleri atfetmesi bence anlamsız. Çünkü CHP hiçbiri değil. Ne sol, ne sosyal demokrat. CHP'nin Türk siyasetinde özel bir yeri var.


  • Nedir bu?

    Türkiye'de siyasi yapı iki güç arasındaki çekişmedir. Bir yapının bir tarafında asker-sivil bürokrasi, diğer tarafında ise seçilmişler var. Asker-sivil bürokrasi Türkiye'nin kuruluşundan bu yana var çünkü Türkiye'yi kuran onlar. Bunlar kurdukları bu Türkiye'nin devamını istiyorlar, çünkü iktidarları ona bağlı. CHP siyasi olarak hep bu blokun temsilcisi oldu ve hep atanmışların yanında yer aldı. Adındaki gibi halkın temsilcisi olmadı. Bu açıdan CHP'yi eleştirmeyi de çok haklı bulmuyorum. Sonuçta siyasetini bunu üzerine kurmuştur ama burada sorun olan ortada bu gerçekler varken kendine hâlâ sol diyebilmesidir.


  • Muhalefet, Kürt sorununu Kürtlerle konuşma diyor

    Hükümet tarafından başlatılan demokratik açılım konusunda ne düşünüyorsunuz?.

    Öncelikle biz TESEV olarak bu açılımı destekliyoruz. Ama yetmez. Geçen yıl Türkiye'de ilk olarak Kürt sorununun çözülmesinde “Kürtler” ne düşünüyor diye çalışma yaptık ve bunu yayınladık.


  • Ne düşünüyor bölgedeki Kürtler?

    Bölgede, vatandaşlarla, kanaat önderleriyle, STK temsilcileriyle konuştuk. Hedefimiz ne istediklerini ortaya koymak ve kendi çözüm önerilerine aracı olmaktı ve bunda başarılı olduk. En somut sonuç; Kürtler arasında katılaşmış, bir tek çözüme odaklanmış bir görüş yok. Çözüm talepleri, istekleri farklı farklı. Ama ortak olan bir şey yok mu derseniz var: Temel insan hakları, özgürlük ve eşit vatandaşlık.


  • Ayrılma talepleri var mı?

    Gerek araştırmada, gerekse benim şahsen konuştuklarım arasında bu görüşe rastlamadım. Onların görüşü, biz ayrılmak istemiyoruz. Çünkü Kürtlerin büyük çoğunluğu AB aday ülkesi bir Türkiye'de yaşamak ve bu ülkenin vatandaşı olarak hayatlarını sürdürmek istiyor. AB standartlarını istiyorlar. Ama marjinal bir grubun bu yönde bir talebi olabilir ama bunu genele yaymak yanlıştır.


  • Demokratik açılımı muhalefet “yol haritası” olmadığı gerekçesi ile eleştiriliyor. Bu AK Parti için bir zaaf mıdır?

    Şuradan başlayayım. Öncelikle hükümetin bir yol haritası olmadan yola çıkması bir avantaj. Ben hükümetin yol haritası olmasa bile, genel ilkeleri olduğunu düşünüyorum. Kürt sorununun çözümü konusunda kesinleşmiş bir yol haritası talebi, çözüm istemiyorum demenin öbür adıdır. Çözüm iradesi, bir süreçtir ve toplumda müzakere edilmesi, tartışılması esastır. Bir konu konuşuluyorsa iyidir, önyargıları kırar ve çözüme katkı sunar. Şu anda yaşadığımız budur ve hükümet bu konuda doğru yoldadır. Muhalefetin yaptığı, “Kürt sorununu Kürtlerle konuşma” demektir. O zaman çözüm çıkmaz.

16 Ekim 2009

Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://yenisafak.com.tr/Yorum/Default.aspx?t=20.10.2009&i=211227


ⒼⓂBireyci devlet mi, toplumcu devlet mi¿? Mustafa Kemâl Cumhuriyetin Savcılarına Sesleniyor

SOROS Kalaycılığına ve Kolaycılığına YILDIRIM Çarpması
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: İlgili Makaleler / Haberler

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x